GeriSeyahat Sıradağlar, doruklar, vadiler, buzullar, yaylalar, nergisler, ters laleler kenti HAKKARİ
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Sıradağlar, doruklar, vadiler, buzullar, yaylalar, nergisler, ters laleler kenti HAKKARİ

Sıradağlar, doruklar, vadiler, buzullar, yaylalar, nergisler, ters laleler kenti HAKKARİ

Hakkari, Türkiye’nin en vahÅŸi coÄŸrafyalarından birine sahip. Toroslar’ın bir devamı olan güneydoÄŸu’daki sıradaÄŸlar, Hakkari bölgesinde adeta düğümlenir. Hakkari’yi doÄŸudan güneybatıya, ikiye bölen Zap Vadisi’nin kuzeyinde zengin platolar uzanırken güneyinde sarp daÄŸlar vardır.Bu coÄŸrafyanın en büyüleyici yanı, 20 bin yıllık olduÄŸu bilim adamları tarafından tespit edilmiÅŸ buzulların bulunduÄŸu Cilo DaÄŸları. Buzul Dağı olarak da bilinen ve Toroslar’ın en doÄŸu uzantısı olan Cilolar, AÄŸrı’dan sonra Türkiye’nin en yüksek ikinci dağı. Türkiye’de buzulların en yoÄŸun olduÄŸu bu bölgede, dört kilometre uzunluÄŸunda, Türkiye’nin en uzun buzulu, Ulu Doruk var. ReÅŸko Tepesi (4135 metre) olarak da bilinen Ulu Doruk, aynı zamanda Türkiye’nin en yüksek ikinci zirvesi. Cilolar, merkeze 37 kilometre mesafede. Yolun 20 kilometresi asfalt, 17 kilometresi stabilize. Cilo DaÄŸları’na, Yüksekova üzerinden de gitmek mümkün. Hakkari’ye 88 kilometre, Ä°ran sınırına ise bir saatlik mesafede olan Yüksekova, 1980’lerde, Sat Dağı’nın doruklarında bulunan Geverok Yaylası’na ve yaz aylarında bir kısmı eriyen buzul gölleri, meÅŸhur Sat Gölleri’ne çıkmak için, daÄŸcıların vazgeçilmez üssüydü. Uzun yıllar, özellikle yabancı turistler, buralarda kamp kurdular. Sat Dağı’na, Yüksekova üzerinden, 23 kilometre araçla ve sekiz kilometre yaya ya da atla ulaşılıyor. Sat Dağı’nın en yüksek tepesi, Samdi (3818 metre). Sat Dağı’nda bulunan eski buzulların çatlaklarında, temmuz-aÄŸustos aylarında görülen ve sikal denilen ve balık gibi kokan kar kurtları var. Berrak temiz su anlamına gelen sikallerin içindeki su, yöre halkı tarafından içiliyor. Sat Dağı’nda Geverok Vadisi’nde ve Oramar’da henüz tam olarak turizme açılmamış prehistorik maÄŸaralar bulunduÄŸu söyleniyor. TURÄ°ZM, YENÄ°DEN15- 20 buzulun bulunduÄŸu, Cilo ve Sat daÄŸlarının duyulara en çok hitap ettiÄŸi zaman, özellikle haziran, temmuz ve aÄŸustos ayları. Yaz ortasında, bir tarafta kar ve buzullar varken, bir tarafta da soÄŸuk kaynak suları ve çiçekler görülüyor. 