Mehmet YAŞİN
Son Güncelleme:
Muğla’dan Antalya’ya cennette mavi yolculuk
Mavi Yolculuğa ne zaman çıkılır. Aslında ne zaman canınız isterse o zaman çıkabilirsiniz. Türkiye’nin güneyindeki cennet koylar her zaman konuklarını ağırlamaya hazırdır. Ama bu yolculuğun öncülerinden biri olan Azra Erhat’a kulak verecek olursanız, o size ekim, kasım aylarını önerecektir. Çünkü o aylarda Muğla’nın denizi “tahta” gibi dümdüz olur, oltalar balıkla dolar. Bu hafta, geçen yıl yaptığım kısa bir mavi yolculuğun izlenimlerini sizlerle paylaşacağım.
Geçenlerde Azra Erhat’ın “Mavi Yolculuk” adlı kitabını okurken, “dört başı mamur” bir mavi yolculuk yapmadığımı düşündüm. Yapmadım derken, bu yolculuğun rotasındaki bir çok koyu günü birlik gezilerde gördüm. Ama teknede gecelemek, denizi koklayarak uyumak, sabah yüzümü denizin içinde yıkamak geçen yıla kadar hiç kısmet olmamıştı. Halbuki Halikarnas Balıkçısı’nın yazdıkları ezberimde durur, o geceleri yaşamayı hep hayal ederdim: “Güney illerinin geceleri başka gecelerden daha koyu, daha derin olur. Yıldızlar el uzatılınca tutulacak kadar yakındır...” Bir teknenin güvertesinde geceleyip, o yıldızlara dalıp gitmek en sevdiğim düşlerimden biri olmuştur.
Mavi yolculuğun kurucusu, “Halikarnas Balıkçısı” adıyla anılan Cevat Şakir Kabaağaçlı, isim babası ise Sabahattin Eyüboğlu’dur. Cevat Şakir, Gökova’yı önce kendi motorsuz kayığı ile koy koy tek başına dolaşmıştır. Sonra yanına dostlarını da almaya başlamıştır. 1957 yılından itibaren de bu yolculuk her yıl tekrarlanmıştır.
Mavi Yolculuğun belirli bir zamanı yoktur. Yaz başında da ortasında da sonunda da bu yolculuğa çıkılabilir. Ama ben güz aylarında yapılanı severim. Azra Erhat tıpkı benim gibi düşünür: “Mavi gezinin yapılabileceği mevsim, haziran ayından ekim sonuna dek uzanır. Yaz ayları açık havada, güvertede yatmak için en elverişli aylarsa da, güz ayları denizlerin en sakin ve balığın en bol olduğu zamanlardır...” Can alıcı nokta son cümlededir. Güz ayları, sakin deniz, bol balık... Azra Erhat’a güvenip, geçen yıl ekim sonunda bir acele, yaz kalabalıklarından arınmış Bodrum’a gittim. Vakit geçirmeden, tanıdık bir tekneye binip, sabahın alacakaranlığında Gökova’ya doğru açıldım. Deniz, balıkçıların tabiri ile “tahta” gibiydi. Ama Kos’un üstünde kara bulutlar birikmeye başlamıştı. Kara bulutlar Kos tarafından gelirse Bodrum’a yağmur indirir, derdi balıkçılar. Ben balıkçıların yalancısıyım.
ÇÖKERTME KOYUNDA
Kıyıları dantel dantel, tepeleri zeytinlerle süslü Orak Adası’nı geçtik. Küçük Mazı ardından Büyük Mazı koyları geldi. El etek çekilmişti. Balıkçı kayıkları güneyli rüzgarlarla salınıp duruyorlardı. Sonra Çökertme Koyu’nda (Fesleğen Koyu) alargada kalıp, kahvaltının tadını çıkarttık. Kaptan demiri toplayıp koydan çıkarken, türküdeki Çökertme’nin burası olmadığını, Yalıkavak Beldesi’nin batı sahilindeki Geriş Köyü’nün altına düşen bölgenin eski adının da Çökertme olduğunu, kaçakçı Halil’in oralı olduğunu söyledi.
