San Diego’ya turist giden hümanist dönüyor

Şaka değil. Bir seyahatten beklentileriniz fazlaysa San Diego’ya gidin derim. Havası, doğası, insanları ve enerjisi farklı bir şehir. Bunu dünyanın 40 ülkesini, 80’den fazla şehrini gezmiş biri olarak söylüyorum. Bir kere herkes hümanist eğilimli. Durağan zamanda yaşıyormuşçasına özgürleşme çabası hâkim. Spora, sanata, doğaya ya da hayvanlara yönelik pozitif bir enerji akışı var şehirde. Gerçek dünyada değil de sanki bir Amerikan filminin içinde gibi hissediyorsunuz.

ÇILGIN KIŞ YÜZÜCÜLERİ

Nasıl olmasın? Sahilde sörf, resim, piknik yapan, tripodunu kurup fotoğraf çeken, golf ya da polo oynayan, kayaların üzerinde müzik çalışan, koşan, halatlarla duvara tırmananları gördükçe mutluluk hormonu salgılıyorsunuz. Oracıkta ressam, şair, dağcı ya da yogist olmaya, daha olmadı bir köpek edinmeye özeniyorsunuz. Abidin Dino, mutluluğun resmini San Diego’da yapmalıymış...
San Diego, ülkenin sekizinci, Kaliforniya Eyaleti’nin ikinci büyük şehri. Meksika sınırında, Pasifik Okyanusu kıyılarında. Yazları asla bunaltmayan, kışlarıysa ılıman geçen; ideal bir iklime sahip. Pek çok plajı var. Ocean, Pasifik, Mission, La Jolla ve Black’s plajlarında; mevsimin çivi gibi sularında yüzen çılgınları da günbatımını da izlemek ayrı keyif. Colorado Adası ve tarihi oteli, San Diego Hayvanat Bahçesi, Carlsbad kasabası görülmesi gereken yerler arasında. Ben gidemedim ama Meksika sınırındaki Tijuana şehri de oldukça yakın. �

TÜRKLER DOĞUMA GİDİYOR

San Diego’yu anlamlı kılan bir diğer noktaysa bebek bekleyen Türk ailelerin burayı tercih ediyor olması! Ben de aynı amaçla oradaydım. Ancak bebek bekleyen arkadaşlarını ziyarete giden uyanık bir Türk olarak! Arkadaşım araştırmış; meğer hamilelik sürecinin en iyi geçtiği şehirlerden biri San Diego’ymuş... Üstelik oldukça başarılı bir Türk doktor bulmuşlar. Aylığı 3 bin dolara kiraladıkları sahil manzaralı apartmanda aynı amaçla gelen iki Türk çift daha vardı. Zamanın su gibi ve huzurla aktığı bir şehirde Ahmet bebek de doğmamakta haklı olarak ısrar edince arkadaşımla vedalaşmak zorunda kaldım. Şartlar el verirse bir dahaki sefere uzun kalmak için hamile olmayı bekleyeceğim artık...
Kendimi böyle avutarak döndüm İstanbul’a. Huzur evinde kalan yaşlıların bile iskemlesini alıp sırtlarını güneşe, yüzlerini ufka dönerek yaşadığı rüya şehri olarak tanıdım San Diego’yu! Hayalimde büyük dalgalar, ince kumlar, izlemeye doyamadığım tek katlı evler, pelikanlar, fok balıkları, köpek dostum Bunny ve hayvansever insanların gülümseyen yüzleriyle birlikte döndüm ülkeme.�
Bu hava beni ne kadar götürür, bilemiyorum?

Meditasyon gibi tren yolculuğu

San Diego’ya Türkiye’den ulaşım için pek çok alternatif var. Bence en mantıklısı THY’nin 13 saatlik direkt İstanbul - Los Angeles uçuşunun ardından iki-üç saatlik kara yolculuğu. Otomobil kiralamak yerine, treni tavsiye ediyorum. Seyahat öncesi www.amtrak.com adresinden 35 dolara e-ticket alarak yerinizi garantileyebilirsiniz. Tren, Kaliforniya sahilleri boyunca tıkı tıkı yol alırken, meditatif bir huzurun içinde buluyorsunuz kendinizi.

300 dolara deniz manzaralı oda

La Jolla’da günlüğü vergi dahil 98 dolara (uzun kalacağınızı söyleyip mutlaka pazarlık yapın) Best Western Oteli’nde kaldım!
Konfor aramıyorsanız sahilde bir pansiyonda kalmak mümkün. Aradığınız hem konfor hem deniz manzarasıysa karşılığı 300 dolar belirteyim! Sabahları otelde buğday lapası, tost, kruvasan, öğlenleri Hamdi’nin yerinde steak sandviç, akşamlarıysa kısa bir araba yolculuğu ile varacağınız Old City’de muhteşem bir sushi ya da Meksika/İtalyan yemekleri yiyebilirsiniz.