4000 metreden sarkan buzul sarkıtları, ÅŸelaleler, yemyeÅŸil çayırlar, daÄŸ keçileri hepsi birarada burada. Eskiden yerli ve yabancı gezginlerin ilgi odağı olan bu muhteÅŸem coÄŸrafya, boÅŸaltılan köyler ve konulan yasaklarla büyük ölçüde insandan arındırılmıştı. Bugün 15 yıllık bir aradan sonra, bu karlı tepeler, yaylalar, buzul vadileri ve buzul gölleri turizme açıldı. Hakkari halkı, haftasonları bu yaylalarda piknik yaptığı gibi, yerel rehberler turistleri buzul göllerine götürmeye baÅŸladılar bile. Hakkari, turizme dört elle sarılmış, yeni bir döneme giriyor. Hakkari bir sınır kenti. Irak’ın Duhok kentine ve Ä°ran’ın Urumiye kentine, Van’a olduÄŸu kadar yakın. Hakkari Ãœzümlü köyünde, bazı evlerin tarlalarının yarısı Irak topraklarında yarısı da Türkiye’de. Köylerde yaÅŸayanların akrabalarının da yarısı Irak’ta yarısı Türkiye’de. Ä°ran sınırında da aynı ÅŸey söz konusu. Hakkari merkezde görmeye deÄŸer çok fazla ÅŸey yok. Ä°ki ana caddesi var; Bulvar ve Cumhuriyet. Bugün atıl durumda olsa da 1701’de Hakkari beylerinden Ä°brahim Bey tarafından yaptırılan ve kentin bugüne kalan en saÄŸlam yapısı olan Meydan Medresesi görülebilir. Merkez Biçer Mahallesi’ndeki iki katlı medresenin kapısını açtırabilmek için, Åženler Otel’e (Mehmet Emin Akbulut, 0438 211 55 13- 14) baÅŸvurmak gerekiyor. Medresenin içinde, civarda bulunan prehistorik döneme ait heykeller ve eski mezar taÅŸları duruyor. Yakın zamanda burasının bir müzeye dönüştürülmesi düşünülüyor. Uzmanlar tarafından, tüm Anadolu ve hatta YakındoÄŸu sanatı için önem taşıdığı söylenen Hakkari stellerinin bir kısmı Van Müzesi’nde. Yerel sanatçılar tarafından yöresel yataklardan çıkarılan taÅŸ levhalar üzerine oyulan stellerin ortak özelliÄŸi, cepheden yapılmış insan figürleri olması. Kentin Valilik Parkı, yaz gecelerinde, gençlerin ve ailelerin buluÅŸma yeri. Manzarası görmeye deÄŸer. Kentin büyük bir bölümü, Sümbül Dağı ve ihtiÅŸamlı Cilo DaÄŸları görünüyor. Kent merkezinde, bir tepede Bay Kalesi ve ÅŸehrin ortasında Çölemerik Kalesi var ancak ÅŸimdilik ziyarete kapalı. KIRIKDAÄž VADÄ°SÄ°Hakkari merkeze 18 kilometre mesafede, KırıkdaÄŸ Vadisi’nin giriÅŸi var. Sapaktan 25 kilometre boyunca, I. Dünya Savaşı’na kadar burada yaÅŸamış olan ve ‘’DaÄŸ Hıristiyanları’’ olarak anılan Nasturiler’den kalma kilise ve manastırların yoÄŸun olduÄŸu, Cennet ve Cehennem yaylalarında 20 bin yıllık buzulların bulunduÄŸu ihtiÅŸamlı bir vadide ilerliyorsunuz. Vadinin giriÅŸinde, aÄŸaçların tepesindeki köylülerin cevizleri düşürdüklerini görecek, vadide ilerledikçe, daha önce belki de hiç tatmadığınız yumuÅŸan gibi meyve aÄŸaçlarına rastlayacaksınız. Kırmızı ve çok lezzetli bu meyve için buralılar, ‘’yaÄŸmur vurmayana kadar yenmez’’ diyorlar. Biri göstermeden fark etmeniz zor olabilir ancak yol üzerinde, Sumela Manastırı gibi yüksek ve dik bir kayalığa oyulmuÅŸ, beyaz MarÅŸalita Manastırı var. Yol boyunca boÅŸaltılmış köyler, artık bu bölgenin alışıldık görüntülerinden. Cennet ve Cehennem yaylalarına varmadan önce, yol üzerinde, KırıkdaÄŸ Åželalesi var. Söylenceye göre, aşıklar sevgilerini