Okyanus kıyısındaki vakur denizci San Diego
Kaliforniya Eyaleti’nin Meksika sınırındaki San Diego dünyanın en çok turist çeken şehirlerinden biri. Kumsalları, yumuşak iklimi, tarihi ve sportif etkinlikleriyle ABD’de hep bir cazibe merkezi. İstanbul’dan yaklaşık 16 saatlik uçuş mesafesinde. San Diego ilk bakışta gökdelenleriyle sıradan bir Batı şehri izlenimi verebilir. Fikrinizi değiştirmek için birkaç gün yeterli.
Tarihçiler günümüzden 10 bin yıl kadar önce bölgeye ilk yerleşenlerin Kumeyaay yerlileri olduğunu söylüyor. 1542’de kaşif Juan Cabrillo’nun gelmesi ve bu topraklarda İspanya kralı adına hak iddia etmesiyle yerlilerin yaşamı tümüyle değişmiş. 1769’da bugünkü şehrin temelleri atılmış. 1821’de Meksika İspanya’dan ayrılıp bağımsızlığını ilan edince şehir yeni devletin parçasına dönüşmüş. 1850’de yapılan Meksika-Amerika Savaşı sonrasında ABD’ye katılmış, daha doğrusu satılmış. İlk yerleşim Presidio Tepesi’nin eteklerine kurulmuş. 1860’da deniz taşımacılığından faydalanmak ve dolayısıyla ticareti geliştirebilmek için deniz kıyısına taşınmış. Deniz kuvvetlerine ait bazı tesislerin 20’nci yüzyılın başında burada açılması ise bir başka dönüm noktası olmuş. San Diego bugün dünyadaki en büyük filonun ev sahibi. Ülkenin sekizinci büyük şehrinde en büyük işveren ABD Donanması.
DERİN LİMANIN SÖRFÇÜLERİ
San Diego’nun ilk kurulduğu tarihi semt bugün tarih parkına dönüştürülmüş: “Old Town San Diego State Historic Park.” Semtte geçmişin izini sürebilir, geleneksel Meksika restoranlarının keyfini çıkarabilir, turistik eşyaların satıldığı mağazalardan alışveriş yapabilirsiniz.
Gaslamp Bölgesi, sırtını denize yaslamış. İçindeki 16 blokta 18 ve 19’uncu yüzyıllara ait birçok bina, her zevke hitap eden dükkanlar, sanat galerileri, antikacılar ve alışveriş merkezleri, restoranlar, barlar, gece kulüpleri bulunuyor. Yerel yönetimin çabasıyla, adını aldığı tarihi gaz lambalarıyla süslenmiş sokakları. Seaport Village da burası gibi çok sayıda restoran ve mağaza bulunan bir diğer cazibe merkezi.
San Diego Limanı bildiklerimize pek benzemiyor. Suyu doğal olarak derin. Sörf yapanları görmek insanı şaşırtıyor. Balina gözlemi dahil pek çok tur düzenleniyor. (www.sdhe.com)
CORONADO ADASI’NIN GÖRKEMİ
Lüks ve ihtişamı sevenlere bir hatırlatma: Limana gelmişken şehre köprüyle bağlanan Coronado Adası’nı görmeden dönmeyin. Sadece köprüden geçerken göreceğiniz manzara bile muhteşem. Adaya tekneyle de gidebilirsiniz. İkinci Dünya Savaşı’nda görev yapan gemilerin yanı sıra ülkenin en lüks, pahalı evlerinden bazılarını görebilirsiniz. Orange Avenue’daki dükkan ve restoranlarda fiyatlar cep yakıyor, dikkat! Marilyn Monroe’nun “Bazıları Sıcak Sever” filmi Hotel del Coronado’da çekilmiş. Otelde ayaklarınızı okyanusa sokun ve dondurmasını tadın. Ahşap yapısı ülkenin en önemli tarihi eserlerinden biri sayılıyor.
Balboa Parkı, şehrin simgelerinden biri (www.balboapark.org). Görmeden San Diego’yu gezmiş sayılmazsınız. Ünlü İspanyol gezginin adını taşıyan park 1868’da yapılmış. Bugün yaklaşık yaklaşık 4 bin 850 dönüm alanı kaplıyor. 1915 ve 1935’te iki büyük dünya fuarına ev sahipliği yapmış. Fuarlar için inşa edilen barok tarzı binaların bir kısmı zamanla yıkılsa da, ziyaretçileri büyülemek üzere, orijinal hallerine yakın bir şekilde yeniden yapılmışlar. Halkın spor ve gezinti mekanı olarak kullandığı park birçok müzeye, farklı çeşitleri barındıran botanik bahçeleriyle sanat ve tiyatro binalarına da ev sahipliği yapıyor. Bunlardan biri ülkenin en eski ve en saygın tiyatrolarından Globe. Etkinlik programına bakmanızı öneririm.
