Komşu mutfağında lezzet keşfi
Tatillerinde yurtdışına lezzet yolculukları yapan gastronomi uzmanı Tuğba İşbakan ve şarap uzmanı Perran Arıbal hobilerini mesleğe dönüştürdü.
“Keyfince Yaşa”yı kuran ikili, ilk turlarını geçen Yunanistan’a yaptı. İskeçe, Kavala ve Dedeağaç’taki üç günlük geziyi izledik. Biraz kilo almış ama yediklerimizin içtiklerimizin tadı damağımızda, eğlenceleri belleğimizde döndük.
Yakın Yunanistan’ın birbirinden güzel şehirleri İskeçe, Kavala, Dedeağaç, Trakya’nın öteki ucunda. Adeta burnumuzun dibinde. Bir zamanlar aynı kültürünün insanları olduğumuz için şehirler aslında bizim bir şehrimiz gibi. Hiç yabancı değiller. Evleri de bize benziyor yemekleri de. Hatta şarap yaptıkları üzümlerin cinsleri de. Ancak benzerlik çok fazla olsa da yeme-içme konusunda bazı ayrılıklar var. Yemekleri hazırlama, pişirme teknikleri bizden farklı. Denizin nimetlerinden daha iyi faydalanmaları, limanların bolluğu, yoğun ticaret yolları onların tencerelerine farklı baharatları, sebzeleri, bizimkinden erken sokmuş. Böylelikle yemekleri bize benziyor ama tarzları değişik. Bu da özellikle gastronomiye ilgi duyanların ilginç deneyimler yaşayacakları anlamına geliyor.
BİN BİR RENGİN ŞEHRİ İSKEÇE
Bu farklılıkların ilgi çekeceğini düşünen Perran Arıbal ve Tuğba İşbakan, otobüsle üç günlük lezzet turları düzenliyor. İşbakan, Bilkent Üniversitesi Turizm ve Otel İşletmeciliği Bölümü’nden mezun. Yedi yıl önce aramızdan ayrılan Hürriyet yazarı Dr. Tuğrul Şavkay’ın asistanlığını yaptı, kitaplar yazdı. Şu anda Aşçılık Meslek Yüksekokulu’nda eğitmenlik yapıyor.
Geçmişte Kavaklıdere Şarapları’nda görev yapan Arıbal ise Wine & Spirit Education Trust (WSET) International Higher sertifikasına sahip. Fransa Reims’de üretim yapan Bollinger’de şampanya eğitimi aldı.
Düzenledikleri turda, İstanbul’dan lüks otobüse binen lezzet avcıları İpsala üzerinden Yunanistan’a giriş yapıyor. Sınırın ardındaki ilk durak Soufli. Bu kasaba bir ipek cenneti. İpek Müzesi gezilip, çarşısındaki ipek satan mağazalardan alışverişler yapılıyor. Sonra Xanthi’ye (İskeçe’ye) doğru yola devam edilip öğle saatlerinde kente ulaşılıyor.
İskeçe için “Bin bir rengin şehri” diyor burada yaşayanlar. Turun ilk günü zevkle başlıyor. Çünkü tarihi MÖ 879’a dayanan şehir, Batı Trakya’nın bütün iç savaşlarının ve yıkımlarının izlerini taşıyor. 1363-1912 arasında Osmanlı hâkimiyetinde kalmış. Bazı dönemlerde Bulgaristan’a geçmiş, 1920’deki referandumla Yunanistan’a bağlanmış. 1829’da iki büyük deprem geçirmiş. Yeniden yapılandırılsa da kentin tarihi merkezindeki sevimli ahşap, taş binalar zamanla yorgun düşmüş. Avrupa Birliği fonlarıyla restore edilince, her sokakta dış cephesi dantel gibi işlenmiş binalar ortaya çıkmış. Bu nedenle elinizden fotoğraf makinenizi düşürmemeniz gerekiyor.
Eğlence kültürü günlük yaşamda önemli yer tutuyor. Çok sayıda bar, restoran, taverna var.