birbirlerine ıspatlamak için ÅŸelalenin altına girerlermiÅŸ. Åželalenin hemen altındaki vadide, kar sularının erimesiyle oluÅŸan berrak Beyaz Su, vadinin sonuna kadar akar ve Zap Suyu’yla birleÅŸir. Bu sudaki alabalıkların çok lezzetli olduÄŸu söylenir.Bir saatlik bir yolculuktan sonra, Bala Yaylası’na varılır. Ä°lkbaharın gelmesiyle birlikte, köylüler, hayvanlarını bu düzlük alanda otlatmak için, yaylaya çıkar ve 3-4 ay geçirecekleri kıl çadırlarını buraya kurarlar. Her aile, çadırının etrafına taÅŸ örer ve ocak, hamam gibi yaÅŸam alanları yaratır. Bala Yaylası’ndan, yamaçlarından daÄŸ keçisinin hiç eksik olmadığı, keklik dahil birçok kuÅŸ çeÅŸidinin yaÅŸadığı ve ayı gibi yabani hayvanların barındığı, daÄŸcıların en sevdiÄŸi 4135 metre yüksekliÄŸinde karlı ReÅŸko tepesi görünür. Bala Yaylası’ndan, Cennet ve Cehennem buzullarına doÄŸru yürürken, etrafınız binbir türlü çiçekle dolu olacak. Nergis kokusunu duyacak, yayla serinliÄŸini hissedeceksiniz. Buzullara varıncaya dek geçilen bölge, Cennet. Burada amatörlerin dahi rahatlıkla çıkabileceÄŸi bir patika var. 1.5 saat sonra, buzullara varılır. 4000 metre yükseklikteki, 20 bin yıllık buzulların olduÄŸu yer Cehennem’dir ve günde sadece yarım saat güneÅŸ alır. EÄŸer soÄŸuÄŸa dayanabilirseniz, buzullardan meydana gelen maÄŸaraların içinde tam 20 dakika boyunca yürüyebilirsiniz. Ayrıca burada dünyada sadece üç yerde yetiÅŸen ve anavatanı Hakkari daÄŸları olan, 45 gün ömürlü Ters Laleleri görmek mümkün.YÃœKSEKOVA & ÅžEMDÄ°NLÄ°Hakkari’den Van istikametine doÄŸru, Yüksekova/ Ä°ran sapağı, 44 kilometre. Burada bir kontrol noktası var ancak beklemeden geçiliyor. Yol üzerinde, saÄŸda, Zap Suyu üzerinde, 1960’larda, Deniz Gezmiş’in köylülerle birlikte yapmış olduÄŸu Gençlik Köprüsü var. Sapaktan girince, yol boyunca güzel manzaralara ve Cilolar’ın karlı doruklarına rastlayacaksınız. Piknik yapmak için uygun noktalar var. Bir süre sonra, Åžemdinli ile Yüksekova arasındaki Åžemdinli DaÄŸları karşınıza çıkar. Arkanızda da Hakkari ile Yüksekova arasındaki sınır daÄŸlar. Yüksekova tam ortada. Kürtçe, Yüksekova’ya ‘’Geve’’ deniyor. Burası, doÄŸunun en zengin kazası. Ä°ÅŸ sahası oldukça fazla, ticaret bol. Çarşısında Hakkari ve Åžemdinli’den farklı bir canlılık var, büyük oteller yapılıyor. Bir Hakkarili ‘’ili bizden almak niyetindedirler’’ demiÅŸti. Bir baÅŸkası da bu zenginliÄŸin uyuÅŸturucu ticaretinden kaynaklandığını ima etmiÅŸti. Yüksekova ile Åžemdinli arasında Miçiç Ovası var. Çığ altında kalan köyler karşı tarafa yerleÅŸmiÅŸler. Haruna Geçidi, ters lalenin sık görüldüğü bir bölgede. Yüksekova’dan 54 kilometre sonra varılan Hakkari’nin en az nüfuslu ilçesi Åžemdinli, aynı zamanda ‘’Hakkari’nin Adanası’’ olarak da anılıyor. Fazla