Ayten SERİN
Son Güncelleme:
Maçka Palas tarihinde otel dönemi başlıyor
Tarihi Maçka Palas binası, konut olarak yapılmıştı. Sonra banka genel merkezi oldu. İki hafta sonra ise yeni bir işlevle yeniden kapılarını açacak: Hyatt Grubu’nun bir oteli olacak. Kaldığı otele bir gecede ne kadar verdiğini önemsemeyecek kadar parası olanların, sakin ve gözlerden uzak olmayı sevenlerin oteli. Amerikalı mimar Randy Gerner, eski dokuyu koruyup modernize etmiş. İçeride ceviz, bej ve grinin hakim olduğu şık bir dekorasyon var. Otel, gökdelen otellere kıyasla dışardan küçük gibi görünüyor ama 90 odaya ve geniş iç mekanlara sahip.
Maçka Palas 1922’de toplu konut olarak yapılmış, tipik mimariye sahip, etkileyici bir bina. Apartmanın daireleri yıllarca konut olarak kullanıldı. Sonra restore edildi ve banka genel merkezi oldu, altında şık dükkanlar açıldı. Bina bir süre önce yeniden kapandı, aylar süren çalışmalardan sonra şimdi yeni yüzüyle otel olarak açılmaya hazırlanıyor. Bu otelin adı Park Hyatt Maçka Palas olacak. Otelin Genel Müdürü Tashi Takang binada iki yıldır süren restorasyonun getireceklerini şöyle anlatıyor: "Biz onu, otel olarak tekrar toplumun bir parçası haline getiriyoruz. İstanbul halkına neredeyse 24 saat süren bir hizmet sunacağız. Daha önce banka idi ve şimdi yaşayan kültürün bir parçası haline geliyor. Bu tarihi önemi olan binaya yeniden hayat vermekten büyük onur duyuyoruz."
TARİHİ BİNADA ÇAĞDAŞ KONFOR
Binanın dışı aynen korunurken içinde hemen herşey yenilendi. Amerikalı mimar Randy Gerner’in de ilk otel tecrübesi bu bina. Takang restorasyon sürecini şöyle anlatıyor: "Tüm amaç, otele rezidans havası vermekti. Mimarımız binaya, tarihi görünümünü koruyarak modern bir dokunuş yapmak istedi. Odaların bir bölümü hala eski görünümünde, tavanlar, avizeler orijinal şeklini koruyor, yani binanın ruhu ile çağdaş ruh harmanlandı ve bu, çok göze sokulmayan bir şekilde yapıldı. Biz konuklarımıza tarihi bir binada çağdaş konforu sunmak istiyoruz."
Art-Deco binada otelin lobisi daha girişte müşterileri geniş bir bar edasıyla karşılıyor. Oturma bölümlerinin kenarlarına orkideler yerleştirilmiş. Mimar Gerner’in bir dönem görüp etkilendiği İspanyol tarzı koltuklar tek tek merdiven basamaklarına yerleştirilmiş.
SPA HERKESİN KENDİ ODASINDA
Otelde 90 oda var, bunların 10’u süit, 50’si delux, ama burada delux odalardan standart oda olarak bahsediliyor. Her katta 17 oda var ve her oda birbirinden farklı. En üst katta ise 5 süit oda bulunuyor, bunlardan biri presidential süit. Otelin en önemli özelliklerinden biri da SPA odaları. Bunlardan 25 tane bulunuyor. Bu odaların genişlikleri 52- 65 metrekare arasında. Takang bu odalarda banyoya verdikleri önemi şöyle anlatıyor: "Normalde banyo yapmak herkes için bir gereklilik ama biz burada gerekliliği hoş bir tecrübeye çevirmek istiyoruz. SPA banyolarımızda mini hamam, buhar banyosu, duş bölümü, küvet ve ışık banyosu (terapisi) imkanı var. SPA hissini misafirlerimize odalarında yaşatmak istiyoruz."
