Hayri Fehmi YILMAZ
Son Güncelleme:
Yaşlı Rumların ve zeytinlerin adası Gökçeada
Türkiye’nin en büyük adası Gökçeada. Ege Denizi’nin kuzeyinde, Çanakkale Boğazı açıklarında. İlk ve orta çağların İmroz Adası. Ya da İmbros, "rüzgarlı diyar" anlamına geliyor. Rüzgar adanın tepelerinde, göllerinde, vadilerinde hiçbir zaman eksik olmuyor. Bu sarp ada aynı zamanda Ege’nin en sulak adalarından biri. Gelibolu Yarımadası’ndaki Kabatepe İskelesi’nden ya da Çanakkale’den binilen feribotlar, kısa sürede Kuzu Limanı’na ulaştırırlar sizi. Gözünüze ilk olarak boz, renksiz kayalık bir ada gibi görünecek, umudunuzu kırmayın, iskeleden içlere doğru yapacağınız yolculuk size adanın renklerini gösterecek.
Gökçeada’nın merkezi denize uzak. Birkaç mahalleden oluşan bir ana caddenin etrafında gelişen merkezde Rum cemaatinin kilisesi ve ada metropolitinin oturduğu büyük konak en dikkat çekici yapılar. Rum cemaatinin dini lideri olan metropolit, yüzyıllarca adanın idaresini de sağlamış. Kilise ise Osmanlı Dönemi’nde inşa edilen ahşap çatılı, üç bölümlü tipik yapılardan biri. Bu yapıların sırasında adanın en eski camii bulunuyor. Eski sokaklar, evler merkezde yerlerini Türkiye’nin her yerinde görebileceğiniz beton yapılara bırakmışlar maalesef. Ama merkeze bitişik Yenimahalle (Aya Varvara) gibi eski küçük köylerde doku biraz daha iyi korunabilmiş.
Adanın eski limanı ise Kaleköy... Gökçeada’yı anlatan yazarların, muhteşem bir ortaçağ kalesinin arkasına sığındığını söyledikleri Kaleköy bugün terk edilmiş durumda. Kale ve köy antik İmroz kentinin üzerinde bulunuyor. Antik kaynakların sık sık bahsettikleri bu kentin arazisinde bugün herhangi bir yapı kalıntısı yok. Adada yapılan tek kazı, ovanın ortasında bulunan Yeni Bademli Höyük’te. Bir Tunç Çağı yerleşimi olan höyükte ziyaretçilerin görebileceği bir şey bulunmuyor. Ama yapılan kazılar, adanın çevredeki adalar ve Anadolu’da görülen kültürlerle benzer bir tarihe sahip olduğunu anlamamızı sağlıyor. Ege ve Karadeniz dünyaları arasında kilit konuma sahip ada tüm zamanlarda önemini hep korumuş.
KALENİN ARDINDAKİ KÖY
Bizans hakimiyetinin zayıfladığı Ortaçağ’ın sonlarında adanın idaresi Ceneviz kökenli Gattalusio Ailesi’nin eline geçmiş. İstanbul’un fethinden sonrada vergi ödemek şartıyla aynı ailenin elinde kalan ada, çıkan taht kavgaları sonucunda Osmanlı hakimiyetine alınmış. Dönemin meşhur tarihçisi Kristovulus da Gökçeadalı.
Adalıların genellikle iç kesimlerde ve ulaşılması güç tepelerde yerleşmesinin nedeni, korsan saldırılarından korunmak... Kaleköy yerleşimi bile denizden kendisini gizlemiş, kalenin bulunduğu kayalığın arkasında kurulmuş. Balkan Savaşları sırasında Yunan donanması tarafından işgal edilen ada ancak Lozan Konferansı sonrasında Türkiye’ye iade edilmiş. Yine Lozan’da alınan bir kararla mübadele hükümleri dışında kalmış, bu nedenle adada yaşayan Rum cemaati yerlerinde kalmış, bugün çok azalsalar da...
