Şampanya güzeli: Epernay
Şampanya bölgesinin incisi Epernay şehrinde Şampanya ve Arkeoloji Müzesi'ni ağırlayacak gösterişli Perrier Şatosu'nun restorasyonuna, üyesi olduğum Fransız gazeteci derneği ile davetliydim. Kafamızda kaskla gezdiğimiz şantiyeyi, Şampanya bölgesinin şık malikanelerine ve bir şarap mahzenine gezi takip etti. Hava şartları nedeniyle binemediğimiz Epernay uçan balonu ile görkemli belediye binası ise günün diğer renkleriydi.
Fransa'da Şampanya Bölgesi deyince akla ilk gelen iki şehirden biri burası: Epernay. Paris'e ortalama 150 km uzaklıktaki bu küçük taşra şehri Şampanya Yolu üzerindeki konumu, birbirinden zengin ve gösterişli şarap tüccarı malikaneleri, üretim yerleri, hemen çevresindeki üzüm bağları ile yüzyıllara yayılan bir geleneğin, bir küçük şehri nasıl 'parlatabildiğinin' kanıtı adeta!. Epernay 2015'te 'Şampanya yamaçları, üretim evleri ve mahzenleri' ile UNESCO'nun dünya mirası listesine de girmeyi başarmış bir şehir.
“Aman dikkat!” diyor Epernay Belediyesi, yapı inşa bölümü sorumlusu, mühendis Marie Charlotte Giraud. Bu nedenle ilk işi, şantiyenin önünde her birimize kask dağıtmak oluyor. 1998'de güvenlik gerekçesiyle ziyarete kapatılan Epernay Müzesi'nin restorasyon çalışmasına tanıklık ediyoruz bu sabah. 2020 Şubat'ında bambaşka bir yüzle açılması planlanan müzenin ana konusu her yönüyle şampanya ve Neolitik dönemden başlayan bölge arkeolojisi! Müzenin yer alacağı 1857 tarihli Perrier Şatosu, 1849'da demiryolunun ulaşmasıyla iyice gelişen Şampanya Caddesi'nin (Avenue de Champange) üzerinde. 'Döneminin en güzel tüccar evlerinden biri' olarak nitelenen şato, cadde üzerinde aristokratik malikane mimarisiyle, hem prestijli bir ikamet, hem de üretim yeri olarak inşa edilmiş çok sayıdaki gösterişli yapıdan biri. Zaten caddenin başından sonuna yürüdüğünde küçük bir taşra şehrinde olduğunu unutuyor insan...
Perrier Şatosu Paris'teki Luxembourg Sarayı, artık olmayan Tuileries Sarayı ile Louvre'un bir bölümünden esinlenerek yapılmış. Şatonun inşasında Louvre Sarayı, Paris'teki Opera Garnier binası ve Paris Belediyesi'nin inşaatında çalışan zanaatkarlar yer almış. Fransa'nın ilk özel asansörlerinden biri de bu şatoda. Şampanya ve yerel arkeoloji müzesi 100 binden fazla nesne ve bölgenin arkeoloji koleksiyonlarından oluşuyor. Bölgedeki kireçli toprağın, arkeolojik kalıntıları zamana karşı koruduğu söyleniyor. Müzenin üç ayrı müze koleksiyonunu bir araya getireceği vurgulanıyor: 1893 tarihli Sanatlar Müzesi, 1931 tarihli Arkeoloji Müzesi ile 1934 tarihli Şampanya müzesi. Sanat değil, bilim ve teknik odaklı düşünülen müze sanal gerçeklik hissi veren kasklar, 10 dilde kaydedilen sesli rehber, onlarca oyun ve animasyonla tamamen modern bir sunumla hazırlanıyor. Bahçe düzenlemesi de yapılacak şatoda gece için cephe aydınlatma projesi de mevcut. 2017'de başlayan restorasyonun 21 buçuk milyon Euro'ya mal olacağı söyleniyor. 500 bin ziyaretçiyi çeken Şampanya Yolu yolcularının yüzde 10'unun müzeye gelmesi hedefleniyor.
Uçan balon!
