GeriSeyahat Napolyon çok mahcup çıktı Müren ise dişini göstermedi
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Napolyon çok mahcup çıktı Müren ise dişini göstermedi

Napolyon çok mahcup çıktı Müren ise dişini göstermedi

Mısır’ın Şarm El-Şeyh sahili, 250 resif ve binden fazla balık türüyle tam bir dalış cenneti. Balıklar, mercanlar koruma altında. Her yıl dünyanın dört bir yanından, binlerce dalgıcı ağırlayan şehir yazın sıcaktan kavruluyor. Kasım ve aralıkta sıcaklık 27 derece civarına iniyor. Turlar ucuzluyor. İşte bir dalış meraklısının gözünden, Şarm El Şeyh.

Yazar Gustave Flaubert, Şark kültürünü sevdiği için 1849 yılında Paris’ten ayrılmış ve Mısıra gitmişti. Benim Mısır’a gitme sebebim ne Şark kültürü ne Nil Nehri’nde gezinti ne de piramitler. Sadece ve sadece "dalgıçların haccı" olarak bilinen Kızıldeniz’de dalış.

Türkiyenin üç bir yanı denizlerle çevrili, pek çok dalış bölgemizde mevcut ama, hiç bir dalış bölgesi Kızıldeniz’deki gibi dalgıçları mest etmiyor.

Geçmişteki tropikal Tetis Denizi’nin çocuğu Akdeniz’de bile renkli balık kümeleri görmek, Kızıldeniz’deki gibi sık rastlanan bir durum değil. Kızıldeniz’in bu zenginliği tabii ki jeolojik yapısından kaynaklanıyor, Arabistan levhasıyla Afrika kıtasının zamanla birbirinden uzaklaşmasıyla genişleyen Kızıldeniz’in tabanında, püsküren lavlar sayesinde tek hücreliler besleniyor. Besin zinciri, canlı çeşitliliği oluşuyor. Jeolojik yapı sayesinde burada onbinlerce yılda meydana gelen mercan resiflerini, muhteşem canlı topluluğu görebiliyoruz.

NAPOLYON İÇİN 25 METRE İNDİM

Kızıldeniz Türkiye’ye en yakın tropik deniz. Her Türk dalgıcın gitmeye imkan bulabileceği bir dalış bölgesi. Birçok ülkenin kıyı şeridi olmasına rağmen, Kızıldeniz’den en fazla faydalanan ülke Mısır. 12 ay dalış yapmak mümkün.

Temmuzda dört arkadaş, toplam 10 dalış için Şarm El Şeyh’e gittik. Beş gün boyunca dalışlarımızı Ras Muhammed ve Tiran bölgelerinde yaptık. Her sabah servis otelimizden alıp Naama Bay’deki teknemize götürdü. Dünyanın dört bir yanından dalgıçlarla karşılaştık. Aşırı yoğunluk nedeniyle sıraya girip tekne bekledik. Tek sorun 45 derece, temmuz sıcağında beklemekti. Kasımda sıcaklık 27 dereceye indiğinde herhalde çok daha rahattır...

Birinci günümüzde Ras Muhammed’e gittik ve ilk dalışlarımızı Ras Um Seyit’de yaptık. Burda ilk kez kovuğundan çıkmış müren gördüm, süzülerek uzaklaştı, oysa Türkiye’de rastladıklarım hep kavuğunda saklanır, dişlerini gösterirdi. Türkan Şoray dudaklı Napolyon balığını görmek için 25 metre aşağıya indim, fakat ilgiden pek memnun olmadı. Uzaklaşıverdi. Etrafta görmeye değer çok balık vardı nasılsa...

