GeriSeyahat Uzaylıların gerçek olduğuna inandım
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Uzaylıların gerçek olduğuna inandım

Uzaylıların gerçek olduğuna inandım

Zeynep Özcan (40) üçüncü binyılın en gözde mesleklerinden birini yapıyor. Uluslararası Mediaedge:cia medya planlama ve satın alma şirketinin Türkiye şubesinin genel müdür yardımcısı. İşi yoğun ve stresli. Dinlenmek için her sene ailesiyle mutlaka iki kere Çıralı’ya gidiyor ama seyahat dendiği zaman aklına gelenler deniz kenarında yatmaktan ziyade, macera dolu sıra dışı yolculuklar. Hafta sonlarında trekking yapmayı, Kaçkarlar’da çadırda kalmayı seviyor. Zeynep Özcan’ın Peru’daki favori şehri, eski İnka başkenti olan Cuzco ve ‘Orayı gördükten sonra uzaylıların olduğuna inandım’ dediği Nazca çizgileri.

Yoğun bir işiniz, iki kızınız var. Hadi deyince seyahate çıkamıyorsunuz tahmin ediyorum. Nasıl çıktı Peru seyahati fikri?

- Bir arkadaşım uzun süredir büyük bir tutkuyla anlatıp, Peru’ya gidelim diyordu. Benim aklımda ise Vietnam, Küba falan vardı. Eylül başında işten delirdiği bir günde bir mail attı, ‘Peru’ya gidiyor muyuz?’ diye soruyordu. Ben de ‘Evet gidiyoruz’ diye cevap yazdım. Hep geçiştirdiğim için bu cevabı beklemiyordu. Eylülün 20’sinde çıktık yola.

İki kadın mı gittiniz yoksa grup turuna mı katıldınız?

- FSL Turkey (Fantastic, Scenic, Luxury Holidays) isimli, ilk defa Peru’ya müşteri yollayacak bir şirketin turuna katıldık. Biz iki kişiydik, bizden başka sadece iki kadın daha vardı. Tam bir paket tur değildi bu, bizim istediklerimize göre şekillendirdiler. Türk rehber için minimum 15 kişi olması gerektiği için buradan rehbersiz gidip oradaki turlara dahil olduk. Değişik turlar ve rehberlerle 10 günde gezdik Peru’yu.

10 gün Peru için yeterli bir süre mi?

- Değil aslında. Üç-dört haftamız olsa daha iyi olurdu.

İNKALARDAN KALAN DUVARLAR

Lima’dan mı başladınız turunuza?

- Evet, başkentte başlayıp, başkentte bitti. Lima büyük bir şehir fakat büyük bir sefalet var. Halkın yüzde 95’i fakir. Tehlikeli bir şehir. Bizi uyardılar, şöyle yapmayın, böyle yapmayın diye. Taksiye bindiğimizde şoför hemen kapıları kilitleyip, çantaları yere indirtiyordu mesela. Türkiye’de de oluyor araba kapkaçı ama içeride 4-5 kişiyseniz cesaret etmiyorlar. Orası inanılmaz, kapıyı açıp, çantanızı çekiyorlarmış elinizden. Aldıkları çantayla da sınırlı kalmıyormuş, bazen sahibini de götürebiliyorlarmış.

Tehlikeli olmak dışında nasıl?

- Büyük bir şehir. Yurtdışındaki bütün şehirlerde olduğu gibi Lima’da da büyük meydanlar var. Belediye ve devlet
/images/100/0x0/55eadb43f018fbb8f89b163d
binaları çok büyük ve etkileyici. Mira Floris diye bir bölge var. Bayağı bohem bir hayat yaşanıyor orada. Kafeleriyle falan bizim Nişantaşı gibi. Lima’da kaldığımız ilk akşam Pasifik Okyanusu kıyısında La Rosa Nautica diye çok şık bir deniz mahsulleri lokantasına gittik.

Mutfakları nasıl?

- Peru mutfağının tipik yemekleri arasında ‘cebiche’ (marine edilmiş çiğ balık), ‘aji de gallina’ (süt ve aji sosta pişirilmiş tavuk) ve ‘anticucho’ (dana yüreği ve etinden şiş kebap) var. Onların çok sevdiği alpaka diye bir hayvanları var. Ama bana sert geldi onun eti. Bir de ‘pisco sour’ isimli; limon-yumurta beyazı-şeker ve pisco karıştırılarak yapılan bir içkileri var. Her yemek öncesi ikram ediliyor. Hafif alkollü.

Cuzco şehri çok özel bir yer değil mi?

- Evet. 3360 metredeki Cuzco, eski İnka imparatorluğunun başkenti. Çok karakteristik bir yer. Şehirde İnkalardan kalan duvarlar ve koloniyal mimari var. En çok beğendiğim yer orası oldu. Yolları parke kaplı, iki-üç katlı minicik evleri, daracık sokakları var. Oteller de o küçük binaların içinde. Çok geniş bir meydanın etrafında kafeler ve alışveriş merkezleri yapmışlar. Ama bir yandan da çok turistik bir şehir. Sokakta birinin fotoğrafını çekmeye kalktığınızda bile para ister hale gelmişler. Otelden çıkar çıkmaz bir sürü satıcı üşüşüyor başınıza.

DAĞLARIN ORTASINDA KAYIP BİR ŞEHİR

Machu Picchu’ya gitmek için Cuzco’dan geçmek gerekiyor değil mi?

- Evet, hareket noktası burası. Machu Picchu’ya gitmek için bir trenle 2500 metreye iniyorsunuz. Dört saat sürüyor yol. Machu Picchu-Urubamba Vadisi’ndeki manzaralar çok güzel.

