Son Güncelleme:
Türkler fotoÄŸraf sever
Dünya ile baÄŸlantımızdır kapılar ve pencereler. Dört duvar arasında kurduÄŸumuz küçük dünyaların, dışarıya açılan koridorları. Ne yazık ki onlar da hızla renksizleÅŸiyor, tek tip oluyorlar. Ä°ÅŸte bu renksizleÅŸmeye direnen biri Åžakir Eczacıbaşı. 1960'lardan bu yana Anadolu'nun dört bir yanındaki kapıları ve pencereleri görüntüleyerek onları hiç olmazsa fotoÄŸraflarda yaÅŸatmaya çalışıyor.Benden çok daha fazla fotoÄŸrafı olan fotoÄŸrafçılar var ama onlar her ÅŸeyi tutuyorlar ellerinde. Ama ben ille çok beÄŸendiklerimi saklarım, diÄŸerlerini hemen yok ederim. Yani bir ressamın beÄŸenmediÄŸi bir tabloyu silip üzerine baÅŸka bir resim yapması gibi. O bakımdan bir çok fotoÄŸrafçıdan az fotoÄŸrafım vardır.Kapılar ve pencerelerde sizi çeken neydi? FotoÄŸrafların çekim tarihleri uzun bir zamanı bu iÅŸe ayırdığınızı gösteriyor. - Aslında ille önceden karar verip ÅŸurayı çekeyim diyerek fotoÄŸraf çekmem. Onun için sokaÄŸa, kentin içlerine giderim. 40 küsur yıl Anadolu'nun her tarafını dolaÅŸtım. GörmediÄŸim yer kalmadı. Neyi çekerim? Beni etkileyen her ÅŸeyi. Ä°nsan bulunmasa bile insan iliÅŸkilerini anlatan ve açıklayan ÅŸeyleri. Ä°nsanların çevreleriyle ve diÄŸer insanlarla iliÅŸkisini... Kapılar ve pencereler yıllarca süren bir çalışma. Tabii ki, bir sürü baÅŸka ÅŸeyi çekerken onları da çektim. Çünkü bana bir kaç yönden çok çekici geldi. Estetik ve mimari olarak ilginçtirler. Bir yapının adeta yüzüdür onlar. İçindeki insanların bence kimliklerini ve kiÅŸiliklerini açıklarlar. Plan program dahilinde mi çekersiniz fotoÄŸrafları?-Düzenli çalışmam. Birden bire içimden gelir. Aslında bir fotoÄŸrafçının gözü hep çalışır. Ancak bazılarını tesbit etmez. Ben ÅŸimdi nereye baksam, baktığım ÅŸeyi nasıl söylerim diye düşünürüm. O bakımdan fotoÄŸraf çalışmadığım zamanlarda da tamamen ilgisizim demek deÄŸildir.BÄ°R GÖRÃœNTÃœ BÄ°N KELÄ°MEKitapta fotoÄŸrafların yanında ÅŸiirlere de yer vermiÅŸtiniz. Åžiir ve fotoÄŸraf iliÅŸkisini nasıl kuruyorsunuz?- Kitapta böyle bir ÅŸey yapmıştım, sergide sadece iki ÅŸiir var. Fazıl Hüsnü DaÄŸlarca'nın ve Behçet Necatigil'in. Bence ÅŸiirle fotoÄŸrafın çok yakın iliÅŸkisi var. FotoÄŸraf bir kare ya da diktörgen içinde anlatmak istediklerinizi anlattığınız bir olaydır. Åžiirde de çok az lafla çok ÅŸey söylersiniz. Galiba bir Çin atasözüdür: Bir görüntü bin kelimeye bedeldir, diye. Buradan da belli oluyor ki görüntü çok ÅŸey söyler insana. Bernard Shaw'dan sonra Oscar Wilde üzerine de bir kitap hazırladığınızı duydum. Neden bu iki isim?- Hem Shaw'da hem de Oscar Wilde'da iki büyük nedenim var. Bu iki kiÅŸi yapıları çok ayrı olmakla birlikte aynı dönemde yaÅŸamışlar. Ä°kisi de Ä°rlandalı. 