Mont Blanc’da katırlı yürüyüş turuna katıldık...
Mont Blanc’da yaptığımız, üç ülkeden geçen yedi günlük yürüyüş turumuz, katırımız Marius ve rehberimiz Philippe sayesinde unutulmaz oldu! Günde ortalama dokuz saatlik yürüyüşümüz, zorluk ve yorgunluğun yanı sıra birbirinden muhteşem manzaralarla süslüydü. Çağlayanlar, dereler, yemyeşil bir halıyı andıran çim örtüsü, ‘Milka inekleri’ ve çiçekler arasında gözümüz Heidi’yi aradı durdu...
“Rahat ve sağlam yürüyüş ayakkabıları, akşam için rahat terlik, güneş gözlüğü ve kremi, şapka, yağmurluk, anorak, kazak, eldiven, ayaklarda açılabilecek yaralar için ecza malzemesi, uyku tulumu” ve daha neler neler... Avrupa’nın ve Alplerin en yüksek dağı Mont Blanc’da (Beyaz Tepe) yapacağımız yedi günlük yürüyüş turuna ilişkin liste önce gözümüzü korkutmadı değil. Öyle ya, temmuz güneşinin ortasında bizden istenenler, işin içine ilaç vs de girince kafa karıştırmayacak gibi değildi.
4 bin 810 metrelik yüksekliğiyle dağ sevdalılarının gözdesi Mont Blanc’daki yürüyüşümüz Fransa’dan başlıyordu. Adrese vardığımızda rehberler yüklerimizi taşıyacak katırlarla meşguldü. Sonra sırasıyla isimlerimiz okundu. Pannuti’ler yani biz, sempatik ve sportif Philippe’leydik. İkisi İspanyol, beşi Fransız arkadaş ile katırımız Marius ise, bir haftalık yürüyüşümüzdeki yoldaşlarımız olacaktı.
İtiraf edeyim, ilk iki gün hayli zorlu geçti! Benim gibi, mesleği rehberlikten ötürü günde ortalama sekiz saat yürüyen birinin böylesine zorlanacağını asla düşünmezdim. Daha ilk gün rehberimiz Philippe’in, “Dağ yürüyüşü şehir yürüyüşüne benzemez, teknik gerektirir. Üstelik boynundaki bu kocaman fotoğraf çantasıyla nasıl yürüyeceksin!” sözleri hem haklı, hem de sinir bozucuydu. Himalayalar’da günlerce süren bir koşu turuna ve Everest’teki bir yürüyüşe katılmış 63 yaşındaki İspanyol arkadaşımız Maite, “Dağlarda bunsuz yürüyemezsin! Al bakayım şunu” diyerek yürüyüş batonlarından birini elime tutuşturmasaydı, o dik yamaçları inip çıkmam imkânsızdı.
Her sabah 7.30-8.00 gibi çıkıp, 16.30 civarı bitirdiğimiz yürüyüşlerimiz sırasında neler görmedik ki... Çaylar, çağlayanlar, yemyeşil bir halıyı andıran çim örtüsü, bugüne kadar hiç görmediğim tonlardaki renkleriyle çiçekler, ceylanlar, Alplerin besili inekleri, şirin köyler... Sadece Heidi ile büyükbabası yoktu ortalıkta.
DAĞLAR KIZI REYHAN
Yakıcı temmuz güneşiyle bazen hayli zorlaşan, bir sonraki adımı nasıl atacağımızın hesaplarını yaptığımız yürüyüşümüzün en renkli anlarından biri öğle piknikleriydi. Soframızın baş tacı, geçmekte olduğumuz ülkelerin peynirleriydi ve hepsi de Alpler’de üretiliyordu. Fransa’da enfes ‘beaufort’ peynirinin tadına bakarken, İtalya’da ‘fontina’nın zevkine varacaktık. Akşamları uyuduğumuz ve özellikle dağ yürüyüşçüleri için yapılmış ‘yatakhane otellerde’ bir askeri kampta olduğu gibi bir dakika bile geciktirmeden verilen akşam yemeklerimizde de ülke değiştirdiğimizi hep hissettik. İtalya’da ‘risotto’lar, birbirinden lezzetli soslarla hazırlanmış makarnalar yerken, Fransa’da içimizi ısıtan sebze çorbalarından içip, Burgonya usulü et yemeği yedik mesela...
