GeriSeyahat Sabah plaj, akşamüstü futbol maçı operadan sonra yemek ve tango
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Sabah plaj, akşamüstü futbol maçı operadan sonra yemek ve tango

Sabah plaj, akşamüstü futbol maçı operadan sonra yemek ve tango

Muzaffer Pekmezci (52), bir eczacı. Ama bana öyle geliyor ki son yıllarda eczacılıktan çok seyyahlık yapıyor. Gezginliğin ailesinde genetik olduğunu söylüyor; dedesi 1920’lerde Amerika’ya gitmek için kaçak olarak bir gemiye binmiş ama Marsilya Limanı’nda fesiyle dikkat çekince yakalanmış ve geri yollanmış.Kendi seyyahlığı ise okul yıllarında başlamış, yedi sene boyunca ailesinin yaşadığı Malatya ile okulunun olduğu Diyarbakır arasında trenle mekik dokumuş. İlk Avrupa seyahatini Murat 124 otomobille Berlin’e yapmış; son Avrupa yolculuk güncesinde ise dört adet Interrail’le kuzeyden güneye, doğudan batıya tren yolculuğu var. Muzaffer Pekmezci, 18 günde 38 bin kilometre yol yaptığı ve üç ülke gördüğü Güney Amerika seyahatini anlattı.Bu seyahate nereden başladınız?- İlk gittiğim Rio de Janeiro’ydu. Hiç bilmediğim bir yerdi ama gitmeden önce çok iyi okudum, araştırdım, gittiğimde hiçbir sürpriz yaşamadım. Sabah 5.30’da vardım, havaalanındaki otel reklamlarından birini gözüme kestirdim. Terminalden otobüse binip, şehre gittim. Otelim Copa Cabana’nın arkasındaydı. İki gün boyunca, 20’şer kilometre yürüdüm. Bütün plajlara gittim, İpanema, Copa Cabana... Sahilde yemek yedim, yüzdüm. Tepedeki Sugarloaf’a çıktım, çok güzel manzarası vardı. Akşamüzeri de Maracanas stadında maç seyrettim. Çok iyi organize olmuşlar, her otelde bilet satılıyor. Ertesi gün Corcovados Tepesi’ne çıktım ve aynı gün 1,5 saat mesafedeki Petropolis’e gittim. Burası, yaklaşık 200 sene önce Pedro isimli kralın yaptırdığı sayfiye. Müzesi, katedrali var, kültür mirası olarak görülüyor. Rio’dan sonra nereye gittiniz?- Iguazu Şelaleleri’ne geçtim. Muhteşem bir yer, gerçek bir doğa harikası. Yemyeşil doğa, toprak kırmızı. 275 tane şelale var. İguazu Şelaleleri doğal sınır görevi görüyor; bir tarafı Brezilya, bir tarafı Arjantin. Niagara’yı da gördüm, bunun yanında bebek kalır. Heybeti karşısında ağzım açık kaldı. Milli parkın içinde iki katlı, üstü açık otobüslerle geziyorsunuz. Ertesi gün şelalelerin Arjantin tarafına gittim. Oradan da iki saatlik bir uçuşla Buenos Aires’e.Buenos Aires’te kaç günde neler yaptınız?- İki gün kaldım. Otelden yürüyerek bütün şehri gezdim. Recoleta Mezarlığı, Eva Peron’un mezarı, Güzel Sanatlar Müzesi, tren istasyonu... Küçük mesafeler değil bunlar. Önünden geçerken operaya bilet almıştım, akşam da operaya gittim. Oyunun lisanını anlamadım ama süperdi. Operadan sonra harika bir yemek yedim. 200 gram biftek, yanında patates ve birayla altı YTL ödedim. Saat 23.00’te de Cafe Tortoni’de müthiş bir tango gösterisi izledim.Bu kadar yürümeden sonra ertesi gün bir şey yapmaya haliniz kaldı mı?- Tabii! La Boca ve Santelmo’ya gittim. Tabii ki yine yürüyerek gittim, iki saat sürdü. Dönüşte otobüse bindim. Akşamüstü otobüse binip Patagonya’ya gittim.Sanki Taksim’den Eminönü’ne gitmiş gibi anlatıyorsunuz. Buenos Aires’ten Bariloche’ye mesafe 1600 kilometre. Zorlu değil miydi? Neden otobüs?