Işık banyosu ilginç bir terapi yöntemi. Kişi uzaktan kumanda ile küvetin içindeyken banyoya değişik renkte ışıklar verebiliyor. Takang ışığın beyni ve vücudu uyardığını söylüyor. Banyo zemini yerden ısıtmalı, Türk hamamını müşteriler kendi odasında yaşaması için sadece oturma ve kurna kısmıyla buraya konmuş Banyo küvetinde yatarken kitap okuma detayı bile düşünülmüş. Banyoda kozmetikler veya ilaçlar için soğutmalı bir dolap da var. İki ayrı lavoba bulunuyor ve küçük olanda çeşmeden filtre edilmiş, içilebilir hale getirilmiş su akıyor. Otelin bunu kullanma sebeplerinden biri de plastik şişe kullanımını azaltmak, Takang "Her odaya günde iki şişe su koyarsanız günde 180 atık pet şişe çıkar, bunu azaltmak istedik" diyor.
EV GİBİ AMA OTEL KONFORU VAR
Odalar tasarlanırken düşünülen en önemli şey kendinizi evinizde gibi hissettirmek olmuş. Bu yüzden otel misafirleri odaya girerken kapıyı açtığında girişte doğrudan yatak bölümünü değil bir ev girişi gibi holü görüyorlar. Banyoda Türk traverteni, mobilyalarda doğal ceviz kaplama kullanılmış. Oda mobilyaları otel için özel tasarlanmış. Koltuklar, şifonyer ve hatta televizyon ayağı bile özel tasarım. Prizler masadan çıkan özel tasarımlı bir panelde bir araya toplanmış. Panel masanın içine gizlenebildiği için de görüntüyü bozmuyor.
Otelin odalarında ve koridorlarında Ara Güler’in çektiği birçok fotoğraf var. Koridor kolonları binanın orijinal halindeki gibi aynen yeniden imal edilmiş. Kartonpiyerler, kalıpları çıkarılarak yeniden orijinal binadaki gibi yapılmış. Parkeler hatta duvarın boya rengi bile binanın konut olarak kullandığı dönemdekiyle aynı tonlarda seçilmiş. Otelde ceviz renginin ağırlığı hissediliyor. Gri, bej ve ceviz kombine edilmiş. Odalarda yatak bölümlerinde eski doku korunmaya çalışılmış sadece banyo bölümleri yeni. Binanın mimari ekibi eski fotoğraflarda gördükleri avizelerin benzerini bulabilmek için hayli uğraşmış.
FENG SHUI’YE UYGUN AÇIK BÖLÜM
Aradıkları müşteri, hem parası olan hem de çok fazla görünmek istemeyen bir kitle. Takang "Burada -hem kendilerini evlerinde gibi hissedecekler, hem de iyi bir otelin tüm imkanlarından ve hizmetlerinden faydalanabilecekler" diyor.
Park Hyatt Maçta Palas’ın, İstanbul’da sürekli yaşayanları belki de en çok ilgilendirecek kısmı The Prime isimli restoran bar. Burası aynı zamanda otelin yüzme havuzunun da bulunduğu açık bir bölüme sahip. Takang burada Feng Shui terimlerine göre tüm elementlerin var olduğunu söylüyor: Avizelerde asılacak mumlarla ateş, çiçek düzenleme bölümü sayesinde toprak, dekorasyon ile ağaç, havuz sayesinde su ve açık hava nedeniyle hava. Restoranda vurgu yemeğin üzerinde; bu yüzden tabaklar bile dümdüz beyaz. Teras katı, binanın konut olarak kullanıldığı dönemde hizmetlilerin katıymış. Ama şimdi The Terraca adlı bir restoran bar, Boğaz manzarasıyla konukları ağırlayacak.
TİBET ASILLI İSVİÇRELİ
Park Hyatt Maçka Palas İstanbul Genel Müdürü Tashi Takang Tibet asıllı bir İsviçreli. Nisan ayından beri Türkiye’de. Daha önce Hyatt Regency’nin Varşova Oteli’nde genel müdür yardımcısı olan Takang artık Türkiye’deki otelin başında. Türkiye’deki dostluk havasından çok hoşlanmış, "Herkes yabancılara yardımcı oluyor, temel insani değerler kaybolmamış" diyor.
