Pembeli Hint güzeli
“Mihracelerin Şehri” Jaipur, Hindistan’ın kuzeyinde. Ülkenin en büyük eyaleti Rajastan’ın başkenti. İsmini pembe saraylarından alıyor. Okurumuz Sinan Aslantürk gitti, izlenimlerini yazdı.
Jaipur, Hindistan’ın kuzeybatısındaki Rajastan Eyaleti’nde. Delhi’ye yaklaşık 250 kilometre uzaklıkta, ancak Hindistan’daki trafik düzensizliğine yol yapımı da eklenince, otobüsle bu yolculuk neredeyse 6 saat sürüyor. Nüfusu 4 milyon. Agra’daki Tac Mahal’den sonra, Hindistan’da en çok turist çeken yerlerin başında geliyor.
KONUKSEVER MİHRACENİN PRENSE PEMBE JESTİ
Jaipur kelimesinin anlamı gerçekten de pembe şehir. 1876’da Galler Prensi şehri gezmeye gelecek diye, o zamanki mihrace şehir merkezindeki tüm binaları, Hinduizm’de misafirperverliği sembolize eden pembe rengine boyatmış. Şehirdeki binalar, saraylar, devlet dairelerinin dışı tamamen pembe (esasen yavru ağzı rengine daha yakın).
Jaipur aynı zamanda mihracelerin şehri. Moğol İmparatorluğu’ndan İngiliz sömürgesine, hatta günümüze kadar uzanıyor mihrace geleneği. Son mihrace ve ailesi bir sarayda yaşıyor, ancak yönetimde bir fonksiyonu yok. Sıfatı sembolik. Bu yüzden şehri Mihrace Sarayı’nı gezmekle başlıyoruz.
İNGİLTERE GÖREN REKORTMEN VAZO
Saray tahmin edebileceğiniz gibi yine pembe. Genel yapı Hint, Türk ve İran mimarisinden etkilenmiş. Hindistan’da görmeye alışık olduğumuz masalsı kubbeler, büyüklü küçüklü sarayı kuşatmış. Mihrace’nin yaşadığı 7 katlı kısım ziyaretçilere kapatılmış. Diğer bölümler gezilebiliyor. Sarayın girişinde büyük bir vazo var. Hacmiyle Guiness Rekorlar Kitabı’na girmiş. Zamanın mihracesi İngiltere’ye 3 aylığına ziyarete gittiğinde, yanına Ganj Nehri’nden doldurulan bu vazoyu almış. Kaldığı süre boyunca sadece bu sudan içip, İngiltere suyunu ağzına sürmemiş. Sarayın içinde bir de Tekstil müzesi var. Burada mihrace ve eşlerinin (Maharani), bu bölgede hüküm sürmüş Babür İmparatorları’nın, saray muhafızlarının kıyafeleri sergileniyor.
Saray çıkışındaki kafede biraz soluklanıyoruz. Geleneksel kıyafetleriyle bir Rajastan müzisyeni bize bu bölgenin yerel şarkılarını sarangi adı verilen bir enstrümanla çalıyor. Grubumuz kendisine dansla eşlik ediyor.
GÜNLÜK KIYAFETLER BİLE RENGARENK
Şehrin önemli binalarından Hawa Mahal, saraya yürüme mesafesinde. İsmi Rüzgar Sarayı anlamına geliyor. Mihrace Sawai Singh tarafından yaptırılmış. Cumbalı, bölge mimarisine uyumlu 953 pencereli. Saray kadınlarının, kimselere görünmeden ve halkla temas etmeden, dışarıda olup bitenleri seyretmeleri amacıyla yapılmış. Pencerelere rüzgarın girmesini ve seyredenleri serinletmesi amacıyla çok sayıda bölme yapılmış. Rüzgar Sarayı denmesinin sebebi bu. Hawa Mahal şehrin simgesi haline gelmiş.
Jaipur caddelerinde dolaşmak, şehirdeki karışık trafik yoğunluğuna rağmen yine de zevkli. Ana caddesi MI Road alışveriş mekanı. Geleneksel Hint kıyafeti sariden, hediyelik eşyalara, değerli taşlar satan mağazalara kadar bir çok dükkan sağlı sollu sıralanmış. Alışverişte pazarlık yapmanız gerekiyor. Yolunuzu kesen pek çok satıcıyla karşılaşıyorsunuz. Fakat Mısır’daki gibi rahatsız etmiyorlar. Belirli bir saygı çerçevesinde haraket ediyorlar. Sokaktaki halkın kıyafetlerindeki canlılık gezimize renk katan diğer bir unsur.
