GeriSeyahat Tatlı hayat diasporası
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Tatlı hayat diasporası

Tatlı hayat diasporası

Biz kim miyiz? İşletmeci, sporcu, sanatçı, balıkçı, işadamı ya da mekan sahibi... Bodrum’da dostlarla vakit geçiren, sabahlara kadar eğlenen, şömine başında dinlenen, leziz yemeklerin keyfine varan ve tüm bunları yaparken de yaşamın özüne varan şehir kaçkını bir diasporasıyız.

Neden “Bodrum denilince ‘tatlı hayat’ diye bağırasım geliyor?”, sorguluyorum. Halikarnas Balıkçısı yazıyor, teyit eder gibi beni: “Yokuş başına geldiğinde Bodrum’u göreceksin / Sanma ki geldiğin gibi gideceksin / Senden öncekiler de böyleydiler / Akıllarını hep Bodrum’da bırakıp gittiler.”


Her Bodrum’a gelişimde ben de akıllarını Bodrum’da bırakıp gidenlerden olurdum. Öyle ki İstanbul’daki hayatımı dahi Bebek’te yarattığım küçük dünya üzerine kuruyordum. İstanbul’dan kaçış yerim İstanbul’un kendisiydi gene. Neden büyük şehirden kaçar insan? Ben bunu dört şeye bağlıyorum:


Bir kere sıkılıyoruz.... Trafikten sıkılıyoruz, koşuşturmadan sıkılıyoruz, işten sıkılıyoruz ama işsizlikten de sıkılıyoruz. Kalabalıktan sıkılıyoruz ama kalabalık içerisinde yalnızlaştığımızın farkına vardıkça bu histen de sıkılıyoruz. Beklentilerimiz çok... Ancak ne beklediğimizi bilmiyoruz. Köprü trafiğinde huzurlu, sakin bir yaşamın hayallerini kurarken bir yandan da bu şehirden kazanabileceğimiz her şeyi ister hale geliyoruz. Bu da bizi diğer maddeye bağlıyor...


Tatmin olamıyoruz... Paradan, aşktan, işten, hiçbir şeyden tatmin olamıyoruz. Büyük şehri daha fazlasını elde edebileceğimiz bir derya deniz olarak görüyor, kimi zaman ismini bile koymakta zorlandığımız hedeflerimize varmak için yaşamın özünü kaçırıyoruz. Milyonlar arasında yalnızlaştıkça, sadakat ve samimiyet duygularını yitiriyoruz. Bu da bir diyalektiğe dönüşüyor. Yitirdikçe daha da yalnızlaşıyoruz.


Benim Bodrum’uma gelirsek, İstanbul’dan kaçışımın İstanbul olmadığı yer Bodrum. Sıkılmadığım, beklentilerimi yenilediğim, her açıdan tatmin olduğum yer. Sadakati ve samimiyeti, kimi zaman oltasını sıkıca tutan bir balıkçıyla ettiğim sohbette, kimi zaman kayalıklardan ölümsüzce yükselen ağaçlardan zeytin toplayan köylü bir teyzenin hikayesinde buluyorum. Taş evler dahi yıllarca özlerini korudukları için birbirine daha sadık geliyor bana. Yükselen binalara dönüşmedikleri için belki de.

 

HER ŞEY ZITTIYLA VAR

 

Bodrum’da her şey zıttıyla var olabiliyor. Kalabalığın, yalnızlığın, gelenekselliğin, modern çağın, yerelliğin, ulusallığın sentez oluşturduğu bir yer. Daha da önemlisi Bodrum’da ne isterseniz o oluyor... Tarih, spor, eğlence ve sanata doymaya da; yazın Bitez’e bakan terasınızda, şezlongta kitap okumaya da; kışın bir şömine başında, fırsatınız var. Kafa dinlemek, yalnız veya dostlarla huzurlu saatler geçirmek için onlarca seçenek...


Bodrum’da yaşam size kışın bile anlık isteklerinizi gerçekleştirebilmek, dilediğiniz yaşam tarzına sahip olabilmek için hem gerekli zamanı hem gerekli ortamı sunuyor. Sukunet de eğlence de dilediğiniz zaman gerçekleştireceğiniz, sahip olabilmek için saatlerce veya kilometrelerce yol gitmeyeceğiniz şeyler. Karşıdan bakacağınız, içine girseniz dahi kendinizi içinde hissetmeyeceğiniz şeyler hiç değil.


Buraya aslında ‘Küçük İstanbul’ da diyebiliriz. İstanbul’un eski, karmaşışından uzak ve elit hali… İstanbul’dan kaçan birçok kişi artık yaz-kış Bodrum’da yaşıyor. Büyükşehirlerden hafta sonu kaçamağı yapmak için ideal bir şehir.


Neden mi? Çünkü mesela şu mevsimde gündüzleri deniz kenarındaki kafeler ve Starbucks güzel bir kahve molası vermek için ideal. Pazar kahvaltılarına da doyum olmuyor. Üstelik bütün bunları yaparken büyük şehir karmaşası yaşamıyorsunuz; hayat, sizin yazın bildiğiniz Bodrum’un aksine daha sakin, daha rahat, daha telaşsız.


