Deniz İNCEOĞLU
Son Güncelleme:
Sokakları şirin, temiz, tarihi dokusu huzur veriyor
Son dönemde Kavak Yelleri dizisinde öne çıkan Eskişehirli oyuncu Deniz Alan (29), çocukluğundan beri seyahat etmeyi seviyor. “İçimde gezgin bir ruh var” diyor. Son gittiği şehirlerden biri de Sırbistan’ın üçüncü büyük yerleşimi Novi Sad. Zamanında Osmanlı’ya mesken olmuş, Tuna Nehri’nin ve tarihi binalarının süslediği Novi Sad için “Sırbistan’ın en modern, temiz ve sıcakkanlı insanlarla dolu” şehri diyor.
Eskişehir’de doğup büyüdüm. Sokakta oynama şansına sahip olmuş çocuklardan biriyim. Ailemin de etkisiyle doğayı, gezmeyi, dışarıda olmayı, yeni yerler keşfedip oraları tanımayı seven biri oldum. Belki de bu yüzden ilk minik seyahatime küçük yaşta babamın elini “Kendim gezeceğim” diye bırakmamla çıkmaşım. Sonuç, kaybolmam ve polislerin beni bulması olsa da, o gezgin ruh hâlâ içimde yaşıyor. Bundan sonraki ilk bilinçli seyatim ise Eskişehir Anadolu üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’ne başlamadan önce İstanbul’a oldu. İstanbul, işte o zaman zehirledi beni, kanıma girdi. O gün bu gündür vazgeçemiyorum. Çok yaşayan bir şehir. Bir ruhu var İstanbul’un. Hatta inanır mısınız, keşmekeşini bile seviyorum bazen. İnsan bu şehirde inanılmaz üretken hissediyor kendini. Özellikle Galata bölgesi bana çok ilham veriyor.
MEDENİ VE TEMİZ BİR ŞEHİR
Novi Sad’a hayatımda ilk kez geçen yaz, üyesi olduğum tiyatro grubunun turne vesilesiyle gittim. Bir önceki yıl da yine Sırbistan’ın Belgrat şehrini görmüştüm ve çok etkilenmiştim. Bu, Novi Sad’a karşı beklentimi artırdı ve hiç hayal kırıklığına uğramadan döndüm. Bu turnede ülkenin pek çok şehrini gezdik; Belgrat, Niş, Prijepolje, Novi Pazar, Kragujevac. Fakat Novi Sad’ın yeri apayrı oldu. Özellikle kadınların rahatlığı, gece geçsaatlerde bile sıkıntı yaşamadan dolaşabilmesi çok etkileyiciydi. Bunu sağlayan da güzel, temiz ve medeni yerlileri. Zaten ülkenin okuma yazma oranının yüzde 98 olması da bunu kanıtlıyor. Çok turist alan bir yer olduğu için de yabancılara karşı sıcak kanlılar.
Sırbistan’ın bu üçüncü büyük şehrinin sunduğu en önemli özelliklerden biri de hem dinlenmek, hem de eğlence tatili için ideal olması. Eğlence hayatı diğer şehirlere göre öne çıkarken, tarihi dokusu içinde yürüyüş yapmak insana huzur veriyor. Mesela Petrovaradin Kalesi özellikle gidilmesi gereken yerler arasında. Osmanlı-Avusturya Savaşı’nda Avusturyalılar tarafından Osmanlı’nın yolunu kesmek için kullanılmış bu kalenin tarihsel önemi çok yüksek. Ayrıca tepesine çıktığınızda tüm Novi Sad şehri ve Tuna Nehri adeta önünüzde eğiliyor.
KABARTMALI EVLER ÇOK İYİ KORUNMUŞ
Bir merkez bölgenin çevresinde toplanmış olan şehri gezmenin en iyi yolu yürümek. Böyle yapılmazsa pek çok detay gözden kaçabilir. Ana meydandaki devasa katedral, 1848’deki devrim sırasında hasar görmüş. Doğru düzgün yapılandırılmadığı için de Katolikler 1894 yılında yenisini inşa etmiş. Çevresindeki sokaklara girdiğinizde ışıl ışıl ve neşeli çarşı, hem alışveriş tutkunlarının, hem de fotoğrafa meraklı olanların ilgisini çekecektir. Sokakları o kadar güzel, temiz ve özenli ki, Avrupa şehrinden fazlası var. Ülkenin diğer şehirlerindeki özensiz, sıradan evlere de burada rastlanmıyor. Her biri özenle korunmuş ve onarılmış. Özellikle kabartmalı binalar çok ilgi çekici. Bunları gördüğümde aklıma hemen İstiklal Caddesi’ndeki tarihi kabartmalı binalarımız geldi ve içim acıdı. Bizde ya yakılır ya da güzelim kabartmalı, muhteşem yapıların altına kebapçı tabelaları asılır, buram buram döner dumanları tüter. İşte Novi Sad’da bunu görmeniz imkansız. Yalnız bazı tarihi binaları 1848’deki devrimde harap edildiği için mimarisinde 19. yüzyıl ağırlığı görülüyor. Merkez dışındaki geniş caddeleri oluşturan yüksek binalarsa sosyalist dönemden kalma.
