Son Güncelleme:
Sahilden orta Karadeniz
Karadeniz’de yüzülmez diye düşünenlerin, hayatlarında en az bir kez Sinop’a uÄŸramalarında yarar var. Yarımada üzerindeki bu sahil kenti, gerçekten Akdeniz’dekileri aratmayan plajlara sahip. Yedi kilometre uzunluÄŸundaki Akliman plajı, kumu, ıssızlığı ve tek tük tesisleriyle, gözlerden uzak olmak isteyenler için uygun.En rüzgarlı günde bile sakin deniziyle raÄŸbet gören Mobil plajı ise kalabalık, tesisleri fazla ve turistler tarafından tercih ediliyor. Sinop’a doÄŸru sahilden yapılan yolculuÄŸa gelince... Denizi ablukaya alan beton binaların verdiÄŸi sıkıntı dışında, küçük keyifler yakalamakta hiç zorlanmayacağınız bir rota.Sadece Akdeniz’de yüzülmez Karadeniz’in kumsallarına da yaz gelirO yeÅŸil renginin en derinine sahip, kabına sığmayan doÄŸasına raÄŸmen, Orta Karadeniz’deki birçok yerleÅŸimin, bir çırpıda karakteri olmadığını söyleyebilirsiniz. Oysa Sinop’a doÄŸru yapılan bu yolculuk, denizi ablukaya alan beton binaların verdiÄŸi sıkıntı dışında, küçük keyifler yakalamakta hiç zorlanmayacağınız bir rota. Bu keyiflerden biri, ‘’sadece Akdeniz’de yüzülür’’ masallarıyla büyütülenler için. Karadeniz’e de yazın geldiÄŸini ve kıyılarında çok güzel kumsallar olduÄŸunu bilmekte yarar var. Ä°neklerin pervasızca dolaÅŸtığı yollar Azdavay’a çıktığında, buradaki renkliliÄŸe ÅŸaşıracaksınız. Kastamonu’ya 76 kilometre mesafedeki bu ıhlamur kasabasına varışınız bir çarÅŸamba gününe rastlarsa, kendinizi bir çiçek tarlasında bulduÄŸunuzu sanırsınız. Sarılar, allar, morlar, çiçekler deÄŸil, Azdavaylı kadınların geleneksel kıyafetleridir. Tahmin edeceÄŸinizin aksine, çarşı için özel giyinmemiÅŸlerdir, tarlada çalışırken de böyledirler. Çarşıda karşılaÅŸtığım Hacer, ancak gurbette, yani Kastamonu ya da baÅŸka bir büyük ÅŸehre gittiÄŸinde kıyafetini deÄŸiÅŸtirdiÄŸini söylüyor. Azdavay’ın köylerinde, kütüklerin birbirine geçirilmesiyle yapılan evler var. Yukarı Topuk Köyü’ndeki dünya tatlısı Yaylacı ailesinin evi de böyle. Ev kapısının bir kilidi var ki, gerçekten müzelik. Perihan ablanın üzerinde, çiçekli bir elbise, boncuklu bir yelek, beline sardığı püsküllü bir kuÅŸak, üzerinde çizgili bir önlük, çiçekli ÅŸalvar, yeÅŸil lastik ayakkabılar ve kendi yaptığı ‘’çökü’’ denilen boncuklu baÅŸlık var. Boncuklar sarı ve siyahsa kadın evli demek, bekar kız pullu çökü takıyor. Ä°NEBOLUAzdavay’a 75 kilometre mesafede Ä°nebolu var. GüneÅŸin denizden doÄŸup denizden battığı Ä°nebolu, bu özelliÄŸi kadar romantizm içermiyor, ilk bakışta. Bir tarafta, arka sokaklarda güzel evlerin direndiÄŸine dair bir izlenim uyandırmayacak kadar çirkin bir yapılaÅŸma, diÄŸer tarafta, ‘’deniz kıyısında bir gezinti’’yi imkansızlaÅŸtıran ve uzun, çakıltaşı kumsalıyla Karadeniz’in mavisini görmenize engel olan sıra sıra çay bahçeleri var. Geceleri, deniz kıyısındaki bu