Oregon’daki Avrupalı
Bana ABD’de büyük, modern kent dinamikleriyle küçük, sıcak kasaba dostluğunu mükemmel biçimde kaynaştıran bir kent sorsalar hiç duraksamadan Portland, derim. İki milyon nüfusuyla Oregon eyaletinin en büyük şehri, Pasifik Okyanusu sahiline 112 kilometre mesafede. İçinden geçen Willamette Nehri, birbirinden güzel köprülerle süslü. Caddelerinde, tarihi ve modern mimarinin en güzel örnekleri, birbirini gölgelemeden, muntazam birliktelik içinde sıralanıyor. Gül bahçeleri, köprüleri ve birasıyla ünlü şehrin sokaklarında kimi çevirseniz size dostça davranıyor.
Willamette Nehri, kenti doğu ve batı olarak ikiye ayırıyor. Burnside Caddesi ise şehri kuzey ve güney diye ikiye bölüyor. Böylece karşınıza yön bulma kolaylığı sağlayan bir şehir çıkıyor. ABD’yi gezenler bilir. Birkaç büyük şehrin dışında toplu ulaşım araçları pek yaygın değildir. Portland, en ücra köşesine bile toplu ulaşım araçları ulaşılabilecek bir şehir. MAX adı verilen hafif metro merkezden dış semtlere uzanıyor. Daha ileri noktalara otobüs servisi var. MAX şehir merkezinde bedava. Dış bölgelere gidecekseniz, istasyon makinelerinden bilet almayı unutmayın. Cezası 80 dolar. Şehir merkezindeki Portland Eyalet Üniversitesi ile elişi ürünlerin satıldığı ünlü 21’inci sokak arasında tramvay seferleri yapılıyor. Hat, alfabetik sırayla adlandırılmış sokaklardan, geçen yüzyılın başında yapılmış Viktorya mimarisi örneği evlerin önünden geçiyor. 21’inci sokakta Türk işi kilimlerle karşılaşırsanız şaşırmayın.
BUTİK BİRACILAR
Şehirleri yürüyerek keşfetmekten zevk alanlardansanız, Portland tam size göre. Çünkü aynı gün içinde birkaç parkta dolaşabilir, müzeyi ya da sanat galerisini ziyaret edebilir, eski kıyafet satan dükkanlardan alışveriş yapabilirsiniz. Sonra da dünyanın birçok farklı mutfağının yer aldığı, vejeteryan mutfağının en zengin seçeneklerini bulacağınız restoranlarına uğrayabilir, kafelerine oturup şehrin günlük yaşamını gözlemleyebilirsiniz. “Bir yerel bira alayım” diyorsanız, o zaman sıkı durun. Portland bira cenneti. Şehirde o kadar çok küçük bira imalatevi var ki, bu özelliği onu ülkenin bir numarası yaparken, size de başka yerlerde kolayca bulamayacağınız onlarca çeşit birayı rastgele gireceğiniz bir barda ardı ardına tatmanıza şans tanıyor. “Bira Şehri”, Portland’ın son birkaç yıldır kullanılan yeni lakaplarından.
AVRUPA ŞEHRİ GİBİ
Portland’ın en çok Avrupa’yı çağrıştıran bölgesi güneydoğusundaki Hawthorne ve Belmont semtleri. Geçmişte mavi yakalı emekçiler yaşarmış, sonra punkçular, hippiler, eşcinseller, çevreciler, anarşistler, Doğu Avrupalı, Güneydoğu Asyalı göçmenler gelmiş, semt renklenmiş. Mağazalarında farklı kültürlerin ev, giyim eşyaları satılıyor. Kafelerinde ev tipi kurabiye, börek, çörekler ikram ediliyor. Barları, sanat galerileri, kitapçıları görülmeye değer. Dükkan önlerinde tuhaf bisikletler dikkat çekiyor. Genç, yaşlı birçok kişi bu bisikletleri günlük ulaşımda kullanıyor. Bisiklet kentin yaşamında o kadar yer edinmiş ki, Portland Uluslararası Havaalanı’na küçük bir bisiklet müzesi açmışlar.
