GeriSeyahat Taipei’deki restoran sahibi söylediğimi anlayamayınca üzüntüsünden ağlayacaktı
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Taipei’deki restoran sahibi söylediğimi anlayamayınca üzüntüsünden ağlayacaktı

Taipei’deki restoran sahibi söylediğimi anlayamayınca üzüntüsünden ağlayacaktı

Endüstri Mühendisi Ömürden Sezgin, ODTÜ’den mezun olduktan sonra iki yıl çalışıp askere gitmeyi planlamıştı. Avrupa gezilerinden sonra, acaba Uzakdoğu’ya gitme şansım olmaz mı, diye düşünüyordu. Tam bu günlerde, okulunun internet sitesinde Tayvan bursu duyurusunu gördü. Bir mühendise Çince öğrenmesi amacıyla burs verilecekti. Sezgin, askerden önce böyle bir maceraya atılmak istedi. Kabul edildikten sonra sırtına çantasına takıp Tayvan’a gitti. Kursa başladıktan sonra ilk fırsatta Tayvan turuna çıktı. Kursta tanıştığı iki Rus arkadaşıyla, üç günde, bu ada ülkesinin üç önemli şehrini gezdi. Tecrübesini kullanıp turunu çok küçük bir bütçeyle gerçekleştirdi.

"Macera ruhu içimde hep vardı, dil öğrenme isteği, endüstri mühendisliğinin kazandırdığı araştırma ruhu beni yolculuklara sürükledi" diyor 26 yaşındaki Ömürden Sezgin. "İnsan gezmeye başladıktan sonra dünyada daha nereler var diye soruyor."

Anadolu lisesinde İngilizce ve Almanca öğrenen Sezgin üniversitede aldığı Fransızca ile derdini anlatabilecek seviyeye gelmiş. Bu kadar dil bilince serde de maceracılık olunca üniversite yıllarında gezmeye Avrupa’dan başlamış.

"Benim gezme şeklim özellikle problem yaşamak üzerine kurulu. Plansız yola çıkmayı, sırt çantalı turizmi seviyorum. İnternet iletişiminin artmasıyla beraber bir hayli imkan çıktı. Gezmek için temel bazı şeyler gerekli. Ulaşım, konaklama, gideceğiniz yer hakkında bilgi ve Türkler için en sıkıntılı konu: vize... Vize konusunu gençlik organizasyonlarına kaydolarak aştım. Davetiye geldikten sonra vize almak kolay. Geriye para ve zaman bulmak kalıyor. Öğrencilikte zaman var ama para yok. Bu noktada parayı idare etmeye çalışıyorsunuz. İş yaşamına geçtikten sonra da para var zaman kısıtlı. Bu sefer zamanı idare etmeye çalışıyorsunuz. Bu ikisini sürekli optimize etmeye çalıştım."

SOHBETLE YOLCULUK İNDİRİMLİ

Sezgin imkanları kullanmak için gözlerini dört açmış: "Avrupa seyahatleri için ucuz uçak biletleri, Interrail, ev paylaşımı sağlayan Evsahipliği Kulübü (Hospitality Club) ve Beraber Gidelim gibi internet tabanlı organizasyonlar var. O yüzden Avrupa gezilerimde hostel ayarlamam, kulüp üyelerine e-mail gönderirim. Onlar da hangi tarihlerin uygun olduğunu söyler. Bunun faydası hem orada yaşayan birinin sizi gezdirmesi hem de ücret vermemenizdir. Bu sayede kendi başınıza 1 ayda göreceğiniz kenti üç - beş günde görürsünüz. Beraber gidelim sitesinde ise örneğin Münih’ten Berlin’e arabasıyla gidecek olan kişi buraya kayıt olur. Trene 100 Euro vereceğinize o kişiyle 20 Euro’ya seyahat etme hem de dilinizi geliştirme şansınız olabiliyor. Genel seyahat anlayışı her şeyi önceden planlamaktır. Ben genelde plansız giderek ülkeyi daha iyi öğrenme ve insanlarla daha iyi kaynaşma fırsatı yaratıyorum kendime. Böylece unutulmayacak anılar yaşanıyor. Sırt çantalı turizmi bilen arkadaşlarım böyle şeylere cesaret eder ama genelde çoğunluk endişe
/images/100/0x0/55ea8ef5f018fbb8f887d874
yaşıyor. Mesela başkasının otomobiline binmek istemiyor."