Büyük şehirlerin aksine hem vaktiniz hem de bol oksijeniniz var. Oksijen soluduğunuz, spor yapabildiğiniz, doğayla iç içe yaşayabildiğiniz, stresten uzak durduğunuz için sağlıklısınızdır da burada. Tabii bir de yemek kültürü var size bunu sağlayan. Lezzet bazen salaş bir balıkçıda, bazen bir köy pazarında, bazen de koya nazır lüks bir restorandadır. Güne Bodrum’un bir köyünde tamamen doğal ürünlerle hazırlanmış bir köy kahvaltısıyla başlayabilir; portakal-mandalina bahçelerini gezebilir; öğlene doğru tercihe göre sakin bir koyda veya popüler bir plajda güneşin ve ‘Bodrum mavisi’nin tadını çıkarabilir, akşam üzeri Ege mezelerinin lezzet şölenine dönüştüğü salaş bir restoranda gün batımı eşliğinde yemek yiyebilirsiniz. Ama nerede olursa olsun lezzet vardır, üstelik dost sohbetleriyle ve manzaraya karşı kaldıracağınız kadehlerinizle ikiye katlanır. Sadece gündüz mü? Artık kışın da gece hayatı aktif Bodrum’un… Marina Yatch Club’ın müzikleri... Oradan çıkıp eğlenmeye gidilen Cuba, Helva, Mandalin gibi kulüp ve barları...

 

BİZİMKİSİ BİR KIŞ HİKAYESİ

 

Bodrum’la ilgili akıllarda oluşan genel imajı düşünüyorum: Magazin dergileri, otellerin indirim kampanyaları, boy boy beach görüntüleri, yerli-yabancı turist kalabalığından dokusu belli olmayan sokak fotoğrafları...


Ama Bodrum’da asıl yaşam yazın bütün o keşmekeşi sona erdiğinde başlıyor. Benim deyimimle Bodrum, ‘yaz sonrası detoks’ dönemi yaşıyor ve geriye gerçek Bodrum kalıyor. Bodrum’da yaz-kış yaşayan bizler için plajlar, restoranlar, kafeler ancak o zaman birer turistik meta olmaktan çıkar. Huzur bulduğumuz, bizim gibi Bodrum’da yaşayan dostlarımızla bir arada olduğumuz, dolayısıyla aidiyet hissettiğimiz yerler haline gelir.

 

BİZİM OLURLAR!

 

Münzevi bir hayattan bahsettiğimi sananlar çok yanılıyor. Sanılanın aksine Bodrum kışları terkedilmiş değildir. Sadace tatilcilerin bildiğinden daha yaşanılır, daha kaliteli, daha nezihtir. Restoranlarıyla, eğlence mekanlarıyla, spor ve kültür-sanat aktiviteleriyle bizler burada hayatı devam ettiririz. Bodrumlu olmanın tadına her mevsim varırız ama en çok da, kışın burası rafine olmuşken varırız. Yazın Bodrum’da tatil yapmak fabrikasyon bir ürünü tüketmek gibiyse, kışın Bodrum’da yaşıyor olmak, butik bir ürün tüketip kaliteyi tecrübe etmeye denktir. Yazın çehresi değişen ve herkesi kucaklayan Bodrum’da yemeğin en kalitelisini kışın yer, müziğin en kalitelisini kışın dinler, zamanın en güzelini kışın geçiririz.

 

ZAMAN EMRİNİZE AMADE

 

Biz kim miyiz? İşletmecisi, sporcu, sanatçı, balıkçı, işadamı ya da mekan sahibi... Dostlarla vakit geçiren, sabahlara kadar eğlenen, şömine başında dinlenen, gurme tadında leziz yemeklerin keyfine varan ve tüm bunları yaparken de yaşamın özüne varan bir şehir kaçkını diyasporasıyız.


Sorarsanız her biri ayrı anlatacaktır: Bodrum kışın dil balığı yakalamaktır... Domuz avına çıkmaktır... Mekan sahibinin elinden yemek yemek, İstanbuldan gelen dostlarınıza Bodrum manzarasına karşı mangal keyfi yaşatabilmektir.... Flamingoları izlemektir... Narenciye bahçelerini gezmek, körek mantarı toplamaktır...
Başka üstün güçler de veriyor bu belde size: Bodrum’da kış, yaşamı dilediğinizde hızlandırmak, dilediğinizde yavaşlatmaktır... Zaman size sadıktır. Siz isterseniz yavaş, istemezseniz hızlı akar. İstediğiniz an istediğiniz dünyayı kurabilme insiyatifi size huzur verir. Yani burada hayat sizin isteklerinize göre biçimlenir. Bodrum’da ne isterseniz, o olur. Bu yüzden ‘tatlı’dır Bodrum’da hayat. Yaşamı ertelemediğiniz, aksine yaşamın özünü kavrayabildiğiniz ve sahiplenebildiğiniz için gerçekten ‘yaşanılır’dır. Aidiyet hissedebildiğiniz için bir de. Bu yüzden insanın aklı burada kalır, bu yüzden Halikarnas Balıkçısı haklıdır.


İstanbul ne kadar karmaşık ise Bodrum o kadar huzurludur, Cevat Şakir Kabaağaçlı* ne kadar İstanbulluysa, Halikarnas Balıkçısı o kadar Bodrumlu’dur.

(*Cevat Şakir Kabaağaçlı, ‘Halikarnas Balıkçısı’ adıyla anılan ve Bodrum’a olan aşkıyla tanınan ünlü roman ve hikâye yazarıdır.)

 

 

 

 

 

 

 

 

False