Tekne koydan çıkıp, pruvasını Gökova’ya doğru çevirdi. Biraz sonra cennet körfeze bir hançer gibi saplanan Yeniköy termik santralinin dumanlı bacası göründü. Sonra gerideki yüksek dağların eteklerindeki Ören sahilleri boy gösterdi. Orası da yazlıkçılarıyla vedalaşmış, yalnız kalmıştı. Niyetimiz, Kıran Dağları’na yaslanmış Akbük Koyu’nda gecelemekti. Karadan her gelişimde bu koyda uyumak hayalleri kurmuştum. Ama olmadı. Poyraz’a geçit vermeyen koy, güneyli rüzgarlarla kıpır kıpırdı. Kaptan çok sallanırız dedi. Koydan çıkıp, tam karşıdaki Sedir Adası’na demir attık. Çarşaf gibi turkuvaz denizin davetini kıramayıp, ılık sularda doya doya yüzdük.
Sonra geceleyeceğimiz İngiliz Limanı’na girdik. Sadun Boro “Vira Demir” adlı kitabında bu koyu şöyle anlatmıştı: “70’li yılların sonuna kadar bu koyun etrafını koca koca çam ağaçları çevirirdi. Onlara bağlandığınız zaman dalları teknenizin üzerini örterdi. Yüksek ağaçlar perde gibi rüzgara mani olur, neredeyse demir atmaya gerek kalmazdı...” İskeleye yaklaşırken kıyıda bir deniz kızı heykeli gördüm. Heykeltıraş Tankut Öktem’in yaptığı heykeli, Sadun Boro ve arkadaşları buraya yerleştirmiş ve altına şunları yazmıştı: “Bu deniz kızı düşlerini süsleyen cennete erişebilmek için nice engin denizler, ufuklar aştı. Kıtalar, adalar dolaştı. Ta ki Gökova’ya ulaşana kadar.”
BİR TAVA DOLUSU BALIK
İskeleye kıçtankara yaptık. Akşam yemeği için ocağı yaktığımızda gök delindi sanki, bütün yağmur üstümüze yağdı. Sonra çam kokusuyla birlikte her şey duruldu. Ben bütün gece boşuna yıldızları bekledim durdum.
Ertesi sabah koy koy olta salladık. Biraz mercan, birkaç karagöz, bol bol kaya balığı derken tavayı doldurduk. Yedik, içtik, yüzdük, okuduk, akşamı ettik. Bu kez Gökova’nın en güzel koylarından biri olan Löngöz’de uykuya yattık. Sabah bizi güneş uyandırdı. Yine koy koy dolaştık: Küfre, Babuş, Uzun Liman, Çamaltı koyları derken bir başka cennete Yedi Adalar’a vardık. Sesi soluğu kesip kuşları dinledik. Denizin davetine uyup mavi suları kulaçlarımızla köpürttük. Güneşli ekim ayının tadını çıkarttık. Deniz yeterli balığı vermeyince akşam yemeğinde menemene talim ettik.
Bir sonraki gün Mine, Çatalca, Mezar, Maden, Amazon koylarında gönlümüzü, aklımızı, aşkımızı bırakıp, karşı kıyıdan tekrar Bodrum’a döndük. Azra Erhat haklıymış, Gökova’da ekimin tadına doyum olmuyormuş.
Ama siz ekimi beklemeden de yola çıkabilirsiniz. Anlattığım koylar yılın her ayında size bir başka güzelliğini gösterecektir.
AZRA ERHAT’IN MAVİ YOLCULUK NOTLARI
Yolculuğun isim babası
Mavi yolculuğu anlatmak zordur, mavi yolculuğu yaşamak gerek. Bu geziye katılanlar hepsi iki-üç hafta süren mavi yolculuk dönüşünde, başka bir insan olarak çıkarlar karaya. Gözleri güzellikle, gövdeleri sağlıkla, ruhları mutlulukla dolmuştur. Doğaya ve insana karışmışlardır. Öyle unutulmaz bir serüven yaşamışlardır ki, bütün bir yıl izlenimlerini anlatmaya, anılarını tazelemeye doyamazlar. Bir mavi yolcu için en büyük başarı, kendisi bir mavi yolculuk düzenleyebilmek ve arkadaşlarına bir mavi gezi serüveni yaşatmaktır.
