Polonya’nın hüzünlü ve tarihi şehirleri
İlk olarak 1980’lerin sonunda, Mehmet Ali, General Jaruzelski ile program yaptığında gitmiş, sarayı gezmiştim. Bu sefer turisttim. Eskiye dair hiçbir şey hatırlamıyordum. Ancak Varşova çok kolay ve güzel bir şehir... Renkliliği ve ihtişamıyla insanı büyülüyor ve bağrına basıyor.
Kentin geniş caddelerinde vızır vızır tramvaylar ve otobüsler işliyor. Caddeler çok geniş. Çünkü İkinci Dünya Savaşı’nda şehrin yüzde 85’i yerle bir olmuş. Yeni yapılan şehirde caddeler geniş tutulmuş. Büyük meydanlar ve yeşil alanlar bırakılmış. Zaten nüfus sadece 1 milyon 735 bin.
Şehrin varoşları geçmiş yıllardan kalan griliğini üstünden atamamış ancak merkez pırıl pırıl.
80 zloty (20 dolar) verdim, ‘Hop-on-Hop-off’ otobüsüne bindim. Otobüs şehrin belli başlı yerlerinden geçiyor. İstediğiniz yerde inip gezip, bir sonraki otobüsle yolunuza devam ediyorsunuz. Lazienki Parkı, ‘Üç Haç Meydanı’, Stalin tarafından şehre hediye edilen ‘Bilim ve Kültür Sarayı’, 1944 Varşova ayaklanmasında taş taş üstünde kalmayan ‘Stare Miasto’yu yani eski şehri gezdim.
HER TUĞLASINDA ÜLKE VAR
Rus ordusu Vistula Nehri’nin (Visla okunuyor) karşı tarafına geldiğinde ‘Varşova İç Ordusu’ ayaklanıyor, 63 gün Nazilere karşı damlarda, lağımlarda savaşıyor. Ruslar kıllarını kıpırdatamıyor. Neticede eski şehir yerle bir oluyor. Savaşanlar ya şehirde ya da kamplarda ölüyor.
Savaş sonunda Polonya’nın çeşitli şehirlerinden tuğlalar getiriliyor. Köylerden gelen halk bu tuğlalarla şehri restore ediyor. Bugün Kral Caddesi Nowy Swiat’tan Şehir Sarayı’na doğru yürürken hiçbir harabe gözünüze çarpmıyor. Bilakis binalar bütün ihtişamı ve renkliliğiyle sizi karşılıyor.
CHOPIN ÇALAN BANKLAR
Yorulduğum için Nowy Swiat’ta banklara oturduğumda çok hoş bir şeyle karşılaştım: Bankın üzerinde “Chopin karşınızdaki kilisede çaldı” diye yazıyor. Bankta bir düğmeye basıyorsunuz ve altınızdan Chopin çalıyor. Bir bank sonra “Chopin’in son gördüğü manzara” diyor ve yine bir düğme...
Çünkü Varşova Chopin’in şehri... Her akşam ya küçük bir konser salonunda, bir sarayda ya da bir lokantanın üst katında Chopin konseri var. Fiyatları 15 dolar civarında ve bir saat sürüyor. Her gece gittim, doya doya dinledim. Oradan da eski şehrin lokantalarında kızarmış ördek yedim.
GÖRDÜĞÜM EN GÜZEL ŞEHİR:KRAKOW
Akşamüstü dar bir sokaktan Krakow’un ünlü ‘Rynek Glowny Meydanı’na çıkınca gözlerime inanamadım. Bir meydan düşünün... 13’üncü asırda yapılmış ve 40 dönüm. Avrupa’nın en büyük meydanlarından... Etrafında ortaçağ evleri ve kiliseler, altlarında lokantalar ve kafeler. Meydanın tam ortasında Rönesans devrinden kalma üç katlı ‘Kumaş Borsası’ (Cloth Hall) denilen binanın içinde sağlı sollu dükkânlar... Meydan trafiğe kapalı ve hemen her yerden Chopin’in müziği geliyor. Her gece bir yerde konser var.
Burada da ‘Hop-on-Hop-off’ otobüsleriyle şehri gezdim. Oscar Schindler’in fabrikasını, Kazimierz Yahudi gettosunu ve duvarını gördüm. Ne yazık ki ne Milli Müze’yi, ne de Tarih Müzesi’ni gezebildim çünkü hepsi kapalıydı. Yoksa İkinci Viyana Kuşatması’ndan kalan at miğferlerini, çadırları ve silahları görmek isterdim. Ancak Wawel Tepesi’ne çıkıp Kraliyet Sarayı’nın bir bölümünü görebildim. Ünlü Czartoryski Müzesi de tamirat nedeniyle kapalıydı. Leonardo da Vinci’nin ‘Samurlu Kadın’ resmini göremedim.
Krakow’a yakın, 13. yüzyıldan beri işletilen Wielickzka Tuz Madenini görmek için 135 metre derinliğe merdivenle inmem gerektiğini öğrenince kafede güzel bir kahve içmeyi yeğledim. Onun için size anlatamayacağım. Ancak içerisinin katedral gibi olduğunu ve koltuklar dahil her şeyin tuzdan oyulduğunu anlattılar.
NE YENİR, NEREDE KALINIR?
Krakow: Radisson ve Holiday İnn şehre en elverişli olanı. Lokanta ise Wierzynek (üst katında her gece Chopin konseri var)veya meydanda gözünüze kestirdiğiniz herhangi bir yer.
Varşova: Bristol Oteli en şıkı, Radisson da uygun.Lokantalar ise Rosana, Stary Dom, U Kucharzky, Belvedere, Michelin yıldızlı Atelier Amaro.