Patagonya’daki küçük İsviçre
San Carlos de Bariloche, Arjantin’in Şili sınırı yakınındaki Rio Negro bölgesinin en güzel dağ şehirlerinden. Andların eteğinde, Nahuel Huapi Gölü’nün kıyısında. 19’uncu yüzyılın sonunda Alman kökenliler tarafından kurulmuş, 2. Dünya Savaşı sonrası bazı Nazi savaş suçlularının gizli sığınağı olmuş. Doğası, mimarisi, çikolata dükkanları ve sokaklarda boyunlarındaki fıçılarla gezen Saint Bernard köpekleriyle İsviçre’yi çağrıştırıyor. Gezgin doktor Lakme Toktaş, Patagonya turunda şehre uğradı, izlenimlerini Hürriyet Seyahat için yazdı.
Burası Patagonya mı?
Türkiye’de başıboş, kural dışı olaylar karşısında tepki genellikle hep bu soruyla gösterilir. Patagonya gerçekte var olmayan, sanal bir yer sanılır.
Oysa Patagonya, gerçekte var.
Güney Amerika ülkelerinden Arjantin’le Şili’nin güneyde paylaştıkları bölge... Büyük ayaklılar ülkesi anlamına gelen ismini Macellan vermiş. Türkiye’nin 1,5 katı büyüklükte, tüm güzellikleriyle, gezenlerde unutulmaz anılar, tatlar bırakan bir bölgedir Patagonya. Aralarındaki mesafeler uzun olsa da gidilmeye, görülmeye değer çok güzel orman köyleri, kasabalar, şehirler bulunuyor bu bölgede. Bariloche bunlardan biri.
Başkent Buenos Aires’e bin altı yüz kilometre uzaktaki şehir bir doğa harikası. Patagonya’nın üst sınırına yakın, And Sıradağları ve Şili’ye komşu göller bölgesinde. Coğrafi çeşitlilik açısından zengin. Yanıbaşında birbirinden güzel göller, dağlar, buzullar, çöller var. 130 bin nüfuslu şehir, bu doğa güzellikleriyle İsviçre’yi çağrıştırıyor.
DOĞA SPORLARI MERKEZİ
Türkiye’nin kışı yaşadığı aylar, bu bölgede yaz. Yelkenden dağ yürüyüşüne her türlü spor yapılıyor. En sıcak ay şubatta bile gündüz sıcaklık 22 derecenin üstüne çıkmıyor. Türkiye yazı yaşarken Bariloche’nin dağlarında kayak zamanı. Kış sporları denilince, Guney Amerika’da en ünlü merkezlerden biri burada. Cerro Catedral’deki (Katedral Tepesi), pistlerin uzunluğu 100 kilometreyi aşıyor. Liftleri saatte 22 bin kişiye hizmet veriyor. Kayak merkezine kış aylarında Arjantinlilerden sonra en fazla rağbet gösterenler Brezilyalılar. Şehirde kışın en soğuk ayı temmuzda, geceleri bile sıcaklık eksi 1,5 derecenin altına inmiyor. Sırası gelmişken, şehrin yaşadığı, halkın yana yakıla anlattığı bir şansızlıktan da bahsetmek gerek. Yıllar önce, Bariloche uzun çalışma ve emekle önemli bir kayak yarışmasına ev sahipliği yapmaya hazırlanmış. Yarışma günü yaklaştığında, yeterli kar olmadığı görülmüş. Bunun üzerine büyük uğraşılarla yarışma şehri değiştirilmiş. Hemen akabinde bölgede tüm yaşamı altüst eden şiddetli kar yağışları başlamış. Ne demeli, yaşamın denetçileri kısmet ve şans işte... Üniversitelerarası kış oyunlarına hazırlanan Erzurum dilerim aynı kaderi paylaşmaz...
Bariloche’nin ismi, “dağın arkasındaki yerliler” anlamına gelen Vuriloche kelimesinden geliyor. İspanyolca’ya vakıf olanların bildikleri üzere “V” harfi “B” olarak telafüz edildiği için isim Bariloche’ye dönüşmüş. Rivayete göre şehrin modern yerleşimini kuran Alman asıllı bir Şilili. Burada “La Alemana” yani Alman isimli bir bakkal açmış. Çevresine yerleşen göçmen Avusturyalılar, Şilililer, Slovenler, 1895’lerde küçük bir kasaba oluşturmuş. Halk kökleriyle bağını kopartmamış olacak ki, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra yargıdan kaçan Nazi savaş suçlularından bazıları uzun yıllar bu şehirde saklanmış. En azılı SS katillerinden Erich Priebke ve Adolph Eichmann hâlâ hatırlanıyor.
Bariloche, 550 kilometrekarelik Nahuel Huapi Gölü’nün kıyısına kurulmuş. Gölün derinliği 450 metreye kadar iniyor. Suyu yaz aylarında bile ortalama 14 derece civarında. Bu nedenle sadece gözüpek yüzücüler gölden yararlanıyor. Göl, Arjantin’in en eski milli parkıyla çevrili, bu park da gölün ismini taşıyor.