çay bahçeleri dolup taşıyor. Büfe vitrinlerindeki kilolarca çekirdeÄŸe bakılırsa, en çok sevilen aktivitelerden biri bu. Bir de canlı müzik. Boyranaltı sahilindeki çay bahçelerinde, kötü müzik sistemleriyle Türkçe pop çalınıyor ve bu ses kirliliÄŸi sakin kumsal ile civardaki otellere doÄŸru acımasızca yayılıyor. Küre DaÄŸları’na yaslanan bu küçük yerleÅŸimin, nostaljik bir yanı da yok deÄŸil. Renkli, çıplak ampullerin aydınlattığı, loÅŸ kır gazinoları kalabalıklaÅŸtıkça, mısırcılara, pamuk ÅŸekercilere gün doÄŸuyor. Asıl nostalji arka sokalarda. Eski bir Osmanlı köyü olan Ä°nebolu’nun iç taraflarında, muhteÅŸem bahçeli, koruma altındaki ahÅŸap, cumbalı, aşı boyalı evlerin çokluÄŸuna ÅŸaşırmamak elde deÄŸil. Öyle üç beÅŸ tane deÄŸil, yüzlerce. Evlerin bahçelerindeki armut, elma, kara erik, dut aÄŸaçları sokaklara taşıyor. KaÅŸifbey caddesindeki taÅŸ han, Hastane caddesindeki kırmızı ev ve Mustafa KemalpaÅŸa 59 numaradaki taÅŸ ev görmeye deÄŸer. Hastane caddesinden aÅŸağıya inen dar merdivenler de, Ä°nebolu yaÅŸamından görüntülerle dolu. Bu eski evlerin çoÄŸunun çatılarının kiremitle deÄŸil, yassı taÅŸlarla kaplı olduÄŸunu fark edeceksiniz. Camii Kebir caddesinde, restore edilerek bir kültür evine dönüştürülen, Nezihe Battal Kültür Merkezi (gün ve saatleri belirsiz, 0366 811 38 55) var. 1897’de denizci Battalzade ailesi tarafından yaptırılan konakta, Ä°nebolu’nun 19. yüzyıldan günümüze kadar olan süreçteki fotoÄŸrafları sergileniyor. Ä°nebolu merkezde, ‘’Kayıkla kaÄŸnının mucizeler yarattığı belde’’ yazan bir tabelaya rastlayacaksınız. Bunlar, KurtuluÅŸ Savaşı’nda Anadolu’ya silah ve cephane taşınmasında önemli rol oynamış ikmal araçları. Ä°nebolu’nun savaÅŸtaki önemini simgeleyen bir anıt da merkezdeki Åžehit Åžerife Bacı Anıtı. Ä°nebolu’dan aldığı cephaneliÄŸi kaÄŸnısıyla taşıyan Åžerife Bacı, kışla önünde donmuÅŸtu. ABANAÄ°nebolu’dan 22 kilometre mesafede, yeÅŸilliklerin arasında bir sayfiye yeri olan Abana var. Merkezine doÄŸru ilerlerken, bu yerleÅŸimin deniz kenarında olup olmadığı konusunda bir tereddüt yaÅŸayabilirsiniz. Yine beton yığınlarıyla arkasından yükselen ormanın ÅŸaÅŸkınlık veren tezatı. Bu rota üzerinde sık sık yaÅŸanacaÄŸa benziyor. Abana’ya, özellikle Ankara ve civarından gelenler oluyor. Sezon dışında üç bin olan nüfus, yazın 25 bine ulaşıyor. Yedi kilometrelik sahilinin büyük bir bölümü kumsal. Deniz kenarındaki bazı otellerin önlerinde yürüyüş yolları var. Otellerin en çarpıcı yanı bahçeleri ve canayakın sahipleri. Odalarsa genellikle mütevazı. Abana’nın popüler yerleri; Liman Plajı, Hacı Veli Koyu ve hemen ardından yükselen Siyelik Kayaları... Abana’ya 20 kilometre mesafede Çatalzeytin ve 10 kilometre daha sonra da Türkeli var. Bu güzergah üzerindeki ıssız koylarda denize girebilir, köy kahvelerinde soluklanabilirsiniz. AYANCIKÄ°nebolu’dan