Yavaş, telaşsız, yeşil bir yolculuk
Volga Nehri üstündeki yolculuk Moskova’dan başlıyor ve St. Petersburg kentinde sona eriyor. Nehrin iki yakasında tablo benzeri görüntüler insana huzur veriyor.
Nehir yolculuğunun yapıldığı gemi, beş katlı, ince uzun bir gemi. Eski Doğu Alman yapımı. Eski ama pırıl pırıl boyanmış. Kapıda yerel giysiler içinde bir akordiyoncu ile bir kadın karşılıyor. Odalar ilk bakışta küçücük görünüyor insanın gözüne. Karşılıklı iki yatak, arada bir masa var. Bir duvara dolaplar sıralanmış. Gardırop iki gözlü, yeterli büyüklükte. Banyo, tuvalet aynı mekânda. Aradaki perdeyi çekince ön bölüm tuvaletten ayrılıp, duşa kabin oluyor. Su sıcak, tazyikli. Havlular küçük.
İki ve üçüncü katlarda iki bar var. İkinci kattaki barda internet çekiyor. O bardan çıkınca dünyadan kopuyorsunuz. Geminin başka hiçbir yerinde internet yok. Kokteyl ve içki listesi zengin. Ücretler makul.
Yemekler hayal kırıklığı. Rus mutfağının ne kadar lezzetsiz olduğunu bu yolculuk boyunca anlıyorsunuz.
TAM GÜN MOSKOVA
Gezi programı Moskova turu ile başlıyor. İlk durak Moskova Üniversitesi’nin önü oluyor. Bu görkemli yedi binayı, Stalin, Rusya’nın 700’üncü yıldönümü için yaptırmış. Daha sonra Kızıl Meydan’a gidiliyor. Meydanın süsü olan Aziz Vasil Katedrali, renkli soğan kubbeleriyle turistlerin ilgi odağı. Korkunç İvan, zaferlerinin simgesi olarak 1561’de bu katedrali yaptırmış. Sekiz soğan kubbe, sekiz zaferi simgeliyormuş. Sırada Kremlin Sarayı var. Etrafı kırmızı tuğla duvarlarla çevrili, devasa bir saray. Meydandaki kiliselerin soğan kubbeleri altın gibi sarı sarı parlıyor. Saraydan sonra birçok ünlünün gömüldüğü Moskova Mezarlığı’na gidiliyor. Nazım Hikmet’in mezarlığı da burada. Moskova’yı tanıma turu bütün gün sürüyor. Gemi akşamüstü hareket ediyor.
Nehir yolculuğunda zaman çok yavaş akıp gidiyor. Volga Ana sakin sakin akıyor. Gemi kendini akıntıya bırakmış gibi. O kadar sessiz gidiyor ki! Nehrin iki yakası da orman. Çoğunlukla kavak ve kızılçam. Zaman zaman mangal sefası yapan guruplar görülüyor.
Volga Nehri, Rusya’nın tam kalbindeki Valday bataklığında, bir akağacın altındaki buz gibi bir pınardan doğup, Hazar Denizi’ne dökülüyor. Kat etiği yol tam 3 bin 530 km. Ruslar, bu nehre Volga Ana diyor.
Çevrede hiç ses yok. Kıyıda, ağaçların arasında büyük villalar görünüyor. Gemi öğleden sonra Ugliç şehrine yanaşıyor. Kıyıda, soğan kubbeli üç kilise göze çarpıyor. Ugliç, sürgüne gönderilen çanı ile meşhur. Çıkan bir isyanı kanlı bir şekilde bastıran Rus Çarı Korkunç İvan’ın subayları, isyancıların toplanmak için çaldıkları çanı da suçlu buluyor. Önce çanın tokmağı sökülüyor, sonra Sibirya’ya sürgün ediliyor.
Rıhtımdan kentin meydanına giden yolun iki yanına, hediyelik eşya satan tezgâhlar kurulmuş. İncik, boncuk, keten gömlekler, matruşkalar, janjanlı şapkalar, daha bir çok ıvır zıvır. Gemi gün batarken rıhtımdan ayrılıyor. Bütün gece yol aldıktan sonra, erkenden Yaroslavl kentinin rıhtımına yanaşıyor.
OYUN ADASI
Gemi öğle üzeri kentten ayrılıyor. Seyir halindeyken yolcular sıkılmasın diye birçok etkinlik düzenlenmiş. ‘Rus Çay Seromonisi’ bunlardan biri. Şarkıcılar Rus halk şarkıları söylüyor.
Daha sonra göller bölgesinden geçiliyor. Gölleri, kanallar birbirine bağlamış, birinden çıkıp, diğerine giriliyor. Gemi öğleye doğru Goritsi’ye yanaşıyor. Otobüslere doluşup, çevre gezisine çıkıyor yolcular. Köyün evlerinin hemen hepsi tahtadan yapılmış. Kimi sarı, kimi vişneçürüğü, kimi mavi boyalı. Pencerelerin dış yüzeylerini oymalı çerçevelerle süslemişler. Goritsi biter bitmez Kirilov kasabası başlıyor. Ağaçların arasında kaybolmuş bir kasaba. Otobüs, Siverskoye Gölü’nün kıyısındaki Kirilov-Belozersky Manastırı’nın kapısında duruyor. Dünyanın en büyük Ortadoks manastırlarından biri burası. Çevresini saran 5.5 metre yüksekliğindeki kalın duvarın uzunluğu tam iki kilometre. İçinde büyüklü küçüklü 11 kilise var. Gemi bir kez daha halatlarını çözüp, yoluna devam ediyor.
Volga’nın kıyılarında tomruk yığınları yükseliyor. Beyazlar kavak, koyu renkte olanlar kızıl çam. O kadar çok tomruk var ki tüm dünyaya yeter sanki. Nehir bir süre sonra Avrupa’nın ikinci büyük gölü Onega’ya açılıyor. Gemi bugün akşama kadar gölde gidecek. Gölün en tepesine çıkıyor gemi. Bu bölgede irili ufaklı tam 5 bin ada var. Bazıları çok küçük. Kiminin üstünde bir iki ağaç, kiminin üstünde bir tutam ot var. Kimisinde ise üç beş tahta evden oluşan küçük köyler görünüyor. Gemi bunların en büyüğüne yanaşıyor. Kizhi Adası, yedi kilometre uzunluğunda ve 500 metre genişliğinde. Adının anlamı ‘Oyun Adası’. Paganlar, oyun şeklindeki dini ayinlerini burada yaptıkları için bu adı yakıştırmışlar.