Evrim SÜMER
Son Güncelleme:
Kumsalları harika deniz ürünleri zengin
Eğitim Reformu Girişimi Koordinatör Yardımcısı Batuhan Aydagül’ün (36) ismini, geçen hafta "Liberya Eğitim Bakanlığı’na Türkiye’den danışman" haberleri sayesinde çok duydunuz. Eğitim uzmanı olan Aydagül, iç savaştan çıkan Liberya’da Eğitim Bakanlığı’na danışmanlık yapacak. Geçen haftaki haberlerde görevi öne çıkıyordu. Biz, bir sene boyunca yaşayacağı başkent Monrovia’yı konuştuk.
İKTİDARDA KADINLARIN SÖZÜ GEÇİYOR
Liberya, Afrika kıtasının batısında, Atlas Okyanusu’nun kıyısında. Sınır komşuları Sierra Leone, Fildişi Sahili ve Gine. Ülkenin okyanus kıyıları yüzlerce kilometre. Yüzölçümü 111 bin kilometrekare. 3 milyon kişi yaşıyor. Resmi dil İngilizce. Üst düzey görevlilerin birçoğu Amerikan pasaportuna sahip. Liberya’ya "Lonely Star / Yalnız Yıldız" diyorlar. Amerikalıların desteği ile kurulmuş, bayrağı Amerikan bayrağının aynısı. Tek fark, sol üstte 50 yıldız olan alanda tek yıldız olması. Ülkenin en önemli GSM operatörünün ismi de Lonely Star. Halkın çoğunluğu Hıristiyan. Müslümanlar ve diğer dinlere inanların oranı yaklaşık yüzde 20. Savaştan 2003 sonunda çıkan Liberya yaralarını sarıyor. Afrika’nın ilk seçilmiş kadın başkanınca yönetiliyor. Kadınların hükümette önemli bir rolü var. Kadınların sosyal hayattaki önemi kampanyalarla vurgulanıyor. Aydagül, "Zaten gelişmekte olan ülkelerin çoğunda kadınlar, Türkiye’den çok daha iyi konumda" diyor.
LÜKS EVİN MONROVIA TANIMI
Savaş Monrovia’nın güzel binalarını silmiş, sadece anayollar asfalt. Yağmurda ulaşım duruyor. Zaten sokaklarda yürüyen pek kimse yok. Ama her yere giden taksi-dolmuşlar var. Monrovia’da şebeke suyu ve elektrik yok. O yüzden şehir jeneratör dolu ve tahmin edebileceğiniz gibi yakıt çok pahalı. Ev ararken üç özelliğe dikkat etmek lazım:Elektrik var mı, su deposu var mı, güvenlik var mı? Üçü bir araya geldiğinde konut lüks olarak tanımlanıyor. Deniz manzarası kriter değil. Bulduğum ev Birleşmiş Milletler güvenlik bölgesi içinde. Burası, sürekli devriye gezen bir mahalle. Yabancıların çoğu burada yaşıyor. Şanslıyım, bulduğum evden okyanus da gözüküyor!
SEYAHATTEN ÖNCE TANIDIK BULUN
Ülke savaş boyunca ciddi bir şekilde talan ve tahrip edilmiş. O yüzden henüz "Haydi ben bir Liberya’ya gideyim" deyip de elini kolunu sallaya sallaya gidilebilecek bir yer değil. İmkansız değil tabii, ama zor. Önerim, orada yaşayan birileri ile bağlantı kurmanız veya tanıdık birilerine misafir olmanız. Liberya’ya giderseniz sadece bu ülkeyle sınırlı kalmayın. Komşu ülkelere de gidin. Sierra Leone’nin durumu daha kötü sanılıyor ama Liberya’dan daha iyi orası.