Halikarnas Balıkçısı takma adıyla anılan Cevat Şakir Kabaağaçlı mavi yolculuğun kurucusu ise, Sabahattin Eyüboğlu onun isim babasıdır. Gökova’yı ilkin, Yatağan adlı kendi motorsuz kayığı ile gezip, girintili çıkıntılı binbir koyunu, yöresel deyimle büklerini yıllarca tek başına dolaşan Halikarnas Balıkçısı, Bodrum’dan ayrılıp İzmir’e yerleşmek zorunda kalınca, birkaç dostu ile Gökova’ya geziler düzenlemeye başlamıştı. Bu geziler, 1957 yılından sonra sürekli olarak, her yaz yinelenen ve her kez biraz daha düzenli biçimde, daha çok sayıda yolcu ile yapılan geziler olmuştur.
İlk Gökova yolculuğundan beri hep yanında bulunan Sabahattin Eyüboğlu, bu gezileri sürekli bir gelenek haline getirmiş ve bunlara “mavi gezi” ya da “mavi yolculuk adını takmıştır.
Kumanya nasıl düzülür?
Asıl üstünde durulacak olanlar denizde avlanmak, balık tutmak, yüzerken denizin dibini görmek için gerekli deniz gözlüğü, paletler ve tüfeklerdir... Yolcuların her gün balık yemelerini sağlamak için, gemide ağlar bulunmasına önem verilir. Akşam ağları sermeye gitmek, gece yarısı tutulan balıklarla dolu ağları geri getirip boşaltmak, başlı başına bir cümbüştür. Ağlardan bir vlahos, bir orfos, bir mercan ya da barbunya çıkarsa, yolcular sevinç çığlıklarıyla selamlarlar akşam yemeklerine tat katacak bu yaratıkları.
Tatil gezilerine, büyük gemilerle turlara katılmaktan, curcuna hayatı yaşayan tatil köylerine gitmektense, mavi yolculuk yapmak çok daha verimli, çok daha elverişli ve yararlıdır yirminci yüzyıl insanı için...
Buluşma günü kumanya işine girişilir. On, onbeş günlük kumanya düzülür, daha doğrusu kuru yiyecekler bütün yolculuk süresine yetecek kadar alınır da sebze idi, meyva idi, ekmekti, bunlar bir büyük limandan öbür büyük limana kadar süre için satın alınır. En önemli, yolculuğun can damarı olan buz gereksinimi, ön planda tutulan, kimi zaman da yolcuları epey uğraştıran bir sorundur... Çay, kahve, şeker önemlidir. İkinci derecede önemli bir konu içki ve meşrubatı saptamaktır. Meyve suları, gazoz ve sodalar oluk oluk akar mavi yolculuğun sıcak günlerinde. Alkollü içkiler de hele akşam yemeklerinde, insana hiç zarar vermeden, yalnızca keyfe keyf katarak bol bol içilir.
Yolculuğun cennet koyları
Sedir Adası’nın iki koyu da güzeldir ama, Kıran Dağları’na karşı, yemyeşil bir denize açılan ve yusyuvarlak, bembeyaz bir kumla örtülü plajı, dünyada herhalde biriciktir. Buraya Kleopatra Kumsalı diyenler de vardır. Güya Mısır Kraliçesi, Romalı Antonius’u ziyaret için Tarsus’a geldiğinde, buraya kadar uzanmış da Kedrai Adası’na çıkmış. Bu koyda kum bulunmamasından yakınmış. Antonius da sevgilisine hoş görünmek için, Mısır’dan gemiler dolusu kum getirtmiş, plajdaki kum, o kummuş...
