GeriSeyahat Sicilya’da paskalya opera gibidir
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Sicilya’da paskalya opera gibidir

Sicilya’da paskalya opera gibidir

Hıristiyan alemi geçen hafta paskalya bayramını kutladı. Akdeniz’in en canlı törenleri yine İspanya ve İtalya’daydı. Her şehrinde farklı törenler yapılan Sicilya’da La Scala Operası’nı andıran sahneler yaşandı.

Lorella ile Arşimed Müzesi’nde buluştuk. Sürprizi olduğunu söylemişti. Müze kalabalık. Ortigia’da kimi tanıyorsam burada. Fotoğraf sergisinin açılışına gelmişler. Arşimed’in buluşlarina ev sahipliği yapan müze, bilimin, toplumsal yaşamla örtüşmesinin örnekleriyle dolu. Ne varki Einstein gibi, Arşimed de, matematik formüllerine dayalı buluşlarının savaşa alet edilmesine teşne olmuş. Akılda kalan buluşlarından birinin uygulanması sonucu, şehrin kritik noktalarına yerleştirilen aynalardan yansıtılan güneş ışınlarıyla, Atina’nin en güçlü rakibi Siracusa’yı fethetmesine ramak kalan donanması yakılmış.

Sağım, solum Dünya Mirası

Siracusa, tiyatroda komedinin doğum yeri. Her yıl 9 Mayıs’tan haziran sonuna kadar Euripedes, Sophokles, Aristofanes gibi antik çağ yazarlarının oyunları, dünyada en çok seyirciyı cezbeden 2500 yıllık açık hava tiyatrosunda. THY’nin, Sicilya’da Catania’ya bu sene başlayan direkt uçuşlarıyla bu festival İstanbullulara birkaç saatlik mesefade.
Lorella ile buluştuğum serginin konusu da Grek trajedilerinde kadın kahramanlar. Müze duvarlarında Medea, Electra, Iphigenia, Cassaandra’nin fotoğrafları. Hepsi, erkeklerin tarihe geçmek hırsını bilmelerine rağmen, onlara bağlılıklarının kurbanları. Günümüzde, siyasi liderlerin iktidarını paylaşmaya alışan eşleri gibi.
Sergiyi gezmeye değil buluşmaya gelmiştik. Lorella’nın otomobiline bindik. Roma İmparatorluğu’nu besleyen mümbit topraklarıyla, şaraplarıyla ünlü, Sicilya’nın iç kısımlarına, gün batımıyla yol aldık. Geldiğimiz yer büyük dedesinin memleketi, Ferla. Artık şaşmıyorum Sicilya’da hemen her gittiğim yerin UNESCO Dünya Mirası listesinde olmasına. Hakkıyla korunan o kadar yer varki, çoğu turistik değil.
Hâlâ Lorella’nın bana sürprizinin ne olduğunu bilmiyorum. Lokantalarda bile mönüye bakmayıp, yanımdakinden, bazen de garsondan, yemeği seçmesini rica ettiğimden, ona da sormayacağım sürprizini. Ferla’da, Sicilya’nın başka şehirlerinden gelen arkadaşlarıyla lokantadayız. Ortak arkadaşımız, ana dili gibi Türkçe bilen Toni çıkageldi. Oturamayacağını, vaktimiz olmadığını, törenin başlamak üzere olduğunu söylemesiyle sürprizim belli oldu. Tören. İsa’nın çarmıha gerilişi, ardından diriliş mucizesinin Sicilya’nın her yerinde farklı şekilde kutlanması, nice efsaneye, filme, şiire, resme ve katılanlar için maceraya konu. Her yıl bir başkasını görme peşinde, pul gibi tören toplayan meraklılar var. Her zaman olmayabiliyor da. Calabria’da törenler, Mafyanın gizli buluşmalarını kamufle etmelerine vesile olmasın diye yasaklanmış.
Bu küçük kasabada, Sicilya mutfağına tarihlerindeki 250 yıllık Arap varlığından miras, ömrümde tattığım belki de en güzel pizzayı yedim. Beş kişilik hesap şaşırtıcı. Bir litre kırmızı şarap ve kola dahil 24 Euro. Tören, dediklerinden 1,5 saat sonra başladı. Sicilya’da zaman, peşinde koşulan dakikalar değil, yaşanan bir mefhum. Saat 22.00’yi geçiyor. Pencerelerde, balkonlarda, sokaklarda binlerce insan. Önünde olduğum kilise, ismini Hıristiyan arkadaşlarını ele vermektense öldürülmeyi göze alan San Sebastian adlı Romalı askerden almış. İtalya’nın en popular azizlerinden.