BALKAN KEBABI CEVAPİ’Yİ DENEYİN
Şehrin sokaklarını arşınladıktan sonra bizi Tuna Nehri karşıladı. Üzerindeki köprüden geçip Petrovaradin Kalesi’ne doğru tırmanmak çok keyifli. Yavaş yavaş şehrin tümünü görmeye başlıyorsunuz. İnsanın adım başı durup fotoğraf çekesi geliyor. Kale, bir hayli geniş. İçindeki saat kulesi için, hayatımda gördüğüm en güzel saat kulesi diyebilirim. Buradan Novi Sad ve Tuna’nın manzarası bir başka güzel. Özellikle geceleri harika. Karanlıkta şehrin ışıklarını seyrederken çevredeki eğlence yerlerinden yükselen Balkan müziklerini duymak masal aleminde gibi hissettiriyor. Kaleyi gezmek biraz zaman aldığından ister çıkmadan önce nehrin kıyısındaki şık kafe ve restoranlarda, isterseniz kalenin tepesindeki manzaralı alanda bir şeyler atıştırabilirsiniz.
İkinci gün arabayla Karlovci kasabasına geçtik. Eski yapılar ve kiliseler burada da dikkat çekiyor. Özellikle Osmanlı etkisi çok daha net hissedeliyor. Zaten bilindiği üzere tarihin en önemli antlaşmalarından birine ev sahipliği yapmış. Burada ev yapımı meyveli şaraplardan almadan dönmeyin.
SULU YEMEK BULMAK İMKANSIZ
Yemeklerde daha çok balık tercih ediliyor. Bunun dışında fırın yemekleri çok ağırlıklı, sulu yemek bulmak neredeyse imkansız. Özellikle bir Balkan kebabı olan “cevapi” tavsiye ediliyor. Boşnak ya da Balkan mantısı denilen yemek de parmakları ısırtan cinsten. Yanında “şopska” salatasını da deneyin. Bizim çoban salatasına benziyor ama içinde peynir kullanılıyor ve çok daha lezzetli. Bölgede içki olarak erik rakısı tercih ediliyor. “rakia” adı verilen içecek bizdeki gibi sulandırılmıyor. Rakia’yı hediyelik olarak da tercih edebilirsiniz. Benim aldığım armut rakısıydı. Kendine has şişesinin içinde kocaman gerçek bir de armut vardı.
MEDENİ VE TEMİZ BİR ŞEHİR
Novi Sad’a hayatımda ilk kez geçen yaz, üyesi olduğum tiyatro grubunun turne vesilesiyle gittim. Bir önceki yıl da yine Sırbistan’ın Belgrat şehrini görmüştüm ve çok etkilenmiştim. Bu, Novi Sad’a karşı beklentimi artırdı ve hiç hayal kırıklığına uğramadan döndüm. Bu turnede ülkenin pek çok şehrini gezdik; Belgrat, Niş, Prijepolje, Novi Pazar, Kragujevac. Fakat Novi Sad’ın yeri apayrı oldu. Özellikle kadınların rahatlığı, gece geçsaatlerde bile sıkıntı yaşamadan dolaşabilmesi çok etkileyiciydi. Bunu sağlayan da güzel, temiz ve medeni yerlileri. Zaten ülkenin okuma yazma oranının yüzde 98 olması da bunu kanıtlıyor. Çok turist alan bir yer olduğu için de yabancılara karşı sıcak kanlılar.
