GeriSeyahat Öylesine romantik ki, aşk sizi burada bulursa hiç şaşırmayın
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Öylesine romantik ki, aşk sizi burada bulursa hiç şaşırmayın

Öylesine romantik ki, aşk sizi burada bulursa hiç şaşırmayın

40 yaşındaki bankacı Selda Togay, yıllardır eşi ve oğluyla dünyayı geziyor. Her gezinin rotasını bir yıl önceden planlıyor, bilgi topluyor. Mümkün olduğunca çok yeri görmek amacıyla hep otomobille yolculuğa çıkıyor. Çok gezdiğini bilen arkadaşlarının sorularından bunalıp, izlenimlerini, eşinin fotoğraflarıyla birlikte internette yayımlamaya karar vermiş.

"Yine Düştük Yollara" adıyla site oluşturmuş. Togay, Portofino’ya da Milano’ya uçarak küçük bir İtalya turu yaptıktan sonra ulaşmış. Portofino’nun çok romantik olduğunu meşhur şarkı "I find my Love in Portofino"nun gerçekleri ifade ettiğini söylüyor.

"Turla hiç bir yere gitmem" diyor Selda Togay, gezginlik felsefesini anlatmaya başlarken. "Ülkelere deniz tatili için gitmem, herkesin Laila’ya gittiği aylarda biz yaylaya çıkarız. Tatil köyünde kalmam, kasabaları, pansiyonları severim." Matematik mühendisi ve fotoğrafçı eşiyle 1989’da evlenmişler. Önce Türkiye’yi gezerek işe başlamışlar. Her fırsatta hafta sonlarına bir gün izin ekleyip yola düşmüş, hep otomobille gezmişler. Çünkü, hedef kadar gidilen yol ve çevredekileri de önemsiyorlar. Rotaları genellikle Avrupa olmuş. İpsala’dan, Yunanistan’a geçip oradan Avrupa’ya giderek gezmişler: "Eskiden 3 hafta izin kullanabiliyorduk. İlk evlilik yıldönümümüzde 1990’da tren ve sırt çantasıyla bir günde bilet alıp, Bulgaristan ve Yugoslavya üzerinden İtalya’ya gittik. Yol 3 gün sürdü, İtalya’yı trenle gezdik. Gece trende uyuduk, garlarda bile konakladık. Sonraki sene Yunanistan’a otomobilimizle gittik. Amacımız Atina merkezini görmek değil, küçük köylerine kadar her yerini gezmekti. Üç haftalık başka bir Orta Avrupa gezimizde, ülkelere 16 giriş çıkış yapmışız. Fransa, İsviçre, Hollanda, İngiltere gibi birçok ülkeyi gezdik."

Selda Togay ve eşinin hedefi hep mümkün olduğunca çok yeri görüp, keşif yapmak olmuş. Bu yüzden her yolculuğun ilk adımında kalacakları otele rezarvasyon yaptırıyor, gerisini tesadüflere bırakıyorlar. Zamanla ekibe çocukları katılınca yöntem değişmiş. "Eskiden kalacak yer çok önemli değilken çocuğumuzla birlikte biraz konfor aramaya
/images/100/0x0/55ea6496f018fbb8f87cff4e
baladık. Çevreyi rahat gezebileceğimiz, merkezdeki otelleri tercih ediyoruz."

Gidecekleri ülkeleri, kentleri önce uzun uzun araştırıyor Selda Togay. Turizm fuarlarına gidiyor, broşür topluyor. Atlas dergisinin tüm sayılarını biriktirmiş, tüm seyahat dergilerini aldığını söylüyor. Let’s Go Europe kılavuzunun her yeni baskısını satın alıyor.

HANGİSİ PORTOFINO?

İtalya’nın doğusunu daha önce gezen Selda Togay "Batısını gezemedik diye üzülüyorduk" diyor. Bu eksikliği oğullarının talebi üzerine tamamlamışlar: "Geçmişteki iki gezimize oğlum katılmamıştı. İtalya’nın görmediğimiz yerlerini keşfetmek üzere yola çıktık. Portofino, Cenova’nın alt tarafındaki bölgede, deniz kenarında. Aslında yakınındaki Cinque Terre’yi merak ediyorduk. İki arkadaşımız çocuklarıyla bize katıldı. İstanbul’dan uçakla Milano’ya gittik, minibüs kiralayıp Como’ya geçtik. Bir gece kalıp Venedik’den Floransa’ya oradan Pisa’ya, ardından Cenova ve Portofino’ya geçtik. Üçüncü gidişimizdi, yine sindire sindire gezdik. Çocuklarımıza da önemli müzeleri ve meydanları gösterdik. Onlar da bu seyahatten çok etkilendi."