Valizler otele yerleştirildikten sonra öğle yemeği İskeçe’nin geleneksel mutfağı konusunda uzmanlaşan Perasma Restoran’da yeniliyor. Serbest zaman ve şehir gezisinin ardından gastronomi ve şarap uzmanları eşliğinde İskeçe (Xanthi) Ticaret Odası Başkanı ziyaret ediliyor ve başkan ile birlikte Yunan peynirleri ve şarapları tadılıyor. Gece, otantik bir Yunan restoranında özel tadım yemeği ile tamamlanıyor. Âlemlere akmak isteyenler burada gruptan ayrılıp geceye barlar sokağında veya “Casino”da devam ediyor.
KAVALA’DA KURABİYE
Turun ikinci günü, saat 11.00’e doğru, grup liman kenti Kavala’ya doğru yola çıkıyor. Günün ilk durağı bölgenin en büyük balık işleme tesisinde. Uskumruların işlenmesi adım adım izleniyor. Kavala’daki şehir turunun ardından, şöhreti ülke dışına taşan lezzet mekânı Panos Zafira’ya uğranıyor. BBC Good Food ve LA Times Gourmet yazarlarından Aglaia Kremezi’nin tavsiye ettiği, geleneksel lezzetleri özüne sadık olarak tadabileceğiniz Kavala’nın en popüler tavernasında yenilen enfes yemeğin ardından ünlü Kavala kurabiyecisine ziyaret yapılıp ürünlerin yapılışı hakkında bilgiler alınıyor. Sonra şehir gezisi başlıyor. İlk kuruluşu eski Bizans Kalesi’nden limana kadar olan şehir gezisinde Kale, su kemerleri, Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın evi ve 18 kubbeli imaret gibi görülmesi gereken tarihi değerler ziyaret ediliyor. 1387-1912 yılları arasında Osmanlı’nın hüküm sürdüğü kentte Osmanlı, mimarisi ve eserleri ile ilk bakışta göze çarpıyor. Hava kararırken grup İskeçe’ye dönüyor. Akşamki “Gala” gecesi ise eğlence gecesine dönüşüyor. Yunan tavernasındaki saatler yemeklerle başlayıp sirtakilerle son buluyor.
EDİRNE’NİN KIZ KARDEŞİ DEDEAĞAÇ
Üçüncü gün bölgenin ünlü şarap fabrikası Avdira’ya doğru yola çıkılıyor. Butik şarap fabrikasını gezip, bilgi alınıyor, tadım yapılıyor. Öğlen saatlerinde Alexandroupoli, yani Dedeağaç’a varılıyor.
2007’de Edine’yle kardeş şehir ilan edilen Dedeağaç, İpsala sınır kapısından karayoluyla yaklaşık 30 dakika uzaklıkta bir liman kenti. Türkçe adını, yaşlı bir ağacın dibinden ayrılmayan dervişten almış. Geçmişte bir balıkçı kasabasıyken, 19’uncu yüzyılda şehirleşmiş. Bir süre Bulgaristan sınırlarında kalıp sonra Yunanistan’a dahil olmuş. Bugün, eğlence mekânları, otelleriyle modern bir sahil şehri. 2007’deki orman yangını, sonrasındaki selin izleri kalmamış. Deniz ürünleri yönünden zengin bir mutfak kültürü var. Büyük peynir üreticilerinden Evropharma’nın merkezi.
Müze ve şehir turunu takiben, yazlık villaların bulunduğu bölgeye, şehrin en popüler balık restoranlarından Taverna Aş Yorgis’e gidiliyor. Zeytinliklerin arasına gizlenen restoranın mezelerinin, yemeklerinin şöhreti Türkiye’ye kadar ulaşmış. Hafta sonunda kapısında çok sayıda İstanbul plakalı otomobil görmek mümkün. Grup buradaki yemekten sonra İstanbul’a doğru yola çıkıyor. Molaların ardından saat 21.30’da kente varıyor.
Keyifle Yaşa bir sonraki üç günlük İskeçe, Kavala, Dedeağaç turunu 19 Mart’ta yapacak.