Son Güncelleme:
Püfür püfür tatiller
Yazın en sıcak günlerinde terlemeden gezebileceğiniz, ruhunuzu serinletebileceğiniz, içinizdeki kaşifi kıştırtabileceğiniz bir tatil rotası arıyorsanız çantanızı hazırlayın. Barhal Vadisi’nde bulutların üstündeki balkonlarda kahvaltı yapıp, yeşilin binbir tonunu keşfedeceksiniz. Kapuzbaşı Şelaleri’nde yeraltı nehirlerinin dağı yarıp fışkırdığı şelaleri gördüğünüzde şaşıracaksınız.
Erikli Şelalesi’ne gittiğinizde İstanbul’un yanı başındaki güzelliği bugüne kadar bilmediğinize hayıflanacaksınız. Kaz Dağları’nda efsanelerin izinden yürüyüp, Namrun’da iki akarsunun kayalara oyduğu mucizeyle karşılaşacaksınız. Atlas Dergisi’nden Yıldırım Güngör, püfür püfür bir tatilin hayalini kuranlar için yazdı.
BARHAL VADİSİ
Karlı dağların eteğinde turkuvaz göllerin kıyısında
Artvin’in Yusufeli ilçesi yaz aylarında kavrulur. Ama 60 km uzaklıktaki yaylalarda, köylüler akşamları soba yakar. İlçeden ayrılan yol, yükseldikçe sıcaklık yavaş yavaş düşmeye başlar. Muhteşem bir vadiden akan Barhal Çayı’nı geçersiniz. Uzakta, zirvesi karlı dağları görürsünüz. Sarıgöl nahiyesinden sonra hissedilen esinti yaylalara yaklaşınca ferahlatan bir serinliğe bırakır yerini.
Huzur dolu, serin bir tatil özlüyorsanız Barhal Vadisi’ne gitmenizi tavsiye ediyorum. Önce Yaylalar Köyü’ne uğrayın. Birkaç gün burada kaldıktan sonra, daha aşağıdaki Barhal’a inerek birkaç gün de burada geçirin. Yaylalar Köyü’nde pansiyonda kalabilir, çevreye günübirlik yürüyüşler yapabilirsiniz. Muhteşem vadiler, yaylalar, buzul gölleri sizi bekliyor. Bu mevsimde, yol boyunca doyasıya dağ çileği yiyebilirsiniz. Çayırlarda büyüleyici güzellikte soğanlı bitkilerle karşılaşabilirsiniz.
BULUTLARIN ÜSTÜNDEKİ BALKONLAR
Bulut vadisi, adını Bulut Dağları’ndan almış. Başından hiç eksik olmayan bulutları ve küçük derelerdeki, çiçeklerden hiç ayrılmayan kelebekleriyle olağanüstü bir yer. Vadinin bitiminde devasa bir piramit gibi yükselen Bulut Tepe’nindibinde Şeytan Gölü yer alıyor. Suyuna ayaklarınızı soktuğunuzda bırakın serinlemeyi, üşüyebilirsiniz bile. Deniz Gölü ise vadideki en muhteşem göl. Tabii bu göle ulaşmak için biraz zahmete katlanmanız gerekecek...
Yaylalar Köyü’nün Mikeliz mahallesine bağlı Aşağı ve Yukarı Sakura yaylaları görülmesi gereken yerler. Granit blokların üzerine inşa edilmiş yaylalarda bazı yayla evlerinin balkonları uçurumun üzerinde.
Barhal’da, Marsis Otel veya Karahan Pansiyon’da kalmanızı öneririm. Bölge, Yaylalar Köyü’ne oranla daha aşağılarda olmasına karşın ferahlatıcı serinliği burada da hissedeceksiniz. Barhal’dan günü birlik gezi için Karagöl’e gidebilir, araç kiralayarak Özgüven Köyü’ndeki Ciro Şelalesi’ni keşfedebilirsiniz. Her iki köyde de yaban hayat çok yaygın. Son yıllardaki koruma çalışmaları sayesinde yabani havyan sayısında bir atış görülmeye başlandı. Marsis otelde bir sabah uyanıp balkona çıktığınızda karşı yamaçlarda göreceğiniz yaban keçileri veya ayılar sizi hiç şaşırtmamalı.
