Okyanusta, bakir ada duygusunu yaşamak için ideal mekan
Andreas Mahl’ın (36) iki tutkusu var: Yemek yapmak, seyahat etmek. Tam 20 yıldır yollarda. Diplomalı aşçı olması sayesinde dünyanın pek çok şehrinde çalışmış, yaşamış. Avusturya’da doğup büyüdüğü Salzburg’dan sonra hayatını Lüksemburg, Londra, Sidney, Bangkok, Amsterdam ve Frankfurt’ta geçirmiş. Büyük otellerin mutfaklarında ve Michelin yıldızlı restoranlarda çalışmış. Andreas Mahl’ın son durağı İstanbul, yeni yuvası Swissotel. Gezip gördüğü yerler arasında en çok büyülendiği ise Karayip Adaları’ndan St. Kitts. Nedeni bakir, büyüleyici doğaya sahip ve çok ucuz olması. Bu adada Marriott Resort’ın baş aşçısı olarak üç yıl yaşadı Mahl. Ve bize St. Kitts’te gerçek mutluluğu nasıl bulduğunu anlattı.
Avrupa’nın merkezinde sayılır Avusturya, pek çok şehre yakın. Tek başıma seyahat edecek yaşa geldiğimde Avrupa Birliği’ne yeni girmiştik, bu da işimi çok kolaylaştırdı. Gençken “beat” kuşağından çok etkilendim. Jack Keruac’ın “Yolda” kitabı da kendimi yollara vurmamın başlıca sebeplerinden biridir.
Yaptığım işi çok seviyorum, uzmanlık alanım Fransız mutfağı. Mesleğim sayede dünyanın pek çok ülkesinde yaşama fırsatı buldum, ilginç mutfaklarla haşır neşir oldum. Farklı kültürlerle iç içe yaşamayı hep sevdim ve seyahat etmeden duramıyorum. Salzburg’dan ayrıldıktan sonra Lüksemburg, Londra ve Amsterdam’da yaşadım. Hep büyük otellerde çalıştım. Amsterdam’da Prenses Maximilian’ın düğün yemeğini hazırladım.
Kendi kültürümden en çok uzaklaştığım ve hafif çapta bir şok yaşadığım ilk yer Tayland oldu. Kısa sürede alışmakla kalmadım, yaşadığım üç yılın sonunda Tay dilini de konuşuyordum.
BAKİR BİR ADA
Yaşadığım ve ziyaret etttiğim yerler arasında en çok St. Kitts adasından etkilendim. Ülkenin resmi adı “Federation of Saint Kitts and Nevis”, adından da anlaşılabileceği gibi iki ayrı adadan oluşan bir federasyon. Ailemle birlikte St. Kitts Adası’nın başkenti Basseterre’de yaşadım. Burası volkanik bir ada. O nedenle pudra gibi beyaz, ince kumlu bir sahili yok. Ancak deniz gerçekten de turkuvaz rengi, her yer palmiye ağaçlarıyla kaplı. Doğası harikulade. Okyanusun gerçekten okyanus olduğunu orada anlıyorsunuz. Deniz dalmak için de çok uygun. Ben hiç dalış yapmadım, sadece zıpkınla balık avladım. Ama iki küçük çocuğum burada dalmayı öğrendi. St. Kitts’i diğer tropikal adalardan farklı kılan en büyük özelliği serin rüzgarı.
Adada sürekli tatlı ve kuvvetli bir meltem esiyor. Bu sayede rahatça nefes alabiliyorsunuz ve sıcaktan hiç bunalmıyorsunuz. Kesinlikle yapış yapış terlemiyorsunuz. Doğa yürüyüşü yapmayı sevenler için de adanın yukarı kısımlarındaki dağlarda güzel yürüyüş güzergahları var. Volkanik kalıntılar arasında kristal gibi berrak derelere rastlamak gerçekten büyüleyici.
St. Kitts Adası eski bir İngiliz sömürgesi. 70’ler, hatta 80’lerde kendine gelmeye başlamış, sömürge kültürünün izlerini hâlâ görebiliyorsunuz. Yaşayanlar Jamaika ve Haitililere benziyor. Hatta adaya el değmemiş ve bozulmamış bir Jamaika diyenler de var. Melez kültürlerinde bariz bir Fransız etkisi de bulunuyor.
TURİZM ROTALARI DIŞINDA
Bence en çok balayına çıkan çiftlere yakışır bu ada. Hatta ikinci evliliğini yapanlara; çünkü öyle bir sukunet ve huzur veriyor. Adada yaşayan yerli halkın nüfusu 40 bin civarında. Hayat çok sakin, telaşsız ve yavaş akıyor. Gece hayatı da pek yok. Özellikle çocuklarla yaşamak için olağanüstü uygun. Çocuklarım hayatlarından çok memnundu, sadece adada hiç Mc Donald’s olmamasından şikayetçiydiler.
Şirketler, ticari işletmeler ve bankalar sanki bu adaya hiç uğramamış. Gittiğim yerler arasında en ucuz olanlardan biri. Konaklama, yiyecek, içecek her şey ama her şey çok ucuz. Para birimleri Karayip doları. Adada sadece bir lüks otel var. O da benim mutfağında baş aşçılık yaptığım Marriott Otel’di. Onun dışında daha çok küçük aile işletmelerinde kalabilirsiniz.
Adanın yerlileri bütün adalılar gibi çok rahat, hatta biraz gevşek tabiatli. Yakın zamana kadar tek gelirleri şeker kamışı tarlalarıymış, şimdi yavaş yavaş turizme yöneliyorlar. Bu konuda da bebek adımlarıyla ilerliyorlar. Mesela mutfakta çalışan adamlara patates soymayı ve domates doğramayı öğretmem çok zaman aldı. Mutfakları klasik tropikal ada mutfağının çok daha baharatlı olanı.
St. Kitts, Miami’ye uçakla sadece iki saat uzaklıkta. Mutfakta kullandığım bütün malzemeler Miami’den geliyordu. Adayı ziyaret eden turistlerin büyük çoğunluğu da Amerikalı. Diğer ülkeler hâlâ keşfetmemişler burayı. Bence yakında onlar da keşfedecek ve çok popüler olacak St. Kitts. Çok pahalanmadan ve doğası bozulmadan bir an önce ziyaret etmenizi tavsiye ederim.
Kendinizle baş başa kalabileceğiniz, kafanızı dinleyebileceğiniz, hatta belki biraz abartıyor olabilirim ama “gerçek mutluluğu bulabileceğiniz” bir yer St. Kitts. Turizm broşürlerinde reklamı yapılan diğer “cennet” adalara hiç benzemiyor. Kendine özgü bir bir havası ve ruhu var kesinlikle. Müthiş bir özgürlük duygusu veriyor.
en sevdiği 5 yer
· Florida · Tayland · Lüksemburg · Kamboçya · Hindistan
ne okur
Seyahatte kitap okumayı sevmiyor, bazen Lonely Planet’tan yararlanıyor.
neyle seyahat eder
Sadece uzak mesafelerde uçakla
nerede kalır
Şehir merkezine yakın küçük ve rahat oteller
kimle seyahat eder
Yalnız çantasının vazgeçilmezleri Kamera, güneş gözlüğü, güneş kremi, I-pod
ne yiyor
Yerel tatları denemeye bayılıyor. Hamamböceği bile yemiş.
ne giyer
Rollings Stone tişörtünü üstünden çıkarmıyor
ne alıyor
Gittiği yerlerden o bölgeye özgü hediyelikler