Şato şantiyesinden sonraki adresimiz Epernay uçan balonu oluyor. Şiddetli rüzgar nedeniyle binemediğimiz balon, 2018 yazından beri burada. Nisan-Ekim arası uygun hava şartlarında, uçan balon 150 metreye kadar çıkıyor. Böylece Epernay şehri ile çevresindeki üzüm bağlarına kuşbakışı bir görüntü yakalanıyor. 29 kişinin binebildiği balonda isteyene şarap tadımı da yapılıyor. Uçuş sonunda ziyaretçi evine kadehiyle dönebiliyor. Paris'te, Eyfel Kulesi'nin tam karşısındaki uçan balona benzeyip benzemediğini sorduğumda balonun pilotu, “Tıpatıp aynılar” diyor. Zaten fikrin temelinde yine Paris'te, 1900 yılındaki Uluslararası Sergi'de görücüye çıkan uçan balona binenlere, kendi şampanyasının tanıtımını yapan Epernay'li tüccar Eugene Mercier var! Öğle yemeğinden sonra 'tuktuk'la şehir gezisine çıkıyoruz. Mimarisi genel olarak 1800'lere tarihlenen şehrin özellikle Paris-Strazburg tren hattının buradan geçmesiyle geliştiğini öğreniyoruz. Az sayıdaki ahşap kagir ev ile gösterişli Şampanya şirket-evleri güzergahımız üzerinde.
Altı kuşaktır aynı aile: Boizel!
Şampanya Caddesi'nin altında 100 km'den uzun bir galeri ağı var. 18. yy'den itibaren kazarak ortaya çıkarılan bu galeriler, Şampanya şirketlerinin 'şehir altında şehir' misali mahzenlerinden oluşuyor. Her biri gösterişli bir malikane içinde yer alan bu şirketlerden birindeyiz şimdi. 2019'dan beri aile şirketinin başına kardeşiyle geçen altıncı kuşaktan Lionel Boizel karşılıyor bizi. Yılda 500 bin şişelemeyle Şampanya'nın küçük üreticileri arasında yer alan Boizel, Nisan 2018'den beri ziyaretçilere açık. Maksimum 12 kişiye yapılan gezi fiyatı, sonunda yapılan şampanya tadımındaki şampanyanın kalitesine göre 26 ile 50 Euro arasında değişiyor. “2018 çok iyi bir yıldı” diyor Boizel. “Donma, çürüme, toprakta haşarat hep olur ama 2018'de güzel olan üzüm bağlarının sağlık durumunun mükemmeliğiydi.” Bir gazeteci arkadaşımız küresel ısınmanın yaptıkları işi etkileyip etkilemediğini soruyor. “Tabii ki, annemlerin zamanında hasata ağustos sonunda başlamak felaket sayılırdı. Oysa ki şimdi üzüm vaktinden önce olgunlaşıyor ve ağustos sonu hasatı bize garip gelmiyor.” Ürünlerinin yarısını Fransa'ya, diğer yarısını ise başta Japonya, ABD ve İngiltere'ye sattıklarını söyleyen Boizel'e, Şampanya'daki diğer üreticilerin şampanyalarını tadıp tatmadığını soruyorum: “Tabii ki” diyor. “Misafirlerimize de ikram ediyoruz.”
Avenue de Champagne'da yaptığımız rehberli gezi ise, Perrier-Jouet'den Moet&Chandon'a birbirinden büyük şampanya markalarının gösterişli malikanelerine yolculuk.. 'Dünyanın en zengin caddesi' olarak nitelenen bu cadde 1994'ten beri 'Dikkat çekici tat sitesi' unvanını taşıyor. Aynı cadde üzerinde yer alan belediye binası ise, 1858 tarihli bir başka zengin evi. Bahçesindeki Versay kopyası 'Aşk tapınağı' anıtı ise dönem zengininin gösteriş tutkusunun bir işareti adeta... Meraklısına: Epernay turizm ofisi bağımsız üreticilerin üretim yerlerine ve mahzenlerine organize geziler düzenliyor.
Ayrıca Epernay'de 14-15-16 Aralık günlerinde ışık festivali Habits de Lumiere'in 20'ncisi yapılacak. Işık ve ses gösterileriyle şehri bayram yerine dönüştüren festival öyle ilgi görüyor ki, o günlerde Paris'ten ek trenler kalkıyor.
Fotoğraflar: Aslı Ulusoy-Pannuti, Alamy