NLP’ce Bahar Değişimi (1)
Bahar geldi, dostlar. Ve yaza doğru yol alıyoruz. Bir değişim ve dönüşüm donemi yaşıyoruz. Tabiat değişiyor. Yenileniyor. Canlanıyor. Uyuşukluklar bitiyor. Kış uykusundaki ayıların bile uyandığı bu dönemde, insan olarak bir şeyler yapmamız gerekiyor. Şirketlere, okullara, evlere ve sonuçta kişilerin kendilerine bir değişim modeli öneriyorum. Tabiattaki canlanma modelinden ilham alarak sönük ümitlerimizi, silik hayallerimizi, yanık yüreğimizi, bükük boynumuzu ve kırık kalplerimizi değiştirebileceğimiz bir değişim ve dönüşüm modeli.
Öyle bir değişim ki, üzerine koza örüp, içine giren ve kozayı yırttığında dışarı çıkanın o olduğuna bir türlü inanamadığımız muhteşem bir kelebeğe dönüşme türünden bir değişim. Ve tırtıldan kelebeğe dönüşümün muhteşemliği… Kolay değil diyenleriniz olabilir. Ama başaranlara baktığımızda, büyük büyük başarıların, Japonların Kaizen Felsefesi’ndeki küçük küçük iyileştirmelerle toplam kaliteyi bulmaları gibi bir şey olduğunu görüyoruz. Zaten değişimin önündeki en büyük iki engel; sizin gördüklerinizi başkalarının görememesi ve başkalarınca görülenlerin sizce görülememesi. Peki bu iki engeli aşabilir miyiz dersiniz, ya da nasıl aşabiliriz?
NLP’ce bir değişim modeli
Bugün, hayatınızı değiştirecek bir değişim zinciri başlatmanız için NLP’ce bir değişim modeli hazırladım sizler için. Değişmez sandıklarınızın kendiliğinden değişeceğini görmeniz, size büyük bir keyif verecek.
Bu değişimi başlatmak için yapmanızı istediğim seyler çok ama çok basit. Ama Kaizen metoduna göre bu basit ve olumlu değişimlerin sonucundaki zincirleme dönüşümler, sizi eski sizden daha mükemmel bir versiyonunuza götürebilir. Tabi siz kendiniz oraya götürmek istiyorsanız... Zira fiziksel olarak sizi bir yerlere götürecek hayalinizdeki atlı prens ve Kül Kedisi Sindrellalar o mükemmel bedeninizi kucağına alıp bir yerlere taşısa da, hayallerinizi sizden başka taşıyacak bir şey yoktur şu koca alemde. Yani sizi ileriye, değişime ve dönüşüme sadece ve sadece yine siz taşıyabilir; hayallerinizi gerçekleştirmek için arzularınıza ve isteklerinize sadece siz yön verebilirsiniz.
Hayatınızın şu an
Değişime nereden başlamalı?
Önce akıl. Ve size akıl veren akıl hocalarınızı değiştirmekle işe başlayabilirsiniz. Eşiniz sizi aldatıyorsa ve her seferinde Sevgili Güzin Abla diye başlayan yakınmalarla derdinize çare arıyorsanız, Güzin Ablalarınızı değiştirmekle işe başlayabilirsiniz. Dedikodu ve televole magazinleri ve sabahlara kadar süren değişime kapalı (olduğun yerde kalakalmaya ve oturmaya) açık oturumlarda aramayı bırakabilirsiniz geleceğinizi. Onların sizin geleceğinize katacağı bir şeyleri olsa, ilk önce kendi geleceklerine katarlardı, değil mi efendim? Sinir oluyorsanız, neden izliyorsunuz o halde? Sinir olmak yerine insan olmayı denemek daha farklı bir çözüm getirebilir hayatınıza. Ve aklına güvenmediklerinizi değiştirmeniz, aklı kıt kişilerce engellenebilir. “Ya bir de alt kattaki komşunun kızına sorsaydık…” gibi sözlerle geçiştirilecek kadar basit değil bu muhteşem
Elbisenizi değiştirin sonra. İskoç eteği giyin demiyorum. Ya da Arap entarisi. Ama bir şeyleri değiştirin. Farklı kıyafetler giyin. Kıyafetlerin üzerinde küçücük şirin oynamalar yapın. Kendi tarzınızı ortaya koyun. Size özel şeyler bulun. Kesin, yırtın, kopartın, dikin, yapıştırın ve yakıştırın. Aynanın karşısındaki kendinizden eminseniz mesele yok. Çünkü bu sizin değişim projeniz. Bazı küçük şirinlikler yapın arada. Mesela iki kat gömlek giyin. Çift kravat takın. Ceketi belinize dolayın. Kazağı boynunuza bağlayın. Değiştirin işte bir şeyleri, değişimin şekli tamamen sizin şahsi zevkinize kalmış bir şey.
