Komplocu eşler, çığlık atan mumyalar, asırlar süren spekülasyonlar... 3'üncü Ramses'e ne oldu? 3.000 yıllık gizemi çözen şey neydi?
Mısır Firavunu 3'üncü Ramses'in hareminde kurulduğu söylenen suikast komplosuyla ilgili iddialar, yaklaşık 3.000 yıl boyunca geçerliliğini korudu. Antik Mısır'daki taht mücadeleleri "Taht Oyunları" dizisini aratmazken, arkeologların 3.000 yıllık gizemi aydınlatma çabaları da gerçek suç yapımlarıyla yarışacak kadar heyecan vericiydi. Peki perde arkasında neler yaşanmıştı? Gerçekler nasıl ortaya çıktı?
Tarihçilere göre, 3'üncü Ramses'e yönelik komplonun baş aktörleri Firavun'un eşlerinden ikisi; Tyti ve Tiye'ydi. Nitekim yaşananların sonucunda bu kadınların oğulları birbirine düşmüştü. Ancak planın ayrıntıları ve Firavun'u öldürme girişimlerinin başarılı olup olmadığı, tarihin en merak uyandıran soğuk vakalarından biri olarak kaldı. Ta ki modern arkeoloji bu gizemi çözene kadar…
Peki 3'üncü Ramses'in başına gerçekte ne geldi? Antik Mısır'da soylular arasında nasıl güç mücadeleleri yaşanıyordu? En önemlisi de arkeologlar, harem komplosuyla ilgili gerçekleri nasıl gün yüzüne çıkardı?
1820'LERDE KEŞFEDİLEN PARŞÖMENDE NE YAZIYORDU?
Aslına bakılırsa 3'üncü Ramses'in hareminde yaşananlar, 19'uncu yüzyıla kadar tamamen unutulmuştu. Ne var ki o dönemde bu antik medeniyete meraklı Avrupalıların Mısır'a akın etmesi, yüzlerce yıllık belge ve eserleri yeniden gündeme taşıdı.
Rosetta Taşı'nın kısa süre evvel tercüme edilmesinden ilham alan profesyonel ve amatör arkeologlar, antik yazıtları ve hiyeroglifler çevirmek için birbirleriyle yarışıyordu.
1820'li yıllarda keşfedilen 3,5 metrelik bir parşömen özellikle dikkat çekiciydi. MÖ 12'nci yüzyıla ait bir mahkeme tutanağı olan parşömende, Firavun'a karşı kendi haremi içinde kurulan bir komplodan bahsediliyordu.
Mısır'dan bir pazardan satın alınan parşömende, başarısız olan darbe girişiminin ardından görülen ihanet davasının ayrıntıları yer alıyor ve suçlunun 3'üncü Ramses'in eşlerinden Tiye ile oğlu Pentawar olduğu belirtiliyordu.
OĞULLARI RAMSES HAYATTAYKEN ÖLÜNCE DENGELER DEĞİŞTİ
Tıpkı diğer firavunlar gibi, 3'üncü Ramses'in haremi de çok sayıda eşten, onların doğurduğu çocuklardan ve hizmetkârlardan oluşuyordu. Firavun'un gözdesi ise Tyti isimli eşiydi. Harem, firavunun gücünü ve nüfuzunu yansıtmanın yanı sıra çoğunluğu taht kavgalarına odaklanan siyasi oyunlara da sahne oluyordu.
Tahminen 100 kadar çocuğu bulunan 3'üncü Ramses'in haremi varis doluydu ama bir halef seçmek çok kolay değildi. Zira Firavun'un oğullarından 12'si henüz babaları hayattayken ölmüştü. MÖ 1164'te bir veliaht daha ölünce, Tyti'nin oğullarından biri taht için ilk sıraya yükseldi.
Ancak parşömende anlatıldığına göre, Ramses'in eşlerinden Tiye, tahta kendi oğlu Pentawar'ın çıkmasını istiyordu. Bu nedenle haremde sözü geçen bazı kişilerle, Firavun'un diğer eşleriyle ve kişisel doktoruyla iş birliği içinde bir plan kurmuştu.
PEK ÇOK SORUYA YANIT BULUNAMIYORDU
Parşömende, olayda rol oynamakla suçlanan erkeklerin hepsinin adı geçerken, ismi anılan tek kadın Tiye'ydi. Dahası belgede, komplocuların Ramses'i öldürmekte başarılı olup olmadığı belirtilmiyordu ve zanlıların isimleri kasten yanlış yazılmıştı. Modern araştırmacılara göre bunlar birer gizlilik hamlesiydi.
Araştırmacılar, komplonun taht sırasını değiştirmediğini biliyordu. 3'üncü Ramses'ten sonra tahta Tyti'nin oğlu geçmişti. Bu da Firavun'u öldürme girişiminin başarısız olduğu şeklinde yorumlanıyordu.
Ne var ki gerçek sonucun ne olduğuna ve Tiye'nin onca kişiyi böyle bir komplonun parçası olmaya nasıl ikna ettiğine dair soru işaretleri geçerliliğini koruyordu. Dahası Ramses, suikast girişiminden sağ kurtulmuş olsa bile, kurulan komplonun iktidarını zayıflatıp zayıflatmadığı da merak ediliyordu.
Mısır'ı MÖ 1186-1155 yılları arasında yöneten 3'üncü Ramses, tarihe son büyük firavun olarak geçti. Ardından gelen Tyti'nin oğlu 4'üncü Ramses, babasından zayıflamış bir krallık devraldı.
