Köln’ün rock mevsimi
Almanya deyince yıllardır aklımıza kalabalık Türk nüfusu gelir. Fakat derin tarihi ve kültürüyle, sanat anlayışıyla Almanya dikkatle izlenmesi gereken bir ülke. Özellikle Köln turistik açıdan gayet doyurucu. Eğlenilebilecek mekanların yanında gezilebilecek pek çok tarihi noktası var. Haziranda şehir rock fırtınası yaşayacak. Bugünlerde yolunuz kente düşerse konserleri izleyebilir, hızlı trenle yakındaki bölgeleri de keşfedebilirsiniz.
Almanya’nın dördüncü büyük şehri Köln. İklimi hep ılıman fakat her mevsimde yağmuruyla ünlü. Ulaşımı rahat, düz ayak bir şehir. Şehirde gidebileceğiniz en uzak nokta bile trenle en fazla yarım saat. Şehir merkezinin çevresindeyseniz çevrede sadece yürüyerek bir hafta geçirebilirsiniz. Raylı ulaşım ağı gayet geniş. Tabii ki etrafta pek çok tren olması kolay kaybolabileceğiniz anlamına da geliyor. Fakat korkmayın tren bileti alacağınız her noktada (kiosklar) Türkçe dil seçeneği var. Hiç olmadı yolda göreceğiniz her 10 kişiden dördü zaten Türk. Ayrıca şehrin yerlileri her konuda yardımcı olmaya açık. Etrafa biraz korku dolu bakışlar attığınızda mutlaka biri yanınıza gelip yardım teklif ediyor. Yani Köln’ü bir haftalık tatilde gezip dolaşmak için bırakın Almanca’yı İngilizce bilmenize bile pek gerek yok.
KATEDRALİ GÜNDE 20 BİN KİŞİ GEZİYOR
Köln’ün en büyük alameti farikası katedrali. Köln Dom’u denilen yapı gerçek bir şaheser. Şehir merkezinde etrafı gezerek yürüdüğünüzde bir şekilde mutlaka karşınıza çıkıyor. 1284’te yapımına başlanıp 1880’de bitirilebilen bu gotik yapıyı günde ortalama 20 bin kişi ziyaret ediyor. Karşınıza her çıktığında sizi heyecanlandıran, sadece dışına bakarak dolaşırsanız bile bir gününüzü detaylarının arasında harcayacağınız Köln Dom’u şehrin neredeyse pek çok yerinden gözüküyor. Eğer yakınlarda onu görebiliyorsanız kaybolmadınız demektir; yani şehir merkezine yakınsınız. Fakat eğer Köln Dom’a girip içini gezmek istiyorsanız sakın gün ortasında gitmeyin. Ziyaret için en güzel saat sabah 08.00 civarı. En azından sıra varsa önlerde olursunuz. Köln Dom’a pek çok yoldan gidebiliyorsunuz. Alışveriş deliliği yaşanan sokaklardan tutun da Köln’ün merkezinden, eski Köln evlerinin arasından kıvrılan dar sokakların sonu hep Dom’un olduğu meydana çıkıyor. Bu dar yollar mutlaka görülmesi gereken cinsten.
KENTİN TARİHİ BÖLGESİ ST MARTİN ÇEVRESİNDE
Trenlerle Köln Messe durağından Köln Meydanı’na doğru gelirken Ren Nehri üstünden geçiyorsunuz. İki durak sonra trenden inip merkeze doğru yürüyünce bir meydandan ara yollar göreceksiniz. Tarih kokan bar ve restoranlar eski evlerin altına kurulmuş. Tüm tabelalar nostalji kokuyor. Bu bölgeye ulaşmanın bir başka yolu, Köln Katedrali’nden nehir kıyısına yürüyüp St Martin Bazilikası’nı bulmanız. Hohenzollern ile Deutzer köprüleri arasındaki sahile açılan sokaklarda yürürken bir ara kendinizi birkaç yüzyıl geriye dönmüş gibi hissedebilirsiniz. Bu kıvrımlı ara sokaklarda trafik gürültüsünden uzak, asude bir hayat yaşanıyor. Nehir kıyısındaki parka bakan eski evlerin çoğu bugün otel ve restorana dönüşmüş. Köln Filarmoni’nin salonu da bu bölgede. Kıyıdaki iskeleden kalkan gezi tekneleriyle şehrin komşuları Bonn ve Düsseldorf’a hızlıca ve keyifli bir gezi yapabiliyorsunuz. Eğer klasik müziğe meraklıysanız Bonn’a gittiğinizde Beethoven’i ziyaret etmeyi unutmayın. Bonn’daki eski parlemento binası artık sanatçının heykelleriyle süslü, ona ayrılmış bir bina. Köln ve komşularında etkinlik olmayan gece yok. Yakın bir şehre gittiğinizde dönüşünüz için hızlı tren gibi bir kolaylığınız da var. Haziran bu şehirlerde yine dopdolu. Klasik müzikten rock’a ve popa kadar pek çok etkinlik var. Birkaç saatlik uzaklıktaki şehirlerdeki güzel müzik festivalleri de cabası.
HAZİRAN KONSERLERİ
* Mr. Big: 1988’de kurulan Amerikalı grup hâlâ gerçek anlamda rock yapıyor. Bas gitarcı Billy Sheehan ve gitarcı Paul Gilbert gerçek birer virtüöz. 1990’ların rock tarzını koruyan grup orijinal kadrosunu tekrar toplayıp Undertow adlı bir albüm yayınladı geçen günlerde. Konserleri her zaman çok eğlenceli ve hareketli geçer. Orjinal kadro bunca yıldan sonra bir araya gelmişken kaçırmak olmaz. Biletleri 36 euro olan konser, 2 Haziran’da Essigfabrik’te.
* David Garrett: Annesi Alman, babası Amerikalı kemancı daha yedi yaşındayken iki albüm kaydetmişti. Londra’daki Royal College of Music’te aldığı klasik müzik eğitiminden sonra Amerika’ya gitti ve Itzhak Perlman’ın ilk öğrencilerinden biri oldu. Klasik müzikle klasik rock şarkılarını yorumlayan Garrett konserlerine de büyük bir orkestrayla çıkıyor. İlginç bir deneyim olabilir. 11 Haziran’da Lanxess Arena’daki konserin biletleri 66 - 78 Euro.
* Eels: Besteci, söz yazarı Mark Oliver Everett’in kurduğu Amerikalı rock grubu 1985’ten beri sayısız albüm, single ve konser albümü yayınladı. Pek çok filme de müzik yaptı. 2005’te yayınlanan, yaylılar eşliğindeki konser DVD’si çok ilgi çekti. 14 Haziran’da Essigfabrik’teki konserin biletleri 26 Euro.
* The Eagles: Rock tarihinin unutulmaz topluluğu, “Hotel California”nın yaratıcıları son olarak 2007’de toplanıp Long Road out of Heaven’i yayınladı. Lanxess Arena’da 21 Haziran’daki konserlerinin bilet fiyatı 76 - 137 Euro.