DENİZ MAHSULLERİ CENNETİ
Monrovia Atlas Okyanusu’nun kıyısında. O yüzden ülke ne kadar fakir olsa da tam bir deniz mahsulleri cenneti. Istakoz, baraküda, karides, dilbalığı ve onlarca çeşit balık var. Ağırlıklı olarak deniz ürünleri ve pirinç ile besleniyorlar. Balığı buğulama veya sote gibi pişiriyorlar. Çok soslu ve ciddi acı yapıyorlar.
İLK GÜN AÇ KALDIM
Liberya önerisini hiç düşünmeden kabul ettim. Uluslararası eğitim ile uğraşmak isteyen biri için bu altın fırsat. Monrovia’aya ayak bastığım gün ile, bir hafta sonra hissettiklerim arasında dağlar kadar fark var. İlk gün biraz umutsuzluğa kapıldım. Güvenlik ve sosyal imkanların azlığı, her köşede karşıma çıkan yıkılmış binalar çok moral bozucu geldi. İşte, yani Eğitim Bakanlığı’nda ilk gün aç kaldım. Yemek yiyelim diyorum, sürekli geçiştiriyorlar. Neden, anlamadım. Sonunda yanıma bir odacı alıp yakındaki Lübnan marketine gittim. O hafta sadece etimek arası krem peynir ve muz yedim. Bir hafta sonra ruh halim tamamen değişmişti. Şehrin haraplığı daha az gözüme batmaya başladı, deniz kenarını keşfettim, işe daldım...
YAĞMURLA KÖŞE KAPMACA
Monrovia’da üzüntünün renklerini gördüm. Halk çok fakir, hayat şartları çok zor ama bunun içinde inanılmaz güzel renkler var. Tropik bir iklimdesiniz, her yer yemyeşil. Hava güneşliyken deli gibi yağmur yağmaya başlıyor. Bir yere sığınmazsanız bir iki dakika içinde duş almış kadar çok ıslanabilirsiniz. Üstünüzdeki çatı çökecek kadar şiddetli yağıyor. Esas renk insanlarda tabii. Şehir merkezinde herkes bir şey satıyor. Zaten hayat bu işportacılık sayesinde dönüyor. Biri buz, biri bebek maması, diğeri un satıyor. Malların hepsi el arabasında duruyor. Pazar günü bir kilisenin önünden geçerken tam filmlerdeki gibi bir sahne ile karşılaştım. Herkes ayakta, müzik yapıyor, nefis bir şarkı söylüyor ve dans ediyordu. Rahatsız etmemek için içeri girmedim.
650 BİN ÇOCUK OKUL BEKLİYOR
Dünyanın her yerinde olduğu gibi burada da çocuklar çok şeker. Burası bir okul. Liberya’da okul çağında olan 650 bin çocuk var. Yarısından fazlası okula gidemiyor. Okul olsa sıra yok; sıra olsa kitap yok; kitap bulunsa sertifikalı öğretmen yok... Liberya’daki eğitim reformunun en önemli hedeflerinden biri de savaşa katılan çocuk askerlerin rehabilitasyonu ve eğitimi. Birleşmiş Milletler, yerel ve uluslararası onlarca sivil toplum örgütü 2003’ten beri bunun için çalışıyor.
HAVAALANINDA GS FORMALI ÇOCUK
Bu ülkede herkes futbol delisi. Monrovia Havaalanı’ndan aklımda kalan ilk görüntü, Galatasaray formalı 10 yaşında bir çocuk oldu. Yanına gittim, "Sen bunun kimin forması olduğunu biliyor musun" dedim. Çocuk, tabii ki, diye cevap verdi. Sokaklarda herkes meşhur futbolcuların ve takımların formalarını giyiyor. Zaten bütün boş alanlarda sürekli futbol oynuyorlar. Benim geldiğim uçakta Kamerun milli maçına giden Denizlisporlu Süleymanu vardı. Maça onun verdiği biletlerle gittim.
