'Türk Lokumu' eve döndü
Kutluğ Ataman’ın ‘eve dönüş sergim’diye nitelediği ilk retrospektifi İstanbul Modern’de açıldı. ‘İçimdeki Düşman’ adını verdiği sergide sanatçının 11 eseri yer alıyor.
Kutluğ Ataman dünyada çok büyük sergiler yapan, yurt dışında New York MoMA, Atina Dimitris Daskalopoulos Collection ve Pittsburgh Carnegie Museum gibi ünlü müzelerin koleksiyonlarına giren biri olarak tanınıyor. Marijinal sayılabilecek çalışmaları gerek Türkiye'de gerekse dünyada büyük ses getiriyor. Çağdaş sanat alanındaki ilk büyük çıkışını 1997 yılında katıldığı Uluslararası İstanbul Bienali ile yapan ‘İçimdeki Düşman - The Enemy Inside Me’ ismini verdiği sergiyle Türkiye'de ilk kez gösterilecek olan kilometre taşı olmuş 10 çalışmasının yanı sıra sürpriz yeni projesine de yer veriyor. Sadece üçü Türkiye’deki bienallerde daha önce gösterildi. Üstelik Avrupa’da dahi gösterilmemiş bir eser de var.
İstanbul doğumlu sanatçının neredeyse 15 yıllık uluslararası kariyerinin ardından eve dönüşünü kutlayan bir “orta kariyer” sergisi olarak hazırlanan sergide Ataman’ın Peruk Takan Kadınlar, Veronica Reed’in Dört Mevsimi, 99 İsim, Stefan’ın Odası, Tanıklık, Cennet, fff, Türk Lokumu, Bu Bir Fasit Daire ve Ruhuma Asla adlı çalışmalarıyla beraber 11 video ve enstalasyon sergileniyor.
Serginin küratörlüğünü ise İstanbul Modern Şef Küratörü Levent Çalıkoğlu yapıyor.
BU BENİM EVE DÖNÜŞ SERGİM
2004’te dünyanın en prestijli çağdaş sanat ödüllerinden biri olan Carnegie Ödülü’nü, ardından aynı yıl İngiltere’de Turner Ödülü’nü kazanan Kutluğ Ataman eve dönüş olarak nitelediği sergisini şu sözlerle tanımlıyor:
“Yaşadığımız toplumda hepimizin içinde politik bir düşman var. Avrupa ve Amerika’da, eserlerin içindeki cinsellik veya politiklik yüzünden mahkemeye verilir miyim korkum hiç olmadı fakat Türkiye’de bu soru hep kafamı kurcaladı. Dolayısıyla işlerimi hep ‘göreceli demokrasi’ ortamlarında, yerel yönetimlerin uluslararası sergilerde pek ses çıkarmak istemediği yerler, yani bienallerde gösterebildim. Bu korku ve yasak zihniyet yüzünden sergime hepimizin ortak noktası olduğunu düşündüğüm ‘İçimdeki Düşman’ başlığını uygun gördüm.”