itibaren sahilden giden yol, Türkeli’den sonra yükseliyor. Ayrıca Türkeli’yle birlikte, Sinop il sınırı baÅŸlıyor. Sinop’a baÄŸlı en büyük yerleÅŸim olan Ayancık, Türkeli’den 36 kilometre sonra. Etrafı büyük ormanlarla kaplı olan Ayancık, bölgenin en büyük kereste iÅŸletmesine sahip. Ekonomi, büyük ölçüde buna baÄŸlı. Yol boyunca, tomrukları taşıyan kamyonları fark edeceksiniz. Ayancık merkezde, genç yaÅŸta ölen, Ayancıklı tiyatro ve sinema oyuncusu Yaman Okay’ın adını taşıyan bir park var. Ayrıca, eski bir kilise olan ve yıllarca cezaevi olarak kullanılmış Eski Cezaevi görülebilir. Ayancık’a varmadan hemen önce, saÄŸdaki tabelalı sapak, zorlu da olsa, sizi, piÅŸman olmayacağınız bir güzergaha davet eder. Akgöl ve Ä°naltı MaÄŸarası’nı görmek için, bu sapaktan girmek ve dört kilometre sonra Sinop- Erfelek ve Boyabat ayrımında, saÄŸa Boyabat yönünde ilerlemek gerekiyor. Yenikonak köyünden sonra virajlar artıyor ancak manzaralar alabildiÄŸine bakir. 34. kilometrede, yol artık toprak. Dört kilometre sonra da göl karşınıza çıkıyor. Sık çam ormanlarının oluÅŸturduÄŸu Çangal ve Akgöl ormanlarının çevrelediÄŸi Akgöl, 1926’da elektrik üretmek için yapılan bir baraj gölü. Ancak gölün tabanının bataklığa dönüştüğü ve her geçen gün küçüldüğü söyleniyor. Gölün kıyısındaki tabela, yedi kilometre uzaklıktaki Ä°naltı MaÄŸarası’na (Her gün 08.00- 17.00 arası açık, hatta hemen aÅŸağıdaki Ä°naltı köyünde yaÅŸayan Bekçi Fadıl Keskin bazen 18:00’e kadar kalıyor. Bu bölgede cep telefonları çekmiyor, ancak önceden haber verirseniz sizi bekleyebilir. 0368 622 75 69) giden toprak yolu iÅŸaret eder. Denizden 1070 metre yükseklikte, dağın yamacında bulunan maÄŸaranın giriÅŸine ulaÅŸmak için, beÅŸ dakika, dik bir merdiven tırmanmak gerekiyor. MaÄŸaranın en etkileyici yanı önce devasa giriÅŸi, içeriye girince de yüksekliÄŸi. Ortalama yüksekliÄŸi 15 metre. AraÅŸtırmalarda, 2200 metre mesafedeki bir noktaya varılabilmiÅŸ ancak uzunluÄŸunun 7.5 kilometre olduÄŸu da söyleniyor. Sinop’a gitmek için iki yol var. Biri, sahilden, Ayancık’tan geçiyor, 81 kilometre. DiÄŸeriyse 68 kilometre, virajlı ve zor bir yol. Sinop- Erfelek ve Boyabat ayrımından, bu kez Sinop- Erfelek sapağından, orman köylerinden ve Erfelek’ten geçerek Sinop’a varılıyor. Erfelek’teki Åžamı (Tatlıca) Åželaleleri’ni görmek isteseniz bile, ikinci yolu tercih etmeyip, önce Sinop’a buradan da 29 kilometre mesafedeki Erfelek’e gitmeye karar verebilirsiniz. DoÄŸal SÄ°T alanı olan bölgede aynı vadi içinde, ardarda sıralanmış 28 irili ufaklı ÅŸelale var. Dar ve iki kilometre uzunluÄŸundaki bir vadi içinde, yaklaşık iki saatlik bir yürüyüş yapmak mümkün. SÄ°NOPKaradeniz’de yüzülmez diye düşünenlerin, hayatlarında en az bir kez Sinop’a uÄŸramalarında yarar var. Yarımada üzerindeki bu sahil kenti, gerçekten Akdeniz’dekileri aratmayan