Trabzon: Gizleriyle kalbini açmak için her mevsim sizi bekliyor
Aşk düğümleri ile ünlü Trabzon’da horonlar, Çatalhöyük’ten yola çıkan Kelt tarihine kadar iner. Gelinler, damatlar rüzgârda savrulan yelkenliler gibi sallanıp durur. Trabzon, orada yaşamayanlar için bir sürü sırla doludur.
Trabzon kent olarak nasıl algılanmalı? Deniz mi baskın, kara mı? Oy deniz Karadeniz, nereden baksan, önü ardı Karadeniz dağları... ‘Kara’ sözü al yazma gibi, ‘kuzey’ anlamında kullanılır. Oymak ve obalar ‘kara’yı yön belirteci olarak kabul eder. Kara/man, Kara/koyunlu, Kara/avşar, Kıpçak, Oğuz, Başkurd gibi Kayı obalarının ve Karaoğlan, Karacaoğlan, kara kurt gibi geçenlerin uğrak yoludur bu dağlarla çevrili sahil. Gezgin, kâşif olarak gittiniz. Trabzon’da söz avı, avcılığı yapma merakınız var. İki gün bu av için yeter.
Trabzon’da bekleyen çok şey var. Şöyle ki, Trabzon vakur ve sessizce gezginlerini bekler. Yola çıktınız. Uçakta bir merak sardı sizi. Aynaya bakar gibi. Trabzon deyince, belleklerde ilk ne belirir? Karadeniz dağları! Kara’dan yola çıkın, denize varın. Bakın bu önemli! Elde var bir!
Hamsilerle dolup taşan deniz kara mı, bulutlarla ağlayan dağlar kara mı yoksa ak mı? Dalgalar ak bulut gibi gelir vurur kıyıya. Dağların dorukları da apaktır. O zaman adı niye Karadeniz? Bunda bir sır var. Kimileri için Trabzon ekmeği, simit, pide, deniz ürünleri ilk adımda gelir. Kimisi de kurufasulye ile pilav der. Hamsili yemek der de, başka şey demez kimisi. Bir de ‘hoşmeri’, mısır unundan kuymak ve lazböreği. Elde var iki. Trabzon, mutfak düşkünü gezginleri sevinçle bekler...
Koşullar ve insan değişince Trabzon da değişir. Fındık, tütün, çay üretimini geçin. Unutun! ‘Kaz kaldıran’ peynir bir sahan! Alabalık, ne dersiniz? Sümela Manastırı’na yakın Coşandere’de bir mola verin. Çam ormanı var çevrede. “Bunlar olmasa da olur” diyeceksiniz, işitiyorum şimdi.
Trabzon, kâşif bir gezgine çok şey verir. Sırlarla dolu yeraltı yolları, feodal krallardan kalma kale surları, içinde denize inen o küflü dehlizler... Buradan değil, yukarıdan, gökyüzüne en yakın yerden aşağı, dosdoğru inin. İsterseniz, Trabzon yazarı Hasan Kantar yol ve izlek verir size. Bana sorsanız, mevsimlik bir düş için iki gün ayırmak yeterli. Güz gelsin. Nem oranı yüksek değildir.
Aşk düğümü çözme atölyesinde başlayabilir ilk saatler. Trabzon demek, aşk merdivenleri anlamına gelen vadiler demektir. Denize tutkun çocukluğun verileri, deniz ürünleriyle güzelleşen huriler demektir. Olmadı mı? Hamsinin kar görmüşü, görmemişi eşit değildir. Trabzonlu bilir.
Kent içi yüksek bir doruk olsun başlangıç bu kez. Kızlar Manastırı. Bahçecik ve Ortahisar el verir. Üç yanı surlarla çevrili ve aşağıda Zağnos Vadisi’nde Trabzon, size gizlerini verir, yeter ki ona biraz zaman verin. Orada, vadiden surlarla yükselen lahitler gibi yükselen kale, arkaik bir duygu verir. Aşağıda su kemeri sütunlarını görürsünüz. Bir düş çavlanı sizi, yaşanmış eski günlere götürür.
Mumhane önündeyim, yerel tanımla Moloz burası. Köylerden gelenler gidenler, şaşırtıcı bir trafik! Dünya Moloz’da ‘merhaba’ der Trabzon’a. Bedestan sırlar yumağı gibidir. İki adım atın, içeriye kısa bir soluk bakın. Kervanlar, binlerce deve yükü gelen hazineler, Bedestan’a atar ürünü. Kervancının satılmayan malları bıraktığı yeraltı kasaları... Çin porseleni, Hint ipeği, Afgan halısı, aşk incisi uzak denizlerden... Ne varsa kervan yükü, hepsi burada. Arkaik bir dünya bankası Bedestan. Trabzon güvenli bir kenttir.
Anılarınıza katacak ayrı bir Trabzon aranırsa bulunur. Biraz ötede aşk düğümlerini çağdaş yaşama adamış olanlar. Bakın bir giz daha! Aşk düğümleri, Alaca Han ve Trabzonlu kadınlar. El işleri ibrişimdendir, gümüşten, tüldendir gül yaprakları. Trabzon’u öteki kentlere taşıyacak ne varsa Alaca Han sunar bunu.
Bundan sonrası daha kolay. Denize inin, yelkeni rüzgâra serin. Balıkhanelerin önü sizi alır içeri. Çok sürmez aşk düğümü çözen bir mendirek, Ayasofya çıkar öne. Bağlayın halatları orada. Oy deniz Karadeniz! Suları kıpırdaşır, uşaklar çiğe çiğe...
Tığ gibi delikanlılar, kuğu gibi apak gelinler... Hafta içi her gün, yaşam teknesi halatını denize salan yelkenlilere benzeyen damat ve gelinleri göreceksiniz. Çiseleyen hüzünlü nem olsun, yerinmeyin. İçeri girin, tavanlarda kalan görüntülerin izlerini seyredin..
Evler, konutlar, saraylar, sayısına bereket, geride kalanlara. İşte yüz yıl öteden seslenen vali konağı, apak bir güvercin, bugünse Trabzon Sanat Evi. Dolu bir hazine, sanat, edebiyat, müzik heybede ve istenirse seve seve verecektir Trabzon bunu size. “Trabzon bir kent olarak nasıl algılanmalı” dedik. Aslında yanıtı sizde! Trabzon sizi bekliyor, gizleriyle kalbini açmak için...