İki yıldır bisikletle dünyayı geziyorlar… 23 bin kilometre ve 20’den fazla ülke | ‘Her şey güzel gidiyor ama Afrika’da kredi kartımız ile paramız çalındı’
Ersin Uyanık (38) ve eşi Anne Pannier (35), bisikletle dünya turuna çıkarak sıra dışı bir yaşam sürmeye başladılar. 2018’de tanışıp 6 ay sonra evlenen çift, Ağustos 2022’de Almanya’dan yola çıkarak, Orta Asya, Uzakdoğu ve Afrika’da 20’den fazla ülke gezdiler, 23 bin kilometreyi geride bıraktılar. Yola çıktıklarında sahip oldukları hayal, sadece bisikletle seyahat etmek değil, aynı zamanda yolda insanlarla bağ kurmak ve dünyanın en güzel yerlerine ulaşmak oldu. Maceraları boyunca hırsızlık başta olmak üzere başlarına pek çok şey de geldi. Şu sıralar Tanzanya’da olan Ersin ve Anne ile bisikletle çıktıkları dünya turu maceralarını konuştuk.
Ersin Uyanık, işletme bölümü mezunu. 2016’da tek başına bisikletle yola çıkana kadar ailesine ait firmanın yurt dışı satış temsilciliğini yapıyordu. Bisiklet ile seyahat etmeye başladığından beri de pek çok işle meşgul oldu. Örneğin bir ahşap yapı firmasında 2,5 yıl boyunca marangozluk işleri bile yaptı.
Eşi Anne Pannier ise özel bir şirkette proje yöneticisi ve aynı zamanda dans pedagogu. Büyük etkinliklerde dönemsel olarak çalışıyor, proje dışı zamanlarda ise bisikletle seyahat ediyor.
2018’de Arjantin’de tanıştıktan altı ay sonra Danimarka’da evlenen çift, ardından Almanya’ya taşındı. Almanya’da yaşarken, minimalist bir yaşam tarzı benimseyen Ersin ve Anne, hedeflerine ulaşmak için kesintisiz bir şekilde çalışarak, harcamalarını minimumda tutup bir dünya turu hayalini gerçeğe dönüştürdüler.
2022’nin ağustos ayında iki teker üzerinde Almanya’dan başladıkları yolculukları Orta Asya, Uzakdoğu ve Afrika’ya kadar uzadı. İki yıl boyunca 23 bin kilometrenin üzerinde yol yaparak 20’den fazla ülke gezdiler.
Yola çıktıklarında sahip oldukları hayal, sadece bisikletle seyahat etmek değil, aynı zamanda yolda insanlarla bağ kurmak ve dünyanın en güzel yerlerine ulaşmak oldu. Bunu da adım attıkları her ülkede başardılar. Yolculukları boyunca hırsızlık başta olmak üzere başlarına pek çok şey de geldi.
Şu sıralar Tanzanya’da olan Ersin ve Anne ile bisikletle çıktıkları dünya turu maceralarını konuştuk.
Ersin Uyanık ve Anne Pannier çifti, dünya turu maceralarında çektikleri fotoğrafları '@biscover_on_wheels' Instagram hesabından paylaşıyor.
'BİSİKLET, DÜNYANIN EN GÜZEL YERLERİNE ULAŞMAMIZI VE İNSANLARLA BAĞ KURMAMIZI SAĞLAYAN BİR YOL OLDU’
Bisiklete olan tutkunuz hep var mıydı, yoksa dünya turuna çıkma kararınızda bisiklet sadece bir araç mı?
Ersin Uyanık: Bisiklete olan tutkumun oluşması küçük yaşlara dayanıyor. 7-8 yaşlarında bisikletle 25-30 kilometre yol yapma cesareti göstererek yaşadığım yeri keşfetmeye çalışmak, sanıyorum şu anda sahip olduğum merak etme hissinin temellerini oluşturuyor. Eşim de benzer şekilde bisikletin hayatının bir parçası olmasını Avrupa’daki bisiklet kültürüne borçlu.
