Oburluk notları
Bu hafta biraz değişiklik yapıp yiyecek içecek aleminden kısa notlar vereyim dedim:
Profesyonellerin kendi aralarında düzenledikleri yemeklerin muhteşem olduğundan bir kez bahsetmiştim. Bundan iki ay önce Hyatt Regency'de verilen yemeğe türlü entrikalar çevirerek katılmış ve hayatımın ziyafetine şahit olmuştum.
Bu kez daha tedbirli davrandılar ve geçen hafta cumartesi günü Ceylan Intercontinental'de düzenlenen yemeğe de bir şekilde sızmamam için gereken bütün tedbirleri aldılar.
Öylesine muhteşem bir gece olmuş ki orada bulunma şansına sahip olanlar anlata anlata bitiremiyorlar.
Tatlı servisi 70 davetlinin herbirisinin önüne konulan Bonzai ağaçlarından yapılmış.
Ağacın her yaprağından birer tatlı sarkıyormuş.
Devekuşu ana yemeğiyle verilen Margaux kırmızı şaraptan bir yudum tadanlar bayılıp ayılıyormuş.
Antre olarak da sushi'lerden oluşan muhteşem bir düzenleme yapılmış.
Mönünün bile gümüş tabaklara basıldığı bu geceyle Ceylan ‘var mı bana yan bakan’ demiş anlayacağınız diğer porfesyonellere.
Bu yemeklere katılabilmek için bir şekilde yiyecek içecek işinde çalışmak gerekiyor. Ve de katı kuralları olan derneğe üye kabul edilmek.
Ne yapsam ki bilemiyorum?
Belki de uzun yıllardır hayalimde taşıdığım restoran açma fikrimi çabuklaştırırım.
Evet çözüm burada. Işık gözüktü artık.
Restoranı açarım, derneğe üye olurum ve her yemek toplantısına da demirbaş olarak katılırım.
Çözüm burada da sadece bir minik sorun kaldı şimdi.
Bir 500 bin dolarcık da buldum mu iş tamam!
***
Amerika'nın en ünlü şeflerinden olan Paul Prudhommes'i ben 1994 yılında tamamen tesadüfen keşfetmiştim.
O zamanlar Başbakan olan Çiller, Boston'a oğlunun mezuniyet töreni için gelmişti.
Ben de Washington'dan onu izlemek için Boston'a geçmiştim.
Gereken rutin işleri yaptık, Başbakan ile mülakat filan gerçekleştirdik.
Sonra onu yolladık ve geceye çıktık.
Güzel bir restoran bulalım, diye yürürken bir deniz ürünleri lokantasına girdik.
Hayatımda yediğim en lezzetli soslu balıklardan bir tanesini yedim orada.
‘Blackened Fish’ denilen bu özel pişirme yönteminin Paul Prudhommes'e ait olduğunu o restoranın da sahibinin Prudhommes olduğu anlatıldı bana.
Daha sonra onu çeşitli televizyon yemek şovlarında seyrettim.
Aşırı şişmanlığı nedeniyle sürekli oturmak zorunda olan, inanılmaz derecede sevimli bir insan Prudhommes.
Adından da biraz anlaşılabileceği gibi New Orleans kökenli.
‘Cajun’ yemeklerinin tartışılmaz ustası o.
Size bir müjdem var.
Onun çeşitli yemeklerde kullanılmak üzere geliştirdiği dokuz ayrı baharat artık Türkiye‘de yaygın olarak satılıyor.
Tavuk, et, balık, yeşillikler üzerinde kullanabileceğiniz bu soslar yemeklere inanılmaz bir tat katıyor.
Özellikle balık ve salatalarda kullanılan baharatlarda ben çok güzel sonuç aldım.
Yapılacak şey çok basit. Balığı fırına koymadan önce üstüne balık için olan baharattan bolca serpin.
Bakın görün tat farkını. Evin içine yayılacak koku da zaten gelecek tat mükemmelliğinin işaretini önceden veriyor.
Şef Paul Prudhomme’s Magic Seasoning Blends bütün büyük süpermarketlerde satılıyor.
Kaçırmanız imkansız. Gülen sakallı şefin suratı o kadar belirgin ki kutuların üstünde.
***
Gelişen yemek sektörü yeni iş alanlarını da yaratıyor.
İstanbul'da uluslararası bütün mutfaklar temsil ediliyor.
Çin'den Hint restoranına, Japon'dan Fransız'ına kadar her türlü tad var artık burada ve diğer büyük şehirlerde.
Tabii bu da yepyeni bir stratejik sorunu ortaya çıkarıyor.
Her restoranın ihtiyacı olduğu binbir çeşit yemek malzemesini bulup, zamanında getirecek insanlara ihtiyaç var.
Bu da iş mi demeyin hem çok önemli bir iş hem de bayağı da zor bir iş.
Sushi yapmak için gereken balık türünden Hint yemeğindeki sosa, bir tür mantardan, yeni bir baharata binlerce çeşit malzemenin aranıp bulunması söz konusu.
Bu nedenle de sadece bu işi üstlenecek profesyonellere ihtiyaç var.
Ve tabii bu işe soyunmuş insanlar da ortaya çıktı kaçınılmaz olarak.
Bulamayacakları yemek malzemesi, baharat, sos yok bunların,
Ismarlıyorsunuz, ayağınıza kadar getiriyorlar ve paralarını alıp gidiyorlar.
Adları ve telefon numaraları mı?
Yok o kadar de değil, herşeyin sırrını açıklarsam o zaman gece lokantaya gittiğinizde şaşırmanızı nasıl sağlıyacağız.
Bazı şeylerin nasıl işlediğini bilmezseniz büyü daha zor bozulur, bundan emin olun.
***
Şimdi intihar etmek isteyenler için mükemmel bir kokteyl tarifi veriyorum:
Bir ‘shot’ bardağının üçte ikisine Sambuca koyun.
Üstüne de Bourbon ekleyin.
Sambuca likörü daha yoğun olduğundan Bourbon karışmayacak ve öylesine üstte duracaktır.
Bir süre oluşan renk kuşağını izleyin. Sonra bir dikişte yok edin onu.
Avantajları mı soruyorsunuz?
Bourbon midenizi katiyen yakamıyor çünkü Sambuca, tadıyla yakmayı önlüyor.
Alkol derecesi beş milyon filan ama olsun harika bir içki bu. İki adet içtikten sonra Ebola virüsüne bile açık olabilirsiniz.
Unutmayın ki bu kokteylin adı ‘Fallen Angel’.