kar tutmuyor, ormanlık ve birçok ürün yetiÅŸiyor. Yol üzerinde sapağı bulunan Derecik köyü, Irak sınırına sıfır. Köyün yüzde 90’ı koruculuk yapıyor. Åžapatan Geçidi’nden sonra Åžemdinli’ye varılıyor. Yol boyunca sınır ticareti sayesinde toprak evlerini geliÅŸtiren Åžapatan köyünün, yeni ekilen üzüm baÄŸları var, uzakta Irak ve Ä°ran daÄŸları görünüyor. Eski adı NavÅŸar ya da Åžemdinan olan Åžemdinli, Türkiye’nin Ä°ran ve Irak sınırındaki son ilçesi. Tarihi boyunca, zorlu doÄŸası, aynı zamanda onun istilalara karşı da en büyük koruyucusu olmuÅŸ. Åžemdinli’nin tarihi merkezi Nehri’nin (bugün adı BaÄŸlar köyü) taÅŸ köprüsü ve sarayları var.BERÇELAN YAYLASIHakkari’den 18 kilometre mesafede, biraz virajlı, stabilize bir yolla varılan Berçelan, bölgenin en ünlü yaylası. Yörenin en verimli platosu Berçelan’a çıkmadan önce, yaylanın güneydoÄŸu eteklerindeki, Koçanıs (Konak) köyüne uÄŸramalı. Yaylanın tüm sularını iki yanındaki vadilerde kucaklayan Koçanıs, geniÅŸ düzlüklerin ve kavak aÄŸaçlarının bulunduÄŸu bir vadi içinde yer alıyor. Sonbaharda kavak aÄŸaçları göz alıcı renklere bürünüyor. 1996’dan beri köyde yaÅŸanmıyor. Terk edilmiÅŸ taÅŸ evleri geçince, Zap Vadisi’ne hakim bir noktada, doÄŸal bir kayalık üzerine kurulmuÅŸ, Koçanıs Kilisesi görmeye deÄŸer. 4. yüzyılda papaz Nasturiyos tarafından kurulan ve onun adını taşıyan Hıristiyanlık mezhebi, Mezopotamya kökenli Asuriler tarafından benimsenir. Daha önceleri BaÄŸdat ve Musul’da olan merkezi kiliseleri, güvenlik nedeniyle 17. yüzyıl baÅŸlarında Koçanıs’a taşınır. Ancak manastır, 1845’ ten itibaren birkaç kez etnik ve dinel çatışmalara sahne olur. Cephesinde süslemeleri, güneÅŸ saatleri ve havalandırma tüneli olan kesme taÅŸt kilise, defineciler tarafından büyük tahribat görmüş. Kilisede paha biçilmez çanlar, ibadete çağıran ‘Makusa’ denilen titreÅŸimli tahtalar ve Asurca Ä°nciller, I. Dünya Savaşı’nda yok olmuÅŸ. Koçanıs’ın son patriÄŸi Bünyamin MarÅŸimon’un bazı eÅŸyaları da bugün Van Müzesi’nde. Yaylanın en iyi zamanı mayıs, haziran, temmuz ayları. Bu mevsimde doÄŸa en güzel haline bürünür. Göllere çıkarken yol boyunca, kar, çiçek ve oluk oluk akan su görüntüleriyle karşılaşırsınız. Yaklaşık yarım saatlik bir yürüyüşten sonra, yaylanın iki gölünden biri olan Lis’e varılır. 10 dakikalık bir yürüyüşten sonra da Seyithan Gölü’ne.En renkli düğünler buradaMezopotamya topraklarının en güzel ve renkli düğünleri Hakkari’de yapılır. GelenekselliÄŸinden çok az fire vermiÅŸ olan bu düğünler, bugün sosyal yapıdaki tüm deÄŸiÅŸime raÄŸmen, töreni, kıyafetleri ve 2- 3 gün süren kutlamalarıyla, kaçırılmayacak bir yaÅŸam şöleni. Ãœstelik katılmak için davet edilmeniz gerekmez ve Hakkarili misafirlerden daha özenle