Kral Sysyphus’un kenti Korint
Nur BATUR
Zahloru Vadisi, Yunanistan'ın en çok turist çeken yerlerinden biri. 20 kilometre uzunluğundaki vadiye girince modern dünyayla bağınız tamamen kesiliyor. Kendinizi bülbüllerin, çınar ağaçları ve çiçeklerle dans edip şarkılar söylediği bir yerde buluyorsunuz. Kral Sysyphus'un dağlarından kıvrıla kıvrıla otoyola inerken, zaman tünelinden çıkıp çağı yeniden yakalamaya başlıyorsunuz. Kral Sysyphus'un şehri Korint, dağlara yarım saat uzaklıkta. Korint deyince de akla sadece dünyanın üç büyük kanalıdan biri olan Korint kanalı geliyor.
Yunan Mitolojisi'nin Sysyphus Efsanesi ünlüdür.
Korint'e yarım saat uzaklıktaki Zahloru vadisinde yürürken, başımın üstündeki bulutlarla dans eden sarp kayalıklara bakınca Sysphus Efsanesi geldi aklıma.
‘‘Acaba Korint Kralı Sysyphus'un sonsuza kadar cezalandırıldığı yer burası mı?’’ diye düşündüm. Eğer burasıysa, umutsuz mücadelesine rağmen yine de, Sysyphus'un sanki cennetin yeryüzündeki yansıması olan Zahloru vadisinde mutlu olduğunu düşündüm.
Vadi Yunanistan'ın en çok turist çeken yerlerinden biri.
20 kilometre uzunluğundaki vadiye girince modern dünyayla bağınız tamamen kesiliyor. Kendinizi bülbüllerin, çınar ağaçları ve çiçeklerle dans edip şarkılar söylediği bir yerde buluyorsunuz.
Uzun bir yürüyüşten sonra önünüze gelen kekik kokulu kuzu pirzolalarıyla köy şarabının tadına doyum olmuyor doğrusu.
Kral Sysyphus'un dağlarından kıvrıla kıvrıla otoyola inerken, zaman tünelinden çıkıp çağı yeniden yakalamaya başlıyorsunuz.
Kral Sysyphus'un şehri Korint, dağlara yarım saat uzaklıkta. Artık, Korint deyince akla sadece dünyanın üç büyük kanalıdan biri olan Korint kanalı geliyor.
PERİANDER’İN HAYALİ
Korint kanalı gerçekten etkileyici. 2500 yıllık kavga sonunda açılan kanal Ege'yle İyonya denizini birleştiriyor. Kanalın uzunluğu 6 kilometre. Genişliği 23, yüksekliği ise yer yer 79 metreye çıkıyor..
Kanalın üstüne asılmış köprülerden aşağıya bakınca irkiliyorsunuz. Öyle derin ve öylesine dar ki, büyük bir geminin geçişini izlerken, sanki bir an kayalıklara çarpacakmış gibi geliyor insana. Kayalıkların küçük oyuklarından çıkıveren kuşlar, kanalda ağır ağır süzülen yatların üzerinde adeta dans ediyorlar.
Kanalın hikayesi çok eskilere, 2500 yıl öncesine, Antik Yunan'a kadar dayanıyor. İki denizi birleştirmeyi ilk kez Antik Korint şehrinin Kurucusu Kral Periander'in hayal ettiği söyleniyor.
Kral Periander hayallerini neden mi gerçekleştirememiş?
Tanrıların gazbından korkmuş da ondan!
Kral Periander'den sonra, Korint kanalı hayalinin canlanması için aradan 300 yıl geçmesi gerekmiş. Bu kez, Kral Dimitrios, Milattan Önce 307'de Tanrılara meydan okuyup, kanalı açmak için kolları sıvamış, Mısır'dan mühendisler bile getirtmiş. Ama mühendisler bir denizin diğerinden daha yüksek olması yüzünden felaketlerinin yaşanayacağı söyleyince,kanal hayali yine suya düşmüş..
NERON’UN ANNESİNİN KANI
Korint kanalı hayalı peşinde koşanlar arasında kimler yok ki.
Dünyanın en büyük İmparatorluklarından birini kuran Büyük İskender'den Roma'nın en güçlü İmparatorlarından Sezar'a, Venedikliler'den Bizanslılar'a kadar herkes Korint kanalı hayaliyle yaşamış adeta.
Sezar hayalini gerçekleştirmek için M.Ö. 44'de planlar bile yaptırmış. Ama başaramamış. Sonunda ilk kazmayı vuran çılgın Roma İmparatoru Neron (Lucius Domitius Claudius Nero) olmuş. Neron, Sezar'ın yaptırdığı planları alıp İsa'dan 66 yıl sonra Korint'e gelmiş. 6 bin köleyle kanalı açmaya başladığı sırada Roma'da isyan çıkmış ve isyanı bastırmak için geri dönmek zorunda kalmış. Neron isyanı bastırmış ama bir daha da Korint'e geri dönememiş. Ama Neron efsanesi yüzünden akıl almaz olaylar yaşanmış.