Yaylalar Köyü: Çamyuva Pansiyon (0466 8322001); Barhal: Marsis Otel (0 466 8262002), Karahan Pansiyon (0466 8262071)
KAPUZBAŞI ŞELALELERİ
Deresi, nehri olmayan şelaleler diyarı
Kayseri’nin Yahyalı ilçesine bağlı Ulupınar Köyü (Barazama), büyük kentlerin boğucu havasından sıkılıp, birkaç günlüğüne kaçmak isteyenler için ideal. Eğer lüks aramıyorsanız ve doğayla baş başa birkaç gün geçirmek istiyorsanız hiç durmayın. Şelale, genellikle bir derenin veya nehrin yüksek düşme noktalarında oluşur. Bu bölgede şelaleler, deyim yerindeyse, dağların bağrından fışkırıyor. Yani ortada bir nehir veya dere yok. Orta Toroslar’ın karstik boşluklarından yukarı doğru çıkan yeraltı nehirleri Ulupınar’da dağları delip yeryüzüne çıkıyor, yedi şelaleyi oluşturuyor.
MANZARA YOLU UNUTTURACAK
Dağlardan çıkan sular Zamantı Irmağı’nın en büyük kollarından birini besliyor. Kapuzbaşı Köyü, Yahyalı’ya 85, Kayseri’ye ise 185 km uzaklıkta. Yahyalı ile Kapuzbaşı arasındaki yol çok iyi değil. Yine de köye yerleşip, şelalelerin karşısına oturduğunuzda ne yorgunluk kalacak ne de büyük kentlerin sıkıntısı. Yere çarpan suların yarattığı serinlik kısa sürede bu ilginç dünyayla farklı bir ilişki kurmanızı sağlayacak.
Yürüyüşü sevenler, biraz kondisyonu olanlara güzel bir rota önermek istiyorum: Bir araçla Hacer boğazının dibine kadar gidin. Yamaçtaki patikayı takip edin. Yaklaşık 150 dakika sonra, Direktaş Zirvesi’nin dibindeki Yedigöller’e varacaksınız. Hava kaç derece olursa olsun gölgeye girdiğinizde ürperdiğinizi hissedeceksiniz. Fotoğraf makinenizi yanınıza almayı unutmayın.
Ulupınar’da belki çok fazla konfor yok. Konaklama olanakları çok sınırlı. Bazen elektrik bile kesiliyor ama sessizlik, dinginlik ve sadece serinlik istiyorsanız mutlaka buraları görün, birkaç gün geçirin. Uçar Turistik Tesisleri (0352 6171092)
ERİKLİ ŞELALELERİ
İstanbul’un yanı başındaki doğa hazinesi
İstanbul bu aralar sıcaktan kavruluyor. Dergilerde veya belgesellerde gördüğümüz şelalelerde sanal olarak serinlemeye çalışan o kadar çok ki. Ne kadar da özlemle bakarız gürül gürül akan şelalelere. Hangimiz dilemeyiz ki o an orada olmayı, o şelalenin altına girmeyi. O anı düşünmek bile serinletir ruhumuzu. Oysa istersek eğer, böyle bir anı günübirlik geziyle yaşamak mümkün. Yapacağımız tek şey arabamıza atlayıp Yenikapı - Yalova feribotuna binmek. Yalova’dan Çınarcık yönüne ilerleyip, Teşvikiye Köyü’ne varmanız en fazla bir saat sürer. Aracınızı burada bırakın. Orman içinden yürüyerek çıkacaksanız bölgeyi iyi bilen bir rehber alın. Bu sayede, yol üstündeki dere boyunca birkaç büyük şelale sistemini görebilirsiniz. Her biri diğerinden daha güzel, daha görkemli.