Sabah erken mi gittiniz? Machu Picchu sadece güneş doğarken gözükürmüş uzaktan.

- Sabah beşte kalktık, altıda trene bindik, öğlene doğru vardık. Biraz yorucu bir yolculuktu. Trenle Aquas Calientes’e gelip, buradan 35 dakikalık otobüs yolculuğu ile varıyorsunuz kayıp şehre. Oraya mutlaka fit olduğunuz bir dönemde gitmeniz gerek. Ben ki trekking yaparım, bayağı zorlandım. Havası çok kuru, yüksekte oksijensiz kalıyorsunuz, devamlı bir baş ağrısı eşlik ediyor size. Kalp hastasıysanız falan gitmeyin. Gruptaki arkadaşlarımızdan biri ikinci günde bayağı fenalaştı. Oteller bu duruma alışık olduğu için oksijen tüpü bulunduruyorlar. Kapıcılar yüzünüze bakınca anlıyor zaten halinizi, hemen getiriyorlar oksijen tüpünü. O yüksekliğe alışmak için koko çayı içiliyor devamlı.

Kafa bulduruyor mu koko çayı?

- Hayır ama çok iyi hissediyorsunuz kendinizi! Tadı çok özel değil ama devamlı içtiğimiz için alıştık.

Bütün bu baş ağrıları ve koko çaylarının etkisiyle Machu Picchu’da neler hissettiniz?

- Machu Picchu çok etkileyici bir şehir. 1911’e kadar bulunamamış olması büyük bir mucize. Devamlı sislerin, bulutların arkasında. Bazıları anlatır, orayı görünce şöyle kötü oldum, böyle ağladım falan diye. Ben de çok etkilendim ama bana öyle bir şey olmadı. Ama bir yandan da insanın aklı almıyor, ‘Dağın tepesine nasıl kurmuşlar bu şehri böyle set set?’ diye soruyorsunuz. Düşünsenize, dağların ortasında kayıp bir şehir, değişik bir iklim... Öyle yüksek ki, kenarda durduğunuzda aşağı bakmaya korkuyorsunuz. Vaktiniz varsa ve bütün yürüme parkurlarını görmek isterseniz bütün bir gün geçirebilirsiniz. Trenden inip otobüse bindiğiniz noktada gece kalabilirsiniz de.

BU RESİMLERİ OYMAK İÇİN DELİ OLMAK LAZIM

Oradan sonra nereye gittiniz?

- Önce Kutsal Vadi’ye, sonra dokuz saatlik bir otobüs yolculuğuyla Puna’ya. Yoldaki bütün turistik yerlerde durarak tabii! Dünyanın en yüksek gölü olarak bilinen Titicaca Gölü üzerinde bir gün geçirdik. Gölde, totora denilen saz tabakalarının sürekli ilave edilmesi ile oluşturulan adalar var. Adalardaki evler ve tekneler de aynı sazdan yapılmış. Bu adalarda yaşayanlar su kabilesi olarak tanınıyor ve çok ilginçler. Uros Adası’ndakiler bu yüzyılda değil gibi. Çok orijinaller ama onlar da ticareti fazlasıyla öğrenmişler, hemen tezgahlar açılıyor. Orada adet, bir evi ziyaret edip, ev ahalisinin tezgahından alışveriş yapmak. Evlerin içinde hiçbir şey yok gibi, bir tek yatak niyetine geçen döşekler var, tuvalet deseniz hiç yok! Bir evde yemekte haşlanmış patates ikram ettiler. Çok ilginç bir sosu vardı, kilden yapılmıştı. Çok güzeldi ama.

Uzaylılar yaptı denilen meşhur Nazca çizgilerini de gördünüz mü?

- Evet. Nazca’ya gitmek için Lima’dan 40 kişilik bir uçağa binip İca’ya gittik. Bir saatlik bir uçuştu ama herhalde öleceğiz şimdi dedim kaç kere. İca’daki havaalanındaysa 12 kişilik bir başka uçağa binip Nazca çizgilerinin üzerinden uçtuk. O çizgileri görmek ve fotoğraflayabilmek için devamlı dalıyor çıkıyor uçak. Mideniz havada gidiyorsunuz. Uzaylıların gerçek olduğuna inandım ilk defa! Oralara gidip, o boyuttaki resimleri çöle oymak için deli olmak lazım. Bu resimlerin kimler tarafından ne için yapıldığı, ne zaman oluştuğu bilinmiyor. Geometrik şekiller de var, hayvanresimleri de...

En sevdiği 5 yer

Çıralı-Olympos

Yeşilyurt Köyü (Assos)

Kaçkar Dağları (Karadeniz) Roma

Paris

seyahatte ne okuyor

Gittiği yerle ilgili rehber kitap ve romanlar.

ne dinliyor

Yanında müzik taşımıyor, yerel müziği tanımaya çalışıyor.

ne yiyor, ne içiyor

Yerel yemekleri denemeyi seviyor.

ne giyiyor

Seyahatte de işte de hep spor giyiniyor. Çok cepli pantolon, spor ayakkabı...

neyle seyahat ediyor

Otomobille

nerede kalıyor

Otel konusunda seçici. Varsa butik otelleri, yoksa bol yıldızlı otelleri seçiyor.

kimle seyahat ediyor

Ailesi ve birçok seyahate birlikte çıktığı bir arkadaşı ile.

çantasının olmazsa olmazları

Güneş gözlüğü, cep telefonu, nemlendirici.
Evrim SÜMER esumer@hurriyet.com.tr
False