Köprülü Kanyon’da gelsin adrenalin, gitsin aksiyon
Antalya denince aklımıza hep deniz, güneş, kum tatili gelir ama bu şehrin bir de kanyonları var. Köprülü Kanyon da en özellerinden biri. Turkuvaz rengiyle büyüleyen, yazın sıcağında buz gibi sularıyla insanı titreten bu doğal güzellikteki maceramız bin kaplan gücündeydi. Rafting yaptık ve kendimizi gürül gürül akan, azgın suların kollarına bıraktık.
Köprülü Kanyon Milli Parkı’na girdiğimiz anda ilk önce Tazı Kanyonu’na tepeden bakan meşhur Bilgelik Vadisi’ne gitmek ve günbatımını izlemek istedik. “Bu sıcakta o yolu nasıl yürürüz” derken yağan yaz yağmuruyla bir sürpriz yaşadık ve sonunda hedefimize ulaştık. “Yanacağız” dediğimiz yerde resmen donduk. Anladım ki bu kanyonda günbatımı da pek izlenemiyormuş. Güneş karşıdan değil, sol taraftan batıyormuş. Akşam olmak üzereyken belediyenin kamp alanına girdik. Çok kalabalıktı. Polonya’dan gelen kanyon sporcusu arkadaşlarımızla buluştuk. Burada rafting en çok yapılan aktivite. Tesislerde aynı zamanda kamp da yapabiliyorsunuz. Hatta çardaklarda geceleyebiliyorsunuz.
Buz gibi su şoka sokuyor
Ertesi gün yol yorgunluğuyla geçti. Akşamüstü dinlenen ekip arkadaşlarımla birlikte en azından rafting yapalım diye düşündük ve Köprülü Kanyon’da ilk maceramız başladı. Daha önce sadece Melen Çayı’nda rafting yapmış olan ben bu berrak turkuvaz sularda olmanın hazzına doyamadım. Sakin sakin giderken arada köpüren sulara giriyorduk. Kürekleri kanyonun gözüne gözüne sallıyorduk. Ben sağ taraftaydım. Şu an neden olduğunu hatırlamadığım bir sebeple ayağa kalktım ve işte o anda nasıl olduysa hop diye kendimi suda buldum. Sol taraftakiler komple sudaydı ama sağ taraftan sadece benim düşmüş olmam takdire şayandı. Buz gibi suyu yiyince insan bir şoka giriyor doğrusu. O an güneş gözlüğümü Köprülü Kanyon’a hatıra bırakmış oldum. Gerçi her sabah erken saatlerde botla çıkıp kanyona düşen malzemeleri toplayan bir ekip de var. Belki benim gözlüğü bulmuşlardır.Üzerimizde neopren elbiselerimiz vardı
Ertesi sabah mışıl mışıl uyumuş ve dinlenmiş olarak Köprülü Kanyon’a girmek için yeniden hazırdık. Kanyonun teknik kısmında bir miktar ormanın içinden yürüyüp dereyi bulmak gerekiyor. Sonra gelsin adrenalin, gitsin aksiyon… Su o kadar berraktı ki yanıma deniz maskemi de almıştım. Bir taraftan yüzüp bir taraftan suları içe içe yol aldım. Her fırsatta sualtını izledim. Hayatımda girdiğim en soğuk sulardan biriydi. Üzerimizde neopren (dalış elbisesi) olmasa hipotermiye girmemiz kaçınılmazdı. Mağara gibi tünellerden geçtik. Çok yüksek yerlerden atladık. Önlem amaçlı iplerimiz yanımızdaydı ama kullanmaya gerek olmadı. Bol bol yüzmeli bir kanyon burası.Body rafting de yaptık.
Body rafting yapabilirsiniz
Polonya ekibinden arkadaşımız Bogdan bir yerde kendini bol köpüklü sulara atıp body rafting (kendini suyun akışına bırakarak sırtüstü sürüklenme) yapmaya başladı. Ben de arkasından attım kendimi azgın sulara. Akıntı öyle kuvvetliydi ki bazen alabora oluyordum. Sanki dev bir çamaşır makinesinin içine atılmıştım ve su beni fır fır çeviriyordu. Sağa sola çarpa çarpa giderken bir taraftan da kahkahalarım yeri göğü inletiyordu. Sanırım normalde imdat diye bağırmam gerekirdi. Bogdan’ın kendini kenara attığını gördüğümde ben de aynısını yapayım dedim ama ne mümkün! Sular çok kuvvetli bir akıntı oluşturuyordu. Deli gibi yüzdüm ama sadece yerimde saydım. İki elimle, var gücümle toprağı kazar gibi suyun içinde debeleniyordum. Tam “Oldu, başardım, kıyıya vardım” derken bir saniye bırakınca hop, tekrar geldiğim yere geri gittim. Ben de kendimi bırakıverdim. Body rafting dedikleri olay muhteşem bir şey.Buradaki suyun berraklığında bir kanyon bulmak zor.
Akıntı beni son hız götürürken suyun üstüne yatıp anın tadını çıkardım. Suyun rengi, yemyeşil ağaçlar, tepemde bana gülümseyen güneş… Zaten tüm yorgunluğuma rağmen her kanyon çıkışım böyle ağzım kulaklarımda olur. Türkiye’de, buradaki suyun berraklığında başka kanyon yok. Hazır fırsatım varken sonuna kadar tadını çıkarmak boynumun borcuydu.
Kanyona adını veren köprüyü görünce akıntı bir nebze yavaşladı ve ben de ‘Kanyonda kaybolur muyum, çıkışı kaçırır mıyım’ düşüncesinden kurtulmuş oldum. Yavaş yavaş kendimi kıyıya atıp ekibin geri kalanını bekledim. Bir bir döküldü bizim çekirgeler. Kafamızda kask, sırtımızda çanta, belimizde kemerle normal ziyaretçilerin her zaman ilgisini çekmişizdir. Garip bir şaşkınlık ve hayranlıkla bakarlar bize ve hatta alkışlarlar. Amerikan film karakteri Terminatör gibi bir havayla sudan çıkmışken kimin fikriydi ‘Ankara’nın Bağları’nı söylemek hiç hatırlamıyorum. Şakır şakır oynamamız da cabası. Halaya durmadan neyse ki toparlandık ve üstümüzdeki ağırlıklardan kurtulduk.
El değmemiş yerlere girmeyin!
Bizim gibi bu kanyonu geçebilmeniz için teknik bir ekibiniz ve malzemeleriniz olması gerekir. Böyle imkânınız yoksa siz ne kadarını deneyimleyebilirsiniz hemen anlatayım…
Bu kanyonun bizim gibi el değmemiş yerlerine giremezsiniz ama rafting yapabilirsiniz. Kanyonun belli yerlerinden body rafting yapabilirsiniz. Bizim giydiğimiz neopren elbiseler olmadan bu çelik kadar soğuk suda fazla kalamazsınız. Akıntıya kapılır mıyım diye korkmayın. Görevliler sizi sudan topluyorlar.
Buraları da görün
Selge Antik Kenti’ni gezmenizi ve Avatar Diyarı’nı görmenizi öneririm. Bu kayalar çok ilginç oluşumlar. İbradı ilçesindeki Altınbeşik Mağarası Milli Parkı’nı ve Ormana Köyü’ndeki Düğmeli Evleri de listemize eklersek güzel bir rota çıkarmış oluruz.