GeriSeyahat Ne köpekbalıkları ne de timsahlar en çok kum sineklerinden korktum
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Ne köpekbalıkları ne de timsahlar en çok kum sineklerinden korktum

Ne köpekbalıkları ne de timsahlar en çok kum sineklerinden korktum

312 günde kürekle Büyük Okyanus’u aşan gezgin Erden Eruç (49), 10 Ocak’ta Avustralya’da anakaraya ayak bastı. Kanoyla, bisikletle, yürüyerek kıtanın en yüksek dağı Kosciuszko’ya ulaşacak.

Esra ERDOĞAN
 
Zirveye tırmandıktan sonra, bir sonraki hedefi Everest’e doğru yola çıkacak. Hint Okyanusu’nu kürekle aşacak. Avustralya’daki ilk uzun yolculuğunda Eruç, Sharp Point’ten, Cooktown’a 740 kilometreyi kanoyla geçti. 2.5 haftalık yolcukta, dört ulusal parkın sıralandığı ıssız sahillerde köpekbalıkları, timsahlarla karşılaştı. Cooktown’dan telefonla macerasını anlatırken “Beni en çok bulut gibi gelen sinekler zorladı” diyordu.

Eğitimini Türkiye’de Boğaziçi Üniversitesi’nde ve ABD’de tamamladıktan sonra 41 yaşına dek ABD’deki çeşitli büyük firmalarda teknik uzman olarak çalışan Erden Eruç, ilk olarak 1997 yılında kas gücü ile dünyanın etrafını dolaşma hayalini kurdu. 2002’de kaya tırmanışı yaptığı arkadaşı Göran Kropp düşerek ölünce “Hayat kısa, hayaller gerçekleşmeli” diyerek yola koyulmaya karar verdi. Ardından Altı Zirve ve Kas Gücüyle Devrialam adıyla iki proje oluşturdu. Altı kıtanın en yüksek noktasına tırmanacak, bunun için okyanusları Amerika’dan batıya doğru kürekle aşacaktı. Karaya vardığında teknesini limanda bırakıp, bisikletle kıtanın en yüksek dağına ulaşacak, arkadaşlarıyla yapacağı zirve tırmanışından sonra tekrar yola düşecekti. Gerekirse, yürüyecek, yüzecekti.

KASIRGA UYARISI VERİLDİ

Bu maceranın çocukları seyyahlığa teşvik etmesini istiyordu. Bu amaçla Around-n-Over Vakfı’nı kurdu. Gezisinin izlenebileceği bir internet sitesi oluşturdu. Aktaş Group’un sponsorluğunda yola çıktı. 2003’te Kuzey Amerika’nın en yüksek noktası McKinley zirvesiyle başladı. 2007’de kürekle Büyük Okyanus’a açıldı. 312 günde California‘dan Papua Yeni Gine’ye vardı. Bu arada denizde en uzun süre yalnız kalan kürekçi sıfatıyla Guinness Dünya Rekorları kitabına girdi. 4 Şubat 2009’da Finsch Harbor Koyu’nda karaya çıktı. Geçen eylülde Finsch Harbour’dan Bukawa köyüne kadar sahilden yürüyerek devam etti. Kanoyla Solomon Denizi sahillerini geçti. Oro Bay’den başlayıp Kokoda Patikası’nı kullanarak Owen Stanley sıradağlarını aştıktan sonra Port Moresby’de biten yürüyüş sonunda Mercan Denizi kıyılarına ulaştı. Ardından kürekle 33 günde Avustralya ana karasına vardı. 10 Ocak’ta Cape York Yarımadası’ndaki Sharp Point burnuna demir attı. Geçen ay bu noktadan yaklaşık 700 kilometre ilerideki Cooktown’a ulaşmak üzere kanoyla yola çıktı. Issız sahillerdeki Jardine River, Iron Range, Lake Field ve Cape Merville ulusal doğa parklarını geçip, yolculuğunu geçen hafta tamamladı.

