Köpekbalığı avcılarının okyanus esintili kasabası
Uruguay’ın Rocha Bölgesi’ndeki küçük bir tatil kasabası Punta del Diablo. Yüzünü Atlas Okyanusu’na dönmüş, sırtını 10 kilometre çapındaki lagüne vermiş.
Turkuvaz suları, görkemli kayalıkları göz kamaştırıyor. Özellikle Cerro Rivero’dan manzara mükemmel. Güzelliği sayesinde Arjantin’den, Avrupa’dan turist çekiyor. Levent Özçelik, Türkiye’nin kışı yaşadığı dönemde yazın tadını çıkaran bu küçük kasabaya uğradı. Rengarenk evlerini, sahilini, akasya ormanlarını görüntüledi.
Sahile çekilmiş birkaç balıkçı kayığının manzarası nostaljik... Denizden esen serin rüzgâr, masmavi gökyüzü ve yakan güneşiyle tipik bir yaz günü... Kumsal yürüyüş yapanlar ve güneşlenenlerle dolu. Kimileri kayalıkların üzerinden balık tutmayı deniyor.
Uruguay’ın bu okyanus beldesinde binlerce yıldan beri doğanın hükmü geçiyor. Rüzgâr durmaksızın eserek granit kayaların altın kumlara gömülmesine yol açıyor, ardından iç kesimlere doğru yolculuğuna devam ediyor. Sahili boydan boya kat ederek okyanustan Laguna Negra’ya (Siyah Lagün) kadar yayılan altın kumsallar, tamamen bu rüzgârların ürünü... Yağmurla oluşan erozyon kumulların şeklini bir anda değiştiriveriyor. Sahildeki devasa granit kayalıklar arasından yolunu bulan kumlar tuhaf biçimli tümseklere dönüşüyor, üzerini bitkiler kaplıyor.
Yükseklerden gelen dereler ve yağmur, bu kumulların arasında minik göletler oluşturuyor. Bu da yörenin envai türde bitkilerine yaşam ortamı sunuyor.
KURULUŞ VESİLESİ ASTIMLI BİR ÇOCUK
Punta del Diablo, ülkenin doğusundaki Rocha Bölgesi’nde. Başkent Montevideo’nun 300 kilometre kuzey- doğusunda. Vaktiyle küçük bir balıkçı köyüymüş, bugün popüler bir sahil beldesi. Arjantinli, Brezilyalı ve Avrupalıların gözdesi. Kumsalları, “trident” olarak adlandırılan üç kayalık dağla adeta damgalanıyor. Bu bölge aynı zamanda Santa Teresa ve San Miguel ulusal parklarının da yakınında. Punta del Diablo’nun daimi nüfusu yalnızca 650 kişi. Çoğunu balıkçılar, zanaatkârlar oluşturuyor.
Kasabanın kuruluşu 70 yıl öncesine uzanıyor. Vuelta del Palmar’da küçük bir arazi sahibi olan Rocha Ailesi, çocukları astım hastalığına yakalanınca, doktorların önerisiyle bu bölgeye geldi. Martinez Ailesi’ne ait dağlık arazide bir çiftlik kurdu. Yazları sahile indi. Küçük çocuğun bedeni okyanus havasıyla güçlendi. Bay Rocha, kışın balık sezonunda da sahildeki evine geliyordu. Ardından 1942’de, köpekbalığı avlayıp ciğerini Asya ülkelerine satan balıkçılar kulübeler kurdu. Onları, ülkenin iç bölgelerinde yaşayıp hayatlarını değiştirmek isteyen köylüler izledi. Böylece bir balıkçı kasabası oluştu. Pamuktan “tasajo” dedikleri ağlar örüp, yıllarca umutlu denize açıldılar, hayatlarını böyle kazandılar.
1990’larda bölgeye sürekli gelen, yerleşmeye karar veren turistler ilk tesisleri kurdu. Kasabanın tanıtımına girişti. Bugün, yerli halkın kısaca “Punta” olarak adlandırdığı Punta del Diablo, gelişmiş altyapısı, birinci sınıf restoranları, şirin butikleriyle cıvıl cıvıl bir tatil belde.
40 DOLARA EV KİRALAYIN
Sanatçı ve zanaatkârlar her daim işbaşında. Tatilciler gündüz plaja, gece ise pub, restoran ve barlara akıyor. Restoranların özellikle kızarmış kalamarları çok lezzetli. Marmelatlı pastalar ve “dulce de leche” isimli sütlü tatlılar tatmaya değer. Kasaba oldukça ucuz. Birkaç kişinin kalabileceği bir evin gecelik ücreti 40 dolar. Bu nedenle özellikle aileler, öğrenciler ve huzur arayanlar için ideal.
ÇEVREDE GÖRÜLECEK YERLER
- Aguas Dulces: Göz alabildiğine uzanan kumsala küçük çiftlikler, kulübeler kurulmuş. Kumsalda yürüyüşe çıktığınızda karaya oturmuş çok sayıda geminin enkazıyla karşılaşacaksınız.
- Bosque de Ombues Monte Grande: Valizas İskelesi’nden günübirlik tekne turlarıyla gidebilirsiniz.
- Cabo Polonio: Kayalık alan doğal bir fok yuvası. Çığlıkları uzaklardan bile duyuluyor. Fokları güneşlenirken, dalgalarla oynarken seyredebilirsiniz.
- Centro de Tortugas Marinas del Uruguay: Denizkaplumbağası cenneti.
- Chuy: Rocha Bölgesi ile Brezilya’nın Rio Grande do Sul eyaletleri arasında tam bir alışveriş cenneti. Uruguay-Brezilya Bulvarı’nın Uruguay tarafı vergisiz mağazalarla, Brezilya tarafı rengârenk dükkânlarla dolu.
- Fortaleza de Santa Teresa: Uruguay’ın en görkemli tarihi miraslarından biri. Kaleyi 1762’de Portekizliler inşa etmeye başlamış, İspanyollar tamamlamış. Bağımsızlık savaşlarından sonra toprağa gömülen yapıyı 1928’de arkeolog Horacio Arredondo yeniden gün ışığına çıkarmış. İçinde silahhane, şapel, müze, orijinal mönüleriyle asker mutfağı replikası bulunuyor.
- La Bara Grande Bosque de Ombues: Rehber eşliğinde Ombu ormanında çıkacağınız turda bölgenin hayvan ve bitki türlerini gözlemleyebilirsiniz.
- La Paloma: Atlantik Okyanusu’nda Santa Maria Burnu üzerinde 20 kilometrelik muhteşem bir kumsal, turist cenneti. Fenerin tepesinden bakıldığında iki körfez güvercini andırıyor.
- Laguna Negra: “Ölüm Lagünü”ne geçmişte yerliler cenazelerini getirirmiş. Doğal ormanlar, palmiyelikler ve bataklıklala çevrili bir doğa cenneti.
- Parque Santa Teresa: Üç bin hektarlık alanı kaplayan ulusal park 2 milyon ağaca ev sahipliği yapıyor. Egzotik bitkileri, 330 türün yetiştiği gül bahçesiyle ünlü. Temiz, bakımlı bir park.