GÖRÜLEBİLECEK YERLER
á Buchanan: Monrovia’nın 125 km. güneyinde bir liman şehri. Şehrin kuzeyinde güzel bir balıkçı köyü var. Sahiller çok güzel ama hepsi güvenli değilmiş.
á Sapo Milli Parkı: Batı Afrika yağmur ormanları ile kaplı 2000 kilometrekare büyüklüğünde bir milli park. Liberya’nın tek milli parkı. Doğası ve içinde yaşayan canlılar savaş süresince çok ciddi hasar gördü, hayvanların çoğu başka yerlere gitmek zorunda kaldı. Ama yavaş yavaş eski güzel günlerine dönüyor. Orman filleri, hipopotam, şempanze, antilop ve birçok vahşi hayvanı doğal ortamında görebilirsiniz.
á Plajlar: Monrovia’nın kuzeyinde ve güneyinde çok güzel kumsallar var. Yerli halk ve burada yaşayan yabancılar hafta sonlarında plajları dolduruyor. Silver Beach en popüleri. Küçük bir restoranı var, harika balık yapıyorlar. Plastik masa ve iskemlelerde oturup, yerli üretim Club Beer içiyorsunuz. Küçük bir voleybol sahası da yapmışlar. Hemen yakındaki Thinkers Beach’te de küçük bir restoran ve plaj imkanları var. Kalabalıktan uzak olmak isteyenler St. Martin’s Beach’e gidiyor.
EN SEVDİĞİ 5 YER
á Val Paraiso (Şili) á Los Angeles-San Francisco arasındaki Highway 1 á Havanaá Budva kasabası (Kara Dağ) á Kaleköy-Üçağız
seyahatte ne okuyor
Yanında götürdüğü İngilizce dergileri okuyor
ne yiyor, ne içiyor
Yemek ve içmek için seyahat ediyor diyebiliriz
ne giyiyor
Yerel şartlara uygun şekilde rahat giyiniyor
neyle seyahat ediyor
Trenle
nerede kalıyor
Küçük ve butik, oda-kahvaltı tipi otelleri seviyor
kimle seyahat ediyor
O anı paylaşmaktan mutlu olduğu, yemeği ve içmeyi en az onun kadar sevenlerle
çantasının olmazsa olmazları
Defter-kalem
oradan ne alıyor
Buzdolabı için magnet ve yerel objeler
Liberya, Afrika kıtasının batısında, Atlas Okyanusu’nun kıyısında. Sınır komşuları Sierra Leone, Fildişi Sahili ve Gine. Ülkenin okyanus kıyıları yüzlerce kilometre. Yüzölçümü 111 bin kilometrekare. 3 milyon kişi yaşıyor. Resmi dil İngilizce. Üst düzey görevlilerin birçoğu Amerikan pasaportuna sahip. Liberya’ya "Lonely Star / Yalnız Yıldız" diyorlar. Amerikalıların desteği ile kurulmuş, bayrağı Amerikan bayrağının aynısı. Tek fark, sol üstte 50 yıldız olan alanda tek yıldız olması. Ülkenin en önemli GSM operatörünün ismi de Lonely Star. Halkın çoğunluğu Hıristiyan. Müslümanlar ve diğer dinlere inanların oranı yaklaşık yüzde 20. Savaştan 2003 sonunda çıkan Liberya yaralarını sarıyor. Afrika’nın ilk seçilmiş kadın başkanınca yönetiliyor. Kadınların hükümette önemli bir rolü var. Kadınların sosyal hayattaki önemi kampanyalarla vurgulanıyor. Aydagül, "Zaten gelişmekte olan ülkelerin çoğunda kadınlar, Türkiye’den çok daha iyi konumda" diyor.
