GeriSeyahat Türkiye’nin en güzel kanyonunu geçmek için en güzel mevsimdeyiz
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Türkiye’nin en güzel kanyonunu geçmek için en güzel mevsimdeyiz

Türkiye’nin en güzel kanyonunu geçmek için en güzel mevsimdeyiz

Bozudere Kanyonu’nu şimdiye kadar tam dört kez geçtim. Kimi zaman kuru, kimi zaman sulu yakaladığım; hatta ilk geçişimde gecenin bir yarısı 60 metrelik bir şelalenin içinde ölüm tehlikesi atlattığımdan benim için çok da özel bir kanyon. Teknik malzemeniz ve bilginiz olmadan girmemelisiniz. İnsan eli değmemiş, olabildiğince bakir, olabildiğince vahşi bir coğrafya... Ama gözünüz korkmasın; Bozudere teknik geçişi kışın, iyi bir ekip ve ekipmanla hayatınızın en güzel deneyimlerinden birine dönüşüyor...

İlk nasıl bulunduğunun hikâyesini anlatmalıyım Bozudere Kanyonu’nun... Fethiye Saklıkent Kanyonu’nun içine çıkıyor; dağların arasında öyle bir gizlenmiş ki kimse bilmiyor. İlk geçenin kim olduğu bile bilinmiyor. İstanbul Kanyon ve Doğa Sporları İhtisas Kulübü (ICT Canyoning) lisanslı kanyon sporcusuyum. Bizim kulüp Bozudere’yi bir Alman grubun geçişiyle öğrenmiş. Almanlar geçtikten sonra kanyonun adını Monster Canyon koymuşlar. Türkiye’de bunu gören ICT Canyoning’den Erdal Yalçın Hocam durur mu?

Tam dört kez Fethiye Saklıkent bölgesine gidip girişini bulmaya çalışmış. Haritalar üzerinde çok uzun mesailer harcamış ve en sonunda 2019’da o kanyonu bulmuşlar. İlk geçişte 19 saat kısmen mahsur kalarak, sabah girdikleri kanyondan ertesi gün çıkabilmişler. Çünkü bold’lanmamış (Bold: Tırmanma ve iniş için kullanılan ipleri geçirebileceğiniz, kayalara çakılan çelik halkalar) bir kanyonu geçmek gerçekten hayati risk oluşturur. Benim ilk geçişim onların ikinci geçişine denk geliyor. Hani şu şelalede ölümle burun buruna gelmem...

Türkiye’nin en güzel kanyonunu geçmek için en güzel mevsimdeyiz

Bozudere Kanyonu yaz aylarında neredeyse tamamen kuru. Sadece havuzlarında su kalıyor ki bir seferinde o kokuşmuş sulara atlamak; ölmüş sincapları, fareleri ellerimizle iterek ilerlemek zorunda kalmıştık. Aynı geçişte bulunduğum yerden çıkamayıp o simsiyah, kokuşmuş suya göz göre göre 4-5 kez kaymam var ki... Bana “Hayatında yaptığın en deli şey neydi” diye sorsalar, “Ölümle burun buruna geldiğim andan ziyade bu kokuşmuş sulara batıp çıkmam” derim. Şimdi bunları yazdım diye “Hani çok güzel bir yerdi” dediğinizi duyar gibiyim. Biz bu kanyona suluyken yani kış aylarında giriyoruz. Kuruyken girme sebebimiz güvenli sportif geçişler yapılabilmesi için kanyonu bold’lamak. Yani kışa ve zevkli geçişlere hazırlık bir nevi...
Türkiye’nin en güzel kanyonunu geçmek için en güzel mevsimdeyiz

Bozudere 30-40 ve 60 metrelik yükseklikleriyle zorlu bir kanyon.

İlk bölüm daha kolay

Bozudere Kanyonu aslında iki bölümden oluşuyor. Birinci kısım Fethiye’de Arsa Köyü yakınlarında, tarihi bir köprünün altından başlıyor. Uzunca bir süre dere yürüyüşü yapıyorsunuz. Teknik geçişler başladığında eğlence de başlıyor. İpli inişler, bolca suya atlama ve en sevdiğim tobogganlar (doğal su kaydırakları) burada. Bu spora başladığımda en yüreğimi ağzıma getiren, bu su kaydıraklarıydı. Çünkü ben bir çocuk bahçesinde kaydıraktan bile kayamazdım, kendimle çok savaştım ve galip çıktım. Dağların arasında, el değmemiş negatif iyon cenneti tobogganlar benim yeni oyun alanım. Türkiye’de çok az kanyonda var bu doğal su kaydırakları ve bence en güzelleri Bozudere’de.

Dere yürüyüşünü tamamlayıp geniş bir açıklığa çıktığınızda kanyondan ayrılmak için burası son şansınız. Eğer çıkmazsanız asıl Bozudere’yi Bozudere yapan Monster Canyon diye anılmasına sebep 60 metrelik ipli inişler, şelaleler, çok yüksek duvarlar başlıyor ve bu noktadan sonra tek çıkış yolunuz kanyonun sonu. İsterseniz buradan girip direkt ikinci kısmına da geçebilirsiniz. Peş peşe gelen 30-40-60 metrelik yükseklikler, kimi zaman şelalelerden, kimi zaman yanından inerek, devamlı ilerleyerek o muhteşem manzaraların tadını çıkarıyoruz. Yükseklik korkusunu bu sporla yenmiş olan ben, adrenalin vücudumda tavan yapmışken yaşadığımı hissediyorum. Ekstrem spor neymiş, burada anlıyor insan. Sonlara doğru o birkaç sene önce, gecenin bir yarısı beni ölümle burun buruna getiren şelaleye geliyoruz. Yaşadığım olayı kelimelere dökmek zor.

