GeriSeyahat Küçük zeytinler ülkesi
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Küçük zeytinler ülkesi

Küçük zeytinler ülkesi

BANA Girit’i tek cümleyle anlat derseniz şu cevabı verirdim: ‘Küçük zeytinler ülkesi...’İri ve etli zeytinin küçümsendiği, buna karşılık küçük zeytinin ise Zeus kadar yüceltildiği bir ülke.Tabii bu, sıradan bir turistin, en aylak gözlemlerinden biri olurdu.* * *Sıcak bir ağustos günü eski Kandiya, yeni Iraklion’dan tepelerdeki bir köye giden yolda gözlerimi 70 derecelik bir zaviyede dolaştırırken sadece küçük zeytinlerle dolu ağaçları görüyorum.Bu bilinçli bir tercih.Çünkü bakış zaviyemi 90 derecenin üzerine çıkardığım an gördüğüm tek şey, çirkin evler.Ancak Türkiye’nin ve Kuzey Yunanistan’ın bazı yerlerinde görebileceğim kadar çirkin şeyler.* * *Girit’e ilk defa geliyorum.Ve itiraf edeyim, benim için büyük düş kırıklığı oluyor.Ben İzmir’de Girit hikáyeleri ile büyüdüm.Mübadele öncesinde ve sonrasında Girit’ten ayrılmak zorunda kalan insanların en çok yerleştiği yerlerden biri İzmir’di.Hepsi çok güzel insanlardı.Onların anlattığı Girit, Yunan efsanelerinin Türkçe arajmanları gibiydi.Güzel ot yemeklerinin hepsini sanki onlardan öğrenmiş gibiydik.Bu ada Kazancakis’in, El Greco’nun memleketiydi.Ayrıca tanrıların tanrısı Zeus, çocukluğunu burada geçirmişti.Tabii bir de batık Atlantis’in ve güneşe doğru kanat çırpan İkarus’un memleketi.Yani, cazibeye boyun eğmenin, gerektiğinde ölüm pahasına bir cesaret işi olduğunu ispat eden insan.Bir anlık zevkin bazen ölüme değdiğini söyleyen o insani kuş.‘Yüreğinin götürdüğü yere git’ tarikatının şeyhi.* * *Oysa şimdi karşımda uçsuz bucaksız bir düş kırıklığı enkazı duruyor.Kilometreler boyunca çirkin binalar, kaotik ve zevksiz yerleşim birimleri kat ediyoruz.Zaman zaman şoven yanım kulağıma acayip egoistçe sözler fısıldıyor:‘Bak, zevksizlik ve çevre barbarlığı sadece biz Türklere mahsus bir şey değilmiş. Yunan medeniyetinin çocukları bile bizimki kadar çirkin binalar yapabiliyorlarmış.’Bir an için inanılmaz bir bencillikle rahatlıyorum.Ama nafile...Bu da İkarus’un üç beş saniyelik keyfi gibi bir şey.Balmumu kanatlar eriyor ve irtifa kaybediyorum.Allah’tan düştüğüm yer evrensel bir insanlık bahçesi.İşte o zaman Girit’teki bu çirkin yapılaşmaya, eciş bücüş binalara üzülüyorum.Gözlerimi kaçırıyorum.Tekrar 70 derecelik zaviyeme iltica ediyorum.Orada sadece küçük zeytin ağaçları var...* * *Oysa Giritliler müthiş insanlar.Bir kere Yunanistan’ın en dik kafalı insanları olarak biliniyorlar.Köylerdeki erkeklerin çoğu hálá bıyıklı.Öyle kaytan bıyık filan değil, düpedüz pos bıyıklı.Burası Yunanistan’ın en doğusu. Doğu diyorsam, Türkiye’nin güneydoğusu kadar doğusu.Mesela burada yakın geçmişe kadar kan davası varmış.Kadın meselesinde, tarla, arazi anlaşmazlığında eller hemen bele gidiyormuş.O yüzden bugün hálá Rodos ve Kalimnos’ta çok sayıda Giritli varmış. Kan davası yüzünden oralara kaçmışlar.Bir küçük bilgi daha: Yunanistan’da en fazla silah Girit’te bulunuyormuş.Girit’te kan davası var ama ot yok.Belki de biz bulamadık.Ama netice olarak kaybolan Girit hayallerimden biri de otlardı.Sanki yeşil, bir anda ışık tayfından silinip gitmişti.* * *Hissettiğim kadarıyla Giritliler, öteki Yunanlılar kadar dindar insanlar değil.Yol boyunca gördüğüm kilise sayısı, neredeyse küçücük Simi Adası’ndakinden bile azdı.Buna karşılık iş kadın-erkek ilişkisine gelince, Giritliler kıta Yunanistan’ınkilerden çok daha muhafazakárlar.Tabii benim gibi 24 saatlik bir kırılmış hayalin, bu çelişkiyi çözebilmesi mümkün değil.Kimbilir, belki de bu kısa gezide Girit’e büyük haksızlıklar yapıyorum.Ama ne yapayım?* * *Ben, çevre tahripçisi bir ülkenin çocuğuyum.Nerede çirkin bir bina, nerede beton filizleri, eciş bücüş yerleşim yerleri görsem, düştüğüm bahçedeki o insan isyan ediyor.Üzülüyorum.O yüzden, ‘Keşke Girit’e hiç gitmeseydim’ diyorum.Keşke İzmir’deki Giritlilerin bana anlattığı o güzel ülkede kalsaydım.Çünkü bazen hayaller, gerçeklerden daha güzel oluyor.O yüzden içimdeki hayalperesti çok seviyorum.Kendim kadar seviyorum...
False