GeriSeyahat Sokakları sanata açılan Adriyatik incisi
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Sokakları sanata açılan Adriyatik incisi

Sokakları sanata açılan Adriyatik incisi

Yugoslavya’yı oluşturan altı cumhuriyetten Avrupa’ya en yakın olanı Slovenya’ydı. Tito’nun ülkesi parçalandıktan sonra bağımsızlığını da ilk Slovenya ilân etti (1991). Eskilerin deyimiyle bir ‘Rub-ı asır’ yani çeyrek yüzyıl geçmiş aradan. İtalya, Avusturya ve Hırvatistan’ın arasında sıkışıp kalmış, Macaristan’la da çok dar bir sınırı paylaşan iki milyon nüfuslu bu küçük ülke şimdilerde bağımsızlığının yirmi beşinci yıldönümünü kutluyor.

Slovenya yöneticileri, Yugoslavya Federasyonu’ndan ayrılma gerekçeleri arasında, Balkan coğrafyasıyla bir ilgileri olmadığını öne sürüyorlardı, Orta Avrupa’da kendilerine göre bir yer talep ederek. Avrupa Birliği’ne girdikten sonraysa Akdeniz’e açılma gereğini duydular. Oysa Hırvatistan’la İtalya arasında hepi topu kırk üç kilometrelik bir kıyı şeridine sahip Slovenya.

Sokakları sanata açılan Adriyatik incisi

İstirya’nın bitip İtalya’nın başladığı bu kıyıdaki Sloven limanlarından kuşkusuz en güzeliyse Piran. Beylik deyimle “Adriyatik’in incisi” sayılan, limandan çok küçük bir balıkçı köyünü andıran Piran surları, denize hakim kilisesi ve dar sokaklarıyla ünlü. Avrupa’nın en dar sokağı, İtalyan Birliği’ni gerçekleştiren Giuseppe Garibaldi’nin adını taşıyor. Tarihi çok eskilere giden surlardan aşağıya, limana dek inen bu sokak öylesine dar ki, yağmura yakalanırsanız şemsiyenizi açamazsınız.

Barok müziğin bestecileri
Piran’ın orta yerinde büyük bir alan, alanın orta yerinde de ünlü besteci Tartini’nin bronz heykeli var. Üstad elinde kemanıyla alanı çevreleyen Venedik tarzı mavi, sarı, beyaz evleri selâmlıyor. Kendisi burada doğmuş ama Padova’dan Assisi’ye, Venedik’den Ancona’ya İtalyan kentlerinde yaşamış. O doğduğunda bu kent de İtalya’nın, daha doğrusu Serenissima Cumhuriyet’in yani Venedik’in bir parçasıymış zaten. Tartini’nin, Vivaldi ve Corelli’nin etkisinde, Barok müziğin en sevilen bestecilerinden biri olduğunu yazıyor rehber yani Sloven halk müziğiyle uzaktan ya da yakından bir ilgisi yok.

Sokakları sanata açılan Adriyatik incisi

Ama Slovenler onu kendi kültürlerinin, kendi müziklerinin temsilcilerinden birisi olarak kabul etmişler, en güzel kentlerinin en güzel alanının orta yerine de heykelini dikmekte bir sakınca görmemişler.  Tartini, ünlü yapıtı ‘Şeytan Sonatı’nı notaya dökmeden önce rüyasında duymuş. Ve uyandığında bu müthiş ezginin ancak bazı parçalarını yazabilmiş. Hatta, bir rivayete göre, şeytanın ta kendisi, gece boyunca kemanıyla çalmış bu sonatı. “Ben bir yoksul adamım / Param yok ki karım olsun / Geceleyin şeytan girer rüyama / Sağ olsun” diye dalga geçerdik Galatasaray Lisesi’nin yatakhanesinde. Üstad Tartini’nin de, bir anlık boşalma mutluluğunu değilse bile, başyapıtını şeytana borçlu olduğu anlaşılıyor.

Keman çalan şeytan

Piran’a yolunuz düşerse, Tartini’nin Venedik mimarisinin tüm özelliklerini taşıyan evini ziyaret etmenizi öneririm. Orada, yatağında uyuyan bestecinin başına tünemiş, keman çalan kanatlı bir şeytan gravürü göreceksiniz. Her zaman melek değil şeytan da sanatçının esin kaynağı olabiliyor demek ki. Doktor Faust şeytanla bir anlaşma imzalamıştı, Tartini bir adım daha ileriye gidip kendi adına şeytana beste yaptırmış. Piran’ın koruyucusu Aziz Yorgo’nun adını taşıyan kilise, yeşilin içinden fışkıran surlarla halleşip kaynaşmış gibi arz-ı endam ediyor. Çan kulesi de San Marco’nunkiyle yarışıyor. Belli ki, tarih boyunca bu coğrafyaya Venedik damgasını vurmuş.

Sokakları sanata açılan Adriyatik incisi

Venedik ekolü

Nereye baksanız, hangi taşı kaldırsanız altından Serenissima Cumhuriyet’i çıkıyor. Oysa Trieste birkaç adım ötede. Ama hem siyasi hem kültürel anlamda Avusturya Macaristan İmparatorluğu’nun egemenliğinden ve etkisinden uzakta gelişmiş Piran. Venedik’le düşüp kalktığı için bunca, narin, alımlı ve güzel kalmayı başarabilmiş. Bunda, Tartini alanına bakan eski Belediye binasının da bir rolü olsa gerek. İçeriye girince çarpıcı bir tabloyla karşılaşıyorsunuz. Bu tablo, Tintoretto’nun başyapıtlarından olmasa da, Piran’ın ileri gelenlerinin Meryem ve Çocuk İsa’nın sağ ve sol beraberine mağrur ve sessizce sıralandıkları bir liman kentini tasvir ediyor. Venedik ekolünün Adriyatik kıyısındaki etkisinin en belirgin kanıtı gibi.

Sokakları sanata açılan Adriyatik incisi

Piran küçük bir liman, hatta bir balıkçı kasabası. Ama Slovenya gibi alçakgönüllü değil. Yani küçük bir ülkenin iddiası büyük kentlerinden... Otelleri, lokantaları, mimari dokusu ve Slovenceden çok İtalyanca konuşan sakinleriyle önemli bir turizm merkezi olmayı başarmış...

 

False