'Selçuklu Sancağı'na sahip antik kent
Gerçek ismi tespit edilemeyen Mecnun Dede, Selçuklu Türklerinin Anadolu'da İslamiyeti yaymak için cihad ettikleri yıllarda şehit verdikleri gazi dervişlerden. Türbesi Denizli'nin Sarayköy İlçesine bağlı Hisar köyünde bulunan Mecnun Dede ve Hisar Köyü Sancak sahibi.
Selçuklu Uç Beyi Mecnun Dede’nin kırmızı renkli sancağında Arapça, Farsça, Osmanlıca karışık yazılmış Fetih Suresinin üç ayeti yazılı.
İnna fetahna leke fethin mü bina
(Ey Muhammed, muhakkak biz sana apaçık bir zafer sağladık)
Nasrun min Allah fethun karib
(Allah katında bir yardım ve yakın zafer vardır)
Ve beşşir’il hayra ya Muhammed
(Ey Mahammed hayırla müjdele)
Kendinden geçercesine savaşması ve kılıç sallaması nedeniyle “Mecnun Dede” olarak anılan Uç Beyi, Miladi 1207 tarihinde Selçuklu-Bizans savaşında Kıranyer Köyünde (Kırılanyer) şehit olduğu Selçuklu Uç Beylerinin bulunduğu kaynaklarda belirtilmekte. Mecnun Dedenin savaşırken kullandığı baltası, gürzü, gürz askısı yanında, tesbihi ve sancağı da bir zamanlar türbesinde sergilenmekteydi. Ancak ne yazık ki, sancağı hariç tüm savaş malzemeleri çalındı. Sancak, Hisarköy’de yaşayan vatandaşlar tarafından korundu ve şimdilerde harap halde olan sancağın yeniden eski haline döndürmek için Sarayköy Belediyesi bir çalışma başlattı. Sancakta bulunan diğer bir yazıda yer alan ifadeler, Mecnun Dede’nin Bektaşi Ehli olduğunu göstermekte:
Maşallah Bismillahirrahmanirrrahim
(Maşallah, esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın adıyla)
Elham-dülillahi Rabbil Alemin
(Hamd, alemlerin Rabbınadır)
La İlahe İllallah Mühammedür Resullullah
(Allah birdir Muhammed O’nun elçisidir)
Ya Piri HüsameddinŞeyh assa fi Kuddusi sirruhu
(Ey geceleri gezen sırrı mukaddes Şeyh, Piri Hazretleri Hüsameddin)
Mecnun Dede’nin türbesi yenilense de ne yazık ki, silahtarlarının kaldığı yerler ve binalar ile mezarlıklar bakımsızlıktan çökmüş ve harap olmuş. Aynı şekilde türbesinde bulunan sancak hariç savaşırken kullandığı baltası, gürzü, gürz askısı yanında, tesbihi çalınmış.
EVLERDE TÜRKLERE ÖZGÜ TAMGALAR BULUNMAKTA
Köyün evlerinde görünen 'tamga', Türklerin en eski Yin-Yang sembolü. Gün ve gecenin eşitliğini yani ekinoks'u ifade ediyor. Güneş gündüzü, Ay geceyi simgeliyor. Güneş tarihsel dönemlerde Türkler için doğa, bitki örtüsü ve hayvanlar ile doğa olayları (gökyüzü, yağmur, şimşek, vb.) anlaşılması ve ulaşılması güç, açıklanamayan bir yığın mistik anlam taşıyordu. Türkler için öncelikle doğaya karşı ayakta kalma ve yaşama savaşı oldukça güçtür. Onun için ilk gördüğü güç ve kuvvet sembolleri hayvanlar ile doğa obje ve olayları olmuştur. Önceleri korku ve saygı sonra doğaya hakim olma ve onun gücünü kendine geçirme gibi dürtüler birtakım yaptırımları da beraberinde getirmiştir. İşte bu yaptırımlardan biri olmuştur. Çoğu kültür, tarihinin bir döneminde, her şeyin gelişip büyümesini sağlayan ulu evrensel güç olarak Güneş’e tapmıştır. Sıcaklık kaynağı olarak Güneş canlılık, tutku ve gençliği simgeler. Işık kaynağı olarak aydınlanmayı da temsil eder. Bunların yanı sıra krallık ve imparatorluğunda amblemi olmuştur. Kimi gelenekte Güneş, Evrensel babadır. Doğup batışı doğum, ölüm ve dirilişin sembolüdür. “İletişim açısından görselin, uygulandığı yere ve amaca göre etkisi, en iyi malzeme ve motivasyonla arttırılmıştır.
ATTUTA ANTİK KENTİ İLE İÇ İÇE
Hisar Köyü öyle bir konumda yer almakta ki, üç ayrı medeniyetin izlerini bulmak mümkün. İzmir’in Selçuk İlçesinde bulunan Şirince’ye çok benzeyen Hisar Köyü, aynı zamanda Attuta Antik Kentine de ev sahipliği yapmaktadır. Antik dönemde, Caria ve Frigya arasında bir sınır kentidir. Çürüksu vadisinde bulunan Tripolis ve Laodikeia'yı Aphrodisias'a bağlayan en kısa yol Attuda'dan geçmektedir. Kentin ilk kuruluşu hakkında kesin bir bilgi bulunmamasına rağmen Lykos vadisinde kurulan kentlerle çağdaş olduğu ve Hellenistik dönemde kurulmuş olduğu tahmin edilmektedir.