KAYANIN ARKASINA SAKLANMIŞ
Yürümekten pek hoşlanmıyorsanız, Erikli Yaylası yoluna sapın. Bir zamanlar araçların gidemeyeceği kadar kötü olan yol, Yalova Valiliği’nin çabalarıyla düzeltildi. Artık araçla yaylaya kadar gitmek mümkün. Oradan büyük şelaleye varmanız beş - on dakikanızı alacak. Dere kenarındaki patika kısa sürede sizi şelaleye ulaştıracak. Şelaleyi ilk gördüğünüzde çok etkileneceksiniz. Siz manzaranın tadını çıkarmaya, serinlemeye çalışırken çevredekilerin sağdaki kaya blokunun üzerinden yükseklere çıktığını göreceksiniz. Dik gibi gözüken, 50 metrelik bu kaya gözünüzü korkutmasın. Kolayca çıkacaksınız. Son metrelerinde büyük bir uğultu duymaya başlayacaksınız. Bir anda karşınıza 20 metreden dökülen ve önünde oldukça geniş bir gölet bulunan şelale çıkacak. Burada mutlaka suya girin. Gerçek serinliğin (daha doğrusu üşümenin) ne olduğunu anlayacaksınız. İstanbul’a bu kadar yakın olmasına rağmen hak ettiği ilgiyi görmeyen Erikli Şelaleleri, orman içinde saklanmış gerçek doğa hazineleri. Artık biliyoruz ki bu hazineler sadece bizim için değil tüm doğal çevre için çok değerli. Eğer günübirlik seyahatin sizi yoracağını düşünüyorsanız, dönüş için telaş etmeyin. Çınarcık’ta her bütçeye, beğeniye uygun pansiyon bulmak mümkün.
KAZ DAĞLARI
Avrupa’nın en bol oksijenli dağlarından
Ege’nin yakıcı sıcağından bunalanlar için serin mi serin bir kaçış noktası. Temmuz ortalarında dağın yüksek kesimlerinde ürperdiğinizi, hatta üşüdüğünüzü hissedeceksiniz. Kanyonlardan akan sularında yüzebilir, dağ yollarında otomobille dolaşabilir, 1400 metre rakımlı Kapıdağ yangın istasyonundan Edremit Körfezi’ne kuş bakışı bakabilirsiniz. Dağın bağrındaki Yörük köylerinde hoşça vakit geçirebilirsiniz. Kaz Dağları, doğa güzelliğinin yanı sıra mitolojik öyküleriyle, efsaneleriyle de ünlü. Truva savaşlarının baş aktörlerinden Paris burada çobanlık yaparmış. Dünyanın ilk güzellik yarışmasının bu bölgede yapıldığı söylenir. Sarıkız efsanesi bugün bile dilden dile dolaşıyor. Dağlar, Sabahattin Ali’nin romanlarına da ilham kaynağı olmuş.
OFF ROAD ROTASI
Edremit Körfezi’nden dik bir eğimle yükseliyor Kaz Dağları. Etrafında, irili ufaklı bir çok kanyon oluşmuş. Çoğundan serin sular akıp, denize karışıyor. Bölgedeki derelere yazın en sıcak günlerinde bile girmek çelik gibi bir beden gerektiriyor. Bunlardan en önemlileri Şahinderesi Kanyonu. Bazı bölümleri tehlikeli olduğu için kanyona rehbersiz girilmesine izin verilmiyor. Yine de turizm şirketlerinin gözdesi. Şahinderesi’ne düzenlenen off road turları çok ilgi görüyor.
Sahilden yukarıya doğru çıkıldığında Kaz Dağları’nın kendine özgü mikroklimatik özelliklleri hızla kendini gösteriyor. Sahilin sıcaklığı yerini serin ve nemli bir havaya bırakıyor. Bu sayede bölgede, dünyanın başka hiç bir yerinde yetişmeyen birçok bitkiye rastlayabilirsiniz. Sarıkız zirvesi bile, bölgedeki 32 endemik bitkiden 12’sini barındırıyor. Bitki zenginliği sayesinde Kaz Dağları’nın Alplerden sonra dünyanın en yüksek oksijen oranına sahip dağları olduğu söyleniyor.
Kazdağları eteklerindeki Yeşilyurt Köyü bu bölgenin dağ havasını koklamak isteyenler için ideal bir yer. Köyün diğer yerlere göre avantajı hem dağ tarafında bulunması hem de sahile en yakın köy olması. Ayrıca otel ve konaklama tesislerinin bolluğu da diğer bir avantaj. Eski konakların bir kısmı restore edilerek otele dönüştürülmüş. Yeniler ise daha modern ama tümü de yörenin geleneksel mimarisine uygun olarak taştan yapılmış.
