Son Güncelleme:
Oğlum bil bakalım bu caminin mimarı kim?
Bu ÅŸehirde yaÅŸayan insanların yüzde 44’ü kendini Ä°stanbullu hissetmiyor. Yüzde 11’i BoÄŸaz’ı hiç görmemiÅŸ, 28’i tarihi ve turistik yerlere hiç uÄŸramamış. Ä°stanbul’u turistlere bırakmışız. Tam da bu yüzden, Ä°stanbul’un orta yerini, Ä°stanbulluya tanıtmayı amaçlayan tarih turlarını düzenleyen ÅŸirketlerin sayısı artıyor.Biz de bir pazar sabahının köründe, Galata bölgesini gezmek üzere böyle bir kültür-tarih turuna katıldık. Baktık ki, herkes orada: Tüm Avrupa’yı gezdiÄŸi halde Ä°stanbul’u tanımayan emekli öğretmenler, çocuÄŸuna Mimar Sinan’ı tanıtmak isteyenler, evlilik yıldönümünü kutlayanlar, sevgililer, Meryem Ana’ya çay yapan papazlar, cami rehberle gezilir mi diye azar iÅŸitttiÄŸimiz imamlar, çok bilmiÅŸler daha neler neler...BektaÅŸi her gün bir kağıt parçasına ‘Yarın oruç tutacağım’ yazar, her sabah aynı káğıdı okuyup ‘Tamam yarın tutacağım’ deyip tekrar cebine koyarmış. Pek çoÄŸumuzun yaptığı da bu iÅŸte... Hep ilk fırsatta bilmediÄŸimiz yerleri gezeceÄŸiz. Fakat o ‘ilk fırsat’ çıkmaz ayın son çarÅŸambası olur, bir türlü gelmez. Ä°stanbul’da son birkaç yıldır turizm ÅŸirketleri, tarih ve kültür turları düzenliyor. T-Vitamini de bu ÅŸirketlerden biri. Merak ettik kimdir bu turlara katılan insanlar diye ve yazdırdık adımızı T-Vitamini’nin gezi listesine. Bir pazar sabahı 9.00’da 35 kiÅŸilik ekibimiz Karaköy rıhtımında toplandı. Ekipte 60’lı yaÅŸlarını süren emekli öğretmenlerden, çocuklu ailelerden, güzel bir haftasonu geçirmek isteyen sevgililere ve 18. evlilik yıldönümünü kutlamak için gelen bir çifte kadar birbirinden farklı insanlar vardı.Tur rehberimiz Yasemin Süner önce eski Galata surları içinde kalan bölgenin sınırlarını çizerek baÅŸlıyor iÅŸe. Bir yelpazeye benzeyen surların nereden nereye uzandığını anlatıyor. Bunları dinlerken yanımda beÅŸ kiÅŸiden oluÅŸan bir emekli öğretmenler grubu bulunuyor. Aralarında tura katılmak için ÅŸehir dışından gelenler var. Eskiden aynı okulda öğretmenlik yaparlarmış, ÅŸimdi böyle vesilelerle buluÅŸuyorlarmış. ‘Sık sık mı katılıyorsunuz’ diye soruyorum. ‘Yok kızım, bugüne kadar Avrupa’yı gezmekten Ä°stanbul’u tanımaya fırsat bulamadık. Ä°lk defa katılıyoruz’ diyorlar.Ä°lk durağımız Galata Kalesi olarak inÅŸa edilen Yeraltı Camii. Fatih Sultan Mehmed’i gemileri karadan yürütmek zorunda bırakan meÅŸhur zincirin bir ayağı burada bulunurmuÅŸ. Ä°nÅŸa edildiÄŸi dönemdeki adıyla Kastelyon hakkındaki bilgileri içeri girmeden önce alıyoruz. Çünkü görevliler, caminin içinde Bizans’tan bahsedilmesini pek hoÅŸ karşılamıyor. İçeride soru sormak gerekirse rehberimizin kulağına fısıldıyoruz. Yanıma eÅŸarp almadığım için piÅŸman oluyorum. Benimle aynı durumda olup, kazağını başına saranlar var ki, asla tercih etmeyeceÄŸim bir yöntem. Estetik deÄŸil bir defa. Yanında fotoÄŸraf makinesi getirenlerin sayısı pek fazla deÄŸil. Onun yerine kameralı cep telefonlarını kullanıyorlar. Benim açımdan aynı yöne uzanan 10-15 tane cep telefonu görmek komik.EKÄ°BÄ°N BÄ°LMÄ°Åž ÇOCUKLARIEkibimizin ‘çalışkan öğrencileri’ de var bu arada. Rehberin yanından hiç ayrılmıyor, sürekli soru soruyor ve gerek gördükleri yerlerde düzeltmeler yapıyorlar. Kurdukları cümleler genellikle şöyle baÅŸlıyor: ‘İzninizle ama bildiÄŸim kadarıyla’, ‘Pardon, sözünüzü kesiyorum ama’, ‘Yanlış hatırlamıyorsam...’ Bu mühim dipnotlar nedeniyle gezimiz bittiÄŸinde yarım saat rötar yapmış olacağız. Yeraltı Camii’nden sonra Karaköy Geçidi’nin yanındaki Ömer Abed Han’ı ve bugün Liman Ä°ÅŸletmeleri binası olarak hizmet veren Karantina binasını geziyoruz. Liman boyunca yürürken saÄŸda bulunan Fransız Geçidi ve Karaköy Karakolu’na sıra geliyor. Anlaşılan bölgedekiler bu tip gezilere ve yerli turistlere gayet alışık. Karakoldaki polis memurları bizi içeri buyur edip, çay ikram ediyorlar. Ãœstüne rehberlik vazifesini de devralıp, hemen giriÅŸte bulunan Abdülmecid’in tuÄŸrası hakkında bilgi veriyorlar. Allah insanı karakola düşürmesin elbette ama bir fırsatını bulup, içeri bakmanızı tavsiye ederim.BÄ°LSEK YEMEK YAPARDIKGezi programının büyük bölümünü kiliseler oluÅŸturuyor. Ne de olsa bölge Ä°stanbul’un en eski Hıristiyan yerleÅŸimlerinden. Türk Ortodoks Kilisesi Aya Nikola’yı ayin nedeniyle dışarıdan izleyebiliyoruz. Rehberimiz bir çatı kilisesi olan Aya Panteleymon’da ayin olduÄŸunu söylese de meraklılardan oluÅŸan öncü bir birlik kurup, beÅŸ katı ayaklarımızın ucuna basa basa tırmanıyoruz. Terasın ortasında büyük bölümü camla çevrili bir kilise burası. O sırada içeride ilahiler okunuyor. Bizimkiler dört bir yandan camlara burnunu yapıştırmış vaziyette içeriyi görmeye çalışıyor. Cemaatin rahatsız olduÄŸunu söylemeye gerek yok.Sonraki durağımız Süryani Kadim Kilisesi’nde büyük bir misafiperverlikle karşılaşıyoruz. Gelmeden önce haber vermediÄŸimiz için sitem ediyorlar. Haberleri olsa Mardin-Midyat yemekleri yapacaklarmış. Kilisenin yaÅŸlı rahibi doÄŸu ÅŸivesiyle bize Meryem Ana’nın burayı üç kere ziyaret ettiÄŸini anlatıyor. Kendisi de gözleriyle görmüş. ‘Tam ÅŸurada. Sizin oturduÄŸunuz yerde oturdu’ diyerek en ön sırayı gösteriyor. Önce çay ikram etmiÅŸler ama almamış, ardından kutsanmış ekmeÄŸi kabul edip, yemiÅŸ.GENELEV MERAKLILARI Galata bölgesine dönüşü Saint Benoit Fransız lisesinin bulunduÄŸu cadde üzerinden yapıyoruz. Rehberimiz genelevlerin bulunduÄŸu Zürafa Sokağın, Saint Benoit Lisesi’nin arkasında bulunduÄŸunu söyleyince ekibin büyük bölümü heyecanla burayı merak ettiÄŸini söyleyip, rotanın deÄŸiÅŸtirilmesini talep ediyor. Merak edenlerin tamamı kadın. Ancak nafile, biz yine Bankalar Caddesi ve Yüksek Kaldırım’dan yolumuza devam ediyoruz. San Pietro ve Paoli Kilisesi’nin misafirhanesi Akdeniz mimarisinin tipik bir örneÄŸi. Tüm Avrupa’yı görmüş olan emekli öğretmenler topluluÄŸu kendilerini Ä°talya veya Ä°spanya’da sandıklarını söylüyorlar. Zaten az önce çıktığımız Galata Kulesi’ni de Paris’teki Eyfel ile kıyaslamışlardı.Bankalar Caddesi’ndeki Merkez ve Osmanlı bankalarının bulunduÄŸu bina, turun en popüler mekanı. Çünkü Bir Ä°stanbul Masalı adlı dizinin holding binası çekimleri burada yapılıyor. Mehmet AslantuÄŸ kapıda göründüğünde turu bitirmek zorunda kalıyorlarmış, çünkü herkes onu görmek için turdan ayrılıp gidiyormuÅŸ. Biz ÅŸanslıydık; o gün dizi çekimi yoktu. GAUDİ’YÄ° SORSAK BÄ°LÄ°RDÄ°N PerÅŸembe Pazarı’na yürüyoruz. Azapkapı’daki Sokullu Camii bir Mimar Sinan eseri. Geziye yabancı dilde eÄŸitim yapan bir okulda okuyan 11 yaşındaki oÄŸluyla katılan çift, ‘OÄŸlum bil bakalım bu caminin mimarı kim’ diye soruyor. Karşı taraftan tık yok. Baba dayanamayıp ‘OÄŸlum, Gaudi’yi sorsak bilirsin ama’ diye çıkışıyor. Kapıda bizi karşılayan cami görevlisi önce yabancı turist olduÄŸumuzu sanıyor. Türk ve üstelik Ä°stanbullu olduÄŸumuzu öğrenince ÅŸaşırıyor. ‘Yahu cami gezmek için rehbere ne gerek var, rehberi minaresi deÄŸil mi?’ diye soruyor. KurÅŸunlu Han ve Fatih Bedesteni ile turumuzu 17.30’da Karaköy meydanında bitiriyoruz. Herkes baÅŸka bir turda yeniden buluÅŸmak üzere sözleÅŸiyor. Bacaklarımıza kara sular inmiÅŸ bir halde dağılıyoruz.Â