Knidos, Afrodit’in kenti. Knidos önünde, dikdörtgen biçiminde kocaman bir burun olarak dikilen Deveboynu’na gelmeden, şehrin ışıkları görülür. Deveboynu, eskiden adaymış. Knidoslular, bu adayı dar bir şoseyle karaya bağlayarak birbirinden ayrı, savunma için elverişli iki liman meydana getirmişler...
Söğütten sonra, İngiliz Limanı denilen, bir papatya gibi açılan koylarıyla Gökova’nın en güzel büküne girilir. Buraya İngiliz Limanı denmesi, 1. Dünya Savaşı sırasında bir İngiliz filosunun burada saklanmasındanmış. İngiliz Limanı ile Yedi Adalar arasında geçilmesi zor, yarımada biçiminde bir burun vardır ki, onu geçtikten sonra Tuzla Limanı’na, Yedi Adalar’ın bulunduğu koya ve Bördübet Limanı’na varılır...”
Nöbetleşe yemek
İlk demir alma olayı büyük bir olaydır. Yola çıkış heyacanı giderilir giderilmez iş bölümü planlamasına girişilir. Aşçımız, bulaşıkçımız yoktur. Üç kişilik ekipler kurulur, her ekip görevli olduğu gün sabahtan akşama kadar, daha doğrusu geceye kadar çalışıp, arkadaşlarına yemek ve servis yapmakla yükümlü olur. Sabah erkenden daha mavi yolcular kalkmadan, bir kahve ya da Nescafe ikramı makbul sayılır. Ondan sonra kahvaltı gelir. Kahvaltı bulaşığı yıkandıktan sonra, hemen öğle yemeğinin hazırlanmasına başlanır.
Mavi yolculukta, herkesin aç kurtlar gibi yemeklere saldırması olağandır. Deniz ve açık hava iştah açar, insan evinde bir yiyecekse, gezide iki-üç kat fazla yer. Akşam yemekleri şölene dönüşür her zaman. Tutulan balıklar akşam yemeğine meze olarak hazırlanır, mangal üstünde kızartılır.
Hoş sohbetler arasında yenilir, içilir ve sonra da türküye oturulur. Mavi gezide iyi türkü söyleyen varsa, gece ıssız koylar, mehtap ve yıldızlı gök aydınlanır adeta, insanlaşır, ıssızlık, yalnızlık duyulmaz, insan sesi tabiatın sesine karışır, doğa ile insan birleşir, gece günün bir bölümü olmaktan çıkar, bir tören, bir bayram havasına bürünür.
MAVİ TUR YAPAN ŞİRKETLERİN ROTALARI VE FİYATLARI
IŞIL TUR
Turların hareket noktası Bodrum. Tekneler Gökova Körfezi’ni turladıktan sonra yine çıkış noktasına dönüyor. Yatlar çift kişilik dört veya altı kabinli. Her kabinin özel tuvalet ve duşu var. Yatlar sigortalı. Yedi gece, sekiz günlük tam pansiyon turların kişi başına fiyatı 29 Temmuz’a kadar 989 TL. (Tel: 0212 444 41 14 / www.isiltur.com.tr)
BAM TUR
Firma, alt çift kişilik kabini olan, maksimum 12 kişilik teknelerle tur düzenliyor. Teknede duş ve tuvalet paylaşılıyor. Bodrum çıkışlı bir haftalık Gökova Körfezi turlarının kişi başı tam pansiyon ücreti 888 TL’den başlıyor. Yatlar sigortalı. (Tel: 0216 444 01 57 / www.bamtur.com)
ETS TUR
Firmanın tekneleri 17-24 metre uzunluğunda, altı ya da dokuz kabinli, sigortalı. Tek ya da çift kişilik odalarında tuvalet, duş, müzik sistemi bulunuyor. Birer haftalık turlar için üç seçenek sunuluyor: Marmaris çıkışlı Fethiye Körfezi turları tam pansiyon 773 TL, Marmaris çıkışlı gidiş dönüş Datça turları her şey dahil bin 190 TL. Bodrum çıkışlı Gökova Körfezi turları her şey dahil bin 190 TL. (Tel: 0212 444 03 87 / www.etstur.com)