Arıs Taş Ev / Küçük Çetmi Köyü (0286 7521919), Bamteli Yol Konağı / Yeşilyurt (0286 7520500), Çetmihan / Yeşilyurt (0286 7526169), Kazdağı Yeşilyurtevleri / Yeşilyurt (0286 7526384) Manici Kasrı / Yeşilyurt (0286 7521731), Öngen Caountry Hotel / Yeşilyurt (0286 7522434-35)
NAMRUN YAYLASI
1200 metre yüksekte kanyon cenneti
Bolkar Dağları, İçel’in arka planını oluşturan Orta Toroslar’ın en yüksek kesimi. Namrun, bu dağın eteğinde, denizden 1200 m. yükseklikte. Bir zamanlar Tarsus’un geleneksel yaylasıydı. Hızla gelişti. 1990’da, Çamlıyayla adıyla İçel’e bağlı ilçeye dönüştü. Kışın nüfusu dokuz bin, yazın 100 bini aşıyor.
Adını tepesindeki iyi korunmuş durumda olan heybetli Ortaçağ kalesinden alan yayla, bulunduğu coğrafyanın nadir özelliklerini taşıyor. Çukurova’da denize dökülen Tarsus Çayı’nın iki ana kolu Namrun topraklarından doğuyor. Her iki akarsu Bolkarlar’da açtıkları derin ve geniş vadiler içinde, yer yer kanyonlar oluşturarak çam ormanlarının içinden, bol ve berrak sularıyla hızlı bir şekilde akıyor. İşte Namrun tam bu iki vadi arasında, çam ağaçlarıyla kaplı bir tepede. Dolayısıyla her iki vadinin vahşi doğa güzelliklerine buradan ulaşmak mümkün. Cehennem Deresi’nde Gökbirevlek gibi kanyonlar, Suçatı gibi alabalıkların oynaştığı su kavuşma yerleri, Karasu gibi pınar-şelaleler var. Bölge dağ keçisi koruma alanı. Kadıncık Vadisi, kayaların arasından fışkıran sularla başlıyor. Yamaçtaki çok sayıdaki gözeden çıkan sular bir çaya dönüşüyor. Papazın Bahçesi adlı bölgede muhteşem bir şelale yaparak Kadıncık’a dökülüyor. Ulaşımı çok zor olan Karasu Kanyonu’nda ise çayın her iki tarafından çıkan kaynak suları bir anda çayı ikiye katlıyor.
Yayla, yazın Bolkar Dağları’na göçen Çukurova Yörükleri’nin geçiş yolunda. Göç yolunu izleyip göçerlerin kamp kurduğu 3000 metredeki geniş düzlükleri gezmek mümkün. Kartalların yuva kurduğu Aydos Dağı (3300 m.) ve Bolkarlar’ın incisi Çinili Göl ile Alagöl bu bölgede. Düzlüklerden dağın arkasındaki Ulukışla veya Ereğli’ye inilebiliyor. Dolayısıyla dağı boydan boya geçen Namrun-Ulukışla veya Namrun-Ereğli hatları sıkı birer off-road parkuru oluşturuyor.
BALI, KAR DONDURMASI ÜNLÜ
Çukurova’nın dayanılmaz sıcaklarından kaçan Tarsus, Mersin ve Adanalılar Çamlıyayla’ya yazlıklar yaptırmış. Arazinin genişliği, yerleşenlerin doğaya gösterdikleri özen, yerel yönetimin duyarlılığı sayesinde Çamlıyayla, yakınındaki ünlü Gülek Yaylası gibi betonlaşmamış. Villa tipindeki yazlıklar çamların arasına, hatta görünmeyecek biçimde yaygın olarak dağılmış. Dağ atmosferi korunmuş.
Namrun merkezi ve çarşı büyük gelişmeye karşın orijinal havasını, yayla pazarı özelliğini büyük ölçüde koruyor. Özgün mimariye sahip nefis Namrun evleri oldukça azalmış durumda. Bununla birlikte yeni yapılan birçok ev, bu orijinal mimarinin izlerini taşıyacak şekilde tasarlanmış.
Namrun çarşısında yöreye özgü Karsambaç’ın tadına bakılabilecek birkaç dükkan var. Bir çeşit yayla dondurması olan Karsambaç, Toroslardan at sırtında çuvallarla getirilen obruk karlarının bir tas içinde ezilip çeşitli meyve şuruplarıyla karıştırılmasıyla yapılan serinletici, nefis bir tatlı. Namrun’un bembeyaz çiçek balı da meşhur. Temmuz ortasından itibaren satışa sunuluyor.