Seyahatlerimizde en baskın duygu olan merak, bisiklet sayesinde geçtiğimiz köyleri, kasabaları ve şehirleri en iyi şekilde tanımamızı sağlıyor. Bisiklet, bize yeni insanlarla tanışma fırsatı veriyor ve her adımda gerçek dünyayla daha fazla iç içe olmamızı sağlıyor.
Zamanla, bisikletle seyahat etme tutkumuz daha da güçlendi. Yolculuklar, sade ve yavaş bir yaşam tarzına daha çok dalmamıza yol açtı. Bisiklet sadece bir ulaşım aracı değil, aynı zamanda dünyanın en güzel yerlerine ulaşmamızı ve insanlarla bağ kurmamızı sağlayan bir yol oldu. Her gün aldığımız kararlar, karşılaştığımız zorluklar (yolda bir tamirat, dağda yakalanan fırtınalar, çadırda geçen zorlu bir gece) bizi daha dirençli yapıyor ve evde sahip olduklarımızın değerini anlamamıza yol açıyor.
‘4,5 YILDA 45 ÜLKEDE 41 BİN KİLOMETRENİN ÜZERİNDE YOLCULUK YAPTIM’
Şu ana kadar kaç kilometre yol yaptınız ve nereleri gezdiniz?
2018’de Arjantin’de tanıştıktan altı ay sonra Danimarka’da evlendik ve ardından Almanya’ya taşındık. 2022’nin ağustos ayında yolculuğumuza Almanya’dan başladık. Avrupa, Türkiye, Orta Asya, Güneydoğu Asya, Japonya ve Güney Kore’nin ardından Güney Afrika’ya geldik. Başladığımız tarihten beri birlikte 25 ülke gezdik ve 23 bin kilometrenin üzerinde yol yaptık.
Bunun yanı sıra, hikâyemizin asıl başlangıcı olan Orta ve Güney Amerika yolculuklarını da hesaba katarsam, toplamda yaklaşık 4,5 yıldır 45 ülkede 41 bin kilometrenin üzerinde bisikletle yolculuk yaptım. Şunu özellikle vurgulamak isterim: Bu rakamlar enteresan olabilir, fakat bizim için manevi bir önemi yok. Sadece kendi arşivimiz için sürüş GPS kayıtlarını ve gördüğümüz ülkelerin listesini tutuyoruz. Bu arşivler, sorulduğunda cevap verebilmek adına iyi bir kaynak oluşturuyor.
‘NADİREN DE OLSA “ARTIK YETER” DEDİĞİMİZ ANLAR OLUYOR’‘
Bisikletle böylesine uzun bir yolculuğa çıkmak herkesin yapabileceği bir şey değil. Zorlanmıyor musunuz? Hiç ‘Nereden çıktık bu tura?’ dediğiniz anlar oluyor mu?
Doğrusunu söylemek gerekirse, nadiren de olsa “artık yeter” dediğimiz anlar oluyor. Bir bisiklet yolculuğu, insanı mutlu edebildiği kadar, bazen yıldırıcı da olabiliyor. Örneğin, kendimizi daha önce hiç tahmin etmediğimiz zor bir durumda bulabiliyoruz veya kafamızda kurguladığımız olaylar gerçekleşmiyor.
Agresif araç kullanımı ve umursamaz şoförler, bisikletliler için büyük bir tehlike oluşturuyor. Özellikle Gürcistan ve Kırgızistan’da bu konuda büyük sıkıntılar yaşadık. Dar yollarda, bu tip sürücülerle aynı alanı paylaşmak zorunda kalmak, araçların sizi kornalarla yoldan çıkarmaya çalışması veya kamyonların sizi o kadar yakından sollaması ki rüzgârlarını bile hissediyorsunuz… Bunun günlerce devam etmesi ise gerçekten sinir bozucu olabiliyor.
‘YIRTICI HAYVANLARIN YAŞADIĞI YERLERDEN GEÇTİĞİMİZDE YAŞADIĞIMIZ GERGİNLİK RAHATSIZ EDİCİ OLABİLİYOR’
Hava şartları da zorluyor mu?