ABDÜLHAK HAMİD VE KERİME NADİR BURADA KALMIŞTI
20. yüzyılın başında İstanbul’da daire daire kiraya verilmek üzere apartman olarak yapılan ilk binalardan biri Maçka Palas. Türkiye’ye demiryolu müteahhitliği yapmak için gelen Vincenzo Caivano tarafından 1922 yılında İtalyan asıllı Mimar Guilio Mongeri’ye yaptırıldı. 1849 yılında İstanbul’a göçen İtalyan levanten bir ailenin torunu olan Mongeri, Maçka Palas’ı yaparken Milano saraylarından etkilendi. Birinci Ulusal Mimarlık Dönemi olarak tanımlanan akımın öncü mimarlarından olan Mongeri’nin inşa ettiği Maçka Palas, yapıldığı senelerde civarın en yüksek, en büyük binasıydı.
Yapıldığı dönemde karşısında İtalyan konsolosluğu (şu anda Maçka Teknik Meslek Lisesi) vardı ve buraya gelen diplomat veya misafirlerin Maçka Palas’ı kullanacağı düşünülmüştü. Ama kısa süre sonra Cumhuriyet ilan edilip başkent Ankara’ya taşınınca ve büyükelçilikler bir bir Ankara’ya gidince bina asla bu amaç için kullanılamadı.
Vincenzo Caivano’nun 1967’de ölümüyle Maçka Palas’ın idaresi oğlu Achille Caivano’ya geçti. Caivano, eşi Jozette ile Büyükada’dan Maçka Palas’a taşındı, ancak bina eski ihtişamını kaybetmeye başladı.
Bahçesi 1972 yılında İbrahim Polat’a satılan Maçka Palas’ın tenis kortu bir süre sonra otopark oldu, alt katları dükkán olarak kiralandı. Maçka Palas’ı 1994 sonunda Doğuş Holding satın aldı. Doğuş Holding burayı önce banka yönetim merkezi olarak kullanmak üzere restore etti, şimdi de otel yapıyor. Bina Kasım başında açılacak.
Ünlü romancı Kerime Nadir, Türk müziğinin ünlü çifti Fahire-Refik Fersan, şair Abdülhak Hamid Tarhan, gökbilimci Abdülfeyyaz Tevfik Yergök, cumhuriyetin yetiştirdiği ilk operatörlerden Doktor Hazım Bumin, İstiklal Marşı’nın bestecisi Osman Zeki Üngör, ses sanatkarı Necmi Rıza Bey, 1950’lerde Demokrat Parti İstanbul Milletvekili Salih Fuad Keçeci, Turgay Şeren, ilk spor spikeri Sait Çelebi, Prens Reşit Benayat, İttihat ve Terakki’nin maliye nazırlarından ve Galatasaray Lisesi öğretmenlerinden Tahir Erer, Maçka Palas’ın ünlü kiracıları arasındaydı. Abdülhak Hamid Tarhan’ın odası otelde de müze olarak korunacak.
TARİHİ BİNADA ÇAĞDAŞ KONFOR
Binanın dışı aynen korunurken içinde hemen herşey yenilendi. Amerikalı mimar Randy Gerner’in de ilk otel tecrübesi bu bina. Takang restorasyon sürecini şöyle anlatıyor: "Tüm amaç, otele rezidans havası vermekti. Mimarımız binaya, tarihi görünümünü koruyarak modern bir dokunuş yapmak istedi. Odaların bir bölümü hala eski görünümünde, tavanlar, avizeler orijinal şeklini koruyor, yani binanın ruhu ile çağdaş ruh harmanlandı ve bu, çok göze sokulmayan bir şekilde yapıldı. Biz konuklarımıza tarihi bir binada çağdaş konforu sunmak istiyoruz."
Art-Deco binada otelin lobisi daha girişte müşterileri geniş bir bar edasıyla karşılıyor. Oturma bölümlerinin kenarlarına orkideler yerleştirilmiş. Mimar Gerner’in bir dönem görüp etkilendiği İspanyol tarzı koltuklar tek tek merdiven basamaklarına yerleştirilmiş.
