Nice, Cannes ve Monaco'yu ana-oğul yaşamak

Oğlum Yağız'ın daha önce Avrupa ülkelerine yapmış olduğu interrail bilgileri sayesinde. İstanbul’dan ayrılmadan internetsiz çalışan navigasyonu Nice ile ilgili tüm harita ve  bilgileri  telefonumuza indiriyoruz. Ve artık ana ve oğul tatil için hazırız!

4 Eylül 2016 Sabiha Gökçen Havaalanından - Nice Cote d'Azur Havaalanına doğru maceramız başladı.

3 saatlik uçak yolculuğundan sonra Nice Cote d'Azur Havaalanına iniyoruz. Tren mi otobüs mü bize merkeze götürür diye düşünürken sora sora ve tahmin ile 98 numaralı otobüse binerek Nice merkezine varıyoruz…

Otobüs ile yolculuk sırasında kadın şoförler ve trafik ışıklarına harfi harfine uymaları dikkatimizi bir hayli çekiyor. Araçlar asla sürat yapmıyor. Hiç korna sesi duymadık diyebilirim. İstanbul'da yoğun trafik yaşayan bizler şaşkın gözler ile insanlar uykuda mı diye düşünüyoruz… Hatta yarı beline kadar sarkan küfreden bağıran şoförlerin olmaması bizim normal ayarlarımızı ilk günden şaşırttı diyebilirim :)

Yürüyerek, şehrin dar ve mistik sokaklarını, soluk renkli, gizemli ve tahta panjurlu binaları nemli de olsa havasını ve her zamanki hümanist duygularım ile insanlarını incelemek istiyoruz.

Ne yön biliyoruz ne sokak adı. Soruyoruz tarif alıyoruz. Herbir anı ve görselliği keşfetmeye çalışıyoruz.

Otele yerleştikten sonra bavulu bile açmadan kendimizi dışarı atıyoruz. Sahili inanılmaz güzel. Halk plajından ücretsiz denize girmek mümkün. Aylardan eylül olması güneşin sizi kavurmamasını sağlıyor. Yalınayak bastığınızda taşlar bizi rahatsız etse de o doğallığı hissetmek adına yürüyor. Denizin en mavi sularında dalgalar ile dans etmek ve soluksuz yüzmenin keyfini yaşıyoruz...

14 Temmuz 2016 tarihinde meydana gelen Promenade Des Anglais' Caddesi'nde korkunç patlamanın izleri hüzünlü bir şekilde yere bırakılan kuru çiçekler çocuklara ait oyuncaklar ve küçük notlar ile duruyor. Her nedense bu görüntüyü resme almak hiç içimden gelmedi. Terörü bir değil bin kez daha lanetleyerek yanından geçiyoruz...

Şehrin simgesi olan Mavi Sandalye;

Sahil şeridinde bulunun mavi sandalyelerde oturarak plajı, spor yapan, bisiklete binen, köpeğini dolaştıran insanları günün her saati rahatlıkla izlemek mümkün… Sahil boyuncu sıra ile dizilmiş sandalyeler var. İsteyen kitabını okuyor. İsteyen bir şeyler atıştırıyor.

Nice'de sokak köpeği ve kedi hiç göremedik. Gördüğümüz her köpek tasmalı ve sahipleri tarafından dolaştırılıyor. Her 5 kişiden 3 ünün yanında köpek var desem abartmış olmam. Bunlar görebildiklerimiz. Diğer ilginç bir konu ise, Nice'de kaldığım 5 gün boyunca bir tane kedi bile göremedik… Evler de bakılıyor diye düşünsek bile. Bu kadar köpeğin evlerde bakılması kedi neslinin azaldığını bizlere düşündürdü. Ama kedinin en büyük düşmanı o küçük varlıklar fareleri akşam saatlerinde plajda ve parklarda görmek mümkün...

Kedilerin kısırlaştırılması galiba farelere yaramış….

Nice’in en etkileyici ve panoramik yeri Nice Kalesi'ni soluklarımız tıkanana kadar merdivenlerini çıkıyoruz. Ve öğreniyoruz ki buraya asansör de var.. İlk günü merdivenler ile zorlandığımız  kaleyi, ertesi gün asansör ile bir kez daha çıkıyoruz. Kalede çocuk parkı, yeşillikler ve doğal yaşam için bir çok şey düşünülmüş. Panaromik ve muhteşem manzarayı doyasıya seyrediyoruz. Güneşe selam ile Nice'yi soluyoruz...

Gece Jean Medecin Caddesini başladığı Galery Lafayette’in hemen önü meşhur Massena Meydanı muhteşem ışıkları izleyerek geziyoruz. Aydınlatmalar müthiş. Yer karoları, heykeller başka bir hava vermiş caddeye. Galiba yürürken havamız bile değişiyor. Biz de o havaya kapılıyoruz.

Sabah ilk işimiz nasıl kahvaltı yapacağımız oldu. Tabii ki çay tutkunu biri olarak hüsrana uğradığımı söyleyebilirim. Sabahları demli çayı ve mis gibi simidi burada çok özleyeceğimi anladım. 