3'üncü Ramses döneminde Mısır işgalle, ekonomik sorunlarla ve tarihteki bilinen ilk genel grevle karşı karşıya kaldı. (Grev yapanlar Ramses'in ihtişamlı lahdini inşa etmekle görevli inşaat işçileriydi.) Peki bu düşüşün sebebi haremde kurulan komplo muydu?
RAMSES'İN LAHDİ UZUN YILLAR SONRA BULUNDU
Papirüs bulunup tercüme edildikten yıllar sonra 1886'da hazine avcıları bu vakayla ilgili inanılmaz bir delile ulaştı: 3'üncü Ramses'in lahdi bulundu. Ancak gelecekteki arkeologları çok kızdıracak bir hata yapıldı ve firavunun lahdin içindeki konumu kayıt altına alınmadı. Bu önemli bir sorundu zira içeride çok sayıda mumya bulunuyordu.
Yapılan hata nedeniyle 3'üncü Ramses'in nasıl öldüğüne ilişkin ipuçları elde edilemedi. Üstelik 3'üncü Ramses'e ait olduğu düşünülen mumya da yeterince şey söylemiyordu. Sabırsız izleyicilerle çevrili meraklılar, apar topar mumyanın sargılarını çözdüklerinde bir sürprizle daha karşılaştı: Mumyada herhangi bir yara izi görünmüyordu.
Daha kafa karıştırıcı olan, firavunun yanına gömülmüş ikinci mumyaydı. Daha ufak tefek olan bu mumyanın yüzü çarpılmış, ağzı çığlık atarcasına açık kalmıştı. Lahitteki diğer mumyalar dikkatle tahnit edilmiş ve tören giysileriyle gömülmüştü. Bu küçük mumya ise basit bir koyun postuna sarılmış ve kimliğini belirtecek herhangi bir işaret olmaksızın rastgele lahde bırakılmış gibiydi.
1960'LARA GELİNDİĞİNDE GİZEM SÜRÜYORDU
Tarihçiler çığlık atan gizemli mumyanın kimliğinin asla tespit edilemeyeceği varsayımından hareketle olayı aydınlattıklarını düşünüyordu: Görünüşe göre 3'üncü Ramses komplocular tarafından öldürülmemiş, saraydaki darbe girişimi önemsiz bir eşin başarısız hamlesi olarak kalmıştı.
Arkeoloji teknolojilerindeki ilerlemeler de gizemi aydınlatmaya fayda sağlamadı. Araştırmacılar 1960'larda firavunun mumyasını röntgenle taradıklarında suikasta dair herhangi bir işaret bulunamadı. Ancak hikâyenin ayrıntılarını merak eden arkeolog Susan Redford, 2002 yılında 3'üncü Ramses'in lahdindeki sanat eserlerini yeniden analiz edip komploya dair yeni bir bakış açısı ortaya koydu.
Redford'ın işaret ettiği üzere, lahit duvarlarındaki rölyeflerin birçoğu 3'üncü Ramses'in varislerini gösteriyordu. Ancak rölyeflerinden birinde farklı bir prens grubu resmediliyordu. Redford bu farklılığı, Pentawar'ın ve annesi Tiye'nin prestijinin bir işareti olarak yorumladı.
Tiye'nin, Ramses'in gözdesi olması bir kraliçe muamelesi görmesi ve oğlunun taht yarışında daha güçlü bir aday kabul edilmesi anlamına gelecekti. Redford'a göre, Tiye'nin komplo girişimi sırasında pek çok yandaş toplamasının ardında yatan sebep de bu statü farkıydı.
CEVAPLAR ANCAK 2012 YILINDA BULUNABİLDİ
Rölyefler, Ramses'e karşı kurulan komplonun sebeplerini ortaya koymuş olabilirdi ancak adli arkeoloji metotları, diğer mumyaların incelenmesini sağlayacak kadar gelişene dek, 3.000 yıllık cinayet bir soğuk vaka olarak kaldı. Nihayet 2012 yılında uluslararası araştırmacılardan oluşan bir ekip, CT taramaları ve antik DNA analizleriyle gizemi aydınlatma şansını elde etti.
Yapılan yeni taramada, 3'ncü Ramses'in midesindeki organların yerine iyileşme tanrısı Horus'un heykelciklerinin yerleştirildiği, boynuna ve ayaklarının çevresine de Horus tılsımları takıldığı ortaya çıktı. Dahası Ramses'in boğazı da kemiğe kadar kesilmişti. Bu da gerçekten suikasta kurban gittiği anlamına geliyordu. En önemlisi de Ramses ile çığlık atan mumya arasında bir DNA ortaklığı vardı. Bu durum araştırmacılara küçük mumyanın komplocu prens Pentawar'a ait olduğunu düşündürdü.
TİYE'YE NE OLDU?
Peki her şeyi başlatan kişiye, Tiye'ye ne oldu? Lahitte Tiye'nin mumyasının bulunmadığına dikkat çeken Redford, kadının Antik Mısır'da en büyük utanç kabul edilen yakılarak infaz cezasına çarptırıldığına inandığını söyledi.
Overheard at National Geographic podcast'inde konuşan Peter Gwin, "Bu, Antik Mısır'da yaşayan biri için tahayyül edilebilecek en kötü kader. Ortada bir beden yok, öbür dünya yok" ifadelerini kullandı.
National Geographic'in "Who killed Ramesses III? How science solved an ancient Egyptian murder mystery" başlıklı haberinden derlenmiştir.