En çok zorlayan bu diyebilirim. Bisiklet sürmek için ideal hava koşullarını nadiren yakalayabiliyoruz. Ya aşırı sıcak ya karşıdan esen sert rüzgâr ya da günlerce yağan yağmur… Bu durumlar bir noktada motivasyonumuzu olumsuz etkileyebiliyor. Ayrıca Afrika’nın bazı bölgelerinde, filler, aslanlar ya da leoparların yaşadığı milli parkların yakınlarındaki yollardan geçtiğimizde ya da konaklama imkânı olmayan bölgelere girdiğimizde hissettiğimiz gerginlik de rahatsız edici olabiliyor.
Ancak tüm bunlar bir bisiklet yolculuğunun gerçekleri. Bu sebeplerle yolculuğumuzu sonlandırmayı hiç düşünmedik. Aksine, bu mücadeleler aşıldığında bizi pes etmeye değil, daha da motive etmeye yönlendirdiğini hissediyoruz. Yaşadığımız mutluluk, canımızın sıkıldığı veya korktuğumuz anlardan daha fazla. Örneğin, köylerden geçerken insanların bizlere gösterdiği ilgi ve gülümsemeler, bizimle birlikte koşturan, mutluluktan havalara uçan çocuklar ve buna benzer tüyler ürperten pozitif anlar, şimdiye kadar yaşadığımız her türlü stresi unutturuyor.
‘AFRİKA’DA KREDİ KARTIMIZ VE 600 DOLARIMIZ ÇALINDI’
Hiç başınıza kötü bir şey geldi mi?
Sinir bozucu ufak tefek rahatsızlıklar yaşadık ama bunlar bizim için gerçekten çözümü olan problemlerdi. Örneğin, Johannesburg’a varır varmaz kredi kartımız ve 600 dolar paramız çalındı. Bu, bizim için yeni bir kıta olan Afrika’ya iyi bir başlangıç olmamıştı.
Bunun dışında, Anne Tacikistan’da birkaç hafta süren kötü bir mide rahatsızlığı geçirdi. Bu rahatsızlığı en fazla tırmanış yapmamız gereken, üstüne üstlük mola verebileceğimiz bir konaklama alternatifinin de bulunmadığı bir bölgede yaşadı. Bunlara benzer talihsizlikler dışında çok ciddi bir problem yaşamadık.
Peki şu an Afrika’da bisikletle seyahat ederken, günlük hayatınız nasıl geçiyor?
Şimdiye kadar Afrika Kıtası’nda; Güney Afrika, Namibya, Botsvana, Zambiya ve Malavi'de geçirdiğimiz toplam dört ayda sadece bir kez yağmur gördük. Kuzeye doğru ilerledikçe yağmur sezonuna denk geleceğiz. Sanırım önümüzdeki haftalarda gökyüzü yavaşça bulutlanmaya başlayacak. Yağmurun şiddetine göre günlerimizi uyarlamamız gerekecek. Son zamanlarda hava hep çok sıcak olduğu için her gün saat 5’te kalkıyoruz ve saat 7’de yola çıkıyoruz. Böylece sıcaktan bir nebze olsun kaçınabiliyoruz.
Aslında sabahları yola çıkmadan önce nadiren iki saatten az sürede hazırlanabiliyoruz. Çadırı ve eşyaları toplamak, bisiklete yerleştirmek ve hazırlanmak bir-iki saatimizi alıyor. Ardından öğlene kadar pedal çeviriyoruz ve bir öğle molası veriyoruz. Ancak bu moladan sonra hep bir yorgunluk çöküyor, tekrar yola çıkmak daha zor hale geliyor. Akşama doğru yavaşça bir konaklama yeri arıyoruz.
Özellikle açık alanlarda kamp yapacaksak, güneş batmadan en az iki saat önce arayışa başlıyoruz. Sadece çok zor durumlarda karanlıkta yola devam ediyoruz. Afrika’da çoğunlukla küçük pansiyonlarda kalıyoruz çünkü bir odanın fiyatı en fazla 200-300 TL arasında tutuyor. Odalar lüks değil ama ihtiyaç duyduğumuz her şey mevcut. Duş için bir kova su, tuvalet için ise zemine açılmış bir delik bulunuyor. Pansiyonlarda kaldığımızda biraz daha uzun süre bisiklet sürebiliyoruz.