FRANSA'YA GİDİP, EKONOMİK TATİL YAPMAK MÜMKÜN

En yakın markete giderek uygun fiyatlar ile bulduğumuz litrelik su, yoğurt, müslü, kuruyemiş ve meyve alıyoruz.

Yoğurt+Meyva+Müslü ile kahvaltı Meyve+kuruyemiş ve öğlen yemeği muhteşem dondurma çeşitleri kışkırtıcı macaronları ile ara öğünleri pizza, makarna, hamburger ve yeşil salata ile dönüşümlü akşam yemeklerini tüm gün bol sıvı ile tüketerek en ekonomik çözümü buluyoruz..

Keyfimizden asla ödün vermeden bazı akşamlar yemeklerimizi paket yapıp sahildeki taşlarda bazen de mavi sandalyelerde de yapıyoruz. Maalesef yemekleri hele hele midyeleri beni asla cezbetmedi. Küçük tencere içinde gelen, şarap ile haşlanmış midyeler bizim midye tava kültürümüze çok ters. Kokusu bir hayli ağır. Türk mutfağının güzelliğini mis kokusunu burada arıyoruz.

Unutmadan! Gezi termoslarımıza aldığımız mis kokulu cafe latteler keyfimizin en can alıcı noktası.

Evet yemek düzenimizi kurduk.

Haydi bakalım Monaco..!

Sora sora ve internetsiz navigasyonumuz ile 100 numaralı belediye otobüsü ile 1.5 Euro karşılığı Monaco'ya gidiyoruz. Şehir içindeki son model arabalar lüks mağazalar yat limanı muhteşem. Şehirde evler birbirine çok uyumlu hemen hemen her evin çatısında yeşillik hakim hatta orta boyda ağaçlar bile evlerin çatısında. Sokak aralarındaki yeşillikler evlerin tepesine taşınmış. İlginç ve görsel anlamda çok güzel…

Hayatta şans oyunları oynamayı bile oynamayı beceremeyen ben sırf meraktan Monte Carlo gazinosuna görmek istiyoruz. Ardından gazino çaprazında bulunan parkta Adem ile Havva Heykeli dikkatimizi çekiyor.

Bir zamanlar efsane kadın Kraliçe Grace Kelly'nin yaşadağı Monaco Sarayı'na gidiyoruz. Saray önünde tesadüf askeri tören ile nöbet değişimini de yakalıyoruz. Fakat bu töreni kalabalıktan resme almak mümkün olmadı. Boş bir anda bu kareyi yakalıyoruz.

Bu arada birçok yol tarifini şehir polislerinden aldık. Çok kibar ve çok yardımseverler.

Festivaller şehri: Cannes

Sabah 200 Numaralı Otobüs ile yine internetsiz navigosyon ve çevre insanlarının yardımı ile sora sora otobüs durağını buluyoruz. Cannes otobüs yolculuğu 1.5 Euro bilet ile 2 saat 45 dakika sürüyor. Ama çevreyi görmeye gerek yok hızlı bir şekilde Cannes varmak isteseydik. 50 dakika ve 7 Euro karşılığı tren ile de yapılıyor.  Biz, tüm görsellik ve animasyonları yaşamak ve ekonomik olması adına  uzun otobüs yolculuğunu tercih ediyoruz. Belki yol uzun sürüyor  ama daha ekonomik ve çevreyi gözlemleyerek ulaşım sağlıyoruz :)

Cannes festivaller ve lüks yaşam şehri, gittiğimiz gün boat show var. Son model lüks arabalar ünlü mağaza önlerindeki şık bay ve bayanların alışveriş için koşturmaları ilginç bir şehir. Ne lüks mağazalar ne şık insanlar bizi çekmiyor. 

Dünyanın gösterişli halleri, Yapmacık çıkarcı insanları çekmiyor dikkatimi.. Bana bir parça yüreği güzel, samimi insan lazım…”Bob Marley” sözü ile soluğu hemen mis gibi sahili ve şehrin o kadar cıvıltısının yanında sakin ve huzurlu kalabilmiş olan denizine koşuyoruz. Soluklanıp yüzüyoruz. 

Cannes'de dar sokaklar ve merdivenler hakim. Evler arasında sahile inen merdivenler var. Merdivenlere oturduğunuzda sahil görünmüyor. Ama çok gizemli bir havası var. Evler, kapılar ve pencereleri halen eski halini korumuş.

Şehre tepeden bakabilmek adına Eski Cannes Kalesi ve Castre Kulesi'ne çıkıyoruz. Limanı ve şehri oradan da izliyoruz.

Çok gezen çok yüzen acıkır misali kalede manzaraya karşı yere oturarak ara öğünlerimizi sırt çantalarımızda bulunan atıştırmalar ile burada tüketiyoruz. Hatta kalan atıştırmalıkları çevrede bulunan kuşlar ve martılar ile paylaşıyoruz.