Meşaleliler, İsa Meryem’le sokaklarda

Çanlar çalıyor. Cemaatten ‘Ave Maria’ sesleri. Dolu olması, kilisede olanları görme merakımızı, dar mekanda sıkışmamıza rağmen, engellemiyor. Kalabalıkta sessiz heyecan. Ardından haykırışlar. Kilisenin kapısından omuzlarda taşınan Meryem Ana heykeli. Üstünde, oğlunun ölümünün yasını tuttuğu belirten siyah şal. Meryem önde, biz arkada, barok mimari sergisini andıran Ferla sokaklarında. Saatler süren yas yürüyüşü. Gece yarısından sonra heykelin San Sebastian kilisesinde ilk aldığımız yerine yerleştirilmesi. Çanlar 05.00’e kadar çaldıktan sonra Meryem kilisesinden tekrar çıkıp Ferla sokaklarında dirilen oğlu İsa ile buluşturulacak. Yan yana getirilecekler. Yanakları değecek. Yasları, törene katılanların coşkusuyla birlikte mutluluğa dönüşecek.
Üşüyorum. Gece yarısını geçiyor. Törenin bitmemiş olabileceğini kasabanın dik yokuşunun başında parlayan alevleri görünce anladım. Ellerinde meşaleler, yüzlerce erkek, kadın, çocuk, koşuyor, haykırıyor. Yokuş yukarı bana doğru geldiler. Önümden, omuzlarda taşınan, yarı çıplak gövdesiyle İsa heykeli geçti. Arkasından gene meşaleli yüzlerce kişi. Lorella da elime bir meşale tutuşturdu. Ben de, onunla birlikte, peşlerinden. Koşar adım gidiyoruz. Başka bir kiliseye geldik. Alevler arasındayım. İsa’nın dirilişi ateşle kutlanıyor. Heykel, kilisenin kapısından güç sığdı. Bir köşeye yerleştirildi. Babalarının omuzlarında çocuklar, tekerlekli sandalyeliler, polis, itfaiyeci, sevgili… Onlarca kişi İsa’nın önünde fotoğraf çektirmek için sırada. Belediye başkanıyla tanıştırdılar. 36 yaşında. Kaçıncı törenin, diye sordum. 36’ncısı, dedi gülerek. Michelangelo, sol partiden. İsa’nın dirilişinin sokak tiyatrosu mizanseninde canlandırılmasına herkes katılıyor. Laik kültür bu olmalı. İster inan, ister inanma, herkesi birleştiren dini törende, sağ sol ayrımı kalkmış. Sicilya’nın kuşaktan kuşağa geçen dini gelenekleri herkesin katılımına açık. Aynı Noel gibi.

