Son Güncelleme:
Zeytiniyle adını dünyaya duyuran kasaba
Tirilye ya da diğer ismiyle Zeytinbağı, Bursa’nın Mudanya ilçesine 11 kilometre uzaklıkta bir deniz kıyısı kasabası. İlk adımınızı attığınızda son yılların gözde televizyon dizilerinden birinin seti olarak kurulmuş izlenimini uyandırıyor. Bu özelliği yapımcıların da gözünden kaçmamış ki doğal plato olarak kullanıp dizi çekimi yapmışlar zaten. Reyan Tuvi, yeni yayımlanan kitabı "Geçmişten Bugüne Tirilye"de kasabanın kültürel zenginliğini fotoğrafları ve öyküsüyle aktarıyor.
Uzun boylu yürümenize gerek yok, Tirilye’nin küçük bir caddesi var, hemen sahile inen. Sahilde de sıra sıra balık lokantaları. O lokantalarda buraya adını verdiği ve Trigla’dan türediği söylenen barbun balığı yemek, ardından da yine ünlü zeytininden almak için gelen hafta sonu tatilcilerinin gözde mekanı Güney Marmara’nın bu sevimli kasabası.
Tirilye bir haftasonu kaçamağında hemen kendini ele verecek kadar basit bir yer değil ama. Köklü bir geçmişi, tarihi yapıları ve sıcacık insanlarıyla tanışmanız gerek.
1964 yılından beri Mudanya’da faaliyet gösteren Türk Prysmian Kablo ve Sistemleri A.Ş. Geçmişten Bugüne Tirilye adlı bir albüm-kitap yayımladı. Seyahat yazarı ve gazeteci Reyan Tuvi’nin fotoğraflayıp kaleme aldığı Tirilye kitabı işte bu amaca hizmet ediyor.
ADI NEREDEN GELİYOR
Tirilye adının kökeni tam olarak bilinmemekle birlikte bu isim ilk çağdaki yerleşim yeri Bryllion’dan geliyor. Bilgeİmar, W. Ruge’a dayanarak bu adın eski Helen dilinde, güney Marmara kıyılarında çok avlanan barbunya balığı anlamına gelen "Trigla"dan türediğini ve "barbunya balığı yurdu" anlamına geldiğini kaydediyor.
Diğer yandan yerli halk arasında, Trilya adının Yunanca’da "üç aziz" anlamına geldiği ve burada Hıristiyanlığın üç azizinin bulunduğu inancı da oldukça yaygın.
376 yılında yapılan ve daha sonraları tarihe İznik konsülü olarak geçecek olan toplantıda Hıristiyan din adamları bir araya gelirler. Bu konsülde mevcut İnciller incelenir, bazılarının orijinalliği onaylanır. Ancak din adamları arasında çıkan yorum farklılıkları nedeniyle üç papaz başpiskoposla anlaşmazlığa düşer ve aforoz edilir. Bunlar Aya Yani, Aya Yorgi ve Aya Sotri’dir. Aforoz edilen papazlar müritleriyle birlikte bugünkü Tirilye’nin olduğu bölgeye gelir. Aya Yani isimli papaz bugün Ayane olarak bilinen bölgeye, Aya Sotri aynı isimle anılan yere ve Aya Yorgi de Manastır olarak adlandırılan bölgeye yerleşir. Üç papazın yerleşiminden dolayı buraya Tri (üç) ve İlya (papaz) sözcüklerinden gelen Trilya adı verilir.
BUGÜN 750 HANE VAR
1870’de yapılan nüfus sayımı sonuçlarına göre, o tarihte Trilye’de 55’i Müslüman, 1660’ı gayrimüslim olmak üzere 1715 kişi yaşıyordu. Bugün 2360 nüfuslu Tirilye’de 750 hane bulunuyor.
1913-1914 yıllarında Üsküp civarından Arnavut kökenliler, Saraybosna civarından da Boşnaklar gelir. Beldenin Yunan işgalinden kurtarıldığı 1922 Eylülü’nden itibaren çeşitli tarihlerde Girit, Midilli, Usturumca, Karacaova, Serez, Tikveş ve Vodina’dan gelen Türkler buraya yerleştirilir. Cumhuriyet döneminden sonra da Sürmeneli balıkçılar gelir kasabaya.