Rüzgarlı olmamasına rağmen, en sıcak yaz günlerinde bile bunaltmayan, gölgede serin ve tatlı bir havası olan yayla esas olarak yöre halkına hitap ediyor. Kale Mahallesi’ndeki Turistik Dağ Oteli’nde de kalmak mümkün.
BARHAL VADİSİ
Karlı dağların eteğinde turkuvaz göllerin kıyısında
Artvin’in Yusufeli ilçesi yaz aylarında kavrulur. Ama 60 km uzaklıktaki yaylalarda, köylüler akşamları soba yakar. İlçeden ayrılan yol, yükseldikçe sıcaklık yavaş yavaş düşmeye başlar. Muhteşem bir vadiden akan Barhal Çayı’nı geçersiniz. Uzakta, zirvesi karlı dağları görürsünüz. Sarıgöl nahiyesinden sonra hissedilen esinti yaylalara yaklaşınca ferahlatan bir serinliğe bırakır yerini.
Huzur dolu, serin bir tatil özlüyorsanız Barhal Vadisi’ne gitmenizi tavsiye ediyorum. Önce Yaylalar Köyü’ne uğrayın. Birkaç gün burada kaldıktan sonra, daha aşağıdaki Barhal’a inerek birkaç gün de burada geçirin. Yaylalar Köyü’nde pansiyonda kalabilir, çevreye günübirlik yürüyüşler yapabilirsiniz. Muhteşem vadiler, yaylalar, buzul gölleri sizi bekliyor. Bu mevsimde, yol boyunca doyasıya dağ çileği yiyebilirsiniz. Çayırlarda büyüleyici güzellikte soğanlı bitkilerle karşılaşabilirsiniz.
BULUTLARIN ÜSTÜNDEKİ BALKONLAR
Bulut vadisi, adını Bulut Dağları’ndan almış. Başından hiç eksik olmayan bulutları ve küçük derelerdeki, çiçeklerden hiç ayrılmayan kelebekleriyle olağanüstü bir yer. Vadinin bitiminde devasa bir piramit gibi yükselen Bulut Tepe’nindibinde Şeytan Gölü yer alıyor. Suyuna ayaklarınızı soktuğunuzda bırakın serinlemeyi, üşüyebilirsiniz bile. Deniz Gölü ise vadideki en muhteşem göl. Tabii bu göle ulaşmak için biraz zahmete katlanmanız gerekecek...
Yaylalar Köyü’nün Mikeliz mahallesine bağlı Aşağı ve Yukarı Sakura yaylaları görülmesi gereken yerler. Granit blokların üzerine inşa edilmiş yaylalarda bazı yayla evlerinin balkonları uçurumun üzerinde.
Barhal’da, Marsis Otel veya Karahan Pansiyon’da kalmanızı öneririm. Bölge, Yaylalar Köyü’ne oranla daha aşağılarda olmasına karşın ferahlatıcı serinliği burada da hissedeceksiniz. Barhal’dan günü birlik gezi için Karagöl’e gidebilir, araç kiralayarak Özgüven Köyü’ndeki Ciro Şelalesi’ni keşfedebilirsiniz. Her iki köyde de yaban hayat çok yaygın. Son yıllardaki koruma çalışmaları sayesinde yabani havyan sayısında bir atış görülmeye başlandı. Marsis otelde bir sabah uyanıp balkona çıktığınızda karşı yamaçlarda göreceğiniz yaban keçileri veya ayılar sizi hiç şaşırtmamalı.
Yaylalar Köyü: Çamyuva Pansiyon (0466 8322001); Barhal: Marsis Otel (0 466 8262002), Karahan Pansiyon (0466 8262071)
KAPUZBAŞI ŞELALELERİ
Deresi, nehri olmayan şelaleler diyarı
Kayseri’nin Yahyalı ilçesine bağlı Ulupınar Köyü (Barazama), büyük kentlerin boğucu havasından sıkılıp, birkaç günlüğüne kaçmak isteyenler için ideal. Eğer lüks aramıyorsanız ve doğayla baş başa birkaç gün geçirmek istiyorsanız hiç durmayın. Şelale, genellikle bir derenin veya nehrin yüksek düşme noktalarında oluşur. Bu bölgede şelaleler, deyim yerindeyse, dağların bağrından fışkırıyor. Yani ortada bir nehir veya dere yok. Orta Toroslar’ın karstik boşluklarından yukarı doğru çıkan yeraltı nehirleri Ulupınar’da dağları delip yeryüzüne çıkıyor, yedi şelaleyi oluşturuyor.