TABAKTAKİ JUMBO KARİDESLER
/images/100/0x0/55eab7acf018fbb8f8923a96


İkinci günümüzde Tiran’a gittik. Thomas, Jordan ve Temple resiflerine daldık. İlk dalışımızda tekneden iner inmez vatos ve müren kendini gösterdi, uzaktaki orfozu daha iyi görebilmek için yanına yöneldim. Etrafında dalgıç görmeye alışkındı, kaçmadı. Kocaman bir orfoza ilk kez bu kadar yaklaşmış oldum. Günün ikinci dalışında rehberimiz Muhammed Saeid, bugüne kadar rastladığım en büyük mürenin kovuğuna götürdü bizi. Mürenle oynamaya başladı. Onlar benim kızkardeşim, bu oyunu severler, diyordu. Günün üçüncü dalışında bir sürü aslan balığı vardı, ayrıca stingray ve kaya balıklarıyla karşılaştık.

Ertesi gün Ras Muhammed’e gittik. İlk dalışımızı Köpekbalığı Resifi’nde yaptık, oldukça akıntılı bir bölgeydi. Genelde balıklar suların ısınmasıyla üremek için bir araya gelir ve sürüler halinde gezer. Tekneden atlar atlamaz bir snapper sürüsü gördük. Durup seyrettik. Akıntıya karşı palet vurarak ilerlemeye başladığımızda, kafamı biraz eğip çevreye baktım. Temmuzda ortaya çıkan baraküdalar, biraz ilerilerinde yarasa balıkları sürüler halinde geçiyordu. Akıntının şiddetli olmasından yararlanıp bu bölgede fazlaca balık gördük. Etrafımız renk cümbüşüydü, suların da berrak olması nedeniyle balıkların renklerini çok net görebiliyorduk. Bir kayanın arkasına geçtiğimizde akıntı azalmıştı. 48 dakika geçmiş, maalesef köpekbalığıyla karşılaşamamıştık. Güvenlik zamanlamasıyla molalar vererek tekneye çıktık. Günün diğer dalışını Ras’te yaptık. Napolyon balığı yine oradaydı. Bir müren süzülerek geçti. Türkiye’de tek müren görsek seviniyorduk, burada çok boldu. Ertesi gün arkadaşlar Thistlegorm batığına dalışa gitti, ben de günü otelde dinlenerek geçirdim. Akşam Old City’ye gittik. Deniz ürünlerini tatmaya gelmişti sıra. Tabii ki gördüğümüz balıkları yemeyecektik. Fares balık lokantasında jumbo karides ve kalamar sipariş verdik. Leziz ve çok ucuzdu.

Ertesi gün dalışlarımızı Shark and Yolanda, Ras Ghozlany ve Ras Katy’de yaptık. İlk dalışımızda snapper sürüsünün altından geçtik, unicornlar da sanki benimle yarışır gibi yanımdan hızlıca sürüler halinde geçip önümüzden yollarına devam etti. Dalışımızın devamında fotoğraf çeken Özlem hızla yön değiştirdi. Yanına gittim. Gözlerim iyi görmediğinden, neyi fotoğrafladığını bir türlü anlayamadım. Makro çekimle fotoğrafladığı karidesleri akşam bilgisayarda gösterdiğinde, tek yaptığım derin bir of çekmek oldu. Karidesleri kaçırmış ama Ras Muhammed’e dalarak ben de artık hacı dalgıç olmuştum.

Balık ve mercan koruma altında

Mısır hükümeti, Kızıldeniz’deki dalış turizminden iyi bir gelir elde ettiği için su altını çok iyi koruyor. Bu koruma özellikle 1983 yılından sonra sıkı bir denetimle yapılıyor. Balıkları avlamak yasak, eldiven ve bıçak ile dalış yapmak yasak; bu yüzden de balıklar bizleri gördüğünde korkup kaçmıyor, adeta bizlere poz veriyor. Yılda 1 milimetre büyüyen mercanlar da koruma altında. Keşke bu durumu Türkiye’de iyi dalış bölgelerinden biri olarak bilinen Kaş’ta da yaşasak. Ama bizdeki balıklar avlanma yasağına uymayan pek çok balıkçı yüzünden korkup kaçıyor.

False