Togay, Portofino yolunda hep ünlü şarkıyı mırıldanmış. "Daracık dantel gibi yollardan geçiliyor. Deniz her köşede bir başka güzel. Bir tarafı turkuvaz, diğer tarafı cam göbeği ya da lacivert. Su çok temiz. Sahilde çok güzel malikaneler var. Yol güzelim koylardan geçiyor. Her koyda, acaba burası mı Portofino, diye sorduk kendimize. Sonunda yol bitiyor, küçük bir kasaba olan Portofino’ya varıyorsunuz. Deniz kenarına dar sokaklardan yürüyerek iniliyor. Zaten mesafe kısacık. Sahil, koy öylesine güzel ki sürekli o ünlü şarkıyı mırıldanıyorsunuz. Bestecisi, bu şarkıyı hakkını vererek yazmış. Koy, V harfi gibi, küçük kıvrımlarla yana doğru açılıyor. Birbirine sırtını veren evlerin sayısı 100’den az. Nisanda gitmiştik, koydaki yat, tekne sayısı azdı. Yazın marinası jet sosyetenin uğrak yeri."

FISILTIYLA KONUŞULUYOR

Portofino Koyu’nun küçüklüğü kadar, huzur dolu atmosferinden de etkilenmiş Togay: "İtalya’da herkes bağırarak konuşurken burada herkes fısıldıyor. Atmosfer çok romantik. Salaş ve şık balık lokantaları, kafeleri var. Sokaklar tenha. Topu topu üç otel var. Kaldığımız küçük otelin sahibi Fellini filmlerindeki karakterlere benziyordu. Bir gece 12’de otele döndüğümüzde, ışıklar sönmüş, kapı kitlenmişti. Kapıyı çalınca otel sahibi uzun donu, fanilasıyla açtı kapıyı. Şoke olduk. Otelciye Don Paça Fellini Efendi adını taktık. Sabah uyandığımızda şık kıyafetlerle bahçeyi suluyordu. Bir yandan ıslık çalıyor, anladığımızı varsayıp bize İtalyanca bir şeyler anlatıyordu. Sonra sahile gittik. Huzurlu tatilcileri, emeklileri gördük. Restoranlardaki balık ürünleri, risotto, balık çorbaları, salata, piza, zeytinyağlıları leziz. Portofino’nun kalesi, katedrali Cenevizlerden kalma. Sonra ek yapılsa da yapısı bozulmamış. Çevrede yapılaşma sınırlı."

TAHTA PANJURLU EVLER

Togay’a göre, Portofino’nun en çarpıcı yönlerinden biri mimarisi: "Evler pastel tonlarda boyanmış, tahta parjurlu, uçuk pembe, turuncu, sarı renklerde. İlk bakışta kendinizi film setindeymiş gibi hissediyorsunuz. Sanki evler kartondan kesilmiş, panjurlar bile gerçek tahta panjur değil. Görüntü çok güzel, çok rahatlatıyor. Fırın, pastane ve butik zeytinyağı mağazasının sahipleriyle sohbet ettik. Durgun ve kibarlar. Telaş yok. İtalya’nın bütün şehirlerinde sabah camdan cama bağıranların sesiyle uyanırsınız. Trafik delirticidir, otomobili çevreye vurarak park ederler. Bu kasabaya otomobil sokmak yasak. Nisanda, sahilde sadece dalgaların sesi duyuluyor. Tıpkı o ünlü şarkıdaki gibi. Yalnızsanız, eminim her an aşkın kapınızı çalabileceğini hissedersiniz. Gittiğiniz yerleri benim gibi uzun uzun seyretmeyi, incelemeyi seviyorsanız, Portofino’ya hayran kalırsınız."

BEŞ TOPRAK BÖLGESİNİ DE GÖRÜN

Selda Togay, mutlaka Cinque Terre’nin de görülmesi gerektiğini söylüyor. "Birbirine karayolu ve tren yoluyla bağlı beş küçük köyden oluşuyor. Coğrafyası çok sarp. Koyları, patikaları büyüleyici. Denize inen dik yamaçlar bağlarla kaplı. Balıkçılık ve şarapcılık çok gelişmiş. Dağların arasına patika yol yapmışlar, birer saat süren dağ yürüşü turları düzenleniyor. Dünyanın birçok ülkesinden sırf bu bölgede kalmak üzere İtalya’ya gelenler var. Doğa turizmi için ideal. Gelecekte bir tatilimizi sadece Cinque Terre’ye ayırmayı planlıyoruz."

Togay’ın diğer gezi izlenimlerini www.yinedustukyollara.com ’da okuyabilirsiniz.

EN SEVDİĞİ BEŞ YER

á Meteora á Cinque Terreá Normandiya kıyıları

á Kekova á Interlaken

seyahatte ne okuyor

Rehber kitaplar, dergiler

ne yiyor ne içiyor

Yerel restoranlarda, yerel yemekler

ne giyiyor

Kot, şort, tişört

nerede kalıyor

Lüks olmayan ama temiz ve şehir merkezindeki otellerde

neyle seyahat ediyor

Uzak mesafelerde uçak, gittiği ülkede kiralık otomobil, tren

çantasının vazgeçilmezleri

Harita, güneş gözlüğü, ağrı kesici

kiminle seyahat ediyor

Eşi ve oğluyla

oradan ne alıyor

Hiç alışveriş yapmıyor

False