19. yüzyıla, Victoria dönemi ahlakı dediÄŸimiz bu döneme karşı çıkmış ve çok ÅŸeyi yıkmış iki düşünür. Ä°kisi de her türlü basmakalıpçılığa, alışkanlığa, bayağılığa, vurdumduymazlığa, anlamsız gelenekselliÄŸe karşı çıkmışlar, bunu da alay ederek ve milleti güldürerek yapmışlardır. Bence ikisinin açtığı yollardan 20. yüzyıl sanatı önemli geliÅŸmeler de kaydetti. Uzun zamandır fotoÄŸraf çekiyorsunuz, Türkiye'de ve dünyada fotoÄŸrafın durumu nedir?- FotoÄŸraf ve sinema 20. yüzyılın sanatı. Aynı zamanda da geleceÄŸin sanatı. Dikkat ederseniz de her taraf fotoÄŸraf. Gazeteler bile daha çok fotoÄŸrafa yer veriyor. FotoÄŸrafın o yalınlığı ve istediÄŸini açıkça ifade etmesi onu çağının sanatı yapmaya daha çok yaklaÅŸtırıyor. Roland Barthes'ın dediÄŸi gibi 20. yüzyıl imgeler çağıdır. FotoÄŸraf Türkiye'de de çok önemlidir. Bir ilçeye gittiÄŸim zaman bazan üç dört fotoÄŸraf stüdyosu görüyorum. Dünyanın en büyük kentlerinde durum böyledir. Türkler fotoÄŸrafı çok seviyor. Belki resmi sevemedi ama fotoÄŸrafa sahip çıktı. Bugün ilgi giderek artıyor. Ãœniversitelerde fotoÄŸraf bölümleri açıldı, bağımsız fotoÄŸraf kursları, sergiler açılıyor. BÄ°R GÖRÃœNTÃœ BÄ°N KELÄ°MELeica makinenizden vazgeçmiyorsunuz. Nedir bu aÅŸkın nedeni?-Leica dünyada çıkmış en iyi makinedir, denir, biz de onun etkisiyle kullanıyoruz. Ara Güler gibi bir çok arkadaşımız da Leica kullanıyor. Åžimdi çok iyi baÅŸka makineler de var ama duygusal bir baÄŸ oluÅŸmuÅŸ bir kere.Ä°stanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın Yönetim Kurulu BaÅŸkanısınız. BeÅŸ tane festival düzenliyorsunuz. Sanatın power broker'ı olmak nasıl bir duygu?- Ä°nsana müthiÅŸ bir sorumluluk veriyor tabii ama aynı zamanda da büyük bir tad. Vakıf'ta çok iyi bir ekibimiz var. Bizim yola çıkışımızın nedeni dünyanın en büyük kültür baÅŸkentinde böyle bir eksikliÄŸi hissettiÄŸimiz içindi. Nejat Eczacıbaşı'nın müzik festivali ile baÅŸlattığı bu festivaller ÅŸimdi beÅŸe çıktıysa, bunda insanların isteÄŸi de önemlidir. Dünyanın hiç bir kurumu bu sayıya ulaÅŸmış deÄŸil. Gelecek yıl 30'uncu yılımızı kutlayacağız. 65'Ä°NDEN SONRA ÇALIÅžMAMALITam öyle deÄŸil. Paris'te sergim açılırken Abidin beni oradakilere tanıttı. Hem önemli bir iÅŸ adamımız, hem de önemli bir fotoÄŸrafçımız diye. Adam da, aa demek ki fotoÄŸraf hobisi, dedi. Onun cevabı da şöyle oldu: Yok onun hobisi iÅŸ adamlığıdır. Sanatla ilgilenmek benim için alışkanlık, doÄŸal olarak yaptığım bir ÅŸey. Eczacıbaşı'ndaki yönetim hayatım boyunca da zaten sanatla uÄŸraÅŸtım. Bir kere sanatsal çalışmalarım sanayiden önce baÅŸladı. 1950'lerin baÅŸlarında Vatan'ın sanat yaprağını çıkardım. Sonra Eczacıbaşı'na girdim. Milliyet Sanat Dergisi'nin çıkarılışında bulundum. Eczacıbaşı Kültür filmleri yaptık. Sinematek'i kurduk, sinema günlerini geliÅŸtirip Film Festivali'ni gerçekleÅŸtirdik. Daha sonra tabii iÅŸi bırakıp tamamen sanatla ilgilenmeye baÅŸladım. Ben, 65 yaşından sonra insanların çalışmamaları gerektiÄŸine inanıyorum. Öyle bir limit de kendime zaten koymuÅŸtum. Åžimdi de kendimi tamamen sanata verdim.Â