KENDİ KÜÇÜK, İSMİ BÜYÜK ZEYTİN
Kendisi küçük ama söz konusu zeytin olunca ismi büyük bir yer Tirilye. Türkiye’de ve dünyada Tirilye olarak anılan bu cinsin, kendine has bir tadı ve özellikleri var. Yörenin zeytini bu adla dünya literatürüne geçmiş. Trilye zeytini orta büyüklükte, ufak çekirdekli ve çekirdeği etine yapışmayan, hemcinslerinin en ince kabuklusu ve lezzetlisi.
REYAN TUVİ:
Anneannem zeytine Tirilye derdi
Burnumuzun dibindekileri bazen görmezden geliriz... O kadar kanıksamış oluruz ki keşfetmeye değer bulmayız. Tirilye de öyleydi benim için başta. Dünyada birçok yer görmeme rağmen birkaç saat uzaklıktaki Tirilye’yle ilgilenmem, orada vakit geçirmem Prysmian’ın yazmamı ve fotoğraflamamı istediği bu kitap sayesinde oldu.
Annem ve özellikle büyükannem zeytine "Tirilye" derlerdi. Çarşıdan zeytin değil Tirilye alınırdı. Çocukluğumda duyduğum bu kelime bende o yeri keşfetme isteği uyandırmamış anlaşılan. Unutmuştum, Tirilye’ye gideceğimi duyunca annem hatırlattı. Çocukluğumun kahvaltı masaları geldi aklıma.
Günübirlik bir gezi için gitsem bu kadar sevmeyebilirdim Tirilye’yi. Korunması için mücadele verilmiş ve bir ölçüde başarılmış olmasına rağmen benim gözümde atmosferinden, karakterinden taviz vermişti aslında. Ancak detaylara inince sükunetini, yalnızlığını anlayabildim, güzelliğini gördüm. Önce eşiklerinde durdum evlerin sonra açık kapılardan içeri başımı uzatmama izin verdiler, komşuların konuşmalarına, dar taş sokakların sessizliğinde ne varsa kulak kabarttım, sabah erken kalkıp ekşi mayalı ekmeğin kokusunu içime çektim, gençlerin iş sıkıntısını, balıkçıların ekmek kavgasını dinledim, küçücük bir toprak parçasını hayata döndürmek için Tirilyeli’nin nasıl inat ettiğine birkaç kez şahit oldum, teneffüste çocukların oyunlarını seyrettim... Bana gülümsemeyen Tirilyeli yok denecek kadar azdı.
Hangi fotoğraf hangi saatte iyi olur diye planlarken, aynı yerlere tekrar tekrar gittim. Bir baktım ki Tirilye’yi sevmişim. Birkaç saatliğine Tirilye’ye uğrayıp, zeytin satın almak için turistik bir alışveriş yapsam şimdi çoktan unutmuştum Tirilye’yi belki de. Zeytin almadım mı? Aldım tabii. Ama Çamlı Kahve’de ekşi mayalı ekmeğin yanında kahvaltıda da yedim, balığın yanında da...
Etrafı büyük kentlerle çevriliyken Tirilye gibi mütevazı bir yerde kalmaya direnmek her genç yiğidin harcı değil kuşkusuz. O nedenle de Tirilye’nin her daim göç vermesi şaşırtmıyor insanı. Bir zeytin ağaçları kök salmış bir de kahvelerdeki yaşlılar. Babadan bakkal, fırın varsa, işte onları da terk etmek kolay olmuyor. Belediye tarafından görevlendirilen Banu, yerli turistlere Tirilye’de birkaç saatlik turlar yaparak onları hem tarihi yerlere hem de ünlü televizyon dizilerinin çekildiği mekanlara götürüyor. Biraz "sulandırılmış" bir Tirilye turu oluyor bu belki ama turistin ilgisini böylece taze tutabiliyor.