Sırbistan’ın bu üçüncü büyük şehrinin sunduğu en önemli özelliklerden biri de hem dinlenmek, hem de eğlence tatili için ideal olması. Eğlence hayatı diğer şehirlere göre öne çıkarken, tarihi dokusu içinde yürüyüş yapmak insana huzur veriyor. Mesela Petrovaradin Kalesi özellikle gidilmesi gereken yerler arasında. Osmanlı-Avusturya Savaşı’nda Avusturyalılar tarafından Osmanlı’nın yolunu kesmek için kullanılmış bu kalenin tarihsel önemi çok yüksek. Ayrıca tepesine çıktığınızda tüm Novi Sad şehri ve Tuna Nehri adeta önünüzde eğiliyor.
KABARTMALI EVLER ÇOK İYİ KORUNMUŞ
Bir merkez bölgenin çevresinde toplanmış olan şehri gezmenin en iyi yolu yürümek. Böyle yapılmazsa pek çok detay gözden kaçabilir. Ana meydandaki devasa katedral, 1848’deki devrim sırasında hasar görmüş. Doğru düzgün yapılandırılmadığı için de Katolikler 1894 yılında yenisini inşa etmiş. Çevresindeki sokaklara girdiğinizde ışıl ışıl ve neşeli çarşı, hem alışveriş tutkunlarının, hem de fotoğrafa meraklı olanların ilgisini çekecektir. Sokakları o kadar güzel, temiz ve özenli ki, Avrupa şehrinden fazlası var. Ülkenin diğer şehirlerindeki özensiz, sıradan evlere de burada rastlanmıyor. Her biri özenle korunmuş ve onarılmış. Özellikle kabartmalı binalar çok ilgi çekici. Bunları gördüğümde aklıma hemen İstiklal Caddesi’ndeki tarihi kabartmalı binalarımız geldi ve içim acıdı. Bizde ya yakılır ya da güzelim kabartmalı, muhteşem yapıların altına kebapçı tabelaları asılır, buram buram döner dumanları tüter. İşte Novi Sad’da bunu görmeniz imkansız. Yalnız bazı tarihi binaları 1848’deki devrimde harap edildiği için mimarisinde 19. yüzyıl ağırlığı görülüyor. Merkez dışındaki geniş caddeleri oluşturan yüksek binalarsa sosyalist dönemden kalma.
BALKAN KEBABI CEVAPİ’Yİ DENEYİN
Şehrin sokaklarını arşınladıktan sonra bizi Tuna Nehri karşıladı. Üzerindeki köprüden geçip Petrovaradin Kalesi’ne doğru tırmanmak çok keyifli. Yavaş yavaş şehrin tümünü görmeye başlıyorsunuz. İnsanın adım başı durup fotoğraf çekesi geliyor. Kale, bir hayli geniş. İçindeki saat kulesi için, hayatımda gördüğüm en güzel saat kulesi diyebilirim. Buradan Novi Sad ve Tuna’nın manzarası bir başka güzel. Özellikle geceleri harika. Karanlıkta şehrin ışıklarını seyrederken çevredeki eğlence yerlerinden yükselen Balkan müziklerini duymak masal aleminde gibi hissettiriyor. Kaleyi gezmek biraz zaman aldığından ister çıkmadan önce nehrin kıyısındaki şık kafe ve restoranlarda, isterseniz kalenin tepesindeki manzaralı alanda bir şeyler atıştırabilirsiniz.
İkinci gün arabayla Karlovci kasabasına geçtik. Eski yapılar ve kiliseler burada da dikkat çekiyor. Özellikle Osmanlı etkisi çok daha net hissedeliyor. Zaten bilindiği üzere tarihin en önemli antlaşmalarından birine ev sahipliği yapmış. Burada ev yapımı meyveli şaraplardan almadan dönmeyin.
SULU YEMEK BULMAK İMKANSIZ
Yemeklerde daha çok balık tercih ediliyor. Bunun dışında fırın yemekleri çok ağırlıklı, sulu yemek bulmak neredeyse imkansız. Özellikle bir Balkan kebabı olan “cevapi” tavsiye ediliyor. Boşnak ya da Balkan mantısı denilen yemek de parmakları ısırtan cinsten. Yanında “şopska” salatasını da deneyin. Bizim çoban salatasına benziyor ama içinde peynir kullanılıyor ve çok daha lezzetli. Bölgede içki olarak erik rakısı tercih ediliyor. “rakia” adı verilen içecek bizdeki gibi sulandırılmıyor. Rakia’yı hediyelik olarak da tercih edebilirsiniz. Benim aldığım armut rakısıydı. Kendine has şişesinin içinde kocaman gerçek bir de armut vardı.