MANZARA YOLU UNUTTURACAK
Dağlardan çıkan sular Zamantı Irmağı’nın en büyük kollarından birini besliyor. Kapuzbaşı Köyü, Yahyalı’ya 85, Kayseri’ye ise 185 km uzaklıkta. Yahyalı ile Kapuzbaşı arasındaki yol çok iyi değil. Yine de köye yerleşip, şelalelerin karşısına oturduğunuzda ne yorgunluk kalacak ne de büyük kentlerin sıkıntısı. Yere çarpan suların yarattığı serinlik kısa sürede bu ilginç dünyayla farklı bir ilişki kurmanızı sağlayacak.
Yürüyüşü sevenler, biraz kondisyonu olanlara güzel bir rota önermek istiyorum: Bir araçla Hacer boğazının dibine kadar gidin. Yamaçtaki patikayı takip edin. Yaklaşık 150 dakika sonra, Direktaş Zirvesi’nin dibindeki Yedigöller’e varacaksınız. Hava kaç derece olursa olsun gölgeye girdiğinizde ürperdiğinizi hissedeceksiniz. Fotoğraf makinenizi yanınıza almayı unutmayın.
Ulupınar’da belki çok fazla konfor yok. Konaklama olanakları çok sınırlı. Bazen elektrik bile kesiliyor ama sessizlik, dinginlik ve sadece serinlik istiyorsanız mutlaka buraları görün, birkaç gün geçirin. Uçar Turistik Tesisleri (0352 6171092)
ERİKLİ ŞELALELERİ
İstanbul’un yanı başındaki doğa hazinesi
İstanbul bu aralar sıcaktan kavruluyor. Dergilerde veya belgesellerde gördüğümüz şelalelerde sanal olarak serinlemeye çalışan o kadar çok ki. Ne kadar da özlemle bakarız gürül gürül akan şelalelere. Hangimiz dilemeyiz ki o an orada olmayı, o şelalenin altına girmeyi. O anı düşünmek bile serinletir ruhumuzu. Oysa istersek eğer, böyle bir anı günübirlik geziyle yaşamak mümkün. Yapacağımız tek şey arabamıza atlayıp Yenikapı - Yalova feribotuna binmek. Yalova’dan Çınarcık yönüne ilerleyip, Teşvikiye Köyü’ne varmanız en fazla bir saat sürer. Aracınızı burada bırakın. Orman içinden yürüyerek çıkacaksanız bölgeyi iyi bilen bir rehber alın. Bu sayede, yol üstündeki dere boyunca birkaç büyük şelale sistemini görebilirsiniz. Her biri diğerinden daha güzel, daha görkemli.
KAYANIN ARKASINA SAKLANMIŞ
Yürümekten pek hoşlanmıyorsanız, Erikli Yaylası yoluna sapın. Bir zamanlar araçların gidemeyeceği kadar kötü olan yol, Yalova Valiliği’nin çabalarıyla düzeltildi. Artık araçla yaylaya kadar gitmek mümkün. Oradan büyük şelaleye varmanız beş - on dakikanızı alacak. Dere kenarındaki patika kısa sürede sizi şelaleye ulaştıracak. Şelaleyi ilk gördüğünüzde çok etkileneceksiniz. Siz manzaranın tadını çıkarmaya, serinlemeye çalışırken çevredekilerin sağdaki kaya blokunun üzerinden yükseklere çıktığını göreceksiniz. Dik gibi gözüken, 50 metrelik bu kaya gözünüzü korkutmasın. Kolayca çıkacaksınız. Son metrelerinde büyük bir uğultu duymaya başlayacaksınız. Bir anda karşınıza 20 metreden dökülen ve önünde oldukça geniş bir gölet bulunan şelale çıkacak. Burada mutlaka suya girin. Gerçek serinliğin (daha doğrusu üşümenin) ne olduğunu anlayacaksınız. İstanbul’a bu kadar yakın olmasına rağmen hak ettiği ilgiyi görmeyen Erikli Şelaleleri, orman içinde saklanmış gerçek doğa hazineleri. Artık biliyoruz ki bu hazineler sadece bizim için değil tüm doğal çevre için çok değerli. Eğer günübirlik seyahatin sizi yoracağını düşünüyorsanız, dönüş için telaş etmeyin. Çınarcık’ta her bütçeye, beğeniye uygun pansiyon bulmak mümkün.