Özellikle Türkiye’nin en büyük köylerinden biri olan Dere Köy bugün terk edilmiş evleriyle hüzünlü ve biraz da ürkütücü. Cumhuriyetin ilk yıllarında Gökçeada’da yaşayan 10 bin kişinin yüzde 5’i Türklerden, kalanı ise Rumlardan oluşuyormuş. Adada şu anda 150 civarında Rum yaşıyor. Yaş ortalamaları 70’i aşıyor. Zeytinli (Aya Todori), Tepeköy (Ağrida), Bademli (Reisi), Dereköy (Skenodo), Kaleköy (Castro), Merkez (Panayia), Yeni Mahalle (Evlampiyo) adlı köyler zaman içinde karma hale gelmiş. Ama Zeytinli ve Tepeköy’de birkaç hane dışında Türk yaşamıyor.
Adanın güney sahilinde bulunan Tuz Gölü’nde yapılan analizlerde, içerisinde bol miktarda kükürde rastlanmış. Çamur kürü tedavisi yapıldığında, romatizma, sedef, kireçlenme gibi hastalıklara iyi geldiği görülmüş. Adanın en önemli özelliklerinden biri de bazıları oldukça yaşlı olan zeytin ağaçları. Hatta Zeytinli Köy’ün adı da içinde bulunduğu bu zeytin ormanından geliyor.
RÜZGARLA YALNIZ
Zeytinli adanın en bakımlı ve güzel köyü. Rum nüfusunun çoğu burada yaşıyor. Patrik Barholomeos’un doğduğu köy de burası. Her yılın 15 Ağustosu’nda bu köyde panayır düzenleniyor. Zeytinli’den yaklaşık 25 kilometre uzaklıkta olan Tepeköy, yalçın bir tepenin üzerinde kurulmuş. Köyde, bir hane dışında herkes Rum. İki yüksek tepeninortasında kurulmuş olan Dereköy, tepelere doğru tırmanarak büyümüş. 1950 hanelik olan bu köy 1960’lara kadar Türkiye’nin en büyük köyü olarak kayıtlara geçmiş. Şimdi sadece 12 hanenin bacaları tütüyor. Issız sokaklarında, evlerin kırık camlarının ardında, talan edilmiş bahçelerde, harap kiliselerde rüzgarın uğultusundan başka bir ses duyulmuyor.
NEREDE YENİR, KALINIR
Adanın birçok yerinde küçük pansiyonlar, lokantalar var. Zeytinli köyünde bulunan Zeytindalı Otel, aslına uygun olarak yeniden inşa edilmiş iki taş Rum evinden oluşuyor. Çiçeklerle süslenmiş açık restoranında lezzetli yemekler var. (0286 887 37 07 www.zeytindalihotel.com) İmbros Hotel (www.imbroshotel.net) ve Poseidon otel (0286 887 46 19 www.poseidonotel.com) ise Bademli köyünde. Yakamoz Motel ve Restaurant (0286 887 20 57) ile Kalimerhaba Motel ve Restaurant (0286 887 36 48) da Kaleköy’de.
Adanın eski limanı ise Kaleköy... Gökçeada’yı anlatan yazarların, muhteşem bir ortaçağ kalesinin arkasına sığındığını söyledikleri Kaleköy bugün terk edilmiş durumda. Kale ve köy antik İmroz kentinin üzerinde bulunuyor. Antik kaynakların sık sık bahsettikleri bu kentin arazisinde bugün herhangi bir yapı kalıntısı yok. Adada yapılan tek kazı, ovanın ortasında bulunan Yeni Bademli Höyük’te. Bir Tunç Çağı yerleşimi olan höyükte ziyaretçilerin görebileceği bir şey bulunmuyor. Ama yapılan kazılar, adanın çevredeki adalar ve Anadolu’da görülen kültürlerle benzer bir tarihe sahip olduğunu anlamamızı sağlıyor. Ege ve Karadeniz dünyaları arasında kilit konuma sahip ada tüm zamanlarda önemini hep korumuş.