LÜKS EVİN MONROVIA TANIMI
Savaş Monrovia’nın güzel binalarını silmiş, sadece anayollar asfalt. Yağmurda ulaşım duruyor. Zaten sokaklarda yürüyen pek kimse yok. Ama her yere giden taksi-dolmuşlar var. Monrovia’da şebeke suyu ve elektrik yok. O yüzden şehir jeneratör dolu ve tahmin edebileceğiniz gibi yakıt çok pahalı. Ev ararken üç özelliğe dikkat etmek lazım:Elektrik var mı, su deposu var mı, güvenlik var mı? Üçü bir araya geldiğinde konut lüks olarak tanımlanıyor. Deniz manzarası kriter değil. Bulduğum ev Birleşmiş Milletler güvenlik bölgesi içinde. Burası, sürekli devriye gezen bir mahalle. Yabancıların çoğu burada yaşıyor. Şanslıyım, bulduğum evden okyanus da gözüküyor!
SEYAHATTEN ÖNCE TANIDIK BULUN
Ülke savaş boyunca ciddi bir şekilde talan ve tahrip edilmiş. O yüzden henüz "Haydi ben bir Liberya’ya gideyim" deyip de elini kolunu sallaya sallaya gidilebilecek bir yer değil. İmkansız değil tabii, ama zor. Önerim, orada yaşayan birileri ile bağlantı kurmanız veya tanıdık birilerine misafir olmanız. Liberya’ya giderseniz sadece bu ülkeyle sınırlı kalmayın. Komşu ülkelere de gidin. Sierra Leone’nin durumu daha kötü sanılıyor ama Liberya’dan daha iyi orası.
DENİZ MAHSULLERİ CENNETİ
Monrovia Atlas Okyanusu’nun kıyısında. O yüzden ülke ne kadar fakir olsa da tam bir deniz mahsulleri cenneti. Istakoz, baraküda, karides, dilbalığı ve onlarca çeşit balık var. Ağırlıklı olarak deniz ürünleri ve pirinç ile besleniyorlar. Balığı buğulama veya sote gibi pişiriyorlar. Çok soslu ve ciddi acı yapıyorlar.
İLK GÜN AÇ KALDIM
Liberya önerisini hiç düşünmeden kabul ettim. Uluslararası eğitim ile uğraşmak isteyen biri için bu altın fırsat. Monrovia’aya ayak bastığım gün ile, bir hafta sonra hissettiklerim arasında dağlar kadar fark var. İlk gün biraz umutsuzluğa kapıldım. Güvenlik ve sosyal imkanların azlığı, her köşede karşıma çıkan yıkılmış binalar çok moral bozucu geldi. İşte, yani Eğitim Bakanlığı’nda ilk gün aç kaldım. Yemek yiyelim diyorum, sürekli geçiştiriyorlar. Neden, anlamadım. Sonunda yanıma bir odacı alıp yakındaki Lübnan marketine gittim. O hafta sadece etimek arası krem peynir ve muz yedim. Bir hafta sonra ruh halim tamamen değişmişti. Şehrin haraplığı daha az gözüme batmaya başladı, deniz kenarını keşfettim, işe daldım...
YAĞMURLA KÖŞE KAPMACA
Monrovia’da üzüntünün renklerini gördüm. Halk çok fakir, hayat şartları çok zor ama bunun içinde inanılmaz güzel renkler var. Tropik bir iklimdesiniz, her yer yemyeşil. Hava güneşliyken deli gibi yağmur yağmaya başlıyor. Bir yere sığınmazsanız bir iki dakika içinde duş almış kadar çok ıslanabilirsiniz. Üstünüzdeki çatı çökecek kadar şiddetli yağıyor. Esas renk insanlarda tabii. Şehir merkezinde herkes bir şey satıyor. Zaten hayat bu işportacılık sayesinde dönüyor. Biri buz, biri bebek maması, diğeri un satıyor. Malların hepsi el arabasında duruyor. Pazar günü bir kilisenin önünden geçerken tam filmlerdeki gibi bir sahne ile karşılaştım. Herkes ayakta, müzik yapıyor, nefis bir şarkı söylüyor ve dans ediyordu. Rahatsız etmemek için içeri girmedim.