KAZ DAĞLARI
Avrupa’nın en bol oksijenli dağlarından
Ege’nin yakıcı sıcağından bunalanlar için serin mi serin bir kaçış noktası. Temmuz ortalarında dağın yüksek kesimlerinde ürperdiğinizi, hatta üşüdüğünüzü hissedeceksiniz. Kanyonlardan akan sularında yüzebilir, dağ yollarında otomobille dolaşabilir, 1400 metre rakımlı Kapıdağ yangın istasyonundan Edremit Körfezi’ne kuş bakışı bakabilirsiniz. Dağın bağrındaki Yörük köylerinde hoşça vakit geçirebilirsiniz. Kaz Dağları, doğa güzelliğinin yanı sıra mitolojik öyküleriyle, efsaneleriyle de ünlü. Truva savaşlarının baş aktörlerinden Paris burada çobanlık yaparmış. Dünyanın ilk güzellik yarışmasının bu bölgede yapıldığı söylenir. Sarıkız efsanesi bugün bile dilden dile dolaşıyor. Dağlar, Sabahattin Ali’nin romanlarına da ilham kaynağı olmuş.
OFF ROAD ROTASI
Edremit Körfezi’nden dik bir eğimle yükseliyor Kaz Dağları. Etrafında, irili ufaklı bir çok kanyon oluşmuş. Çoğundan serin sular akıp, denize karışıyor. Bölgedeki derelere yazın en sıcak günlerinde bile girmek çelik gibi bir beden gerektiriyor. Bunlardan en önemlileri Şahinderesi Kanyonu. Bazı bölümleri tehlikeli olduğu için kanyona rehbersiz girilmesine izin verilmiyor. Yine de turizm şirketlerinin gözdesi. Şahinderesi’ne düzenlenen off road turları çok ilgi görüyor.
Sahilden yukarıya doğru çıkıldığında Kaz Dağları’nın kendine özgü mikroklimatik özelliklleri hızla kendini gösteriyor. Sahilin sıcaklığı yerini serin ve nemli bir havaya bırakıyor. Bu sayede bölgede, dünyanın başka hiç bir yerinde yetişmeyen birçok bitkiye rastlayabilirsiniz. Sarıkız zirvesi bile, bölgedeki 32 endemik bitkiden 12’sini barındırıyor. Bitki zenginliği sayesinde Kaz Dağları’nın Alplerden sonra dünyanın en yüksek oksijen oranına sahip dağları olduğu söyleniyor.
Kazdağları eteklerindeki Yeşilyurt Köyü bu bölgenin dağ havasını koklamak isteyenler için ideal bir yer. Köyün diğer yerlere göre avantajı hem dağ tarafında bulunması hem de sahile en yakın köy olması. Ayrıca otel ve konaklama tesislerinin bolluğu da diğer bir avantaj. Eski konakların bir kısmı restore edilerek otele dönüştürülmüş. Yeniler ise daha modern ama tümü de yörenin geleneksel mimarisine uygun olarak taştan yapılmış.
Arıs Taş Ev / Küçük Çetmi Köyü (0286 7521919), Bamteli Yol Konağı / Yeşilyurt (0286 7520500), Çetmihan / Yeşilyurt (0286 7526169), Kazdağı Yeşilyurtevleri / Yeşilyurt (0286 7526384) Manici Kasrı / Yeşilyurt (0286 7521731), Öngen Caountry Hotel / Yeşilyurt (0286 7522434-35)
NAMRUN YAYLASI
1200 metre yüksekte kanyon cenneti
Bolkar Dağları, İçel’in arka planını oluşturan Orta Toroslar’ın en yüksek kesimi. Namrun, bu dağın eteğinde, denizden 1200 m. yükseklikte. Bir zamanlar Tarsus’un geleneksel yaylasıydı. Hızla gelişti. 1990’da, Çamlıyayla adıyla İçel’e bağlı ilçeye dönüştü. Kışın nüfusu dokuz bin, yazın 100 bini aşıyor.
