Rıfat Ilgaz’ın Cide’si
Karadeniz’in kıyıcığında, doğadaki bütün renklerin buluşma noktasıdır Kastamonu’nun Cide İlçesi. El değmemiş koyların, kanyonların, orkidenin, siklamenin, görkemli meşelerin, karaca ve boz ayının, balın, ızgarasına doyum olmayan balıkların, ceviz helvasının ve edebiyatın koca çınarı Rıfat Ilgaz’ın memleketidir. Bu hafta sonunda Cide, Rıfat Ilgaz’ı 16’ıncı kez festivalle anacak.
Edebiyatımıza Hababam Sınıfı, Karartma Geceleri, Pijamalılar, Sarı Yazma, Yıldız Karayel gibi pekçok yapıt kazandıran Rıfat Ilgaz 1911 yılında Cide’de doğdu. 82 yıllık ömrünün önemli bölümünü burada geçirdi. Cide, Cideliler için yazdı. Her zaman Cide’yi çok sevdi ve yalnızca Cideli oldu.
“İnebolu’dan gelip de yerleşen Hüseyin Çavuş’un evinde doğmuşum dediklerine bakılırsa.”
Koca Çınar’ın doğduğu ev aslına uygun yapılarak “Rıfat Ilgaz Kültür ve Sanat Evi” olarak hizmete açıldı. Cide için kalıcı bir eser oldu. Yazarın doğduğu evde kişisel eşyaları, kitapları, fotoğrafları sergileniyor. Evin her köşesi, her duvarı Ilgaz’dan anılar taşıyor. Bugünlerde küçük bir amfitiyatro, havuz, taş döşeme ekleniyor eve. “Cide’yi bu kadar seven hocamız için ne yapsak az” diyor Belediye Başkanı Nejdet Demir.
ZAMANA DİRENEN KONAKLAR
“Cide doğduğum eşsiz benzersiz memleket… Ne iyi etmiş de anam beni bu cana yakın memlekette doğurmuş! (...) İlk izlenimlerim, doğa-toplum ilişkilerim, insan sevgim burada biçimlenip uç verdi...”
Bu sözünü çok önemsiyorum. Rıfat Ilgaz’ı Rıfat Ilgaz yapan düşüncelerin tohumları Cide’de atılmış. Koca çınarı okuyan herkes ondan bir şeyler bulur Cide’de. Köylerini ve doğasını gezdiğinde daha da iyi anlar yazdıklarını.
“Cideli evini boyamazdı. Tahtaları kendine özgü bir biçimde birbirine uçlarından geçirirdi. Bu tahtaları kendi doğal renkleriyle olduğu gibi bırakır, yaptığı evin üzerine sarkan tür tür ağaçların yeşillikleriyle yetinirdi.”
İlçe merkezinde bu betimlemeye uygun evler hâlâ var. Köyler gezildiğinde ise tam da anlatıldığı gibi o dönemden kalma evleri her an görebilmek mümkün. Geçen yıllara, doğa koşullarına, beton binalara gösterilen ilgiye inat hepsi ayakta ve (anlayana) güzelliğini, görkemini sürdürüyor. Tıpkı Ilgaz gibi... Yaşadığı bunca sıkıntıya rağmen ayakta kalmak, varlığını sürdürmek ve nihayet kalıcı olmak...
“1974’lerde gelmiştim Cide’ye. Doğduğum, çocukluğumun da geçtiği bu düşsel kente. 55 - 60 yıldır yemyeşil, masmavi bir masal ülkesiydi benim için Cide!”
Ustanın hesabı yaklaşık 100 yılı kapsıyor. Cide hâlâ yemyeşil, masmavi... Küre Dağları, Loç Vadisi, Armut Çayırı, Muna, Gideros... Tüm renkleri her mevsim görebilme olanağı var.
