Romatik ve eğlenceli şehir: Paris

Paris'te ilk durağım Eyfel Kulesi oldu. Ama ne yazık ki öğle saatlerinde gittiğim Eyfel Kulesi'ne akşam çıkabildim. Çok kalabalık... Akşamda aynı sıra devam etmekteydi ve yılda yaklaşık 7 milyon ziyaretçinin geldiğini düşünürsek bu kuyruk çok doğal bir görüntüydü. Ama bekledim... Üç katlı olan Eyfel Kulesi'nin en üst katına kadar çıktım. Bilet fiyatları kata göre değişkenlik gösteriyor. İlk iki katına asansör ya da merdivenle çıkabiliyorsunuz. Ancak üçüncü kata asansörle çıkmak zorundasınız. En üst kata geldiğinizde enfes bir müze ve restoran size merhaba diyor. Akşam Paris’e tepeden bakınca bunca çektiğim çileye değiyor. Binalar, iş yerleri, bahçeler... Hepsinin ışıkları muhteşem.

İkinci durağım ise Versay Sarayı...  Burası Marie Antoinette'in "ekmek bulamazlarsa pasta yesinler" sözlerini sarf ettiği av köşkü... 1668 yılında 14'üncü Louis yaptırmış. Ancak daha sonra saray ve bahçeler inşa edilince ortaya tarihi bir Fransız şatosu çıkmış.  Zaten Paris’in her köşesi tarih kokuyor. Şu an tadilatta olduğu için içinde kaybolamadım ama bahçesi eşsiz güzelliğiyle görülmeye değer.

‘GELGİT’Lİ MONT SAİNT MİCHEL
Bir sonraki yer gelgit olayının yaşandığı Mont Saint-Michel... Dünya’nın 8'inci harikası olarak görüldüğü bu yerde günde tam dört kere gelgit yaşanıyor. Sular öğleden sonra iki gibi geliyor ve Mont Saint-Michel’i ada haline getiriyor. Sular geldiğinde ada oluyor, çekildiğinde ise sadece sivri bir kayanın üstündeymiş gibi duruyor. Burası her gezginin mutlaka görmezi gereken bir yer.

ÇOCUKLUK HAYALİM: DİSNEYLAND
Küçüklükten bu yana tek hayalim Disneyland... Sonunda ‘’hep bir çizgi filmin içinde yaşamak istiyorum" dediğim yere geldim. İçeri girdiğimde hemen kapının yanında olan dillere göre yapılmış bir harita aldım. Haritada iki kısım var. İlki Disneyland Paris, diğeri ise yetişkinler için Walt Disney Studios. İçerisi o kadar büyük ve kalabalıktı ki nasıl gideceğim neye bineceğim yoksa binemeyecek miyim diye düşünüp durdum. İlk eğlencem Peter Pan’s Fligt’dı. Bir trene biniyorsunuz ve sizi Peter Pan’ın dünyasına götürüyor. Bir çok oyuncağı deneyimledikten sonra Walt Dısney Studio’ya geçtim. 

Burada 'korku oteli'ni asla unutmayacağım. İçerisini o kadar gerçekçi yapmışlar ki... Önce büyük bir asansöre bindim. Işıklar kapandı ve televizyonda eskiden burada bir ailenin yaşadığı ve öldüğü anlatılıyordu. Sonrası ise çığlıklar... Her şeyi bir günde deneyimlemek imkansız.

Paris’e gittiğinizde tarihi yerlerini gezmekle bitiremezsiniz ama sizde biraz eğlenmek istiyorsanız kesinlikle bir gününüzü Disneyland’a ayırın...