plajlara sahip. Yedi kilometre uzunluÄŸundaki Akliman plajı, kumu, ıssızlığı ve tek tük tesisleriyle, gözlerden uzak olmak isteyenler için uygun. Ancak açık deniz olduÄŸundan, boÄŸulma vakalarına rastlanıyor. Buranın bir baÅŸka ismi de, Dışliman. En rüzgarlı günde bile sakin deniziyle raÄŸbet gören Mobil plajının bulunduÄŸu yer ise İçliman. Kalabalık, tesisleri fazla ve turistler tarafından tercih ediliyor. Buradaki en güzel plajlardan biri de Kumsal Otel’in önündeki Kumsal plajı. İçliman’da ismini hakeden Karakum ve hemen orada küçük bir tesis var. Karadeniz’deki en güzel doÄŸal limana sahip Sinop, bugün bir kent olarak yitirdiÄŸi cazibesini, doÄŸal konumuyla koruyor. Denize uzanan ince bir yarımadanın üzerine kurulu kent, muhteÅŸem doÄŸasına ve zengin tarihine raÄŸmen, karakterinden çok ödün vermiÅŸ. Ancak yine de bu kıyılardaki en cazip turistik merkezlerden biri. Denizi, plajları, rıhtımdaki canlı kafe ve restoranlarıyla, bir turisti birkaç gün meÅŸgul edebilecek seçeneÄŸe sahip. Civarında günübirlik gezilerle görülebilecek ünlü ÅŸelaleleri, gölleri ve maÄŸarası da var. Türkiye’nin bu en kuzey noktasındaki kentte, on küsur yıl öncesine kadar bir Amerikan Radar Ãœssü vardı. Halkın çoÄŸu, bu üssün kurulmasıyla gelen Amerikalı nüfusun yarattığı deÄŸiÅŸimin olumlu olduÄŸu konusunda hemfikir. Ä°yi kafeler, barlar, kitapçılar o dönemde açılmıştı.Her ne kadar betonarme binaların arasında kaybolmuÅŸ olsalar da kente kiÅŸilik kazandıran tarihi yapılar daha ön plana çıkarılmayı hak ediyor. Sadece 1.5 yıldır görevde olan Sinop Valisi Zeki Åžanal’ın, kentin turizmine getirdiÄŸi uygar yaklaşım, bu bölgede ender rastlanan türden. Kentin turizm ofislerinde dağıtılan, broşür ve haritalar da bunun bir yansıması. Sinop, bu tarz bir giriÅŸimle yeni yeni tanışıyor. Akliman’a giden aynı sapaktan içeride, 10 kilometre mesafede, muhtemelen Karadeniz’de bir örneÄŸine daha rastlamayacağınız Hamsilos koyu, görmeye deÄŸer. Karanın içine kıvrımlar halinde sokulan deniz, burada bir fiyord oluÅŸturmuÅŸ. Bu doÄŸal girintinin etrafında, çam aÄŸaçları ve sarp kayalıklarla bakir bir doÄŸa. Akliman’ın sonuna doÄŸru, periÅŸan bir tabelanın üzerinde ‘’Türkiye’nin en kuzey ucunu görünüz’’ diye yazar. Türkiye’nin en kuzey ucundaki Ä°nceburun feneri, bu tabeladan itibaren 12 kilometre. Ancak tabela, yol üzerinde, bir kez daha belirir ve kendinizi ıssız bir toprak yolda, virajlarla yükselerek, dalgaların sarp kayalıklara çarptığı bir yerde bulursunuz. Bu, fenere, burnu dolaÅŸarak gidiyorsunuz demektir. DoÄŸa burada olaÄŸanüstüdür ancak daha direkt bir yol var. Birinci tabeladan sonra gördüğünüz HacıoÄŸlu Özel Ormanı yazılı yerden girerek, çok daha çabuk fenere varabilirsiniz.Miletliler’in, Karadeniz’de koloniler kurma ve Helen kültürünü yayma çabalarıyla doÄŸan Sinope’nin, her ne kadar, M.