Saat 21.00 oldu mu herkesin 6-8-10 kişilik odasına koştuğu ve tüm günün yorgunluğuyla uykuya daldığı otellerimizde başta kendi grubumuz olmak üzere, Avustralyalı, İngiliz, Japon yürüyüşçülerle birlikte uyuduk. Sabahları bu hiç tanımadığımız ‘yatak komşularımıza’ günaydın deyip kahvaltıya koştuk.
Böylesine disiplin ve uyum gerektiren, zorlu, yorucu ama bir o kadar da renkli ve her gün bir hedefe varan bir yürüyüş sırasında benim gibi uzaklardan, ‘Doğu’dan gelen birinin aklına neler düşmüyor ki... Dilime dolanan ve benden başka kimsenin anlamadığı ‘Dağlar kızı Reyhan’ İspanyol arkadaşımız, doktor Maria Abel’in dikkatinden kaçmadı mesela... Ya da koca Âşık Veysel’in ‘Uzun İnce Bir Yoldayım’ı! Sonra ellerinde asaları, aç biilaç ‘hayatın anlamını’ aradıkları yollara düşen ermişler, azizler... Batılı Katoliklerin ülkelerinden başlayıp da İspanya’nın Atlantik Okyanusu’ndaki en uç noktası Compostela’ya yaptıkları ‘hac yürüyüşü’ndeki ‘hedefe varma ruhu’nu da kıyısından bucağından anlayacaktım bu turla..
HAYATI ÖĞRENMENİN YOLU!
Gruptaki diğer arkadaşlar neler hissediyordu, neden buradaydılar? 52 yaşındaki hemşire Christine Catty’nin yanıtı netti: “Böylesine zor ve uzun bir yolda yürüyebileceğimi kanıtlamak istiyordum kendime!” 47 yaşındaki mühendis Didier Chevalier’se hayli sportif biri, yarı maraton koşucusu! Zaten turumuza birlikte katıldığı eşi Sophie ile Pireneler’de, Korsika ve Kenya’daki dağlarda yürümüş. “Bu yıl işimle ilgili zor bir eğitim aldım. İşten tamamen uzaklaşmaya ihtiyacım vardı!” Eşi Sophie ise, zaman zaman zorlandığı turumuzla ilgili, “En güzel anlar yatakhanelerdekilerdi sanırım” diyor. “Hep çok eğlenceliydi! Başlangıçta konforlu, otelli bir seyahat düşünüyorduk; iyi ki yapmamışız!”
46 yaşındaki İspanyol doktor Maria Abel de sıkı bir yürüyüşçü! Önceleri, yaşadığı Katalonya bölgesini keşfe çıkan Maria, 17 yıldır Avrupa’nın çeşitli dağlarındaki yürüyüşlere katılıyor. “Dağda en zor şey hava! Hava kötü olduğunda her şey güçleşiyor. Ama her gece bir yerde uyumayı, göçebeliği çok seviyorum.” Peki Parisli rehberimiz Philippe Caubet nasıl olmuş da dağlarda bulmuş kendini? “Üniversitede spor okudum. Beden eğitimi öğretmeni olmayı planlıyordum, Alplerde buldum kendimi. Kışın kayak merkezlerinde karda yürüyüşler yapıyorum, Haziran-Eylül arası ise Mont Blanc yürüyüşleri.
Öyle alıştım ki doğaya, Paris gibi büyük şehirlerin hava kirliliği ve insan yığınları boğuyor beni!” Philippe başta Nepal, Peru ve Moğolistan olmak üzere yurtdışında özel dağ yürüyüşleri de düzenliyor; birkaç yıl önce bir müşterisinin talebi üzerine Türkiye’de, Aladağlar’a gitmiş, “Müthiş bir potansiyel var orada” diyor. “Dağların karakterleri, tıpkı denizler gibi birbirinden farklı mı?” diye soruyorum. “O farkı yaratan hep insan faktörü! Çünkü insan dağda izini bırakıyor. Alpler bize çok peynir veriyor mesela.. Doğal ortam da etkili tabii!” Dağların kendisine ne ifade ettiğini tek cümlede özetlemesini istiyorum: “Tüm olumlu ve olumsuz yanlarıyla hayatı öğrenmenin en güzel yolu!”
HİÇ DE HAKSIZ DEĞİL!..
Mont Blanc yürüyüş turuna katılmak isterseniz, Mont Blanc konusunda uzmanlaşmış seyahat acentası Cairn’e başvurabilirsiniz. Zorluk derecesine göre sınıflandırdıkları çok sayıda tur düzenliyorlar (cairn-fr.com).