ORHAN PAMUK’U SORDULAR

Sezgin, iki yıllık çalışma hayatından sonra Tayvan’dan dil bursu kazanarak yeni ülkeler ve diller keşfine bu kez Tayvan’da devam etme şansı buldu. Tayvan’a seyahat zamanı belli olunca Hospitality Club’dan, Uzakdoğu’da da faydalanabilir miyim, diye düşündü. Bu bölgede Singapur, Malezya, Tayland, Japonya gibi birçok ülke vize istemediği için biletini değiştirdi. Ve hemen kalacak yer ayarladı. Önce Singapur oradan Malezya’ya geçti. Sonrasında Tayvan’a ulaştı, Çince derslerine başladı. Ancak bir yandan sokakları keşfetmek istiyordu. Kendini zorlamayı sevdiği için günlük hayatın içine balıklama dalması çok eğlenceli oldu: "Taipei’de sokaktaki tabelalarda tüm karakterler Çinceydi. Tek bildiğim yer McDonalds idi. İlk içeri girdiğimde yabancı olduğum için etrafta birden insanlar toplandı. Kimse İngilizce bilmediği için tuzu bile elle tarif etmek zorunda kaldım. Zaten genelde bir yabancının bir şey anlatmaya çalıştığını gördüklerinde kendilerini çok çaresiz hissediyorlar. Patronları bile geldi; son derece üzgün, neredeyse ağlayacak. Bu ilk tecrübeden sonra sözlükle sokağa çıktığım zaman ülkeyi çözdüğümü hissettim. Cümleleri, sözcükleri şifre çözer gibi dinleyip, tek tek anladıklarını görünce sevindim. Tayvanlılar genelde çok iyi anlaştığımız insanlar. Avrupa’da Türklere yöneltilen kıro imajı, Amerika’da Müslümanlara yöneltilen terörist önyargısı henüz oraya ulaşmamış. Amerika’yı çok iyi biliyorlar ama Türkiye ile ilgili bir fikirleri yok."

Çince eğitim programına Ömürden Sezgin dışında dünyanın dört bir yanından öğrenciler geliyordu. 3 günlük bir tatilde arkadaşlarıyla Tayvan adasının önemli kentlerini gezmeyi düşündü: "Herkes bize çok maliyetli bir tablo çıkartıyordu. Avrupa’daki gibi birlikte gidelim tarzı bir şey yoksa bile bu yolu optimize edeceğimizden emindim. Bir kaç kişi otomobil, motosiklet kiralayınca daha ucuza gelebiliyor. Öğrencilerden çok kişiyi ikna etmeye çalıştık ancak kala kala iki Rus bir Türk kaldık. Tayvan, kuzeyinden güneyine otobüsle 6 saatte geçilebilecek ince uzun, 23 milyon nüfuslu bir ada. Sabah otobüsle Taipei’den ilk olarak Tai- Chung kentine doğru yola çıktık, şehir merkezini ve pazarı gezdik. Çince elektronik sözlüklerle yol bulmaya çalıştık. İngilizce bilen Japonlarla karşılaştık, Sun-moon Gölü’nden geliyorlardı. Yarım saatlik bir dolmuş yolculuğuyla göle ulaştık. Göl milli park, tam bir doğa harikası, birçok turist var. Rus arkadaşlarım gölde tekne gezisi yapmak istedi. Burayı yeterince gördük, deyip bir sonraki şehre ulaşmak için onları ikna ettim. Bir otobüs bulup ülkenin güneyine gitmek için tren istasyonuna gittik. Bu sırada Yengeç dönencesini geçerek istasyona ulaştık. 3 saatlik tren yolculuğu ile Kao-hsiung’a geldik. Taipei’den uzaklaştıkça yabancılar azalıyor, böylece biz daha çok dikkat çekmeye başladık. Bu durumda herkes de daha çok yardımcı oluyor. Trende İngilizce bilen bir çiftle tanıştık. Hem bize yardımcı oldular hem de Türk olduğumu öğrenince bana Orhan Pamuk’u sordular."