"Geçmişten Bugüne: Tirilye"de, kaynak sıkıntısı çekmeme rağmen kasabanın kaydadeğer geçmişine ve tarihine elimden geldiğince yer verirken insan hikayelerini de ihmal etmemeye çalıştım. Tirilye güzel bir konuma sahip, tepelere çıktıkça tarihi yapılarla birlikte daha da görkemli görüntüler veriyor. Ancak bugün Tirilye deyince daha çok o rehabilite edici sükuneti ve kucak açan insanları anımsıyorum.
İhsan YILMAZ
Tirilye bir haftasonu kaçamağında hemen kendini ele verecek kadar basit bir yer değil ama. Köklü bir geçmişi, tarihi yapıları ve sıcacık insanlarıyla tanışmanız gerek.
1964 yılından beri Mudanya’da faaliyet gösteren Türk Prysmian Kablo ve Sistemleri A.Ş. Geçmişten Bugüne Tirilye adlı bir albüm-kitap yayımladı. Seyahat yazarı ve gazeteci Reyan Tuvi’nin fotoğraflayıp kaleme aldığı Tirilye kitabı işte bu amaca hizmet ediyor.
ADI NEREDEN GELİYOR
Tirilye adının kökeni tam olarak bilinmemekle birlikte bu isim ilk çağdaki yerleşim yeri Bryllion’dan geliyor. Bilgeİmar, W. Ruge’a dayanarak bu adın eski Helen dilinde, güney Marmara kıyılarında çok avlanan barbunya balığı anlamına gelen "Trigla"dan türediğini ve "barbunya balığı yurdu" anlamına geldiğini kaydediyor.
Diğer yandan yerli halk arasında, Trilya adının Yunanca’da "üç aziz" anlamına geldiği ve burada Hıristiyanlığın üç azizinin bulunduğu inancı da oldukça yaygın.
376 yılında yapılan ve daha sonraları tarihe İznik konsülü olarak geçecek olan toplantıda Hıristiyan din adamları bir araya gelirler. Bu konsülde mevcut İnciller incelenir, bazılarının orijinalliği onaylanır. Ancak din adamları arasında çıkan yorum farklılıkları nedeniyle üç papaz başpiskoposla anlaşmazlığa düşer ve aforoz edilir. Bunlar Aya Yani, Aya Yorgi ve Aya Sotri’dir. Aforoz edilen papazlar müritleriyle birlikte bugünkü Tirilye’nin olduğu bölgeye gelir. Aya Yani isimli papaz bugün Ayane olarak bilinen bölgeye, Aya Sotri aynı isimle anılan yere ve Aya Yorgi de Manastır olarak adlandırılan bölgeye yerleşir. Üç papazın yerleşiminden dolayı buraya Tri (üç) ve İlya (papaz) sözcüklerinden gelen Trilya adı verilir.
BUGÜN 750 HANE VAR
1870’de yapılan nüfus sayımı sonuçlarına göre, o tarihte Trilye’de 55’i Müslüman, 1660’ı gayrimüslim olmak üzere 1715 kişi yaşıyordu. Bugün 2360 nüfuslu Tirilye’de 750 hane bulunuyor.
1913-1914 yıllarında Üsküp civarından Arnavut kökenliler, Saraybosna civarından da Boşnaklar gelir. Beldenin Yunan işgalinden kurtarıldığı 1922 Eylülü’nden itibaren çeşitli tarihlerde Girit, Midilli, Usturumca, Karacaova, Serez, Tikveş ve Vodina’dan gelen Türkler buraya yerleştirilir. Cumhuriyet döneminden sonra da Sürmeneli balıkçılar gelir kasabaya.
KENDİ KÜÇÜK, İSMİ BÜYÜK ZEYTİN
Kendisi küçük ama söz konusu zeytin olunca ismi büyük bir yer Tirilye. Türkiye’de ve dünyada Tirilye olarak anılan bu cinsin, kendine has bir tadı ve özellikleri var. Yörenin zeytini bu adla dünya literatürüne geçmiş. Trilye zeytini orta büyüklükte, ufak çekirdekli ve çekirdeği etine yapışmayan, hemcinslerinin en ince kabuklusu ve lezzetlisi.