Renklerinizi değiştirin mesela. Çevrenizdeki her şeyin rengini değiştirin; arabanızın, evinizin, odanızın, arkadaşlarınızın renkleriyle oynayın yüz kızartmadan. Soluk benizli arkadaşlar edinin. Kızılderili aileler çağırın. Siyah ve sarı ırktan insanlarl
Saçınızı değiştirin sonra. Kısa, uzun, dalgalı, bukle bukle vey
Yürüyüşünüzü değiştirin. Koşun, zıplayın. Hoplayın. Lay lay loooom sesleriyle çınlatın sokakları. Hep büyük büyük adamlarla adımlamayın yolları. Minik, küçük adımları da deneyin. Hayat, tören kıtası denetlemelerinde geçirilecek kadar tekdüze olamaz. Tören kıtasına çocuklarınızı da alın arada. Onların o minik ve bir kelebek uçuşundaki tahmin edilemez duraksama ve atlamalarına uydurun adımlarınızı. Çocukça yürüyün. Bazen de bir yaşlı dede gibi. Baston alın bir tane ve deneyin. Göreceksiniz. Ödünç bir çift koltuk değneği bulun bir yerlerden ve bir gün işe, okula onunla yürüyün. Tekerlekli sandalyeye binin bir gün. Gideceğiniz yerlere onunla gidin. Otobüse bindiğinizdeki yürüyüşleriniz bile değişsin. Otobüs nereye gittiği önemli değil ama içerdeki yürüyüşünüz değişsin. Dah
Çalışma mekanınızı değiştirin ardından. Şirketinizi değiştirin. Kaç zamandır değişmez ve haddini bilmez şu patrondan çektiklerim nedir, diye düşünüyorsanız, yıllık bir plan yapın. Hayalinizdeki işyerini belirleyin. Oranın sizden ne beklediğini öğrenin. Kendinizi yetiştirin ve hazır olunca değişin. Çalışma mekanınızı, masanızı, odanızı değiştirin. Takas yapın arkadaşlarınızla, küçük rüşvetler vererek şirketin en berbat odasında bir hafta kalmaya razı edin kendinizi. Konumunuzu değiştirin. Mekansal konumlardan rahatsızlık duyanlardansanız, en rahat konumu bulun kendi kendinize.
Ofiste bir gün yatarak çalışın ilk okul günlerindeki gibi. Yerlere uzanın. Çimlere mesela. Merak etmeyin, 40 türlü lekeyi tek bir formülde yok eden özel formüllerimiz var artık. Yıkayınca geçer. Ofiste bir gün Budist bir rahip edasıyla masaya çıkın. Masanın üstünde birkaç dakikalık meditasyon yapın. Ve gelen en kıymetli müşterinizle de paylaşın bu muhteşem anı. Birlikte bir fotoğraf çektirin. Küçük çılgınlıklar yapın. Mesela ofise bir salıncak kurun. Sallanın. Çalışması için hafifçe vurduğunuz bilgisayar kasalarını hatırlayın. Ya da dökülmesi için hafifçe silkelediğiniz tuzlukları. Ve içinizdeki erdemi ortaya çıkartın.
Okuduklarınızı da değiştirin. Üç masal kitabı alın ve akrabalarınızdan birinin çocuğuna hediye edin, tabi siz de okuyarak. Dinlemesinden zevk alın o küçük çocuğun. Kutadgu Bilig’i okuyun. Mevlana’nın Mesnevi’sini de ihmal etmeyin. Ve
Bahar geldi ve yaza geçiyoruz. Haydi tabiat kıpır kıpırken biz de ayak uyduralım değişime. Her şey değişiyor çevremizde. Değişimin kendisi bile nasibini alıyor bu köklü değişimden. Artık eskilerin hantal değişimi değil şu şahit olduklarımız. Ani. Hızlı. Sürekli.
Öyleyse; haydi şimdi.
Münir Arıkan - Düşünce Öğretmeni - NLP Trainer