Neron'dan yüzlerce yıl sonra Venedikliler kanalı açmak istemişler. Binlerce köle yine kanalda kazma kürek sallamaya başlamış. Ama bir gün kanalın dibinde kırmızı sular fışkırmaya başlayınca, köleler ‘‘bu Neron'un öldürdüğü annesinin kanı’’ diye korkup kaçışmaya başlamışlar. Tabii,ortada köle kalmayınca da kanal yine açılamamış.
HAVAYA UÇAN KANAL
1800'lerde Modern Yunanlılar da atalarının hayali peşinde koşmuşlar. 40 milyon Fransız altını bulamayınca hayal yine bir başka bahara kalmış. 1869'da Akdeniz'le Kızıldeniz'i birleştiren Süveyş kanalı açılınca Yunanlılar yine heveslenmiş, 99 yıllığına bir Fransız firmasıyla yap-işlet devret modelini esas alan bir anlaşma yapmışlar. Ama inşaat başladıktan 8 yıl sonra Fransız firması iflas edince yine hayal suya düşmüş. Sonunda, devlet kanala el atmış. 2500 işçiyle 1893'de kanalı tamamlamış. Kral Sysyphus'un şehri Korint'i dünyaya tanıtan ünlü kanalın hikayesi burada da bitmiyor.
İkinci Dünya savaşı sırasında da ilginç olaylara sahne oluyor Korint Kanalı. Savaş gemileri geçerken çarpıyor, hatta kanal bombalanıyor. Almanlar İngiliz gemilerinin geçişini önlemek için sonunda, 1944'de Kanalı havaya uçuruyorlar ve tren vagonlarını atarak kapatıyorlar. Kanal, yeniden ancak 1949'da açılabiliyor. Kanalın üstünde havaya asılmış gibi duran çelik köprüden önce dağlara sonra da derin kanala bakarken insan neler hayal etmiyor ki.
Bir an, zavallı Sysyphus'u tepeye koca kayayı iterken hayal ediyorsunuz. Sonra gözlerinizin önünden, Roma İmparatoru Neron'un 6 bin Yahudi kölenin başında kayalıklara ilk kazmayı vuruşu bir film şeridi gibi geçiyor. Sonra da ‘‘Neron'un annesinin kanı fışkırıyor’’ diye çığlık çığlığa kaçışan köleler.
Hepsi sanki bir rüya gibi. ‘‘Gerçekten yaşandı mı acaba’’ diye düşünüyorsunuz.
Tanrılar kral Sysyphus'u cezalandırdı
Ünlü Sysyphus efsanesinin öyküsü şöyle: Tanrılar, yeryüzünün ve yeraltı dünyasının en büyük sahtekarı Korint Kralı Sysyphus'u cezalandırırlar. Ceza, ölümden de beterdir.
Sysyphus kocaman bir kayayı dağın tepesine iterek çıkarmakta cezalandırılır. Ama efsanenin trajik yanı, tam tepeye ulaştığı anda, dev kayanın dağın eteklerine doğru yuvarlanmaya başlamasıdır. Sysyphus ise sonsuza kadar yine kayayı dağın tepesine çıkartır.
Bazılarına göre efsane, hayatın anlamsızlığını ve umutsuzluğunu anlatır. Ünlü Fransız yazar Albert Camus ise hayatta verdiğimiz mücadelenin mutluluğun esas kaynağı olduğunu, bu nedenle Sysyphus'un aslında hiç de mutsuz olmadığını savunur.
Minik trene minik istasyon
Zahloru Vadisi'nin tam ortasından gürül gürül akan nehir de bülbüller ve böcekler orkestrasına eşlik ediyor. Bu muhteşem orkestrayı sadece 2 saatte bir geçen 110 yıllık, küçük, iki vagonlu dişli bir tren bozuyor. Vadide kıvrıla kıvrıla tırmanan raylar bazen vadinin ortasından gürül gürül akan nehrin üzerindeki incecik bir köprüden geçiyor. Bazen de dağı delen küçük bir tünele dalıyor. Tünelden çıkışınızda sizi, kuşlar ve böcekler orkestrası karşılıyor. Çoğunlukla turistlerin doldurduğu bu mini tren bile de öylesine vadiye uyum sağlamış ki, kendinizi cennette tren yolculuğuna çıkmış gibi hissediyorsunuz.
Vadide sadece cennete değil adeta zaman tüneline de giriyorsunuz. Vadidin tam ortasındaki Zahloru tren istasyonu sizi 1800'lere götürüyor. İstasyonun hemen yanındaki iki katlı Hotel Romantzo'yu görünce insan sanki bir asır öncesine dönüyor. Yemyeşil vadinin ortasındaki otel, elinizi uzatsanız pencerelerinden dişli treni yakalayacakmışcasına raylara yakın. İlk müşterilerini 1924'de yani tam 77 yıl önce ağırlamış. Hala ilk günkü gibi sadece 10 odası var. Ama öylesine ünlü ki, haftalar öncesinden rezervasyon yaptırmazsanız yer bulamıyorsunuz.
İki katlı otelin girişindeki tipik tavernasında da sadece 10 tahta masa var. Otel sahibi, karısı ve çoçukları çalışıyorlar, ev yemekleri yapıyorlar. Atmosfer 1924'den bu yana değişmemiş gibi.