DÜNYANIN EN BÜYÜK VE EN KÜÇÜK ŞEHİR PARKLARI
Çevre dostluğu, Portland’da adeta bir kültür olmuş. Çöplerin plastik, cam, metal, kağıt gibi yeniden kullanılabilir olanları özenle ayrı ayrı kutulara atılıyor. Şehri gezerken karşınıza birbirinden güzel parklar çıkıyor. Bu özellikleriyle Portland, İzlanda’nın başkenti Reykjavik’den sonra dünyanın ikinci çevre dostu şehri. Forest Fark, dünyanın en büyük şehir vahşi parkı. Guiness’e bakılırsa, Mill Ends de dünyanın en küçük parkı. Sadece 292 santimetre kare. Bir saksı büyüklüğünde. Ama Portland’ın asıl ünü Uluslararası Gül Bahçesi’nden geliyor. Zaten bu yüzden de “Güller Şehri” olarak anılıyor. NBA takımlarından Portland Trail Blazers’in salonunun adının Türkçe “Gül Bahçesi” anlamına gelen “Rose Garden” olması da bir tesadüf olmasa gerek.
Portland ılıman bir ilkime sahip. Kar yılda birkaç kez yağıyor, daha doğrusu serpiştiriyor. Kayak sevenlerin endişelenmesine gerek yok. Çünkü Oregon’un en yüksek dağı Hood, kente sadece 80 kilometre uzaklıkta. Altı kayak alanıyla kış boyunca kayakçıları ağırlıyor. Çevresindeki ulusal park, bahar ve yaz aylarında muhteşem manzarasıyla doğa yürüyüşçülerine, dağcılara hitap ediyor.
Karın az yağması, kışın yeterince ıslak geçmediği anlamına gelmiyor. Bazen hiç durmadan günler, gecelerce yağmur yağıyor. 10 gün yağmurun durmadığını söylerkem, şaşırmayın. Geziniz böyle bir havaya rastlarsa, en güzeli kent merkezinde kalmak. Bir kafede çevredekilerle laflamak, barda amatör bilardocuların turnuvasına katılıp, sohbet etmek. Hafta sonunda şehrin gece hayatı da renkleniyor. Eğlence sokağa taşıyor. Kentte kişi başına düşen stiptriz kulübü sayısı bile Las Vegas ve San Fransisko’dan fazla. Dansçıları fazlasıyla cömert.
GÖRÜLMESİ GEREKEN YERLER
· Meydan: Pioneer Courthouse Square
· Müzeler: Portland Art Museum, Oregon Historical Society Museum
· Parklar: Tom Mc Call Waterfront Park, Forest Park, Mill Ends Park, Council Crest Park
· Bahçeler: Portland Japanese Garden, Portland Classical Chinese Garden, International Rose Test Garden, Leach Botanical Garden
ŞEHRİN OTURMA ODASI PIONEER MEYDANI
Turizm ofisinin de bulunduğu Pioneer Courthouse Meydanı’na, Portland’ın oturma odası deniliyor. Şehrin en canlı, hareketli meydanlarından. Çevresindeki sokakların çoğu trafiğe kapalı. Kısa sokaklar birbirine bağlanıyor. Meydanın özelliği evsizlerin buluşma merkezi olması. Gelen geçenden para toplayıp, restoranlarda artan yemeklerden besleniyorlar. Belediyenin sığınaklarında komünal tarzda yaşıyor, kazançlarını içki, sigaraya yatırıyorlar. Buzdolapları hiç boş kalmıyor, keyifleri yerinde. Portland’ı evsizler için bir rüya ülkesi olarak adlandırmak abartı sayılmaz. Doğası güzel, yerel yönetim hoşgörülü. Sanırım ABD‘deki nüfusuna oranla en çok evsizin (3,500) bulunduğu şehirlerden biri. Yaklaşık 50 sığınak, Portland’ın kıdemli evsizlerinin yanı sıra Katrina Kasırgası kurbanlarına da evsahipliği yapıyor. Alternatif yaşam biçimlerini seçen gençler sayesinde, Portland, Amerika’nın fanzin merkezine dönüşmüş. Çok farklı konularda, kimi birkaç sayfalık kimi epeyce kapsamlı, fotokopiyle çoğaltılmış dergicik satılıyor sokaklarda. Aynı zamanda el sanatlarının binbir çeşitini bulmak mümkün.
PORTLAND KÖPRÜLERİ
Bir şehrin siluetini en güzel gösteren yerlerden biri köprülerdir. Kentleri köprülerden seyretmeyi sevenler için her köşesinde sürprizler sunuyor Portland. Willamette Nehri üzerinde değişik açılardan şehrin görülebileceği çok sayıda köprü var. Bu nedenle Portland’a “Köprü Şehri” denmesi hiç de yadırgatıcı değil. Köprüden bakıldığında şehir ne kadar da alımlı görünüyor. Ama hazır köprüye çıkmışken, köprünün kendine özgü karakterini ve güzelliğini sakın gözardı etmeyin. İşte köprüler: Hawthorne (1910), Steel (1912), Broadway (1913), Sellwood (1925), Burnside (1926), Ross Island (1926), Morrison (1928), St. Johns (1929), Fremont (1973).