‘KENDİMİZİ HERHANGİ BİR İÇ SAVAŞIN ORTASINDA BULMAMAK İÇİN BÜYÜK BİR DİKKAT GÖSTERİYORUZ’
Tanzanya sonrası planınız nedir?
Buradan Burundi’ye, sonra Ruanda, Uganda ve Kenya’ya doğru yol alacağız. Şu anda Etiyopya’da iç karışıklık ve Sudan’da iç savaş olduğu için buralardan bisikletle geçmek mümkün değil; maalesef bu kısımları uçarak geçmek zorundayız.
Ancak, nereden nereye nasıl olacağı konusunda henüz net bir planımız yok. Ülkeler arası dış politika ve savaşlar ne yazık ki çok kötü durumda. Biz de kendimizi herhangi bir iç savaşın ortasında bulmamak için büyük bir dikkat gösteriyoruz. Ama yine de eve bir şekilde bisikletle dönmeyi umuyoruz.
Eve dönüş tarihinizi belirlediniz mi?
Arzu ettiğimiz dönüş tarihi 2025 yılının mayıs veya haziran ayları. Daha fazla uzatmamız mümkün değil. O yüzden, bu tarihte Almanya’ya geri dönmüş olmamız gerekiyor. Daha sonrasında, üç yıllık bisiklet yolculuğumuzu biraz zaman ayırarak ve sükûnet içinde sindirmek istiyoruz.
‘HİÇBİR SPONSORUMUZ YOK TURUMUZU ÇALIŞARAK FİNANSE EDİYORUZ'
Dünya turunuzu nasıl finanse ediyorsunuz?
Aslında dönüş tarihimize karar veren de bizden ziyade, içinde bulunduğumuz finansal durumumuz. Yolculuğumuzu üç yıldır çalışmadan, kendimiz finanse edebildik. Kısa ve öz bir cevap vermek gerekirse, turumuzu da çalışarak finanse ediyoruz. Sponsorumuz yok. Bu yolculuğa çıkmadan önce çalışarak birikim yaptık. Oldukça sade bir yaşam tarzımız olduğunu söyleyebilirim. Kazandığımız para ile uzun bir yolculuk yapabilmek için olabildiğince tutumlu davranarak bütçe oluşturduk. Ve şu anda bu bütçe ile hayalini kurduğumuz yolculuğa yatırım yapıyoruz.
Yolculuk esnasında gönüllü olarak çalıştığımız zamanlar da oluyor. Fakat emeğimizin karşılığını para ile değil, bulunduğumuz bölgenin insanları ile derin ilişkiler kurarak, yaptığımız kültürel alışveriş ve dostluklar kazanarak alıyoruz. Kısaca para yerine yeni dostluklar ve hoş anılar biriktiriyoruz. Ayrıca bu şekilde bisiklet sürmeye mola verip dinlenme fırsatı buluyoruz.
‘HER İKİ BİSİKLETİMİZİN DE ÇANTALARIYLA BİRLİKTE AĞIRLIĞI 55-65 KG ARASINDA’
Yolculuğunuz boyunca sürüş konforunuz çok önemli ama oldukça ağır çantalarınız var. Bu ciddi bir yük olmuyor mu?
Aslında çantalarımızın ağırlığıyla ilgili düşüncelerimiz sürekli aklımıza geliyor, özellikle uzun rampaları tırmanırken. Tayland’da, kamyonlar için bir meyve kantarı vardı; burada bisikletlerimizi tarttık. Her iki bisikletimizin de çantalarıyla birlikte ağırlığı 55-65 kg arasında çıktı. Bu ağırlık kesinlikle sürüş konforunu etkiliyor, ancak aynı zamanda bize bir rahatlık da sağlıyor.
Örneğin, her birimiz yanımızda bir kamp sandalyesi taşıyoruz çünkü zorlu bir bisiklet gününün ardından sandalyeye oturup ayaklarımızı uzatmayı çok seviyoruz. Tabii ki oturmak için her zaman başka alternatifler bulmak mümkün, ancak şimdiye kadar kamp sandalyelerimizi bırakma kararını hiç sorgulamadık.
