Rovaniemi’de buz otel tecrübesi: Donduk!
Finlandiya’nın buz otelleri mutlaka görülmesi gereken ilginç yerler olsa da konaklamak cesaret istiyor. Ancak yine de bu soğuk ülkede içinizi ısıtacak çok şey var.
Finlandiya’nın kuzeyindeki Laplans adı verilen bölgeyle Kuzey Kutbu arasında bulunan ‘Rovaniemi’ gördüğüm en farklı kentlerdendi. Öyle ki burayı anlatırken bile keyif alıyorum. Kente yılın yalnızca belli dönemlerinde gidilebiliyor. Bu dönem de ocak sonuna ve şubat başına denk geliyor. Yılın bu zamanı gelince, yöre halkı normalde çok sakin olan hayatlarına kısa bir ara veriyor ve hareketleniyor. Bu dönem için bir yıl boyunca hazırlık yapılıyor.
Bembeyaz ve taptaze karla örtülü topraklara yaptığımız bu gezi sadece beş gün sürdü. Bu kadarı bile bana yetti doğrusu. Ne stres, ne trafik, ne de diğer şehir sorunları... Mesafeler o kadar az ve her şey o kadar organize ki, her yere sıkıntısız bir şekilde ulaşabiliyorsunuz. Gerekli işlemler hızlıca yapılıyor ve stresten uzak kalıyorsunuz.
FİYATLAR DUDAK UÇUKLATIYOR
Rovaniemi’de turistler için belirli aktiviteler var. Husky köpekleriyle kızak keyfi, donmuş nehir üzerinde kar motoru kullanma, geyiklerin çektiği kızaklara binme ve buz otel gezisi bunların belli başlıları. Her biri gerçekten keyifli ve dünyanın diğer yerlerinde görebileceklerinizden farklı. Benim gibi soğuk hava ve kar sevenler için adeta bir terapi.
Avrupa’nın en kuzeyinde kalan bu bölgede, birçok turistik buz otel yapılmış. Biz Finlandiya’dakini ziyaret ettik. İsveç’te de benzer oteller vardı. Saat 18.00’de otele giriş yaptık. Birkaç kişilik yemek kontenjanı vardı ve bunun için önceden rezervasyon gerekiyordu. Ne yazık ki geniş bir mönü yoktu.
Geziye katılanlardan bazıları kalmaya niyetli olduğunu söylemişti. Ama oda fiyatlarını sordular ve dudak uçuklattığı için vazgeçtiler. Rehberlerimiz de daha önce orada kalan bir katılımcı olmadığını söyledi. Sonra, hepimiz birbirimize bakıp “Nasıl kalsınlar eksi 20 derecede, aptallık bu” dedik. Oteli gördükten sonra da orada kalmanın pek akıl kârı olmadığına inandık.
Otele vardığımızda yerli rehber bizi karşıladı. Kapıda fotoğraf faslını geçtikten sonra oteli gezmeye başladık. Her oda farklı tasarlanmıştı. Otelde özel olarak ısıtılmış bir sığınma odası vardı. Bavullar burada tutuluyordu. Çift kişilik ve tek kişilik yatak seçenekleri mevcuttu. Yataklar buzdandı ve üzerlerine geyik derisi serilmişti. Geyik derisinin üstüne oturup fotoğraf çektirene kadar bile soğuktan donduk.
Odalar, bar, restoran ve kilise de buzdan yapılmış. Ama yapımında başka malzemeler de kullanılmış ve kolay erimesi önlenmiş. Nefeslerimiz bile havayı ısıtıyordu. Eğer başka malzemeler olmasaydı, tamamen erirdi. Zaten şubat ayı sonrasında, havalar ısınınca otel eriyormuş ve her sene yeniden yapılıyormuş.
SAUNA BİLE VARDI
Otelde ilginç şeyler yaşadık. Buzdan barda sipariş ettiğimiz içecekler de buz bardaklar içinde servis verildi. Tabii bardaklar gerçekten buz değildi, ama yine de ellerimiz dondu. Oysa sıcak bir kahve veya sıcak çikolata içmek, böyle bir havada daha keyifli olurdu. Ama bunu sormaya bile cesaret edemedim. Çünkü senaryo dışına çıkılması pek hoş olmazdı.
Otelde gezinirken kaybolmak hem kolay hem de zor. Ne kadar kaybolsanız da yolunuz ya ilk girişe ya da kiliseye çıkıyor. Odalar değişik ışıklarla renklendirilmiş, böylece daha romantik ve egzotik bir gezi oluyor. Ayrıca, otel odalarının kapıları açık, her yere pat diye girilmekte.
Oteli gezdikten sonra, sıcak bir kahve ve sauna gerçekten süper olurdu. Otelde sauna vardı ama kullanamadık. Kapalıydı ya da yer yoktu ve bir sebepten giremedik. Neyse ki saunanın varlığı bile ısınmamıza yetti. “Türk hamamı olsaydı da, girseydik” diye düşündüm. Ama nerede... Seyahat ederken böyle fanteziler oluyor arada.