ANI TUR
Firmanın 17 ila 30 metre uzunluğundaki Ege yapımı yatları dört ila 10 çift kişilik kabinli. Her kabinde özel duş ve tuvalet bulunuyor. Sigortalı teknelerle altı farklı mavi tur alternatifi sunuluyor. Tam pansiyon bir haftalık Bodrum çıkışlı Gökova Körfezi, Marmaris çıkışlı Fethiye Körfezi, Antalya çıkışlı gidiş dönüş Kekova, Marmaris çıkışlı gidiş dönüş Datça, Fethiye çıkışlı gidiş dönüş Kekova turlarının kişi başı fiyatları 846 TL’den başlıyor. Bodrum çıkışlı Hisarönü Körfezi turlarının fiyatları ise bin 228 TL’den başlıyor. (Tel: 0212 444 02 64 / www.anitur.com.tr)
Mavi yolculuğun kurucusu, “Halikarnas Balıkçısı” adıyla anılan Cevat Şakir Kabaağaçlı, isim babası ise Sabahattin Eyüboğlu’dur. Cevat Şakir, Gökova’yı önce kendi motorsuz kayığı ile koy koy tek başına dolaşmıştır. Sonra yanına dostlarını da almaya başlamıştır. 1957 yılından itibaren de bu yolculuk her yıl tekrarlanmıştır.
Mavi Yolculuğun belirli bir zamanı yoktur. Yaz başında da ortasında da sonunda da bu yolculuğa çıkılabilir. Ama ben güz aylarında yapılanı severim. Azra Erhat tıpkı benim gibi düşünür: “Mavi gezinin yapılabileceği mevsim, haziran ayından ekim sonuna dek uzanır. Yaz ayları açık havada, güvertede yatmak için en elverişli aylarsa da, güz ayları denizlerin en sakin ve balığın en bol olduğu zamanlardır...” Can alıcı nokta son cümlededir. Güz ayları, sakin deniz, bol balık... Azra Erhat’a güvenip, geçen yıl ekim sonunda bir acele, yaz kalabalıklarından arınmış Bodrum’a gittim. Vakit geçirmeden, tanıdık bir tekneye binip, sabahın alacakaranlığında Gökova’ya doğru açıldım. Deniz, balıkçıların tabiri ile “tahta” gibiydi. Ama Kos’un üstünde kara bulutlar birikmeye başlamıştı. Kara bulutlar Kos tarafından gelirse Bodrum’a yağmur indirir, derdi balıkçılar. Ben balıkçıların yalancısıyım.
ÇÖKERTME KOYUNDA
Kıyıları dantel dantel, tepeleri zeytinlerle süslü Orak Adası’nı geçtik. Küçük Mazı ardından Büyük Mazı koyları geldi. El etek çekilmişti. Balıkçı kayıkları güneyli rüzgarlarla salınıp duruyorlardı. Sonra Çökertme Koyu’nda (Fesleğen Koyu) alargada kalıp, kahvaltının tadını çıkarttık. Kaptan demiri toplayıp koydan çıkarken, türküdeki Çökertme’nin burası olmadığını, Yalıkavak Beldesi’nin batı sahilindeki Geriş Köyü’nün altına düşen bölgenin eski adının da Çökertme olduğunu, kaçakçı Halil’in oralı olduğunu söyledi.
Tekne koydan çıkıp, pruvasını Gökova’ya doğru çevirdi. Biraz sonra cennet körfeze bir hançer gibi saplanan Yeniköy termik santralinin dumanlı bacası göründü. Sonra gerideki yüksek dağların eteklerindeki Ören sahilleri boy gösterdi. Orası da yazlıkçılarıyla vedalaşmış, yalnız kalmıştı. Niyetimiz, Kıran Dağları’na yaslanmış Akbük Koyu’nda gecelemekti. Karadan her gelişimde bu koyda uyumak hayalleri kurmuştum. Ama olmadı. Poyraz’a geçit vermeyen koy, güneyli rüzgarlarla kıpır kıpırdı. Kaptan çok sallanırız dedi. Koydan çıkıp, tam karşıdaki Sedir Adası’na demir attık. Çarşaf gibi turkuvaz denizin davetini kıramayıp, ılık sularda doya doya yüzdük.