Geçen çarşamba telefonda bu zorlu serüveni anlatırken “Kanoyla yolculuk yapmanın avantajı her akşam kıyıya çıkarak dinlenmenin mümkün olması” diyor Eruç. Böyle bir seyahati tecrübe etmek isteyenlere şu önerilerde bulunuyor: “Bir kere kano becerilerinin yeterli olması lazım. Denizde kano yapmak daha zor. Dalgalar olabiliyor. Buna hazırlıklı olmak gerekiyor. Yani iyi bir tecrübe edinilmeli. Eğitim alınmalı. Deniz her şeyi ıslatma çabasında. Malzemelerinizi nasıl kuru tutabileceğinizi bilmeniz gerekiyor. En önemlisi kano devrilirse ne yapmak gerekir, devrilen kano nasıl doğrultulur bilmek gerekir. Benim yanımda acil durumda deniz suyunu kullanmak için tuz arıtma cihazı bile vardı. ”

“Anlaşılan bu yolculuk kolay olmamış” diyoruz, devam ediyor: “Benim bu yolculuğu yaptığım ocak, şubat ayı aslında turist mevsimi değil. Çünkü muson yağmurlarının olduğu bir mevsim. Hava ve deniz sıcaklığı 30-35 derece olsa da yağmur ve rüzgar sizi engelliyor. Ben kanoyla geziye çıkmadan bir gün önce Cape York’ta fırtına uyarısı yapılmıştı. Olga adı verilen kasırgaydı bu. Biraz tedirgin oldum. Ama fikrimi değiştirmedim. Çünkü kıyıya yakın gideceğim için, öyle bir durumda karaya çıkarım diye düşündüm.”

MİSAFİRPERVER ABORJİNLER

Yolculuğunun nasıl geçtiğini soruyoruz, anlatıyor: “İlk birkaç gün rüzgar yedim. Hava genelde yağmurluydu. Bazen kıyıya da çıkamıyorsunuz. Çünkü kıyıdaki vahşi çalılar size izin vermiyor. Bir gün geceyarısına kadar kıyıya yanaşamadım. Çok yoruldum. Neyse ki daha sonra şartlar düzelince kıyıya yanaşabildim. Bazen bir metre suyun içine oturmak zorunda bile kaldım.” Peki korktunuz mu diyoruz, devam ediyor: “Korkmak abartılı olabilir ama tedirgin hissettiğim oldu. Birkaç kez yavru köpekbalıkları etrafımı sardı. Bir sefer de 4 metre büyüklüğündeki bir timsahla karşılaştım. Bu timsah dişiydi. Erkek olanları 7 metre olabiliyor, ayrıca çiftleşme mevsimleri olduğundan saldırganlaşabileceklerini söylemişlerdi. Ama bana zarar vermeden gitti. Zaten siz yaptığınız yanlış davranışlarla timsahları üzerinize davet etmezseniz saldırmazlar. Beni en çok rahatsız eden sivrisineklerdi. Kıyıda bulut halinde akın ediyorlar. Bu yüzden çadır kurmam gerekiyordu. Karada rahat ettiğimi söyleyemem. Çünkü sivri sineklerin haricinde bir de oraya özgü bir sinek olan ve kum sineği diye adlandırılan sinekler vardı. Bu sineklerin salgıladığı amonyağa benzeyen sıvıya birçok insanın alerjisi varmış. Benim de oldu. Sert ve kaşıntı yapan pütürler oluştu cildimde.”

Sonra sıra bu maceranın güzelliklerine geliyor.: “En beğendim yanı deniziydi aslında. Ayrıca 2,5 hafta boyunca sadece genç bir çift ve bir kez de Aborjinlerle karşılaştım. Yalnızlık duygusu kafamı boşaltmamı sağladı. Huzur buldum. Aborjinlerle tanışmak da çok ilginç oldu. İngilizce biliyorlar. Bana sandviç ikram ettiler. Çikolatayla teşekkür ettim. Çok misafirperver insanlardı.”

DEV DENİZ KAPLUMBAĞASI

700 kilometrelik kano macerasında, Eruç’un yaşadığı en ilginç olay dev bir kaplumbağayla karşılaşması. . “Aslında yolculuğum başlı başına ilginçti. Ama en başta şunu hatırlıyorum. Bir gün oraya özgü bir fok balığı olan dugong sürüsüyle karşılaştım. Sevimli bir görüntüydü. Bir keresinde de bir buçuk metre uzunluğunda dev bir deniz kaplumbağasıyla karşılaştım. Kanomu görünce ürktü, iki metre büyüklüğündeki kollarını açtı. Burun burunaydık. Kanoyu devirebilirdi. Dondum kaldım, neyse ki daldı ve ortadan kayboldu.” Erden Eruç, bir yandan dünya turunu sürdürürken diğer yandan Türkiye’deki öğrenciler için bağış topluyor. Bağışlar 72 bin dolara ulaştı. (www.kaslagit.com)
 
 
 

 
 

False