İLHAM VEREN SÜKUNET
Cide ve Gideros yazmayı, okumayı, huzuru sevenlerin mekanı. Rıfat Ilgaz bu topraklarda, bu güzelliklerde birçok eser yazdı. Gideros’ta ve tüm Cide kıyılarında... Kendi yaşam öyküsünü anlattığı romanı Sarı Yazma’da Cide’den çok söz eder. Cideli bir kadın kaptanın, tüm zorluklara rağmen İnebolu’ya cephane çekişinin romanıdır Halime Kaptan. Kumdan Betona, Cideli bir çocuğun başarı öyküsünü anlatır. Cide’nin coğrafyası, toplumsal ve ekonomik yapısı, insanları ve insanlar arası ilişkileri, sorunları ile ortaya seren başarılı bir roman, Yıldız Karayel. Bu kitap Orhan Kemal Roman Ödülü ve Madaralı Roman Ödülü almıştır. Pek çok da şiir... Bunlar ilk anda aklıma gelenler.
Cide denince akla Rıfat Ilgaz, Rıfat Ilgaz denince akla Cide gelir. Hem Rıfat Ilgaz’ın sözünü ettiği topraklarda gezmek, aynı havayı solumak, o sıcak insanlarla tanışmak ve hatta yazmak için Cide’ye, Rıfat Ilgaz’ın memleketine gitmenizi öneriyorum.
AMAZONLARIN GİZLİ KOYU GİDEROS
Yeşille maviyi buluşturan Gideros, sıcak yaz günlerinin serin kuytusu, Batı Karadeniz’in doğa harikası, çılgın Karadeniz’in uysal koyudur. Kıyılarına ilk yerleşimi MÖ 15’inci yüzyılda Strabon’a göre Amazonlar, Prof. R. Leonhard’a göre Akalar kurmuş. Homeros’un Troya Savaşları’nı anlatırken bahsettiği koyu Rıfat Ilgaz da anlatıyor eserlerinde: “Boğazdan Samsun’a, Trabzon’a uzanan baharat yolu üzerindeymiş buralar... Kaleler yapılmış, kuleler dikilmiş, toplar yerleştirilmiş akınları durdurabilmek için... Cenevizlilerden kalma top hâlâ duruyor kıyılarda, bir kayanın üstünde.”
Bu toplar günümüzde yerinde. Tarih boyunca bölgeye ulaşım deniz yoluyla olmuş. Orman zenginliği tüm halkların ilgisini buraya çekmiş. Ayrıca doğal liman... Batı Karadeniz’de hatta Sinop’a kadar liman yok o zamanlarda. Denizciler için iyi bir sığınak Gideros. Bu yüzden de koy çevresinde ticaret gelişmiş.
MÖ 8’inci yüzyıldan 1700’lü yıllara kadar başta şimşir olmak üzere gemi yapımında kullanılan ağaçlar için akla gelen ilk yer Gideros olmuş. Tarih boyunca ormanlarında ağaçlar kesilerek dünyanın birçok yerine satılmış, gemiler inşa edilmiş. En güzel, en hızlı gemiler... O gemiler ki 2 bin yıl öncesinin Romalı şairi Gaio Valerio Catullo’ya ilham vermiş.
Günümüzde gemi yapımı yok Gideros’ta. Ormanlarından da tek dal kesilmiyor. SİT alanı çünkü. Ormanları eskisi gibi gür, görkemli... Dağlarında ağaçsız tek nokta yok. Ilgaz’ın dediği gibi yemyeşil, denizi masmavi. Denizin, rüzgarın, martıların, ördeklerin ve kuşları sesi var yalnızca. Günbatımı ile birlikte kuş ve ördek sesleri artıyor. Çok az yapay ışık var Gideros’ta, gürültü ise hiç yok.
Koyun içinde kürekle geziyor kayıklar. Ağ atıp topluyorlar. Siz de yanında güzel bir mevsim salatasıyla, taze balık yiyebiliyorsunuz.