Adını tepesindeki iyi korunmuş durumda olan heybetli Ortaçağ kalesinden alan yayla, bulunduğu coğrafyanın nadir özelliklerini taşıyor. Çukurova’da denize dökülen Tarsus Çayı’nın iki ana kolu Namrun topraklarından doğuyor. Her iki akarsu Bolkarlar’da açtıkları derin ve geniş vadiler içinde, yer yer kanyonlar oluşturarak çam ormanlarının içinden, bol ve berrak sularıyla hızlı bir şekilde akıyor. İşte Namrun tam bu iki vadi arasında, çam ağaçlarıyla kaplı bir tepede. Dolayısıyla her iki vadinin vahşi doğa güzelliklerine buradan ulaşmak mümkün. Cehennem Deresi’nde Gökbirevlek gibi kanyonlar, Suçatı gibi alabalıkların oynaştığı su kavuşma yerleri, Karasu gibi pınar-şelaleler var. Bölge dağ keçisi koruma alanı. Kadıncık Vadisi, kayaların arasından fışkıran sularla başlıyor. Yamaçtaki çok sayıdaki gözeden çıkan sular bir çaya dönüşüyor. Papazın Bahçesi adlı bölgede muhteşem bir şelale yaparak Kadıncık’a dökülüyor. Ulaşımı çok zor olan Karasu Kanyonu’nda ise çayın her iki tarafından çıkan kaynak suları bir anda çayı ikiye katlıyor.
Yayla, yazın Bolkar Dağları’na göçen Çukurova Yörükleri’nin geçiş yolunda. Göç yolunu izleyip göçerlerin kamp kurduğu 3000 metredeki geniş düzlükleri gezmek mümkün. Kartalların yuva kurduğu Aydos Dağı (3300 m.) ve Bolkarlar’ın incisi Çinili Göl ile Alagöl bu bölgede. Düzlüklerden dağın arkasındaki Ulukışla veya Ereğli’ye inilebiliyor. Dolayısıyla dağı boydan boya geçen Namrun-Ulukışla veya Namrun-Ereğli hatları sıkı birer off-road parkuru oluşturuyor.
BALI, KAR DONDURMASI ÜNLÜ
Çukurova’nın dayanılmaz sıcaklarından kaçan Tarsus, Mersin ve Adanalılar Çamlıyayla’ya yazlıklar yaptırmış. Arazinin genişliği, yerleşenlerin doğaya gösterdikleri özen, yerel yönetimin duyarlılığı sayesinde Çamlıyayla, yakınındaki ünlü Gülek Yaylası gibi betonlaşmamış. Villa tipindeki yazlıklar çamların arasına, hatta görünmeyecek biçimde yaygın olarak dağılmış. Dağ atmosferi korunmuş.
Namrun merkezi ve çarşı büyük gelişmeye karşın orijinal havasını, yayla pazarı özelliğini büyük ölçüde koruyor. Özgün mimariye sahip nefis Namrun evleri oldukça azalmış durumda. Bununla birlikte yeni yapılan birçok ev, bu orijinal mimarinin izlerini taşıyacak şekilde tasarlanmış.
Namrun çarşısında yöreye özgü Karsambaç’ın tadına bakılabilecek birkaç dükkan var. Bir çeşit yayla dondurması olan Karsambaç, Toroslardan at sırtında çuvallarla getirilen obruk karlarının bir tas içinde ezilip çeşitli meyve şuruplarıyla karıştırılmasıyla yapılan serinletici, nefis bir tatlı. Namrun’un bembeyaz çiçek balı da meşhur. Temmuz ortasından itibaren satışa sunuluyor.
Rüzgarlı olmamasına rağmen, en sıcak yaz günlerinde bile bunaltmayan, gölgede serin ve tatlı bir havası olan yayla esas olarak yöre halkına hitap ediyor. Kale Mahallesi’ndeki Turistik Dağ Oteli’nde de kalmak mümkün.