Jaipur’un diğer gezilebilecek yerleri Jantar Mantar Rasathanesi, şehrin dışında Galta Maymun Tapınağı, Albert Hall Müzesi...
ARAÇLARIN ARKASINDA “KORNA ÇALIN” YAZIYOR
Jaipur’da nisandan eylüle havalar çok sıcak, hazirandan ekime çok yağışlı. Aralıktan marta en güzel mevsimi. Kentte otel seçeneği çok. Beş yıldızlı otellerden, hostellere kadar farklı fiyat kategorisinde bir çok seçenek var. Batılı turistler çok yıldızlı otelleri tercih ediyor. Cadde ve sokaklardaki pisliğin aksine, oteller oldukça temiz. Bildiğimiz anlamda ve kalitede pek taksi yok. Taksimetre kullanılmıyor. En yaygın araç tuk tuk adı verilen üç tekerlekli motosikletler. En kolay, ekonomik ulaşım yolu bu. Yine de pazarlığı binmeden yapmak gerekiyor. Hindistan’ın her yerinde olduğu gibi, burada da trafik kaotik. Korna çalmak neredeyse mecburiyet haline getirilmiş. Hemen hemen her aracın arkasında “Lütfen korna çalınız” yazıyor.
Jaipur’a Hindistan’ın başkenti Delhi’den günü birlik gitmek mümkün olsa da, burada birkaç gece kalarak şehri gezmek daha etkili. Uluslararası havalimanı da var. Emirates, Air India, Jet Airways gibi bazı büyük firmalar bu şehre uçuyor. Türk Hava Yolları’nın ise Delhi’ye her gün uçuşu bulunuyor.
Amber Kalesi’ne fil sırtında çıktık
Jaipur’un belki de bizleri etkileyen en önemli yapısı şehre 11 kilometre uzaklıktaki Amber Kalesi. Aslında buraya kaleden ziyade büyük bir saray demek daha doğru olur. Uzunluğu 17 kilometreyi bulan surlarla çevrilmiş. Çevreye hakim bir tepede kurulmuş. Cip veya fille çıkılıyor. Ben ikincisini tavsiye ederim. Sıra beklememek için bölgeye sabah erken varmak lazım, öğleden sonra fil bulma zor. Geleneksel örtülerle donanmış 120 fil var, bunların 90’ı aynı esnada çalışıyor, diğer 30 fil dinleniyor. Yani her fil 4 günde bir tatil yapıyor. File binmek zor değil. Deveden daha kolay. Sizi fil yüksekliğinde bir setten bindirip, saray içinde aynı yükseklikteki setten indiriyorlar. İnişte filler aşağıya, yorulmamaları için boş gönderiliyor. Turistler ciple indiriliyor. Fil sırasında beklerken seyyar satıcılarla çevreleniyoruz. Ellerinde hatıralık eşyalar. Bir anda kafamda mihrace başlığını buluyorum ve satın alıyorum.
Sarayın girişindeki ilk yapı Hindu ana tanrıçasına ithaf edilen Kali Tapınağı. Gümüş kapılar, Kali’yi çeşitli hayvanlara binmiş şekilde gösteren kabartmalar, Kali’nin heykeli burada görülecekler. Hemen yanı başındaki Divan-ı Am’da (Halk Salonu), Babür İmparatorları ve mihraceler halka hitap edip taleplerini dinlerdi. Sarayın en çekici yerlerinden biri de Şiş Mahal (Aynalar Sarayı) olarak bilinen soylular salonu. Yeşil, mor, turuncu renkli camla kaplı duvarlar ve tavanlara gömülmüş aynalar bu binayı süslüyor. Fildişi kakmalı sandal ağacından kapıları olan Suk Nivas (Zevk Salonu) buranın belki de en davetkar bölümü. Rajastan 1727’ye kadar bu kaleden yönetilmiş. Bu tarihte Raca Jai Singh II, Jaipur’u kurmuş ve başkenti buraya taşımış.
Moong helvasının tadı hâlâ damağımda
Jaipur’a gidip de yerel lezzetlerden tatmadan dönmek olmaz. Bölgedeki Müslüman nüfus, Hindistan’ın diğer bölgelerine oranla daha fazla. Bu nedenle et tüketimi de yüksek. Yine de ana yemekler sebzeler. Bunların başında Dal Bati (mercimek köri yemeği), kuzu eti ve baharatlı pilavdan yapılan Biryani, bir çeşit baharatlı patates ve sebze böreği samosa, tavuk tandoori geliyor. Yemeklerde köri, 5-6 baharatın karışım garam masala ve zencefil çok kullanılıyor. Burada yediğim, bizim irmik helvasını andıran ve sıcak sunulan Moong Dal helvasının tadı hâlâ damağımda.