REYAN TUVİ:
Anneannem zeytine Tirilye derdi
Burnumuzun dibindekileri bazen görmezden geliriz... O kadar kanıksamış oluruz ki keşfetmeye değer bulmayız. Tirilye de öyleydi benim için başta. Dünyada birçok yer görmeme rağmen birkaç saat uzaklıktaki Tirilye’yle ilgilenmem, orada vakit geçirmem Prysmian’ın yazmamı ve fotoğraflamamı istediği bu kitap sayesinde oldu.
Annem ve özellikle büyükannem zeytine "Tirilye" derlerdi. Çarşıdan zeytin değil Tirilye alınırdı. Çocukluğumda duyduğum bu kelime bende o yeri keşfetme isteği uyandırmamış anlaşılan. Unutmuştum, Tirilye’ye gideceğimi duyunca annem hatırlattı. Çocukluğumun kahvaltı masaları geldi aklıma.
Günübirlik bir gezi için gitsem bu kadar sevmeyebilirdim Tirilye’yi. Korunması için mücadele verilmiş ve bir ölçüde başarılmış olmasına rağmen benim gözümde atmosferinden, karakterinden taviz vermişti aslında. Ancak detaylara inince sükunetini, yalnızlığını anlayabildim, güzelliğini gördüm. Önce eşiklerinde durdum evlerin sonra açık kapılardan içeri başımı uzatmama izin verdiler, komşuların konuşmalarına, dar taş sokakların sessizliğinde ne varsa kulak kabarttım, sabah erken kalkıp ekşi mayalı ekmeğin kokusunu içime çektim, gençlerin iş sıkıntısını, balıkçıların ekmek kavgasını dinledim, küçücük bir toprak parçasını hayata döndürmek için Tirilyeli’nin nasıl inat ettiğine birkaç kez şahit oldum, teneffüste çocukların oyunlarını seyrettim... Bana gülümsemeyen Tirilyeli yok denecek kadar azdı.
Hangi fotoğraf hangi saatte iyi olur diye planlarken, aynı yerlere tekrar tekrar gittim. Bir baktım ki Tirilye’yi sevmişim. Birkaç saatliğine Tirilye’ye uğrayıp, zeytin satın almak için turistik bir alışveriş yapsam şimdi çoktan unutmuştum Tirilye’yi belki de. Zeytin almadım mı? Aldım tabii. Ama Çamlı Kahve’de ekşi mayalı ekmeğin yanında kahvaltıda da yedim, balığın yanında da...
Etrafı büyük kentlerle çevriliyken Tirilye gibi mütevazı bir yerde kalmaya direnmek her genç yiğidin harcı değil kuşkusuz. O nedenle de Tirilye’nin her daim göç vermesi şaşırtmıyor insanı. Bir zeytin ağaçları kök salmış bir de kahvelerdeki yaşlılar. Babadan bakkal, fırın varsa, işte onları da terk etmek kolay olmuyor. Belediye tarafından görevlendirilen Banu, yerli turistlere Tirilye’de birkaç saatlik turlar yaparak onları hem tarihi yerlere hem de ünlü televizyon dizilerinin çekildiği mekanlara götürüyor. Biraz "sulandırılmış" bir Tirilye turu oluyor bu belki ama turistin ilgisini böylece taze tutabiliyor.
"Geçmişten Bugüne: Tirilye"de, kaynak sıkıntısı çekmeme rağmen kasabanın kaydadeğer geçmişine ve tarihine elimden geldiğince yer verirken insan hikayelerini de ihmal etmemeye çalıştım. Tirilye güzel bir konuma sahip, tepelere çıktıkça tarihi yapılarla birlikte daha da görkemli görüntüler veriyor. Ancak bugün Tirilye deyince daha çok o rehabilite edici sükuneti ve kucak açan insanları anımsıyorum.
İhsan YILMAZ