Paylaş
Ve şimdi, yeni bir hikaye yazıyor. Adı Kaicy...
Kaicy, adıyla bile bir derinlik taşıyor. Antakya Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen “Kaicy” mozaiğinden ilham alıyor. Eski Yunanca’da “Sana da” anlamına gelen bu kelime, Antik Çağ’da kötü gözlerden korunma dileğiyle evlerin girişine yerleştirilen bir motif. Bir nevi pozitif enerjinin ve iyi dileklerin sembolü. Cizreli, işte bu kadim mirası modern gastronomiyle buluşturmak için kolları sıvamış.
Geçtiğimiz günlerde Gamze Cizreli ile Tarabya’da, Boğaz’ın nefes kesici manzarasına karşı Kaicy’nin öyküsünü konuştuk. Daha içeri girer girmez yerlerdeki mozaikler ve atmosferin sıcaklığı, bu mekanın sadece bir restoran olmadığını hissettiriyor. Doğu Akdeniz’in kadim topraklarından ilhamla hazırlanmış, şık ve zarif bir mekân. Tavanında Hatay’ın her mevsim yeşil kalan defne ağacından ve portakal çiçeklerinden esinlenerek yapılan özel bir enstalasyon bile var. Gamze Hanım’ın anlattığı gibi, her detay özenle düşünülmüş.
“Levanten mutfağına yıllardır özel bir ilgim var” diyor Cizreli ve ekliyor:
“Bu mutfak, Doğu Akdeniz’in zenginliğini, Antakya’dan Halep’e, Beyrut’tan Kudüs’e kadar uzanan bir kültürel mirası içinde barındırıyor. Hatay’da depremden sonra ziyaret ettiğim işletmelerde gördüğüm dayanışma ruhu da beni çok etkiledi. Kaicy, bu kültüre bir saygı duruşu ve bu zenginliği geleceğe taşıma çabası.”
Gamze Cizreli’nin her girişiminde bir ruh var. Bu ruh, hikayesini “Ateşle Oynayanlar” kitabında da işlemişti. Diyarbakır’da başlayan aile hikayesinden ODTÜ mezunu genç bir kadının gastronomi dünyasındaki serüvenine kadar uzanan bir yolculuk bu. Şimdi ise Levanten mutfağının şık bir temsilcisi olarak Kaicy ile yepyeni bir yolda.
Boğaz’ın bu özel köşesinde, Levanten mutfağının kadim lezzetleri modern yorumlarla buluşacak. Antakya’nın taş fırınlarından çıkan ekmekler, Halep’in baharat dolu mezeleri, Beyrut’un zarif sunumları….
Kaicy’de bir yemek sadece yemek değil, bir kültür yolculuğu olacak gibi görünüyor.
Gamze Cizreli, bir markadan çok daha fazlasını yaratıyor. Kaicy, sadece bir restoran değil, geçmişten geleceğe bir köprü, zengin bir kültüre adanmış bir saygı duruşu gibi.
Ben Tarabya’da Kaicy’nin kapısından içeri girerken bu hikayeye ortak olmak istedim.
Onların hikayeleri
hepimizin hikayesi
BAZI kadınlar vardır ki sadece kendi başarı hikayelerini yazmakla kalmaz, etraflarındaki dünyayı da dönüştürürler. Onlar, hayallerini gerçeğe dönüştüren, ön yargıları yıkan, “olmaz” denileni olduran kadınlardır. Gamze Cizreli gibi girişimcilik dünyasında ses getiren ve her adımıyla yeni bir hikaye yazan kadınlar…
İşte bu kadınların hikayesi, aslında hepimizin ilham kaynağı.
Gamze Cizreli gibi bu kadınların ortak özelliği ne biliyor musunuz?
Cesaret...
Her birinin kendi alanında karşılaştığı zorlukları, “Bu benim hikayem ve ben yazacağım” diyerek aşmış olmaları. Aileden gelen sorumluluklar, toplumun yüklediği rolleri sorgulamak, bazen en baştan başlamak... Tüm bunlara rağmen ilerlemek...
Bugünlerde biraz daha göz önünde olan girişimci kadınlar, aslında sessiz kahramanların sesi oldu. Anadolu’nun küçük bir köyünde kadınlar kooperatifleri kurarak üretime katılıyor. Şehirlerde ise kadınlar teknolojiden sanata, gastronomiden modaya kadar her alanda başarı hikayeleri yazıyor. Biz belki onların çoğunu tanımıyoruz, isimlerini duymuyoruz ama onlar her gün çalışmaya devam ediyorlar.
Bu kadınlar sadece kendi yollarını çizmekle kalmıyor, aslında başka kadınların da yollarını aydınlatıyor. Gamze Cizreli gibi kadınlar, “Ben de yapabilirim” cesaretini veriyor.
Ve işte bu noktada, hepimize bir görev düşüyor. Kadınları alkışlamak, desteklemek, yollarını açmak... Çünkü toplumun yarısını oluşturan kadınlar olmadan kalkınma mümkün değil. “Ben de varım” diyen kadınlara ihtiyacımız var.
O yüzden her bir başarı hikayesini kutlayalım. Çünkü her bir başarı, aslında hepimizin başarısı. Ve unutmayalım. Bu kadınlar sadece kendileri için değil, hepimiz için savaşıyor.
Kadınların başarılarını konuşmaya, yazmaya ve alkışlamaya devam edelim. Çünkü onların hikayeleri, hepimizin hikayesi.
İyi ki varsın Hasan Denizkurdu
YÜZ yılı çoktan geçmiş bir kulüp Karşıyaka... Aslında bir spor kulübünün çok daha ötesinde... Belki de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk sivil toplu örgütlerinden biri... Semt takımı olmaktan çoktan çıkmış, Türkiye’ye mal olmuş bir marka... Ama bazen böyle kulüpler bile sıkıntıya düşebiliyor.
Kurumsal kimlik zamanında güncellenmeyince, zamanında adımlar atılmayınca bu sefer eskinin başarıları size motivasyon değil ağırlık veriyor.
O yüzden Karşıyaka gibi kulüpleri iyi yönetmeniz lazım.
Ben Karşıyaka’nın eski günlerine en kısa sürede kavuşacağını düşünüyorum.
Ama bunun için atılması gereken adımlar var.
Bakın birkaç haftadır yaşanan krizlerde; akil insanlar olmasaydı, durum çok daha vahim olabilirdi.
O isimlerden birinden bahsetmek isterim.
Danışma Kurulu Başkanı Hasan Denizkurdu öyle tılsımlı müdahaleler yaptı ki deyim yerindeyse kulübü ipten aldı.
Zamanında yapılan konuşmalar, iyi bir iletişim stratejisiyle sporcularla kurulan diyaloglar başarılı oldu.
Camianın önde gelen insanlarıyla açık iletişim ve o insanlara bir yön verme gayreti de ayrıca takdire değerdir.
Hasan Denizkurdu deneyimli bir isim...
Hem Adalet Bakanlığı yaptı, hem de Türkiye’nin en önemli şirketlerini yönetti.
Bu dengeyi bir başkası zor kurardı.
Belki herkes hissetmedi.
Ama herkesin bilmesini istedim.
İyi ki varsın Hasan Denizkurdu...
Paylaş