- Bir kere Patagonya’nın girişine, doğanın değişimine şahit olmak istedim. Kulağa çok zor geliyor ama bu otobüslerin koşulları uçaktan daha iyi. Yollar çok güzel, otobüsler çift katlı, tuvaletli, üç şoförlü. Koltuklar deri ve 180 derece yatıyor. Bayağı yatak oluyor, battaniye ve yastık da veriyorlar... Buenos Aires’in hemen dışında başlayan Pampas denilen platolardan, içinde flamingolar olan tuz göllerinden geçtik. Sabah 6’da uyandığımda çöl gibi, bodur bitkileri olan, uçsuz bucaksız bir yerde gidiyorduk. Bariloche’ye yaklaştıkça dağlar ve çılgın bir tabiat başladı.n Bariloche çok güzel bir yer değil mi?- 120 bin nüfuslu, çok şık bir yer. Büyük bir bölümü Nahuel Huapi Milli Parkı. Ülkenin zenginlerinin burada yazlık evleri ve dünyanın en güzel otellerinden biri olan Llao Llao Oteli var. Doğanın içinde, göl kenarında, tepeleri karla kaplı Tronador, Lopez ve Capilla Dağları manzaralı bir tepede, rustik mimaride yapılmış çok şık bir otel. Bambaşka bir dünyada hissediyorsunuz kendinizi. Fiyatı da hizmet kalitesi gibi yüksekti.n Şili Bariloche’den sonraki durağınız mıydı?- Evet. Yine otobüse binip, And Dağları’nı aşarak Şili’nin Patagonya girişi Puerto Montt’a gittim. Yedi saatlik harika bir yolculuktu. Bir önceki ne kadar düz yolda ve sakinse, bu o kadar virajlı, dağ gölleri arasında ve heyecanlıydı. Aslında dört saatlik bir yol ama sınırlardaki pasaport ve bavul kontrolleri yüzünden yedi saat sürüyor. n Puerto Montt nasıldı?- Orayı biraz Hindistan’a benzettim. Kokular farklı, insanlar koyu tenli. 19. yüzyılda Almanlar gelmiş, biraz koloniyal bir tarz var ama zengin bir şehir değil. Almanları hatırlatan tek şey, bir heykel. n Dünyanın sonu denen Ushuaia’ya da gittiniz. Kendinizi dünyanın en güneyinde hissettiniz mi?- Buradan bakınca ilginç geliyor ama böyle bir his yok. Dünya radyom, cep telefonum yanımda, her an Türkiye’den, evden haber alıyorum. Belki onlar olmasa daha farklı hissederdim. Dünyanın sonundayım desem de ne fark eder ki?n Buralara neden Tierra del Fuego, Yani Ateş Toprakları deniyor?- Avrupalılar bu kıtayı denizden keşfettiğinde, ilk olarak ısınmak için ateş yakan yerlilerin ateşlerini görmüşler. Her taraftan duman ve alevler çıktığı için de, Ateş Toprakları demişler. Çok güzel bir yer burası. Martial Buzulu, şehir merkezine 7, Tierra del Fuego Milli Parkı 12 kilometre. Parkta göller dağlarla çevrilmiş, bir sürü yürüyüş parkuru var. Katamaran turuyla deniz aslanlarıyla penguenlerin yaşadığı adalara gidebiliyorsunuz. Bir de dünyanın en güneyindeki hapishane var burada. Şimdi müze gibi gezebiliyorsunuz. EN SEVDİĞİ 6 YERSantorini Bhubaneshvar ve Srinagar (Hindistan) Bled (Slovenya) San Diego ve Grand Canyon (Amerika) St. Petersburg Bariloche (Arjantin)seyahatte ne okuyorRoman ve Lonely Planet rehberine dinliyorTürkiye’yi dinleyebildiği dünya radyosu ve Hafız Burhan’ın da, Türk Sanat Müziği ve popun da olduğu mp3 çalarını.ne yiyor, ne içiyorBilmediği şeyleri yemiyor. Deniz mahsulleri seviyor, başka bir şey bulamazsa bir sürü meyve alıp, onları yiyor.ne giyiyorRahat giyiniyor. Ayakkabısı çok önemli. Bavulunda her daim bir mayo-şort oluyor. Eşofman giymeyi de seviyor.neyle seyahat ediyorHer türlü taşıtla.nerede kalıyorOtellerini gittiği yerde seçiyor, beş yıldız da olabilir, pansiyon da. Temiz olması çok önemli.kimle seyahat ediyorEn çok tek başına seyahat etmeyi seviyor ama ailesi ve yakın arkadaşlarıyla yolculuk yapmaktan da keyif alıyor.çantasının olmazsa olmazlarıEsberitox bağışıklık tabletleri, İsviçre çakısı, dünya radyosu, cep telefonu, mp3 çalar, fotoğraf makinesi ve kamera.
False