Milas sadece havaalanı adı değil
Muğla’nın pek çok ilçesi hem ulusal hem de uluslararası düzeyde son derece gözde. Bunların başında Bodrum geliyor. Bodrum’a ulaşmak isteyenlerin uçağının piste değdiği ilk yer ise Milas. Ancak Milas sadece havaalanından ibaret değil. Bu güzel ilçemizde bir soluklanmanın getirisi çok fazla… Neden mi? Buyurun…
Tura şehrin içinden başlayalım. İlk mekânımız da ‘Madam Murat’ın Evi’ olsun. Bir aşk öyküsünün eseri olan ve yapıldığı günkü gibi korunan bu ev bir Jön Türk’ün aşkını kanıtlamasının eseri... Murat Salih Menteşe, Jön Türk olarak gittiği 1910’ların Paris’inde Madam Maria Suzanne’a âşık olur ve dönüşte onu da getirir. Sözü vardır. “Sana Batı standartlarında güzel bir ev yapacağım” der. Madam Suzan, güzel bir evin peşinde değildir. O da aşkını bulduğu için, yıllarca hiç şikâyet etmeden sıradan bir Milas evinde yaşar. Ta ki, 1927’de Murat Salih’in sözünü yerine getirdiği evin inşası tamamlanana dek. İşte bu ev Suzan Hanım’ın artık kendisini tamamen Türkiye’ye bağlı hissettiği dönemin de başlangıcı olur. Ta ki 1976’da ölene dek Milas’ın ‘Leylak Saçlı Annesi’ olarak tanınır ve sevilir.
Karya uygarlığına ve Menteşe Beyliği’ne başkentlik yapan Milas, tarihi ve doğal güzellikleriyle Türkiye’nin en zengin ilçelerinden birisi.
Torunu Ali Osman Menteşe’nin aynen korumaya çalıştığı bu ev şimdi müze. Madam’ın ‘Meryem Analı’ dua köşesi, gardırobu, mutfağı, Fransız köşesi, bütün duvar ve tavan süslemeleri ile sizi yaklaşık 100 yıl geriye götürerek, canlı bir film izletiyor.
Euromos Antik Kenti- Milas
KENDİSİ AYRI, DUVARLARI AYRI TARİH
Menteşoğulları döneminde, Menteşe Beyi Ahmet Gazi tarafından 1367’de yapılan bu güzel cami, sadece bir cami olarak değil, duvarlarında kullanılan taşlarla da tarihi eser. Karia dönemi binalarının taşları da kullanılınca duvarlarında mektuplar da okumak mümkün, anlaşmalar da. O yazıt taşlar sizi ta MÖ 40 yıllarına kadar götürebiliyor.
Çevrede bulunan pek çok tarihi eseri barındıran müze, bir ilçe ölçeğinde oldukça zengin sayılır. Bahçesindeki heykel ve anıtlar zaten bir servet; ama içeride Afrodit’in gerçekten harika diyebileceğimiz güzel başı (MÖ 330-30) dahi tek başına bu müzeyi gezmek için yeterli derim; ama Herkül’ün heykellerinden ziynet eşyasına... Daha neler var neler içeride, gezin de görün.
Labranda- Milas
BİR HARİKA DAHA YOLDA
Hekatomnos (Hisarbaşı Tepesi) 110 metreye 96 metre boyutlarında, 8 metre yüksekliğinde bir platform. Yeni keşfedildi, daha ziyarete açılmadı; ama adını çok duyacaksınız, haberiniz ola. Başkentin Bodrum olmasından hemen önce MÖ 4. yüzyılda yapılan bu eser, Perslerin Karia Satrabı (Valisi denebilir) tarafından yapılmış.
Şu anda UNESCO’nun Geçici Dünya Mirası içinde yer alan ve kazı çalışmaları bittiğinde ‘geçici’ sıfatının kalkacağı bu tarihi alan, Bodrum’daki Halikarnas Mozolesi ile kıyaslanacak ölçüde. Bodrum’dakinin aksine neredeyse tamamına yakın bölümleri ayakta duran bir muhteşem eser olarak dünyanın ilgisini çekmeye aday.
ZEUS BALTASI
Savaşçı Karya’lıların simgesi ve bayrağı, Labrys dedikleri çift başlı balta. Zeus’u simgeleyen bu çift yüzlü balta şehrin su kemerinin altındaki kapının üstüne kazınmış. İşte o balta bugün dahi, iki başına oyulmuş iki gözle sizi seyrediyor, siz ona bakarken.