Ayrıca yanımızda, eksi derecelere kadar konfor sağlayan kışlık uyku tulumları taşıyoruz; bunlar da oldukça ağır. Yolculuğumuzda, geceleri hava sıcaklığının eksi derecelere düştüğü bölgeler oldu ve uyku tulumlarımız yanımızda olduğu için çok rahat ettik. Çantalarımızda kamp ekipmanlarımız, bisikletin tamiri için gerekli takımlar ve yedek parçalar, yazlık ve kışlık kıyafetlerimiz, elektronik eşyalar ve daha fazlası bulunuyor.
‘TACİKİSTAN VE NAMİBYA’NIN DOĞAL GÜZELLİKLERİ, JAPONYA’NIN DÜZENİ VE BİTMEK BİLMEYEN HEYECANIYLA AFRİKA ÇOK BÜYÜLEYİCİ’
Bugüne kadar en sevdiğiniz ülke neresi oldu?
Eğer tamamen manzara ve doğa açısından bakarsak, Tacikistan ve Namibya favorilerimizden biri olarak öne çıkıyor. Tacikistan’daki yüce Pamir Dağları, izole yollar ve köyler, bölgeyi gerçekten olağanüstü kılıyor. Namibya da ise ıssızlık, izole toprak yollar, nefes kesen çöl manzaraları ve devasa kum tepeleri bizi derinden etkiledi.
Seyahat rahatlığı açısından ise Tayland’ı çok sevdik. Tayland’ın insanları inanılmaz derecede sıcak kanlı, rotalar genellikle düz ve kolay. Konaklama ve yemekler hem ucuz hem de kaliteli, bu da yolculuğu çok daha keyifli hale getiriyor. bizi şaşırtan ve dolayısıyla öne çıkan bir başka yer de Kazakistan oldu. Çölü, vadileri, engebeli kaya oluşumları ve yüksek karlı dağlarıyla büyüleyici ve ilginç bir doğası var. Almatı yakınlarında bir ay boyunca gönüllü çalıştığımız dönemde, her sabah penceremizden dağları izlemek gerçekten hoş bir deneyimdi.
Güney Kore ise şu ana kadar gördüğümüz en bisiklet dostu ülkelerden biri. Ülke tamamen bisiklet yollarıyla döşenmiş ve trafikte bisiklet sürmenin nasıl bir şey olduğunu unutturuyor. Güney Kore, bisikletle seyahat etmeyi gerçekten konforlu hale getiren bir ülke.
Düzen, temizlik ve güvenlik söz konusu olduğunda ise tek bir ülke aklımıza geliyor: Japonya. Düşünebiliyor musunuz? Dünyanın en büyük metropolü olan Tokyo’da yerde küçük bir çöp görmek neredeyse imkânsız. Japonya’da insanların birbirlerine, yaşadıkları çevreye ve düzene karşı olan saygısı gerçekten görülmeye değer bir şey.
Afrika’da ise ülkeden ziyade kıta bazında konuşmak bizim için daha doğru olur. Afrika’da düzenden bahsetmek biraz zor olsa da kıtanın kalbine doğru ilerledikçe yeni favoriler buluyoruz. Aslan, leopar, fil, su aygırı gibi vahşi ve nadir hayvanları görme imkânı gerçekten adrenalin dolu ve çok özel bir deneyim. Kıtanın tarihini anlamak, toplumların kültürünü görmek ve insanların yaşam şekillerini gözlemlemek, burayı bizim için gerçekten özel bir yer haline getirdi.
Bazen bir ülkenin kendi içinde bile dengeler çok farklı olabiliyor. Bir bölgesini pek beğenmediğimiz bir ülkenin diğer ucunda bambaşka, çok olumlu bir deneyim yaşayabiliyoruz. Sonuç olarak, bu soruyu tek bir ülkeyle yanıtlamak oldukça zor. Dünya, bunun için fazla renkli ve çeşitliliği çok fazla olan bir yer.