KALENİN ARDINDAKİ KÖY
Bizans hakimiyetinin zayıfladığı Ortaçağ’ın sonlarında adanın idaresi Ceneviz kökenli Gattalusio Ailesi’nin eline geçmiş. İstanbul’un fethinden sonrada vergi ödemek şartıyla aynı ailenin elinde kalan ada, çıkan taht kavgaları sonucunda Osmanlı hakimiyetine alınmış. Dönemin meşhur tarihçisi Kristovulus da Gökçeadalı.
Adalıların genellikle iç kesimlerde ve ulaşılması güç tepelerde yerleşmesinin nedeni, korsan saldırılarından korunmak... Kaleköy yerleşimi bile denizden kendisini gizlemiş, kalenin bulunduğu kayalığın arkasında kurulmuş. Balkan Savaşları sırasında Yunan donanması tarafından işgal edilen ada ancak Lozan Konferansı sonrasında Türkiye’ye iade edilmiş. Yine Lozan’da alınan bir kararla mübadele hükümleri dışında kalmış, bu nedenle adada yaşayan Rum cemaati yerlerinde kalmış, bugün çok azalsalar da...
Özellikle Türkiye’nin en büyük köylerinden biri olan Dere Köy bugün terk edilmiş evleriyle hüzünlü ve biraz da ürkütücü. Cumhuriyetin ilk yıllarında Gökçeada’da yaşayan 10 bin kişinin yüzde 5’i Türklerden, kalanı ise Rumlardan oluşuyormuş. Adada şu anda 150 civarında Rum yaşıyor. Yaş ortalamaları 70’i aşıyor. Zeytinli (Aya Todori), Tepeköy (Ağrida), Bademli (Reisi), Dereköy (Skenodo), Kaleköy (Castro), Merkez (Panayia), Yeni Mahalle (Evlampiyo) adlı köyler zaman içinde karma hale gelmiş. Ama Zeytinli ve Tepeköy’de birkaç hane dışında Türk yaşamıyor.
Adanın güney sahilinde bulunan Tuz Gölü’nde yapılan analizlerde, içerisinde bol miktarda kükürde rastlanmış. Çamur kürü tedavisi yapıldığında, romatizma, sedef, kireçlenme gibi hastalıklara iyi geldiği görülmüş. Adanın en önemli özelliklerinden biri de bazıları oldukça yaşlı olan zeytin ağaçları. Hatta Zeytinli Köy’ün adı da içinde bulunduğu bu zeytin ormanından geliyor.
RÜZGARLA YALNIZ
Zeytinli adanın en bakımlı ve güzel köyü. Rum nüfusunun çoğu burada yaşıyor. Patrik Barholomeos’un doğduğu köy de burası. Her yılın 15 Ağustosu’nda bu köyde panayır düzenleniyor. Zeytinli’den yaklaşık 25 kilometre uzaklıkta olan Tepeköy, yalçın bir tepenin üzerinde kurulmuş. Köyde, bir hane dışında herkes Rum. İki yüksek tepeninortasında kurulmuş olan Dereköy, tepelere doğru tırmanarak büyümüş. 1950 hanelik olan bu köy 1960’lara kadar Türkiye’nin en büyük köyü olarak kayıtlara geçmiş. Şimdi sadece 12 hanenin bacaları tütüyor. Issız sokaklarında, evlerin kırık camlarının ardında, talan edilmiş bahçelerde, harap kiliselerde rüzgarın uğultusundan başka bir ses duyulmuyor.
NEREDE YENİR, KALINIR
Adanın birçok yerinde küçük pansiyonlar, lokantalar var. Zeytinli köyünde bulunan Zeytindalı Otel, aslına uygun olarak yeniden inşa edilmiş iki taş Rum evinden oluşuyor. Çiçeklerle süslenmiş açık restoranında lezzetli yemekler var. (0286 887 37 07 www.zeytindalihotel.com) İmbros Hotel (www.imbroshotel.net) ve Poseidon otel (0286 887 46 19 www.poseidonotel.com) ise Bademli köyünde. Yakamoz Motel ve Restaurant (0286 887 20 57) ile Kalimerhaba Motel ve Restaurant (0286 887 36 48) da Kaleköy’de.