TAYVAN’DA TÜRK DONDURMASI

"Kao-hsiung’da Hospitality Club’dan Kanadalı oryantal dans eğitmeni bir kızın evinde kalacaktık. Yüzünü dahi bilmediğimiz için telefonlaşarak yine meşhur McDonalds’ın önünde buluştuk. Evsabihi Tarkan hayranı ve bolca kasete de sahip olunca birkaç figür göstermem konusunda ısrar edildi, bir ders de ben verdim. Akşam bizi gece pazarında Pakistanlı bir piliç çevirmeciye götürdü. Bu Pakistanlı, yanındaki kişiyle İngilizce konuşuyordu. Hangi ülkeden olduğunu sordum. Türkmüş. Dondurmacılık yapıyormuş. Şehirde Türk dondurması çok meşhurmuş. Meğer, Taipe’deki meşhur gece pazarında annesi Tayvanlı olan bir Türk, Türk dondurmacılığı akımını başlatmış. Bu moda tüm Tayvan’a yayılmış. Ertesi gün Kanadalı evsahibi evinin anahtarını da bize bırakıp dışarı çıktı. İnternetten bir sonraki durağımızda kalacağımız yeri bulduk. Sonra, sokağa çıkıp bir gölün etrafındaki Budist tapınaklarını gezdik. Trenle Hua-lien’e gittik. Motosiklet kiralayarak milli parkı gezdik, orada kaplıcalar var, bizim yaylalar gibi sis çökmüş bir milli parkta sağlı sollu tapınaklar ve doğa harikası yüzey şekilleri, şelaleler uçurumlar vardı. Hayatımda ilk defa motosiklete burada bindim, küçük bir kaza da yaptım. Hua- lien’de yine Hospitality Club’dan bir yer bulduk. Meğer burası normal bir ev değil Fransız misyonerlerin manastırıymış. Rus arkadaşlarım Ortodokstu, ben Müslümanım, misyonerler ise Katolik... İlginç bir tecrübeydi, yer yataklarında yattık."

Ömürden Sezgin, Tayvan gezisinde deniz ürünlerinin çok ucuz olmasından memnun kalmış. Gece pazarları, güleryüzlü halkı ona Tayvan’ı çok sevdirmiş: "Türk olduğunuzu söyleyince çok dostça davranıyorlar. Tabii başta bir çekingenlik var. Ana dil Çince olmasına rağmen, gezimiz sırasında Tayvanca konuşan küçük bir azınlıkla da karşılaştık." Sezgin 2006 Ağustos’undan, 2007 Şubat’ına kadar Tavyan’da kaldı. 2006 Ekim’inde çıktığı bu gezinin Çincesine büyük katkı sağladığını söylüyor. Ayrıca Hospitality Club’ın Uzakdoğu’da da işlediğini görmüş ve bu gezi ona sadece 200 dolara malolmuş.

seyahatte

ne okuyor


Rehber ya da internetten edindiği bilgileri

ne yiyor, ne içiyor

Yerel yemekleri tercih ediyor

ne giyiyor

Rahat kıyafetler, yerel giysi ve şapkalar

nerede kalıyor

Hostellerde, Evsahipliği Kulübü üyelerinde

neyle seyahat ediyor

Çok şehir görmek içinkarayolu ve trenle

çantasının vazgeçilmezleri

Fotoğraf makinesi, sözlük, defter, kalem, hediye edebileceği Türkiye kartpostalları, mini bayraklar

kiminle

seyahat ediyor


Birkaç arkadaşıyla ya da yalnız

oradan ne alıyor

Yerel kıyafetler, buzdolabı mıknatısı
False