Sonra geceleyeceğimiz İngiliz Limanı’na girdik. Sadun Boro “Vira Demir” adlı kitabında bu koyu şöyle anlatmıştı: “70’li yılların sonuna kadar bu koyun etrafını koca koca çam ağaçları çevirirdi. Onlara bağlandığınız zaman dalları teknenizin üzerini örterdi. Yüksek ağaçlar perde gibi rüzgara mani olur, neredeyse demir atmaya gerek kalmazdı...” İskeleye yaklaşırken kıyıda bir deniz kızı heykeli gördüm. Heykeltıraş Tankut Öktem’in yaptığı heykeli, Sadun Boro ve arkadaşları buraya yerleştirmiş ve altına şunları yazmıştı: “Bu deniz kızı düşlerini süsleyen cennete erişebilmek için nice engin denizler, ufuklar aştı. Kıtalar, adalar dolaştı. Ta ki Gökova’ya ulaşana kadar.”
BİR TAVA DOLUSU BALIK
İskeleye kıçtankara yaptık. Akşam yemeği için ocağı yaktığımızda gök delindi sanki, bütün yağmur üstümüze yağdı. Sonra çam kokusuyla birlikte her şey duruldu. Ben bütün gece boşuna yıldızları bekledim durdum.
Ertesi sabah koy koy olta salladık. Biraz mercan, birkaç karagöz, bol bol kaya balığı derken tavayı doldurduk. Yedik, içtik, yüzdük, okuduk, akşamı ettik. Bu kez Gökova’nın en güzel koylarından biri olan Löngöz’de uykuya yattık. Sabah bizi güneş uyandırdı. Yine koy koy dolaştık: Küfre, Babuş, Uzun Liman, Çamaltı koyları derken bir başka cennete Yedi Adalar’a vardık. Sesi soluğu kesip kuşları dinledik. Denizin davetine uyup mavi suları kulaçlarımızla köpürttük. Güneşli ekim ayının tadını çıkarttık. Deniz yeterli balığı vermeyince akşam yemeğinde menemene talim ettik.
Bir sonraki gün Mine, Çatalca, Mezar, Maden, Amazon koylarında gönlümüzü, aklımızı, aşkımızı bırakıp, karşı kıyıdan tekrar Bodrum’a döndük. Azra Erhat haklıymış, Gökova’da ekimin tadına doyum olmuyormuş.
Ama siz ekimi beklemeden de yola çıkabilirsiniz. Anlattığım koylar yılın her ayında size bir başka güzelliğini gösterecektir.
AZRA ERHAT’IN MAVİ YOLCULUK NOTLARI
Yolculuğun isim babası
Mavi yolculuğu anlatmak zordur, mavi yolculuğu yaşamak gerek. Bu geziye katılanlar hepsi iki-üç hafta süren mavi yolculuk dönüşünde, başka bir insan olarak çıkarlar karaya. Gözleri güzellikle, gövdeleri sağlıkla, ruhları mutlulukla dolmuştur. Doğaya ve insana karışmışlardır. Öyle unutulmaz bir serüven yaşamışlardır ki, bütün bir yıl izlenimlerini anlatmaya, anılarını tazelemeye doyamazlar. Bir mavi yolcu için en büyük başarı, kendisi bir mavi yolculuk düzenleyebilmek ve arkadaşlarına bir mavi gezi serüveni yaşatmaktır.
Halikarnas Balıkçısı takma adıyla anılan Cevat Şakir Kabaağaçlı mavi yolculuğun kurucusu ise, Sabahattin Eyüboğlu onun isim babasıdır. Gökova’yı ilkin, Yatağan adlı kendi motorsuz kayığı ile gezip, girintili çıkıntılı binbir koyunu, yöresel deyimle büklerini yıllarca tek başına dolaşan Halikarnas Balıkçısı, Bodrum’dan ayrılıp İzmir’e yerleşmek zorunda kalınca, birkaç dostu ile Gökova’ya geziler düzenlemeye başlamıştı. Bu geziler, 1957 yılından sonra sürekli olarak, her yaz yinelenen ve her kez biraz daha düzenli biçimde, daha çok sayıda yolcu ile yapılan geziler olmuştur.