Pazar şıklığı

Saat 02.00.
Lorella koluma girdi. Ortigia’ya döneceğiz. Toni’den teklif. “Akşam bizde kalın. Yarın da Sicicli’de İsa’nın diriliş töreni var.”
Toni ve Gieuseppi’nin evleri, Villa Giuseppino, buranın görkemli Barok şehirlerinden Noto’nun kırlarında. Arazilerinde, hemen hepsi Sicilya’ya Araplarla gelen defne, erguvan, zeytin, badem, keçi boynuzu, limon, portakal. Evlerini pansiyona dönüştürmüşler. Toni, müzisyen. Gieuseppi fotoğrafçı. Ekonomik krizde sanatçılar da işsiz.
Sabah erkenden yoldayız. Benzin için durduk. Doğal gaz. Rusya’dan. Aşık Veysel’in “Uzun İnce bir Yoldayım”ını Toni’nin sesi eşliğinde dinlerken, İsa’nın bu sefer de Sicicli’de dirileceği kasabaya gidiyoruz. Daha birkaç yüzyıl önce burada çocuklar ‘Mamma li Turchi’ (Türkler geliyor!) sözleriyle korkutuluyor, aptallık yapanlara ‘Testa di Turco’ (Türk kafalı) deniliyordu. Kültür ve sermayenin küreselleştiği, yeni kuşakların savaşmak, ölmek, öldürmek istemediği dünyamızda, daha ne kadar sürebilir ki bayrak ve din savaşları?
Scicle’de Santa Maria La Nova Kilisesi’ndeyiz.
Dünyamızda tapınaklar, cemaatleriyle, birer canlı müze. Hele Katolik kiliseleri. Vatikan Bankası’nın yolsuzlukları, papazların çocukları cinsel tacizi, Avrupa’nın dinsizleşmesi derken, kilise iflasın eşiğine gelmese de zor durumda. Neo-liberal ekonominin bu gidişatında bir gün Vatikan’ı da özelleştirip kilise törenlere bilet kesseler şaşmayacağım. Pop kültür pazarına sanat üretenlerin tüketicileri olmuştuk zaten. Sıra dinleri satmalarında.
Kilisedekiler pazar şıklığında. Yaşlı erkeklerde takım elbise, cilalı ayakkabı. Saçları yeni yaptırılmış hanımları, koyu elbiseli. Gençler? Disneyland’da dolanır kıyafetinde. Sokaklarda çocukların ellerinde Spiderman balonları, Superman kostümleri. Kızlar Pamuk Prenses. Ablaları sivri topuklu, mini etekli.

Simgelerin dili

Kilisede ayin bitmek üzere. Cemaatten ‘Rosanna, Rosanna’ sesleri. Kürsüde papaz. İki yanında Napolyon döneminde kalma kıyafetlerinde, şapkalarından kırmızı tüyler çıkan askerler. Bir saate yakın okunan dua boyunca tek onların dudakları kımıldamadı. Dışarıda trompetli, davullu, klarnetli flütlü bando bekliyor.
Beklenen an geldi. Yarı çıplak İsa heykeli omuzlara alınınca kımıldamaya başladı. Sırtında taşıdığı altın çubuklardan yapma güneş, eski Mısır tanrılarına gönderme. Cemaat ne bunun farkında ne de önünde dikilip indirilen, ucu kabarık direğin Yunan mitolojisinde erkeğin cinsel organının dikilişini simgeleyen, Karabigalı Tanrı Priapus’a gönderme olduğunun.
İsa’yı omuzlarında taşıyanlar bir yıl boyunca prova yapmış. Mezarından dirilen peygamber, canlı gibi bir o yana kımıldıyor, bir bu yana. Üstümüze düşecek gibi oluyor, doğruluyor, cemaate egemenliğinde dikleşiyor, tekrar sallanıyor. Her dengesini bulduğunda baravo sesleri, alkış. Performans bir saate yakın sürdü. Gözlerimi kapasam İnter Milan-Juventus maçında olabilirim. Gördüklerimleyse La Scala Operası’nın sahnesinde gibiyim. Canlı gibi hareket ettirilen İsa’nın kitleleri etkileme gücünü hissetmemek mümkün değil. Kadın ve erkeğin yan yana olmalarının, ayin sonunda tokalaşmalarının getirdiği eşitlik de, cinsel gerginlikle boğuşan Müslüman toplumlarını akla getiriyor.
İsa diriliş töreninin son sahnesinde sırt üstünde sokaklarda dolaştırılıyor. Evlerin bu özel gün için asılan flamalı balkonlarından geçtiği yerlere gül yaprakları atılıyor. Hava güneşli. Lokantalar doldu. Sofralar kuruldu. Şaraplar açıldı. İsa’nın resmi geçidi sabah üçte kilisede bitecek.
Bunları niçin mi yazdım?
Yazarlar, tarihi yaşadıklarını yazarak yaratıyor.
Tarihçiler bulduklarına tarih diyor.

False