TOPLU ULAŞIM GELİŞMİŞ
Bariloche gelişmiş ve rahat bir toplu ulaşım sistemine sahip. Şehir içinde olduğu kadar çevredeki yerleşimlerle ulaşımda da sorun yaşanmıyor. Özenle işaretlenmiş, farklı uzunluk ve zorluklardaki parkurlarda yürümek isteyen doğaseverler, şehir merkezinden bu rotalara toplu ulaşım araçlarıyla rahatlıkla ulaşabiliyor.
İşte bu ulaşımı kullanarak ben de merkeze 18 kilometre uzaktaki Cerro Campanario’ya gittim. Teleferiğine yüz vermeyip en tepesine kadar tırmanmayı başardım. Uçsuz bucaksız göl, dağ, buzul manzaralarını kuşbakışı seyrettim. Bu manzara tüm yorgunluğumun ödülüydu.
Bariloche’nin sadece etrafı değil, şehir merkezi de İsviçre’ye çok benziyor. Taş, ahşap karışımı binaları, kocaman şirin San Bernard köpekleri, kışkırtıcı vitrinli, çevreye müthiş kokular yayan çikolata mağazalarıyla Latin şehrinden çok Avrupa Alpleri’ndeki kasabaları andırıyor. Eğer çikolatayı çok seviyorsanız, bu şehrin sokaklarında işiniz gerçekten zor... Kentin sokaklarında yürürken her an karşınıza beraber fotoğraf çektirebileceğiniz “fotomodel” görünümünde Saint Bernard köpekleri çıkabiliyor. Boyunlarında fıçılarıyla, bu kocaman, uysal, şirin köpekler gerçekten “buradaydım”ı ölümsüzleştirecek hoş hatıra.
İmkanı olanlar için Patagonya, özellikle de Bariloche mutlaka gezilmeli. Sınırlar, hapsolunan kalıplar aşılmalı. Bu gezinin dönüşünde, üzerime sinen günlük yaşam stresinin negatif enerjisinden arınmış, sorunlara dürbünün tersiyle bakma olgunluğuna erişmiştim. “Dev” sandığım dertlerin “ufacık” olduklarını bir kez daha fark ettim...
GÖL VE ADALAR ÖZENLE KORUNUYOR
Nahuel Huapi Gölü’nde birçok ada bulunuyor. İçlerinden en büyüğü Viktoria. Adanın uzunluğu 20 kilometre, genişliği dört kilometre. İçindeki yağmur ormanı, hayvan çeşitliliği özenle korunuyor. Ormanlar gezenlere huzur veriyor.
Çevreye saygılı, ülkenin doğasını korumayı başaran Arjantin yönetimi adada yapılaşmayı sınırlandırmış. Hatta ziyaret saatlerini bile kısıtlamış. Koca adada sadece bir turistik tesise izin verilmiş. Onun da mimarisi çevreyle uyumlu. “Darısı başımıza” diyelim. Ben adaya bizim eski Boğaziçi vapurları andıran, içi özenle döşenmiş, tarihi Modesta Victoria vapuruyla ulaştım. Amsterdam Hollanda’da yapılan gemi deniz ve karayoluyla Bariloche’ye getirilmiş. Göldeki yolculuğuma martılar ve birbirinden güzel manzaralar eşlik etti.
Vapurda, büyük bir öğrenci grubuna rastladım. Başlarında özel giysili, ellerindeki telsizlerle haberleşen öğretmenleri vardı. Öğretmenlerden biriyle sohbet ettim. Yolculuk boyunca karşılaştığım tüm Arjantinliler gibi cana yakın ve kibardı. Okul gezisinin nedenini esprili bir dille anlattı. Öğrenciler Buenos Aires’ten tatile değil, doğa içinde ders yapmaya gelmişti. Öğretmen, doğada derslerin daha verimli geçtiğini vurgulamak için göz kırparak ekledi: “Sınıfta dersler sırasında ne kadar sıkıldığınızı hatırlıyor olmalısınız, eminim ders dinliyor pozunda az uyuklamamışsınızdır.”
WALT DISNEY’E İLHAM VEREN ORMAN
Nahuel Huapi Milli Parkı’nı asıl önemli kılan yerküremizin çok az yerinde yetişen Arayan ağaçları. Arayan, Mersin ağacı (Luma apiculata) ailesinden. Aslında bir çalı türü. Gövdesi tarçın renginde, boyu 20 metreye kadar uzayabiliyor. Parkı gezdiren yerel rehberlerin anlattıklarına göre Walt Disney, ünlü Bambi filmi için bu ormanlardan ilham almış. Parkta bir de Bambi kulübesi var.
Arjantin’de ulusal kahraman kabul edilen bilim adamı Francisco Moreno, yaygın bilinen adıyla Perito Moreno da bu göldeki Centinela Adası’nda gömülü. Patagonya’nın coğrafi geçmişiyle ilgili önemli araştırmalar yapan “Usta” Moreno, Şili ile Arjantin arasındaki toprak anlaşmazlığında önemli rol oynamış, ortaya koyduğu kanıtlarla bu toprakların 1881’den itibaren Arjantin’de kalmasını sağlamış. Patagonya’daki ünlü bir buzul ve bir kasaba da onun adını taşıyor.