İlk Gökova yolculuğundan beri hep yanında bulunan Sabahattin Eyüboğlu, bu gezileri sürekli bir gelenek haline getirmiş ve bunlara “mavi gezi” ya da “mavi yolculuk adını takmıştır.
Kumanya nasıl düzülür?
Asıl üstünde durulacak olanlar denizde avlanmak, balık tutmak, yüzerken denizin dibini görmek için gerekli deniz gözlüğü, paletler ve tüfeklerdir... Yolcuların her gün balık yemelerini sağlamak için, gemide ağlar bulunmasına önem verilir. Akşam ağları sermeye gitmek, gece yarısı tutulan balıklarla dolu ağları geri getirip boşaltmak, başlı başına bir cümbüştür. Ağlardan bir vlahos, bir orfos, bir mercan ya da barbunya çıkarsa, yolcular sevinç çığlıklarıyla selamlarlar akşam yemeklerine tat katacak bu yaratıkları.
Tatil gezilerine, büyük gemilerle turlara katılmaktan, curcuna hayatı yaşayan tatil köylerine gitmektense, mavi yolculuk yapmak çok daha verimli, çok daha elverişli ve yararlıdır yirminci yüzyıl insanı için...
Buluşma günü kumanya işine girişilir. On, onbeş günlük kumanya düzülür, daha doğrusu kuru yiyecekler bütün yolculuk süresine yetecek kadar alınır da sebze idi, meyva idi, ekmekti, bunlar bir büyük limandan öbür büyük limana kadar süre için satın alınır. En önemli, yolculuğun can damarı olan buz gereksinimi, ön planda tutulan, kimi zaman da yolcuları epey uğraştıran bir sorundur... Çay, kahve, şeker önemlidir. İkinci derecede önemli bir konu içki ve meşrubatı saptamaktır. Meyve suları, gazoz ve sodalar oluk oluk akar mavi yolculuğun sıcak günlerinde. Alkollü içkiler de hele akşam yemeklerinde, insana hiç zarar vermeden, yalnızca keyfe keyf katarak bol bol içilir.
Yolculuğun cennet koyları
Sedir Adası’nın iki koyu da güzeldir ama, Kıran Dağları’na karşı, yemyeşil bir denize açılan ve yusyuvarlak, bembeyaz bir kumla örtülü plajı, dünyada herhalde biriciktir. Buraya Kleopatra Kumsalı diyenler de vardır. Güya Mısır Kraliçesi, Romalı Antonius’u ziyaret için Tarsus’a geldiğinde, buraya kadar uzanmış da Kedrai Adası’na çıkmış. Bu koyda kum bulunmamasından yakınmış. Antonius da sevgilisine hoş görünmek için, Mısır’dan gemiler dolusu kum getirtmiş, plajdaki kum, o kummuş...
Knidos, Afrodit’in kenti. Knidos önünde, dikdörtgen biçiminde kocaman bir burun olarak dikilen Deveboynu’na gelmeden, şehrin ışıkları görülür. Deveboynu, eskiden adaymış. Knidoslular, bu adayı dar bir şoseyle karaya bağlayarak birbirinden ayrı, savunma için elverişli iki liman meydana getirmişler...
Söğütten sonra, İngiliz Limanı denilen, bir papatya gibi açılan koylarıyla Gökova’nın en güzel büküne girilir. Buraya İngiliz Limanı denmesi, 1. Dünya Savaşı sırasında bir İngiliz filosunun burada saklanmasındanmış. İngiliz Limanı ile Yedi Adalar arasında geçilmesi zor, yarımada biçiminde bir burun vardır ki, onu geçtikten sonra Tuzla Limanı’na, Yedi Adalar’ın bulunduğu koya ve Bördübet Limanı’na varılır...”