ağırlanırsınız. Düğünler, karın kalkmasıyla yeniden yaÄŸmaya baÅŸlaması arasındaki zaman zarfında, genellikle haftasonları yapılır. Damat ve gelin tarafı, ayrı ayrı eÄŸlenir, damat ile gelin, son ana kadar birbirlerini görmezler. Düğünler, kent merkezinde, evlerin etrafındaki düz bir alanda, bazen bir basket sahası bazen de bir sokağın ortasında yapılır. Kadın ve erkekler ayrı ayrı halay çekiyorsa, kadınların olduÄŸu tarafta yöresel türküler söyleyen ÅŸarkıcılar vardır. Erkeklerin tarafındaysa, dengbejler otantik Kürt ezgileri (enstrümansız söylenen yaÅŸanmış olaylar) söylerler. Halay saatler sürebilir. Saat 14.30- 15.00 gibi damat tarafı, kafile halinde, gelin tarafına kınaya gider. Kına, gelinlik, geleneksel ve modern elbiseler, aksesuvarlar, altınlar götürülür. Gelin tarafının kadınları, misafirlere ÅŸerbet ikram eder. Kadınlar ÅŸerbetlerini bitirince, bardaklarının içine bir miktar para koyar ve ikramda bulunan kadına bardakları iade ederler. Hediyeler, saÄŸdıcın eÅŸi tarafından yüksek sesle tanıtılır. Gelin evinde biraz daha halay çekilir ve misafirler uÄŸurlanır. Damat ve gelin evinde ayrı ayrı yöresel yemekler yendikten sonra saÄŸdıcın evinde damada kına yapılır. Kına damadın saÄŸ ayağına ve saÄŸ ayağının küçük parmağına sürülür. Gelin evinde ise kına, gelinin ellerine sürülür. O gece, damat saÄŸdıcın, gelinse yakın bir komÅŸusunun evinde kalır. Düğünün son günü, sabah erkenden, damat tarafı saÄŸdıcın evinde buluÅŸur, çaÄŸrılan kuaför damadı tıraÅŸ ederken, dengbejler dinlenir. Bu arada omuzlarını birleÅŸtiren erkekler, tabaka ya da tütün torbalarını bellerindeki kuÅŸağın arasından çıkarıp sigara sarmaya baÅŸlarlar. Sigara içilir ve halay çekilir. Damat, kendisine zarfta verilen para hediyelerini kabul etmek üzere, koltuÄŸuna oturur. Olur da zarflar fazla gelir diye, damadın yanına ÅŸifreli bir çanta konur. Åžifreyi sadece saÄŸdıç bilir. Bir taraftan halay devam ederken, bir taraftan da, damadın komÅŸuları, misafirleri beÅŸer beÅŸer ya da onar onar halaydan çekerek evlerine götürürler. Böylece düğün sahibine fazla yük olmadan, herkese yemek ikram edilmiÅŸ olur. Gelin tarafında da durum aynıdır. 15.30- 16.00 gibi damat tarafı, önde araba, arkasında yürüyerek ilerleyen bir konvoyla, ezgiler eÅŸliÄŸinde gelini almaya gider. Gün içinde, davetliler tarafından, gelinin annesine, masraflarını karşılayabilmesi için zarf verilir. Damatla gelin sonunda bir araya geldiklerinde, onlara ÅŸerbet içirilir ve evlerine giderler. KAÇINHakkari’nin güvenli bir kent olmadığını düşünmekHakkari daÄŸlarındaki buzul göllerine tırmanmak için profesyonel daÄŸcı olmak gerektiÄŸine inanmak YAKALAYINReÅŸko Tepesi’ndeki sandığa isminizi kazımak3 bin metre yükseklikte yetiÅŸen Ters Lale’yi görmekÂ
False