SPA HERKESİN KENDİ ODASINDA
Otelde 90 oda var, bunların 10’u süit, 50’si delux, ama burada delux odalardan standart oda olarak bahsediliyor. Her katta 17 oda var ve her oda birbirinden farklı. En üst katta ise 5 süit oda bulunuyor, bunlardan biri presidential süit. Otelin en önemli özelliklerinden biri da SPA odaları. Bunlardan 25 tane bulunuyor. Bu odaların genişlikleri 52- 65 metrekare arasında. Takang bu odalarda banyoya verdikleri önemi şöyle anlatıyor: "Normalde banyo yapmak herkes için bir gereklilik ama biz burada gerekliliği hoş bir tecrübeye çevirmek istiyoruz. SPA banyolarımızda mini hamam, buhar banyosu, duş bölümü, küvet ve ışık banyosu (terapisi) imkanı var. SPA hissini misafirlerimize odalarında yaşatmak istiyoruz."
Işık banyosu ilginç bir terapi yöntemi. Kişi uzaktan kumanda ile küvetin içindeyken banyoya değişik renkte ışıklar verebiliyor. Takang ışığın beyni ve vücudu uyardığını söylüyor. Banyo zemini yerden ısıtmalı, Türk hamamını müşteriler kendi odasında yaşaması için sadece oturma ve kurna kısmıyla buraya konmuş Banyo küvetinde yatarken kitap okuma detayı bile düşünülmüş. Banyoda kozmetikler veya ilaçlar için soğutmalı bir dolap da var. İki ayrı lavoba bulunuyor ve küçük olanda çeşmeden filtre edilmiş, içilebilir hale getirilmiş su akıyor. Otelin bunu kullanma sebeplerinden biri de plastik şişe kullanımını azaltmak, Takang "Her odaya günde iki şişe su koyarsanız günde 180 atık pet şişe çıkar, bunu azaltmak istedik" diyor.
EV GİBİ AMA OTEL KONFORU VAR
Odalar tasarlanırken düşünülen en önemli şey kendinizi evinizde gibi hissettirmek olmuş. Bu yüzden otel misafirleri odaya girerken kapıyı açtığında girişte doğrudan yatak bölümünü değil bir ev girişi gibi holü görüyorlar. Banyoda Türk traverteni, mobilyalarda doğal ceviz kaplama kullanılmış. Oda mobilyaları otel için özel tasarlanmış. Koltuklar, şifonyer ve hatta televizyon ayağı bile özel tasarım. Prizler masadan çıkan özel tasarımlı bir panelde bir araya toplanmış. Panel masanın içine gizlenebildiği için de görüntüyü bozmuyor.
Otelin odalarında ve koridorlarında Ara Güler’in çektiği birçok fotoğraf var. Koridor kolonları binanın orijinal halindeki gibi aynen yeniden imal edilmiş. Kartonpiyerler, kalıpları çıkarılarak yeniden orijinal binadaki gibi yapılmış. Parkeler hatta duvarın boya rengi bile binanın konut olarak kullandığı dönemdekiyle aynı tonlarda seçilmiş. Otelde ceviz renginin ağırlığı hissediliyor. Gri, bej ve ceviz kombine edilmiş. Odalarda yatak bölümlerinde eski doku korunmaya çalışılmış sadece banyo bölümleri yeni. Binanın mimari ekibi eski fotoğraflarda gördükleri avizelerin benzerini bulabilmek için hayli uğraşmış.
FENG SHUI’YE UYGUN AÇIK BÖLÜM
Aradıkları müşteri, hem parası olan hem de çok fazla görünmek istemeyen bir kitle. Takang "Burada -hem kendilerini evlerinde gibi hissedecekler, hem de iyi bir otelin tüm imkanlarından ve hizmetlerinden faydalanabilecekler" diyor.