Pasifik Plajı’nın sadece bir kumsal olduğunu sanmayın. Burası gece hayatınının ve keyifli alışverişin de merkezi. Pahalı evleriyle ünlü. Plajda her yıl sörf turnuvaları düzenleniyor.
MÜZELERİYLE GURUR DUYUYOR
San Diego aynı zamanda bilim, sanat şehri. Biyoteknoloji alanında önemli kuruluşlara sahip. Çok farklı ilgi alanlarına hitap eden müzeler var ve birçoğu Balboa Park’ta. Tarihi bir binadaki Fotoğrafik Sanatlar Müzesi (www.mopa.org); yine aynı parkta gezebileceğiniz ve sadece uçaklar konusunda değil uzay çalışmaları hakkında da bilgi alabileceğiniz Uzay Bilimleri Müzesi (www.sandiegoairandspace.org); 1874’te kurulan Doğal Tarih Müzesi (www.sdnhm.org) ve kapısından girerken binanın görkeminden etkileneceğiniz Sanat Müzesi (www.sdmart.org) görülmeye değer. Eğer denizcilik tarihi ilginizi çekiyorsa limandaki Denizcilik Müzesi’ne (www.sdmaritime.org) uğramalısınız.
KAFESSİZ HAYVANAT BAHÇESİ
Dünyanın en büyük hayvanat bahçelerinden biri Balboa Parkı’nda. (www.sandiegozoo.org) 800’den fazla türe ev sahipliği yapıyor. Rehber eşliğinde otobüsle ya da havadan küçük teleferiklerle geziliyor. Hayvanlar doğala yakın ortamlarında barındırılıyor. Hayvanların geldikleri ülkelerdeki bitki örtüsünü sağlayabilmek için bir arboretum yapılmış ve ender bulunan bitki türleri yetiştiriliyor. Soyu tükenmek üzere olan kimi türlerin üremesine yönelik çalışmaların yapılıyor. Ziyaretçilerden elde edilen gelir türlerin korunması için yapılan çalışmalara, eğitime ve hayvanların bakımına harcanıyor.
KATİL BALİNA SHAMU’NUN UNUTULMAZ ŞOVU
1964’te açılan Sea World, kentin simgelerinden biri (www.seaworld.org).Özellikle katil balina Shamu gösterileriyle gelenleri büyülüyor. Dünyada yakalanıp eğitilen ilk katil balinalardan biri. Her ne kadar buranın yıldızının Shamu olduğu düşünülse de penguenlerin, yunusların, deniz aslanlarının ve diğer deniz canlılarının da haklarını teslim etmek gerekir. Hepsi hayatınızda unutamayacağınız anılar bırakmak için eğitimden geçiyor ve her gün düzenli çalışıyor.
LEGOLAND
Çocuklarınızla birlikte yolculuk ediyorsanız hiç tereddütsüz ziyaret etmelisiniz. Hem küçüklerin hem de hiç büyümeyenlerin çok mutlu olduğu park (www.legoland.com) yaklaşık 518 dönümlük bir alanda kurulu. Korsanlarla, çeşitli oyuncaklarla ve etkinliklerle harika bir gün vaad eden Legoland’de sizi dev, dost canlısı kırmızı bir dinozor karşılıyor; tanıştırayım adı Bronte. Burada hayallerinizdeki binayı yapabilir ya da kayıp hazineleri arayabilirsiniz. Yeme içme ve alışveriş imkanlarının yanısıra konaklama olanağınız da var.
NEREDE YENİR, EĞLENİLİR
* Casa de Reyes, en beğenilen Meksika restoranları arasında. Tarihi bölgedeki bahçesi cennet gibi. Yemekler bahçede servis ediliyor. Folklorcular zaman zaman gösteri yapıyor. (www.fiestadereyes.com)
* Gaslamp Bölgesi’ndeki Ivy Hotel’de kalmasanız bile, otelin barına uğramanızı öneririm. Lezzetli bir yemeği son derece zarif ve şık insanların olduğu bir mekanda yemek isterseniz yine aynı oteldeki Quarter Kitchen uygun bir seçim olacaktır. (www.ivyhotel.com)
* Tercihini daha küçük ve daha hesaplı restoranlardan yana kullanmak isteyenler yerel halkın gözdesi olan yerlere gidebilir. Bunlardan biri Hash House a Go Go (www.hashhouseagogo.com). San Diego’luların sevdiği bir diğer mekan da Cohn. Birden fazla şubesi var. (www.cohnrestaurants.com)
* Deniz ürünlerinden hoşlananlar için her yol şehrin limanındaki Fish Market’e çıkıyor. (www.thefishmarket.com) Ürünlerinin tazeliği, çeşitliliği ve lezzetleriyle her gelenin başını döndürmeyi adet edinmiş bir yer burası.