Nöbetleşe yemek
İlk demir alma olayı büyük bir olaydır. Yola çıkış heyacanı giderilir giderilmez iş bölümü planlamasına girişilir. Aşçımız, bulaşıkçımız yoktur. Üç kişilik ekipler kurulur, her ekip görevli olduğu gün sabahtan akşama kadar, daha doğrusu geceye kadar çalışıp, arkadaşlarına yemek ve servis yapmakla yükümlü olur. Sabah erkenden daha mavi yolcular kalkmadan, bir kahve ya da Nescafe ikramı makbul sayılır. Ondan sonra kahvaltı gelir. Kahvaltı bulaşığı yıkandıktan sonra, hemen öğle yemeğinin hazırlanmasına başlanır.
Mavi yolculukta, herkesin aç kurtlar gibi yemeklere saldırması olağandır. Deniz ve açık hava iştah açar, insan evinde bir yiyecekse, gezide iki-üç kat fazla yer. Akşam yemekleri şölene dönüşür her zaman. Tutulan balıklar akşam yemeğine meze olarak hazırlanır, mangal üstünde kızartılır.
Hoş sohbetler arasında yenilir, içilir ve sonra da türküye oturulur. Mavi gezide iyi türkü söyleyen varsa, gece ıssız koylar, mehtap ve yıldızlı gök aydınlanır adeta, insanlaşır, ıssızlık, yalnızlık duyulmaz, insan sesi tabiatın sesine karışır, doğa ile insan birleşir, gece günün bir bölümü olmaktan çıkar, bir tören, bir bayram havasına bürünür.
MAVİ TUR YAPAN ŞİRKETLERİN ROTALARI VE FİYATLARI
IŞIL TUR
Turların hareket noktası Bodrum. Tekneler Gökova Körfezi’ni turladıktan sonra yine çıkış noktasına dönüyor. Yatlar çift kişilik dört veya altı kabinli. Her kabinin özel tuvalet ve duşu var. Yatlar sigortalı. Yedi gece, sekiz günlük tam pansiyon turların kişi başına fiyatı 29 Temmuz’a kadar 989 TL. (Tel: 0212 444 41 14 / www.isiltur.com.tr)
BAM TUR
Firma, alt çift kişilik kabini olan, maksimum 12 kişilik teknelerle tur düzenliyor. Teknede duş ve tuvalet paylaşılıyor. Bodrum çıkışlı bir haftalık Gökova Körfezi turlarının kişi başı tam pansiyon ücreti 888 TL’den başlıyor. Yatlar sigortalı. (Tel: 0216 444 01 57 / www.bamtur.com)
ETS TUR
Firmanın tekneleri 17-24 metre uzunluğunda, altı ya da dokuz kabinli, sigortalı. Tek ya da çift kişilik odalarında tuvalet, duş, müzik sistemi bulunuyor. Birer haftalık turlar için üç seçenek sunuluyor: Marmaris çıkışlı Fethiye Körfezi turları tam pansiyon 773 TL, Marmaris çıkışlı gidiş dönüş Datça turları her şey dahil bin 190 TL. Bodrum çıkışlı Gökova Körfezi turları her şey dahil bin 190 TL. (Tel: 0212 444 03 87 / www.etstur.com)
ANI TUR
Firmanın 17 ila 30 metre uzunluğundaki Ege yapımı yatları dört ila 10 çift kişilik kabinli. Her kabinde özel duş ve tuvalet bulunuyor. Sigortalı teknelerle altı farklı mavi tur alternatifi sunuluyor. Tam pansiyon bir haftalık Bodrum çıkışlı Gökova Körfezi, Marmaris çıkışlı Fethiye Körfezi, Antalya çıkışlı gidiş dönüş Kekova, Marmaris çıkışlı gidiş dönüş Datça, Fethiye çıkışlı gidiş dönüş Kekova turlarının kişi başı fiyatları 846 TL’den başlıyor. Bodrum çıkışlı Hisarönü Körfezi turlarının fiyatları ise bin 228 TL’den başlıyor. (Tel: 0212 444 02 64 / www.anitur.com.tr)