Park Hyatt Maçta Palas’ın, İstanbul’da sürekli yaşayanları belki de en çok ilgilendirecek kısmı The Prime isimli restoran bar. Burası aynı zamanda otelin yüzme havuzunun da bulunduğu açık bir bölüme sahip. Takang burada Feng Shui terimlerine göre tüm elementlerin var olduğunu söylüyor: Avizelerde asılacak mumlarla ateş, çiçek düzenleme bölümü sayesinde toprak, dekorasyon ile ağaç, havuz sayesinde su ve açık hava nedeniyle hava. Restoranda vurgu yemeğin üzerinde; bu yüzden tabaklar bile dümdüz beyaz. Teras katı, binanın konut olarak kullanıldığı dönemde hizmetlilerin katıymış. Ama şimdi The Terraca adlı bir restoran bar, Boğaz manzarasıyla konukları ağırlayacak.
TİBET ASILLI İSVİÇRELİ
Park Hyatt Maçka Palas İstanbul Genel Müdürü Tashi Takang Tibet asıllı bir İsviçreli. Nisan ayından beri Türkiye’de. Daha önce Hyatt Regency’nin Varşova Oteli’nde genel müdür yardımcısı olan Takang artık Türkiye’deki otelin başında. Türkiye’deki dostluk havasından çok hoşlanmış, "Herkes yabancılara yardımcı oluyor, temel insani değerler kaybolmamış" diyor.
ABDÜLHAK HAMİD VE KERİME NADİR BURADA KALMIŞTI
20. yüzyılın başında İstanbul’da daire daire kiraya verilmek üzere apartman olarak yapılan ilk binalardan biri Maçka Palas. Türkiye’ye demiryolu müteahhitliği yapmak için gelen Vincenzo Caivano tarafından 1922 yılında İtalyan asıllı Mimar Guilio Mongeri’ye yaptırıldı. 1849 yılında İstanbul’a göçen İtalyan levanten bir ailenin torunu olan Mongeri, Maçka Palas’ı yaparken Milano saraylarından etkilendi. Birinci Ulusal Mimarlık Dönemi olarak tanımlanan akımın öncü mimarlarından olan Mongeri’nin inşa ettiği Maçka Palas, yapıldığı senelerde civarın en yüksek, en büyük binasıydı.
Yapıldığı dönemde karşısında İtalyan konsolosluğu (şu anda Maçka Teknik Meslek Lisesi) vardı ve buraya gelen diplomat veya misafirlerin Maçka Palas’ı kullanacağı düşünülmüştü. Ama kısa süre sonra Cumhuriyet ilan edilip başkent Ankara’ya taşınınca ve büyükelçilikler bir bir Ankara’ya gidince bina asla bu amaç için kullanılamadı.
Vincenzo Caivano’nun 1967’de ölümüyle Maçka Palas’ın idaresi oğlu Achille Caivano’ya geçti. Caivano, eşi Jozette ile Büyükada’dan Maçka Palas’a taşındı, ancak bina eski ihtişamını kaybetmeye başladı.
Bahçesi 1972 yılında İbrahim Polat’a satılan Maçka Palas’ın tenis kortu bir süre sonra otopark oldu, alt katları dükkán olarak kiralandı. Maçka Palas’ı 1994 sonunda Doğuş Holding satın aldı. Doğuş Holding burayı önce banka yönetim merkezi olarak kullanmak üzere restore etti, şimdi de otel yapıyor. Bina Kasım başında açılacak.
Ünlü romancı Kerime Nadir, Türk müziğinin ünlü çifti Fahire-Refik Fersan, şair Abdülhak Hamid Tarhan, gökbilimci Abdülfeyyaz Tevfik Yergök, cumhuriyetin yetiştirdiği ilk operatörlerden Doktor Hazım Bumin, İstiklal Marşı’nın bestecisi Osman Zeki Üngör, ses sanatkarı Necmi Rıza Bey, 1950’lerde Demokrat Parti İstanbul Milletvekili Salih Fuad Keçeci, Turgay Şeren, ilk spor spikeri Sait Çelebi, Prens Reşit Benayat, İttihat ve Terakki’nin maliye nazırlarından ve Galatasaray Lisesi öğretmenlerinden Tahir Erer, Maçka Palas’ın ünlü kiracıları arasındaydı. Abdülhak Hamid Tarhan’ın odası otelde de müze olarak korunacak.