Ö. 7. yüzyılda bu halk tarafından kurulduÄŸu söylense de geçmiÅŸi aslında daha eskilere dayanıyor. Karadeniz’deki bu ilk ve en önemli Yunan kolonisi adını, Irmak Tanrısı Asopos’un su perisi kızlarından biri olan Sinope’den alıyor. Her ne kadar zamanla yıpranmışsa da, Sinop’un ÅŸehir surları hálá etkileyici. Surlar, kente karakter katan en belirgin özellik. Yarımadayı kuzey ve güneyden çevreleyen kale surları, ilk olarak, M.Ö. 7. yüzyılda, Miletliler’e baÄŸlı bir denizci kolonisi olan Argonotlar tarafından inÅŸa ediliyor. Pontus Krallığı sırasında yeni surlar ekleniyor. Bizanslılar zamanında kimi kilometre uzunluÄŸa ulaşıncaya dek, kenti her ele geçiren tarafından geliÅŸtirilip güçlendiriliyor. Bugün görülen kalede Selçukluların ve Osmanlıların izi var. Surların büyük bir kısmı artık yok. Kent kapılarından sadece ikisi ayakta. Biri cezaevinin karşısındaki Loncakapı, diÄŸeri de otogarın yakınında, kuzey kıyıda, denize düşecekmiÅŸ gibi duran Kumkapı. Sinop manzarası için, limandaki burca çıkılabilir. Burada, surun bir kısmında dolaÅŸarak denizi seyredebileceÄŸiniz gibi, kenti boÄŸan yapılaÅŸmayı da fark edeceksiniz. Kumkapı’dan doÄŸuya doÄŸru ilerleyince, Sakarya caddesi üzerindeki Alaeddin Camii’ne varılır. 13. yüzyıla ait bu Selçuklu camii, aynı zamanda Sinop’taki en eski cami. Hemen karşısında, 1262 tarihli Pervane Medresesi var. Kentin düşmandan kurtuluÅŸunun anısına, Selçuklu veziri Muinüddin Süleyman Pervane tarafından yaptırılmış. Medresenin en güzel yanı, süslü mermer giriÅŸ kapısı. Eski medrese odalarında, bugün ahÅŸap tekne maketçiliÄŸi ve Sinop dokumaları gibi yöreye özgü el sanatlarının satış yerleri var. Pazar günü bazı dükkanlar kapalı.Osmanlı konut mimarisi özelliklerini yansıtan Arslan Torun Bey Konağı, bugün kentin Etnografya Müzesi (Pazartesi hariç, her gün 08.00- 17.00 arası açık. Kefevi Mah. Hükümet Cad., 0368 260 23 07). Üç katlı, cumbalı evin duvar, tavan ve sütunlarında, renkli çiçek motifleri var. Bahçesinde Serapis Tapınağı, Aynalı Kadın Türbesi ve Åžehitler Anıtı’nın bulunduÄŸu, Arkeoloji Müzesi (0368 261 19 75), uzun bir süredir, sonu gelmeyen bir tadilat nedeniyle kapalı. 1853’te Rusların, Sinop’ta demirleyen Osmanlı donanmasına baskın yaparak, kenti yerle bir edip donanmayı tamamıyla ortadan kaldırması, tarihte Kırım Harbi olarak bilinen savaşın baÅŸlamasına neden olmuÅŸtu. Bu baskında ÅŸehit olanların anısına, onların cebinden çıkan paralarla yapılmış tarihi Åžehitler ÇeÅŸmesi, Tersane çarşısında. KAÇINKaradeniz’de güzel kumsallar olmadığını sanmakErfelek Tatlıca Åželaleleri’nin hepsine birden tırmanmayı denemekSinop Tarihi Cezaevi’ni atlamakYAKALAYINSinop’un uçsuz bucaksız köknar ve karaçam ormanını görmekBölgenin yöresel yemeklerini tatmakAzdavay’ın ÇarÅŸamba pazarında dolaÅŸmakSinoplu ustaların ahÅŸap tekne maketi yapmasını izlemekÂ