650 BİN ÇOCUK OKUL BEKLİYOR
Dünyanın her yerinde olduğu gibi burada da çocuklar çok şeker. Burası bir okul. Liberya’da okul çağında olan 650 bin çocuk var. Yarısından fazlası okula gidemiyor. Okul olsa sıra yok; sıra olsa kitap yok; kitap bulunsa sertifikalı öğretmen yok... Liberya’daki eğitim reformunun en önemli hedeflerinden biri de savaşa katılan çocuk askerlerin rehabilitasyonu ve eğitimi. Birleşmiş Milletler, yerel ve uluslararası onlarca sivil toplum örgütü 2003’ten beri bunun için çalışıyor.
HAVAALANINDA GS FORMALI ÇOCUK
Bu ülkede herkes futbol delisi. Monrovia Havaalanı’ndan aklımda kalan ilk görüntü, Galatasaray formalı 10 yaşında bir çocuk oldu. Yanına gittim, "Sen bunun kimin forması olduğunu biliyor musun" dedim. Çocuk, tabii ki, diye cevap verdi. Sokaklarda herkes meşhur futbolcuların ve takımların formalarını giyiyor. Zaten bütün boş alanlarda sürekli futbol oynuyorlar. Benim geldiğim uçakta Kamerun milli maçına giden Denizlisporlu Süleymanu vardı. Maça onun verdiği biletlerle gittim.
GÖRÜLEBİLECEK YERLER
á Buchanan: Monrovia’nın 125 km. güneyinde bir liman şehri. Şehrin kuzeyinde güzel bir balıkçı köyü var. Sahiller çok güzel ama hepsi güvenli değilmiş.
á Sapo Milli Parkı: Batı Afrika yağmur ormanları ile kaplı 2000 kilometrekare büyüklüğünde bir milli park. Liberya’nın tek milli parkı. Doğası ve içinde yaşayan canlılar savaş süresince çok ciddi hasar gördü, hayvanların çoğu başka yerlere gitmek zorunda kaldı. Ama yavaş yavaş eski güzel günlerine dönüyor. Orman filleri, hipopotam, şempanze, antilop ve birçok vahşi hayvanı doğal ortamında görebilirsiniz.
á Plajlar: Monrovia’nın kuzeyinde ve güneyinde çok güzel kumsallar var. Yerli halk ve burada yaşayan yabancılar hafta sonlarında plajları dolduruyor. Silver Beach en popüleri. Küçük bir restoranı var, harika balık yapıyorlar. Plastik masa ve iskemlelerde oturup, yerli üretim Club Beer içiyorsunuz. Küçük bir voleybol sahası da yapmışlar. Hemen yakındaki Thinkers Beach’te de küçük bir restoran ve plaj imkanları var. Kalabalıktan uzak olmak isteyenler St. Martin’s Beach’e gidiyor.
EN SEVDİĞİ 5 YER
á Val Paraiso (Şili) á Los Angeles-San Francisco arasındaki Highway 1 á Havanaá Budva kasabası (Kara Dağ) á Kaleköy-Üçağız
seyahatte ne okuyor
Yanında götürdüğü İngilizce dergileri okuyor
ne yiyor, ne içiyor
Yemek ve içmek için seyahat ediyor diyebiliriz
ne giyiyor
Yerel şartlara uygun şekilde rahat giyiniyor
neyle seyahat ediyor
Trenle
nerede kalıyor
Küçük ve butik, oda-kahvaltı tipi otelleri seviyor
kimle seyahat ediyor
O anı paylaşmaktan mutlu olduğu, yemeği ve içmeyi en az onun kadar sevenlerle
çantasının olmazsa olmazları
Defter-kalem
oradan ne alıyor
Buzdolabı için magnet ve yerel objeler