Özetle; şelalenin tam içinden iple inmeye çalışırken gecenin karanlığı, kafama balyoz gibi inen sular, sıçrayan sudan başka bir şey görememem, kilomun azlığı, inmem gereken ipin ıslaklığı nedeniyle bir türlü kaymaması sinirlerimi altüst etmişti... Şelalenin savurduğu rüzgârdan dolayı aldığım nefesi veremedim. Havayla boğulan ilk insan olacaktım sanırım. Eh, ne olacaksa olsun deyip elimdeki ipi bıraktım ama yüksek inişlerde inişin ortasına gelmeden ip kaymaz. Benim ip de kaymadı. Elimle kayalara vura vura, ipin üstünde bağıra bağıra ağladığımı hatırlıyorum. Arkadaşlarımın anlattığına göre sesim yeri göğü inletmiş. Sonra baktım ölmüyorum, son kuvvetimle o ipi çekerek belli bir yere geldim. Sonrasında Erdal Hocam beni indirdi.

Şelale inişi ikiye bölündü

Bu kanyonun bold’lanması için kulübün her organizasyonuna gitmeye çalışıyorum; o şelalede yaşadıklarımı bir başkası yaşamamalı. O zaman bu spora yeni başlamıştım. Daha ikinci kanyon geçişimdi. Şelale bold’lu değildi. Şimdi o şelaleyi suya maruz kalmadan inebiliyoruz. 60 metrelik iniş ikiye bölündü. Tüm bu yaşananlar da torunlarıma anlatacağım hikâyeler olarak kaldı. Bana inanırlarsa tabii... Bu kanyonun bitimi Saklıkent Kanyonu’nun içine çıkıyor. Saklıkent Kanyonu’na girdiğinizde yüksek duvarların arasında ilerlerken sol taraftan bir şelale dökülür ya hani, işte tam oradan iniyoruz. Eğer bu yazıyı okuduktan sonra Saklıkent’e giderseniz kafanızı kaldırıp Bozudere Kanyonu’na bir selam çakın benim için.

O şelalenin ve o yüksek duvarların ardında neler oluyor neler! Tüm bunlar kesinlikle gözünüzü korkutmasın. Gerekli eğitimleri aldıktan sonra, ekipmanınız da tam olduğunda her şeyi kontrol altına alabilirsiniz. Geriye doğal bir aqua parkta atlayıp zıplamak ve eğlenmek kalır. Adrenalinin doruklarında, suyun ve doğanın iyileştirici gücüyle birlikte, yaşadığınızı dibine kadar hissedeceğiniz bir tecrübe bu. Bana inanın... Kanyonlar insanların kolaylıkla ulaşamadığı yerler olduğu için negatif iyonlar en çok buralarda bulunur. Bekleme sürelerinizde eldivenlerinizi çıkarıp suya, taşa bol bol dokunun. Bu negatif iyonları vücudunuza alın. Doğa insanı iyileştirir cümlesi rastgele söylenmiş havalı bir cümle değildir. Doğa sizi hakikaten iyileştirir.
Türkiye’nin en güzel kanyonunu geçmek için en güzel mevsimdeyiz

Suların gücüyle kaydırak gibi biçimlenmiş kayalara toboggan deniyor ve geçmesi çok zevkli

Bir akraba evi sıcaklığıyla karşılanıyoruz

Bozudere geçişinde birinin sizi girişe bırakıp çıkıştan alması gerekiyor. Bize, yol üstündeki gözlemecilerden Kardeşler Restoran’ı işleten Zeki Kılınç Abi yardımcı oluyor. Restoranın konforlu köşklerinde yatıyoruz ama isterseniz kamp da yapabilirsiniz. Gitmişken eşi Meryem Hanım’ın ellerinden çıkan gözlemeleri ve muhteşem yemeklerini denemelisiniz. Oğlu ve kızıyla tam bir aile işletmesi olan bu yer uzaktaki bir akrabanızı ziyaret etmişsiniz hissi veriyor. Sabah leziz bir köy kahvaltısıyla uğurlanıp akşam mis gibi yemeklerle karşılanıyorsunuz. Hava çok soğuksa evin bir odasını size açıveriyorlar.
Türkiye’nin en güzel kanyonunu geçmek için en güzel mevsimdeyiz

Bahar Gündoğdu (sağ başta) ICT sporcularıyla...

Elinizi kolunuzu sallayarak giremezsiniz

Teknik kanyonlar elinizi kolunuzu sallayarak dolaşabileceğiniz yerler değildir.Sağlam bir ekibiniz olmalı. En son edindiğim tecrübeyle bu sporu yapmak isteyen sporculara önerebileceğim kulüp, İstanbul Kanyon ve Doğa Sporları İhtisas Kulübü (ICT). Türkiye’de kanyon eğitimi veren başka kanyon dernekleri de var. Herhangi bir kâr amacı gütmeyen spor kulübü ICT Canyoning, kanyon sporcuları yetiştiriyor. Düzenlediği etkinliklere paylaşım usulü katılıyorsunuz; arada para kazanan bir tur şirketi yok. ict.org.tr’den bilgi alabilirsiniz.

False